| Komisyon Adı | : | (10 / 114, 365, 378, 494, 702, 884, 1423, 1431, 1442, 1449, 1597, 1787, 1808, 1949, 1955, 1970, 2056, 2092, 2094, 2095, 2096, 2097, 2098, 2099) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | Prof. Dr. Zehra Arıkan'ın, uyuşturucu madde bağımlılığı tedavisi ve Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde bu konuda yapılan çalışmalar hakkında sunumu |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 21 .02.2018 |
MUSTAFA HİLMİ DÜLGER (Kilis) - Hocam, teşekkür ediyorum çok güzel özet ve kısa, vurgulayıcı sunumunuzdan dolayı.
Bir şey öğrenmek istiyorum kendimce okuduklarımla. Sizin alanınıza girdiğimizi sakın düşünmeyin.
PROF. DR. ZEHRA ARIKAN - Estağfurullah.
MUSTAFA HİLMİ DÜLGER (Kilis) - "Vücuttaki yol açtığı tahribat giderilmediği müddetçe, protein eksikliği midir, başka ne eksikliğiyse o giderilmediği müddetçe, yerine, o doldurulmadığı yani tabiri caizse sıvanıp doldurulmadığı müddetçe bulma imkânını edindiği anda kullanır." diyorlar. Bu, doğru mudur?
PROF. DR. ZEHRA ARIKAN - Doğru.
MUSTAFA HİLMİ DÜLGER (Kilis) - Çünkü bunu... Konuşmanızın başına yetişemedim, kusura bakmayın. Cezaevinde on sekiz ay kalmış birisiyle bir görüşme yaptım. "Dışarıda 2 çocuğum 1 eşim bekliyordu, on sekiz aydan beri beni görmediler ama beni almaya gelen kişiye, kayınbiraderime, zaten biliyorsunuz bunlar inanılmaz zekidirler ve yalan söylerler çünkü kendilerini o tarafa motive etmişlerdir, o yalana inandırdım, gittim, malı kullandım, malı aldım ve sonra evime gittim." dedi. Ben bunu şuna bağlıyorum sizin dediğiniz gibi, yani vücuttaki o tahribat giderilmediği müddetçe, boşluk doldurulmadığı müddetçe...
PROF. DR. ZEHRA ARIKAN - İstek, çok yoğun istek var arzular var yani Türkçeye "aşerme" diye çevirdik ama aşerme gibi de değil yani o çok yoğun. Ben size bir örnek anlatayım, birçok yerde anlattım. Hastalarla, çocuklarla grup terapisi yapıyoruz, 10 kişi filanlar. Oturdular bana şeyi anlattılar "Hocam biz ne berbat yaşamışız, şimdiye kadar annemizi, babamızı ne kadar üzmüşüz, madde ne kadar berbat bir şeymiş, şimdi düşünebiliyorum, uyuyorum, hissediyorum, algılıyorum. Ben bir daha kullanmam." "Şöyle yapacağım, böyle yapacağım." diye kendilerine göre önlemler de aldılar. Çünkü biz acil yapacaklarınız neler diye orada birazcık onları da öğretmeye çalışıyoruz. Bahçeye, dışarıya çıktılar. Yukarıdan birisi dedi ki: "Mal var, atayım mı?" Çocukların hepsi oraya üşüştüler. Biz alamadık içeriye, o çocuklardan 2 kişi de kaçtı oradan. Madde böyle bir şey, maddenin inanılmaz çekim gücü var. Çünkü beyin "Bunu kullan." diyor. Onun için de "Biz hastalığı bitiririz, tedavimiz şöyle olur, böyle olur." diyemiyoruz biz hep remisyon ve relaps diyoruz. Şeker hastalığı gibi düşünün bunu. Şimdi kullanmıyor ama kullanmayacak diye bir şey yok.
MUSTAFA HİLMİ DÜLGER (Kilis) - Ortamı bulduğu anda...
PROF. DR. ZEHRA ARIKAN - Yirmi iki yıldır içmeyen hastam içti. Bir hastalık var dediler ona, sonra o hastalık da çıkmadı "Ben öleceksem bari içeyim." dedi. İlk aklına gelen şey bu oldu, düşünebiliyor musunuz?
MUSTAFA HİLMİ DÜLGER (Kilis) - Teşekkür ederim.
İkincisi: Özel sektöre bakış açınız nedir? Mademki yetişemiyoruz kamu olarak -sabahki oturumda da aynı şeyi söylemiştim- çok tehlikeli bir alan ama devletin hem yol gösterici hem denetleyici fonksiyonunu bir araya getirdiğimizde bunu başaramaz mıyız?
PROF. DR. ZEHRA ARIKAN - Bakın, denetlemeyi düzgün yaparsak...
MUSTAFA HİLMİ DÜLGER (Kilis) - Çünkü biz yetişemiyoruz hocam.
PROF. DR. ZEHRA ARIKAN - Tabii tabii. Hayır, ben ona karşı değilim, "Özel teşebbüs şunu yapmasın." diyemem, karşı değilim ona ama denetimi düzgün yapılacaksa ve iyi kurulacaksa bunlar olur yoksa başka türlü yürütülemez. Yoksa "Özel teşebbüs yapmayacak." diye bir şey yok.
MUSTAFA HİLMİ DÜLGER (Kilis) - Üçüncüsü de zorunlu olarak zorunlu tedavi.