| Komisyon Adı | : | AVRUPA BİRLİĞİ UYUM KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 18 .12.2014 |
İDRİS ŞAHİN (Çankırı) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Ben de başta Sayın Başkanımız olmak üzere, Komisyonumuzun değerli üyelerini ve Bakanlık temsilcisi arkadaşlarımızı ve basın mensuplarını saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, söz konusu tasarının ne ihtiva ettiği bilgi notunda net bir şekilde ifade edilmiş. Ancak burada sadece 4 tane kanundan özellikle bahsedilmesine rağmen, söz konusu tasarıda tam 21 kanunda düzenleme öngörülüyor, değişiklik öngörülüyor. Ve buradaki düzenlemelerle alakalı gerek İçişleri Ana Komisyonunda gerekse Alt Komisyonunda öncelikli olarak tasarının genel itibarıyla Anayasa'ya aykırılığı olduğu iddiasıyla Anayasa'ya aykırılık görüşmeleri ele alındı. Yine, alt komisyonda da hemen hemen görüşmüş olduğumuz tüm maddelerde dün itibarıyla yaklaşık 30 madde alt komisyondan geçti. Büyük çoğunluğunda Anayasa'ya aykırılık iddiaları ileri sürüldü. Tabii ki Anayasa'ya aykırılık ileri sürülünce -ben aynı zamanda Anayasa Komisyonu Başkan Vekiliyim- biz bu konuyla alakalı gündeme almayacağımızı ve görüşmeyeceğimizi belirterek bunu İçişleri Komisyonuna gönderdiğimizde, Anayasa'nın başlangıç kısmında millet iradesinin mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız şartsız Türk milletine ait olduğu ve bunu millet adına kullanmaya yetkili kılınan hiçbir kişi ve kuruluşun bu Anayasa'da gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağını belirttiği hükmüyle başlangıç kısmından girerek, daha sonra bu düzenlemelerin Anayasa'mızın hangi maddelerinde özellikle karşılık bulduğunu şöyle bir inceleme fırsatı... Çünkü Avrupa Birliği Uyum Komisyonuna geliyoruz ve sonuç itibarıyla Avrupa Birliğinin Uyum Komisyonunda hangi kriterleri göze aldığını ve özellikle ilerleme raporunda hangi hususları genel anlamda Türkiye noktasında eksik gördüğü hususunda bir kısım çalışmalar yaparak şu an itibarıyla bu tasarının AB Uyum Komisyonu ilkelerine ve Avrupa Birliğinin ilkelerine aykırı olup olmadığını gözden geçirmemiz gerekiyordu. Ve Anayasa'nın 14'üncü maddesinde yer alan "Temel hak ve hürriyetlerden hiçbiri devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve laik cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz." ile Anayasa'nın 19'uncu maddesindeki "Kişi hürriyeti ve güvenliğini düzenleyen maddelerde hâkim kararı olmadıkça yakalama ancak suçüstü hâlinde ve gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde yapılabilir." hükmünü birlikte değerlendirdiğimizde, burada Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu'nda, Emniyet Teşkilatı Kanunu'nda, Jandarma Teşkilat Görev ve Yetkileri Kanunu'nda ve Nüfus Hizmetleri Kanunu başta olmak kaydıyla saydığımız 21 maddede bir Anayasa'ya aykırılık özellikle görmediğimizi alt komisyonda ve ana komisyonda yapılan müzakereler neticesinde oylayarak kararlaştırdık.
Ben burada özellikle Avrupa Birliği Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı arkadaşımızın olaya yaklaşımının son derece olumlu olduğunu ve herkesin dilinde olan buradaki düzenlemelerin hepsinin önüne geçen suçun önlenmesindeki arama yetkisiyle alakalı husustaki değerlendirmelerin de sağlıklı bir zemine oturtulduğunu görüyorum. Çünkü buradaki uygulanan usul, suçun işlenmesinin önlenmesi, kaçan faillerin yakalanması, kişilerin hayatına, mal varlığına veya topluma yönelik tehlikenin önlenmesi amacıyla durdurulan kişinin üstü, eşyası ve aracın mülki idare amiri tarafından belirlenen kolluk amirinin yazılı emriyle aranmasına imkân tanıyor. Ama bu aramada özellikle de belirtiliyor, Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu'nda "...görünmeyen ve kapalı olan alanlarında..." veya yine öncesinde Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu'nda bu maddeyi düzenleyen kısımda "Öncelikle durdurma sebebi kişiye söylenir, açıklanır; sonrasında arama gerçekleştirilir." deniyordu. Sizin bizden özellikle istediğiniz, alt komisyonda bunlarla alakalı bir değişiklik var mı dediğinizde en önemli maddede burada bir değişiklik yaptık. Özellikle hem muhalefet partisi milletvekili arkadaşlarımızın belirli çekincelerini önlemek hem de işin biraz daha keyfîliği önleme adına -özellikle polis arkadaşlarımızın görevlerini yaparken keyfî hareket etmelerini önlemek adına- bu fıkranın, (1)'inci fıkranın son bölümüne "Yapılan aramalarda, araç aramalarına ilişkin olarak kişiye arama gerekçesini de içerir bir belge verilir." hükmünü koyduk. Bunda ki murat ettiğimiz amaç da şuydu: Ola ki polisin bir yanlış uygulaması söz konusu olursa vatandaşa elindeki belgeyle rahatlıkla bağımsız mahkemelere gidip hakkını arayabilme imkânını sunuyorduk. Ve yine değerli...
BAŞKAN - Çok affedersiniz.
Arkadaşlar, alt komisyonda şimdiye kadar yapılmış olan değişiklikleri size ilettik, size gönderdiğimiz dosyada bunlar var.
İDRİS ŞAHİN (Çankırı) - Özellikle burada bir hususa da dikkatinizi çekmek istiyorum: Bu, suçun önlenmesindeki arama yetkisi, yargısal bir faaliyet olarak değil, önleme amaçlı bir yetki ve bunu da her hâlükârda yine biz belirli bir sıkıntı olmasın diye, kolluk amirinin arama emrinin yirmi dört saat içerisinde hâkim onayına sunulması şeklinde düzenlendiğini de açık şekilde burada görebiliyoruz.
Şimdi, burada asıl değerlendirilmesi gereken diğer bir madde ise polisin müşteki, mağdur veya tanık ifadelerini talepleri hâlinde ikamet ettikleri yerde veya işyerlerinde alabileceğine dair bir değişiklik yaptık alt komisyonda. Çünkü burada da arzuladığımız hadise şuydu: Belki toplumun genelinde bir polisin bir iş yerine gelmiş olması, bir eve gelmiş olması çevre sakinleri açısından farklı değerlendirilebilir gibi bir endişe ifade edildi. Aslında burada sadece müşteki, mağdur ve tanık ifadeleri olmasına rağmen, çok fazla sıkıntı olmayacağını bizim düşünmemize binaen, arkadaşlarımızın yoğun talepleri, özellikle muhalefet partisi arkadaşlarımızın da bu noktada talepleri gerçekleşti. Ve bunu "...vatandaşın talebi hâlinde" şeklinde düzelttik. 1'nci maddenin (3)'üncü fıkrasında, 15'inci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir hükmüne "...talepleri hâlindeki" ibaresi alt komisyon tarafından da eklendi.
Yine, (2)'nci fıkrasında, çok önemli bir düzenleme bize göre, bu da toplantı ve gösteri yürüyüşleri açısından sıkıntı oluşturabileceğini yine alt komisyondaki arkadaşlarımızın genelinin talebiyle "kendisinin veya başkalarının can güvenliğini tehlikeye düşürenleri" ibaresinde "kendisinin" sözcüğünü kaldırdık. Şimdi, aslında bakarsanız kendisini de bu toplantı ve gösteri yürüyüşleri esnasında olsun, diğer faaliyetlerde olsun zarara uğratabilecek insanlar yok mu? Elbette var, ama bu sanki bir nevi özgürlüklerin daraltılması şeklinde gibi değerlendirildi ve arkadaşlarımızın bu telkinleri sonucunda da yine burada her ne kadar oy çokluğuyla dense de iktidarıyla muhalefetiyle oy birliğiyle bu "kendisinin" ibaresi de madde metninden çıkarıldı, bunu da özellikle sizlerle paylaşmak istiyorum.
Yine, bir diğer değişikliğimiz ise 5'inci maddede gerçekleşti. 5'inci maddedeki değişiklik ise şunu ihtiva ediyor: Uyuşturucu madde kullanımına ilişkin hususlarda "kışla ve askerî tesisler" olarak burada, tanımlamada yer almamıştı. Biz burada "kışla ve askerî tesisleri" de buna ilave etmek koşuluyla, yine, bu bina ve tesisler ile bunların varsa çevre duvar, tel örgü ve benzeri engel veya işaretlerle belirlenen sınırlarına 200 metreden yakın mesafe içerisindeki umuma açık yerlerde uyuşturucu kullananların cezalarında yarı oranında artırım öngördük. Buradaki yetki aslında tasarıda mülki amirlere bırakılmış idi. Hiçbir şekilde bir cezai işlem öngörülecek bir düzenlemede idarenin farklı farklı yerlerde farklı oranlar veya mesafeler belirleyebileceği öngörüsünden hareketle bu karar verme yetkisini idareye bırakmadan kanun koyucu olarak Parlamentoda bizlerin koyması gerektiğinin uygun olacağı düşünüldü. Burada da alt komisyondaki arkadaşlarımızın tamamının muvafakatiyle 200 metre mesafede uyuşturucu kullananlara cezada bir artırım öngörüldü.
Yine, 6'ncı maddede -özellikle bu hususun da altını bir hukukçu olarak kalın çizgilerle çizmek istiyorum- suçüstü hâlleriyle sınırlı olmak kaydıyla, bazı suç tiplerinde düzenlemeler gerçekleştirildi. Buradaki yine "istihbari dinlemeler" olarak tabir ettiğimiz önleme dinlemesi, hâkimin yirmi dört saat yerine kırk sekiz saatte karar vermesi ve dinleme kararının da Ankara Ağır Ceza Mahkemesi üyesince verilmesi öngörüldü. Burada da bu düzenlemede hem suçüstü hâlleriyle sınırlı kalmak kaydıyla hem de son fıkraya Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu'nun 3'üncü maddesinde belirtilen suçları da ilave edecek bir önerge verdik ve burada da bu önergemiz işlem gördü. Bunda da hem Bakanlığın bu noktada bir talebi olmuştu hem de biz suçun tahdidi olarak burada belirli tahdidi suçlar öngörmüştük. Buraya kaçakçılık maddesini de özellikle koymuş olduk 6'ncı maddede.
Yine, 7'nci maddede de, bir kısım yetkiler İller İdaresi Kanunu'nda vali ve kaymakama verilmişti. Burada kaymakama verilen bu yetkinin kaldırılmasını, bu imkândan sadece valinin bunu kullanabilmesi gerektiğini ifade ettik. Bu da şudur: Vali lüzumu hâlinde kolluk amir ve memurlarına suçun aydınlatılması ve suç faillerinin bulunması için gereken acele tedbirlerin alınması hususunda doğrudan emirler verebilir, kolluk bu emirleri mevzuatta belirlenen usule uygun olarak yerine getirebilir hükmü söz konusu. Ve burada da kaymakama da benzer şekilde belirli hiyerarşi içerisinde bu yetkiler verilmişti. Biz kaymakamın bu yetkiyi kullanmasının doğru olmayacağını düşündük ve bu imkânın sadece vali tarafından kullanılması noktasında bir önergeyle bir düzenleme yapıldı.
Yine, aynı maddenin, 7'nci maddenin (2)'nci fıkrasında da "Şiddet olaylarının yaygınlaşarak kamu düzeninin ciddi şekilde bozulmasına yol açabilecek toplumsal olaylara yönelik olarak ilde vali, olayların birden çok ili kapsaması durumunda da İçişleri Bakanından bu durumun tespiti üzerine alınan ve usulüne göre tebliğ veya ilan olunan kararlar ve tedbirlere aykırı davrananlara üç aydan bir yıla kadar hapis cezası öngörülür." hükmünde bir önergeyle bir düzenleme yapıldı. Burada da tamamen İller İdaresi Kanunu'nda geçmiş dönemlerde benzer yetkileri olmasına rağmen "şiddet olaylarının yaygınlaşması hâlinde" ibaresi de kullanılmak suretiyle, böyle ilave bir yetki verildi.
9'uncu maddede, yine "Sistemde yer alan kayıtları hukuka aykırı olarak bir başkasına veren, yayan, ele geçiren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu hükümlerine göre cezalandırılır." hükmünü getirdik. Buradaki amaç da şuydu: Özellikle araç kiralama işlemlerinde, son dönemlerde kiralık araçlarla birlikte oldukça suçlar işleniyor ve bu noktada belirli bir kayıt söz konusu değil kiralama şirketlerinin. Bu bir teklif şeklinde aslında gelmiş Parlamentoya. Daha sonra da tasarıyla birleştirilmiş bir arkadaşımızın teklifi. Araç kiralayanların kimlik bilgilerini ve orada yönetmelikçe belirlenecek hususlarda hangi bilgiler ihtiva ediyorsa bu bilgileri temin edecek araç kiralayan. Ancak, bu bilgileri başkasına vermesi hâlinde, kişi hak ve özgürlüklerinin bir şekliyle ihlali niteliğinde olabileceğinden bahisle, bu bilgileri başkalarıyla paylaşanlara cezai bir sorumluluk getiren bir düzenleme ve burada da, özellikle yine iktidar ve muhalefet partisi milletvekili arkadaşlarımızın birlikte talebiyle, burada yer alan kayıtları hukuka aykırı olarak bir başkasına veren veya ele geçiren kişi hakkındaki düzenleme tamamen kanunun benzer nitelikteki bir tatbikinin buraya uygulanması şeklinde oldu. Ve yine bu kanuna göre verilen idari para cezalarıyla ilişkin tasarı metninde hangi tarihte ödeneceğine dair bir hüküm konulmamış. Bu önergeyle, yine, burada bir ay içerisinde bunun ödenmesi gerektiğine dair bir düzenleme de burada gerçekleştirilmiş oldu.
Şimdi, özellikle, yine bu Kanun'da polis ve kıdemli polis memurlarıyla alakalı bir düzenleme söz konusuydu ikinci bölüm 10'uncu maddede. Orada da, kendileriyle aynı imkâna sahip olan diğer arkadaşları yararlandığı hâlde baş polis memurları ve kıdemli polis baş memurları tasarıda unutulmuş. Bunu da bir önergeyle burada özellikle düzenledik.
Sonrasında, yine özlük haklarıyla alakalı bir düzenleme var 10'uncu maddede. Onu da ihtiva ettik.
İşin özü itibarıyla şunu söyleyebilirim: Yani, bu değişiklikler -önergelerle hangilerinde değişiklik oldu- sizlere ulaştırıldı ve bir şekliyle biliyorsunuz. Ama bizim burada söylememiz gereken asıl önemli olan şu: Yani, sonuç itibarıyla biz bir dünya düzeninde dünya milletleriyle birlikte yaşıyoruz ve sizin Komisyonunuz da Avrupa Birliği Uyum Komisyonu. Sonuç itibarıyla bir irade ortaya koymuşuz ve Avrupa Birliğinde var olan bir kısım yetki, haklar ne ise ülkemizde de uygulanması noktasında. Ancak, sanki bu düzenlemeyle, Avrupa'da olmayan ve bizde ihdas edilen bir kısım normlar gerçekleştiriliyormuş gibi bir algı yaratılmaya çalışıldı. Sayın Avrupa Birliği Bakanlığı Müsteşar Yardımcımız da belirli örnekler verdi ama ben, herkesin dikkatini çekmesi adına, gözaltının bir yargılama faaliyeti, adli bir işlem olmadığını, önleme şeklinde bir yetki olduğunu ve Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu'nda düzenlendiğini; Türkiye'de şu anki mevcut durumun ne olduğunu, Avrupa ülkelerinde neler olduğunu kısaca örneklerle uygun görürseniz arz etmek istiyorum.
BAŞKAN - Tabii.
AYKAN ERDEMİR (Bursa) - Sayın Başkanım, ben bir uçağa yetişeceğim. Eğer AB Komisyonunda söz gelmeyecekse ben konuşamayacağım.
İDRİS ŞAHİN (Çankırı) - Hayır, bununla tamamlıyorum.
BAŞKAN - Yani, sözünü bitirsin ilk sözü size vereceğim Aykan Bey.
AYKAN ERDEMİR (Bursa) - Biraz uzadığı için...
İDRİS ŞAHİN (Çankırı) - Bizim örfümüzde adetimizde misafirin de sözü kesilmez Aykan Bey.
Siz davet ettiniz, ben aşağıdaki bir kısım bilgileri burada paylaşmak adına...
Sadece şunu ifade edeyim: Türkiye'de gözaltına alma yetkileri ve süresi mevcut durum itibarıyla, özellikle 2005 yılında yapılan değişikliklerle, yetkili makam olarak savcıya tek kişi için yirmi dört saat, toplu suçlarda azami dört gün gibi bir süreydi. Şu anki öneride polise yirmi dört saat, savcıya kırk sekiz saat, toplu suçlarda azami dört gün.
Avrupa ülkelerinde gözaltına alma yetkilileri ve süresi bakımından, İngiltere'de polisin otuz altı saat; Almanya'da yirmi dört saat muhafaza amaçlı, kırk sekiz saat adli amaçlı; Fransa'da yirmi dört saat, savcının kırk sekiz saat; Avusturya'da polis azami kırk sekiz saat; İtalya'da polis yirmi dört saat, savcı doksan altı saat; İspanya'da polis üç gün; Belçika'da polis kırk sekiz saat,; Macaristan'da yetmiş iki saat; Bulgaristan'da yirmi dört saat polis, yetmiş iki saat savcı; İrlanda'da kırk sekiz saat ve bir kısım örnekler. Yani, şu an itibarıyla burada öngördüğümüz düzenlemeler Avrupa Birliği ülkelerinin tamamında var olan düzenlemeler.
Sonuç itibarıyla, burada özellikle de ifade ettiğim...
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Yani, Avrupa Birliğinde, mesela İngiltere'de polis bu yetkisini kaç defa kullanmış, Türkiye'de kaç defa kullanmış, onları da çıkarın.
İDRİS ŞAHİN (Çankırı) - Şimdi, elbette ki o uygulamaları olayın pratiğinde görmek lazım. Bunları biliyorsunuz Mehmet Bey, İçişleri Komisyonunda da fazlasıyla paylaşmıştık. Önemli olan kullanıp kullanmamak değil. Bizim her alanda söylediğimiz şu: Öyle normlar koyalım ki kimsenin keyfine bırakılmasın. Ve sonuç itibarıyla, bizler de isteriz ki keşke bu tür olaylar hiç ülkesinde olmasın ama siz İngiltere ile Türkiye örneğini bir görürseniz, Türkiye ile İngiltere'yi bir kıyaslarsak, o zaman da kendi ülkemize haksızlık etmiş oluruz ve yine bir kısım molotof ve sapanla alakalı söylemler vardı.
Arkadaşlar, tabii bu olayları çok basite indirgenerek, özellikle, demir bilye, sapan gibi hadiseler Meclis kürsüsüne getirilen sapanlar falan değil. Yani ben burada bir kısım sapan örnekleri gösterebilirim size. Bu sapanlar ve demir bilye olarak tarif ettiğimiz, demir bilye de bunlar arkadaşlar. Hatta komisyonda bize "Normal bilye yazalım." dediler, dedik ki: "Hayır, olur mu." Yani burada çok net değil ama bazı şeyleri ifade edelim dedik.
Sonuç itibarıyla ben şu sözlerimi söyleyerek, değerli başkanım, üyeleriniz sabırsızlandı, sözlerimi sonlandırmak istiyorum. Amaç şu: Avrupa Birliğine yönelik bir irade ortaya koymuşuz ve bir kısım yasalar yapıyoruz. Elbette ki bu yasalar evrensel hukuk kurallarına uygun olmalı, evrensel hukuk kurallarına uygun olduğu gibi, mevcut 1982 Anayasası'nda yazılan hususlara da biharfin sadık olmalı. Aksi takdirde, buradaki yaptığımız her türlü düzenlemenin ana muhalefet partisi tarafından Anayasa Mahkemesine götürülecek olduğunu biliyoruz ve her şeyden önemlisi, götürülecek olsa da, oradan iptal edilmiş olsa bile, bizim insanımıza yakışan, insanımızın hak ve özgürlüklerini rahatlıkla ifade edebileceği koşullarda düzenlemeler yapmak gerektiğine inanan insanlarız ve özellikle demokratikleşme paketinde, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'yla alakalı düzenlemede alt komisyon başkanlığı da yapmıştım. Orada da bütün arkadaşlarımızla şunu ifade ettik: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi şunu bizlere öğütlüyor ve diyor ki buna uyun: "Şiddete başvurulmadığı müddetçe her türlü toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma hakkının vatandaşa verilmesi gerekiyor. Yerini bile kendisi belirleyebilir ama şiddete müracaat ettiği andan itibaren işte o zaman kişilerin hak ve özgürlüğünü güvence altına almanız gerekiyor." Şimdi, burada yapılan düzenlemelerin tamamının özünde kişilerin hak ve özgürlüğünü güvence altına almak için atılan adımlar söz konusudur diyorum.
Değerli Komisyonunuzu saygıyla selamlıyorum.
Benim de alt komisyon çalışmalarım başladı, müsaade ederseniz de ayrılmak isterim.
BAŞKAN - Estağfurullah efendim, herkesin takdiri.
Çok teşekkür ediyoruz, sağ olun.