KOMİSYON KONUŞMASI

AYŞE ESER DANIŞOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, bizim görüşmekte olduğumuz polis vazife ve salahiyetleri ile ilgili olan kanun, zaten Avrupa Birliğine aday bir ülkenin, Kopenhag Kriterleri'ni kabul etmiş bir ülkenin uluslararası sözleşmeleri, AİHM kararlarını uygulamak durumunda olan, hakları güvence altına almış olduğunu iddia eden bir ülkenin görüşmesi gereken bir kanun belki ama yetkileri daraltma anlamında görüşmesi gereken bir kanun, herhâlde yetkileri genişletme anlamında değil. Çünkü, AİHM kararları doğrultusunda zaten bizim ödediğimiz tazminatların birçoğu da bu kanun maddelerine dayalı olarak hak ihlalleri nedeniyle veriliyor. Dolayısıyla, bu Komisyonun varlık nedeni bir müktesebatın uyumuyla ilgili bir şeyse, o zaman ters yönde gidiliyor diye düşünüyorum.

Şimdi, bu maddelere baktığımız zaman, bu 1'inci maddede, yargı denetimi olmadan arama yetkisinin verilmesi bir kere kişilik haklarına aykırı bir durum. Neden gerekçeli karar sunulmadan bu, bu kadar hızlandırılıyor, haklara aykırı olduğu bilindiği hâlde? Bir diğer, bu alt komisyonda görüşülen bir maddeden bahsetmişti milletvekilimiz, orada istek hâlinde ikamet yerinde ifadenin alınması konusu getirilmiş. Bunu ben de çok olumlu buluyorum, çünkü kadına ve çocuğa karşı şiddet durumlarında ikamet yerinde ifadenin alınması, mağdurların kendini ifade etmesini son derece zorlaştıracak, sıkıntıya sokacak bir durumdur. Dolayısıyla, istek hâlinde olmasını, bu yönde değiştirilmesini olumlu bulduğumu da ifade etmek isterim.

Şimdi, bir diğer madde, toplumsal gösterilerde boyalı su sıkılmasıyla ilgili. Şimdi, eğer bizim toplanma ve gösteri hakkımız varsa toplum olarak, bir yerde toplu hâlde bulunurken sizin üstünüze boyalı su ile işaret koyuluyorsa, bu, ev arandığında boyalı bir giysi parçası ya da bir çanta, eşya bulunca tutuklandığınız anlamına gelir, sizin işaretlenip hedef gösterilmeniz anlamına gelir. Bu bir kere son derece insan haklarına aykırı bir durum. Orada insanlar zıplayabilir, türkü söyleyebilir, bağırabilir, istediğini yapar. İlla ki de bir toplumsal gösteriye katılmak şiddet anlamına gelmiyor. Şiddetin tanımı ne, suçun tanımı ne, o da burada zaten belli değil. Orada sadece bulunmak bile sizin işaretlenmeniz ve hedef hâline, tutuklanma gerekçesi teşkil edecek bir noktaya gelmeniz anlamına geliyor. Dolayısıyla son derece aykırı buluyorum.

Burada, şeyleri sayarken, işte bilye ilave edilmiş, sapan ilave edilmiş filan, bunun sonu yok arkadaşlar, ben bu telefonu da attığım zaman insanın kafasını patlatır, kalemi de sapladığım zaman... Yani, burada, onu koy, bunu koy, ondan sonra insanın üstünde bir şey bulunduğu zaman "Hah, yakaladım." diye bu sefer altı aydan üç yıla kadar içeri atılıyor. Bu şekilde yargılamaya varıyor. Bu, bir kere uygun bir şey değil.

Bir diğer konu yüz örtme meselesi. Şimdi, burada polisin gaz sıktığını biliyoruz, 130 bin tane gaz fişeğinin atıldığını biliyoruz. Ben şimdi, gaz fişeği atıldığı zaman "Aman yüzümü örtmeyim, tutuklanırım." mı diyeceğim, ağzımı yüzümü kapatıp zehirlenmekten korunacağım mı? Yani şimdi bunlar o kadar göreceli şeyler ki, istediğinize uygularsınız, istemediğinize uygulamazsınız. Sizin kendinize yakın bulduğunuz kişi her tarafını örtse de "Ne yapsın kadın kendini koruyordu ya da çocuk, adam kendini koruyordu." dersiniz, aykırı olan birini de alırsınız, götürürsünüz yine üç yıla kadar yargılarsınız. Dolayısıyla, burada objektif kriter görmüyorum ben. Son derece sübjektif bir şekilde karşı çıkan herkesi yakalamak üzere düzenlenmiş bir kanun, ama ben burada zaten kanunun bütün maddelerinden değil sadece yeni ilave edilen maddelere dair birkaç şey söylemek istedim.

Şimdilik bu kadar diyeyim, daha sonra tekrar sıra gelirse söylerim.