| Komisyon Adı | : | ANAYASA KOMİSYONU |
| Konu | : | Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2137) (Alt komisyon metni) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 07 .03.2018 |
Değerli arkadaşlar, devam ediyoruz görüşmeye. Malumunuz İç Tüzük'e yapıyoruz ya. İç Tüzük'te Başkanın söz konusunda bir sırası yok, "Başkan istediği zaman söz alabilir." diyor. Kendi kendine verdiği için bir iltimas geçmiş İç Tüzük herhâlde. Birkaç hususu söylemek istiyorum.
Birisi şu, değerli arkadaşlar: Hani İç Tüzük'te de var, bütünü üzerinde konuşuluyor -Sayın Bekaroğlu da olsa memnun olurdum, biraz onun söylediklerine binaen söyleyeceğim- maddeler üzerinde görüşülüyor. Bunun şöyle bir anlamı var: Tam tutanak tutuyoruz burada. Ben şahsen hukuk tarihi çalıştım. Zamanında Meclis tutanaklarıyla ilgili çok çalıştım. Zaman zaman bakıyorsunuz. Şimdi, mesela, dün, evvelki gün geçmiş olduğumuz maddeler var, kabul edilmiş, burada tartışılmış, konuşulmuş üzerinde, itirazlar olmuş onlara cevaplar verilmiş. Mesela sandık kurulunun başkanının kamu görevlisi olmasıyla ilgili. Hani bir şey konuşuluyor ki partiler veriyor, işte kura çekiliyor. Acaba en son referandumda sandık başkanlarının kaçı kamu görevlisi? Kaçı partilerin verdiği listeden çıkmış? Bunu konuştuk biz. Sayıları verdik. Hangi partiden kaç kişi sandık başkanlığı yapmış kuradan. Bunları konuştuk. Aradan iki gün geçiyor -tutanakları çalışan tabii akademisyen sırayla bakacağı için- bakıyorsunuz 30 sayfa önce tartışılmış, bir şekilde karara bağlanmış konu. Hatta özellikle burada 98'deki o zarflarla ilgili konuda çok uzun bir tartışma oldu, tam olarak birbirimizi ikna edemedik burada, grup başkan vekilleri de vardı burada Cumhuriyet Halk Partisinden ama makul bir noktaya vardık, başlangıçtaki gibi keskin bir tablo çıkmadı ortaya. İşte geçersiz oyları geçerli sayacaksınız falan noktasının dışında bir noktada bir terazi, denge kuruldu.
Değerli arkadaşlar, devam ediyoruz görüşmeye. Malumunuz İç Tüzük'e yapıyoruz ya. İç Tüzük'te Başkanın söz konusunda bir sırası yok, "Başkan istediği zaman söz alabilir." diyor. Kendi kendine verdiği için bir iltimas geçmiş İç Tüzük herhâlde. Birkaç hususu söylemek istiyorum.
Birisi şu, değerli arkadaşlar: Hani İç Tüzük'te de var, bütünü üzerinde konuşuluyor -Sayın Bekaroğlu da olsa memnun olurdum, biraz onun söylediklerine binaen söyleyeceğim- maddeler üzerinde görüşülüyor. Bunun şöyle bir anlamı var: Tam tutanak tutuyoruz burada. Ben şahsen hukuk tarihi çalıştım. Zamanında Meclis tutanaklarıyla ilgili çok çalıştım. Zaman zaman bakıyorsunuz. Şimdi, mesela, dün, evvelki gün geçmiş olduğumuz maddeler var, kabul edilmiş, burada tartışılmış, konuşulmuş üzerinde, itirazlar olmuş onlara cevaplar verilmiş. Mesela sandık kurulunun başkanının kamu görevlisi olmasıyla ilgili. Hani bir şey konuşuluyor ki partiler veriyor, işte kura çekiliyor. Acaba en son referandumda sandık başkanlarının kaçı kamu görevlisi? Kaçı partilerin verdiği listeden çıkmış? Bunu konuştuk biz. Sayıları verdik. Hangi partiden kaç kişi sandık başkanlığı yapmış kuradan. Bunları konuştuk. Aradan iki gün geçiyor -tutanakları çalışan tabii akademisyen sırayla bakacağı için- bakıyorsunuz 30 sayfa önce tartışılmış, bir şekilde karara bağlanmış konu. Hatta özellikle burada 98'deki o zarflarla ilgili konuda çok uzun bir tartışma oldu, tam olarak birbirimizi ikna edemedik burada, grup başkan vekilleri de vardı burada Cumhuriyet Halk Partisinden ama makul bir noktaya vardık, başlangıçtaki gibi keskin bir tablo çıkmadı ortaya. İşte geçersiz oyları geçerli sayacaksınız falan noktasının dışında bir noktada bir terazi, denge kuruldu.
Uğur Bey vardı herhâlde, bilmiyorum.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - O konuda yoktum.
BAŞKAN - Yok muydunuz...
Fakat aradan 30 sayfa sonra bakıyorsunuz aynı tartışma bir daha açılmış. Ya buraya nasıl gelindi diye bir illiyet bağı arar. Yani ben arıyordum. Eski metinlerde var. İnanın eski tutanaklarda bu var. Genel Kurulda da var, komisyonda tam tutanak tutulan dönemlerde de var.
Şimdi, bu "sandık taşıma" yani "birleştirme" dediğimiz şeyler yine özellikle seçmenlerin seçim bölgesi içerisinde olmak kaydıyla birleştirilerek aynı binada veya aynı aile içerisinde farklı sandıklara dağıtılmasıyla ilgili konu konuşuldu, o ilk maddemizdi zaten, bizim maddelere geçtikten sonra konuştuğumuz konu.
Şimdi, bir kere "seçim bölgesi" deyince -ben tutanaklara da bakıyorum- arkadaşlar bölgeyi sanki sözlük anlamıyla kabul ediyorlar. Hâlbuki kanunda tarif ediyor, diyor ki: "Her muhtarlık bir seçim bölgesidir." Dolayısıyla seçim bölgesi içinde kalır dediğiniz zaman uzak bir yere göndermiyorsunuz onu. Yani aynı okul içerisinde farklı bir sınıfta veya aynı okulda değil ama yakındaki komşu bir okulda ama aynı muhtarlık bölgesinde kalmak kaydıyla. Teknik bir konu. İhtisas komisyonu olmasının amacı da bu zaten.
Şimdi, bunun maksadı da, sandıkların birleştirilmesinin maksadı da şu: Seçim günüyle ilgili bir sorun değil. Seçim günü güvenlik sorunu yaşanmıyor. Seçim günü sandıklarda oy kullanma da, güvenliği de büyük ölçüde sağlanıyor. Bunları çözecek başka yöntemler var kanunda. Buradaki mesele "oyun gizliliği" ilkesini tam anlamıyla korumak. Hedef bu, buradaki amaç.
Nedir mesele? Niye aynı binada oturanları farklı sandıklara dağıtabilir diyoruz? İhtiyaç olursa. Bu "ihtiyaç olursa"ya buna seçim kurulu karar verecek yani hâkim. İlçe seçim kuruluyla orada zaten 4 siyasi partinin de üyesi var seçim kurulu üyesi olarak. Niye verilecek? Şunun için verilecek bu karar: Burada, İstanbul'da -İstanbul milletvekilleri var- bazı bölgelerde... Ben söyleyeyim, -Başakşehir'in bazı mahallelerinde- benim seçim günü şahit olduğum olaylar. Bir bölgemizden gelip bir aile bir binaya yerleşiyor, bütün aile aynı binada, kalabalık bir aile. Komşu aile yine belki yakın akraba aileler. Bunlar bir sandıkta oy kullandıkları zaman sandığın büyük bir çoğunluğunu bunlar teşkil ediyor. Bunlar -veya bir köy olarak düşünürseniz köyde- tehdit ediliyor. Seçim günü için değil tehdit. Seçim günü tehdidini icraya kadir değil terör örgütü ama seçim sonrası tehdit ediyor. Bu köyden veya bu sandıktan başka partiye oy çıkarsa zarar vereceğiz size, malınıza, canınıza falan. Bu yaşanmış olaylar var. Sandıktan farklı oy çıktığı için tehdit edildiler.
Biz bunun için diyoruz ki: Bu köydekilerin hepsi hangi partiye oy vermiş bu belli olmasın. Bunlar farklı sandıklarda kullanırlarsa... 3 köy diyelim mesela. 3 köy 3 farklı sandıkta ama karma olarak kullandı. O zaman hangi köyden hangi partiye oy çıkmış bunu bilebilmek zorlaşıyor. Bu, oyun gizliliği ilkesinin tam manasıyla gerçekleştirilmesi için düşünülmüş bir imkân bu sadece. Ha, bakarsınız hiç ihtiyaç olmayabilir, hiç de kullanılmayabilir. Yani bu böyle olacak anlamında değil.
Peki, işte, boş binada -Erkan Bey söylediler- olan birisi falan... Şimdi, seçimle ilgili seçmen listelerinin iki tür ilanı var. Birisi bütün bir seçmen listesi ilan ediliyor. Bu listede Yüksek Seçim Kurulu sandıklara atanmadan önce seçmen listesini ilan ediyor. Buna bir itiraz imkânı var. Siyasi partilere bu listeler veriliyor. Yani komşunun itirazına falan gerek yok. Siyasi partiler ilde, ilçede bunu inceliyorlar ve sonra buna itiraz edebiliyorlar. Bu liste, ilk sandığa atanmamış seçmen listesi. Burada bir yanlışlık varsa, olmayan, boş binada oturan falan bunları tespit etmek mümkün. Sonra sandığa atandıktan sonra tekrar bir ilanı var listelerin. Burada da bunu sadece komşular falan takip etmiyor. Komşulara bırakmamış kanun. Siyasi partiler de takip ediyorlar ayrıca. Önceki listelerle mukayese... Biz böyle yapıyorduk. Ben seçim işleri başkanlığı yaptığım için, bütün ilçelerde de önceki seçimlerdeki seçmen listeleriyle de mukayese ediyorduk. Yani bu anlamda, listede olmayan seçmenlerin yazılması, onlara oy kullandırılması falan gibi endişeler teknik olarak mümkün değil seçimin işleyişi, sürecin işleyişiyle bağlantılı, alakalı olarak söylüyorum.
Şimdi, bir başka husus şu: Tek listeyle seçime girme -Erkan Bey yine temas etti buna- Avrupa ülkelerinde var. Meclis araştırma merkezimiz de bu konuda bir çalışma yaptı. Birçok arkadaşımız talep etti biz de talep ettik. Bu uygulama var.
Şimdi, orada partilerin barajı aşıp aşmamasına bakılıyor mu? Bakılmıyor. Barajla ilgili bir başka husus var. Mesela Macaristan örneğini hep verdik daha çok. Onu daha biraz alışık olduğumuz için kullanıyoruz, yaygınlaştı da. Macaristan'da seçim barajı yüzde 5, iki parti ittifak yaparsa yüzde 10 oluyor, üç parti olursa yüzde 15, dört parti yüzde 20, beş parti yüzde 25. Parti sayısı kadar artıyor.
CEYHUN İRGİL (Bursa) - Sonuçta baraj var.
BAŞKAN - Tabii...
Şimdi, mesela son seçimde iki büyük seçim ittifakı var, iki partili ittifak var. Onda yüzde 10 barajı uygulanmış. Beş partili bir sol ittifak var, o ittifak da ikinci olmuş. Birinci iki partili ittifak şu an hükûmeti kuran, ikinci de beş partili sol ittifak olmuş. O partilerin önceki yıllardaki oylarına baktığımızda -yapılan analizler falan da var Macaristan'da- beş partili olduğuna göre baraj yüzde 25, parti başına düşünürsek yüzde 5. Ama içlerinde yüzde 1,5-2 gibi olan partiler var. Ama Macaristan'da bu parti 1,5'tu, ittifaka girdi hep beraber barajı aştılar, nasıl oldu falan diye bir tartışma yaşanmamış. Çünkü ayrı bir sistem getiriyorsunuz yani bir seçim ittifakıyla ilgili ayrı bir sistem getiriyorsunuz...
CEYHUN İRGİL (Bursa) - Orada partiler ayrı listelerle mi seçime gidiyorlar, yoksa tek listeyle mi?
BAŞKAN - Hayır, tek listeyle giriyorlar.
CEYHUN İRGİL (Bursa) - O ayrı bir şey ama.
BAŞKAN - Hayır, ama onun neyi fark ettirdiğini ben... Burada olumlu bir fark var, partinin oy oranını görüyorsunuz bir de burada ilave olarak.
CEYHUN İRGİL (Bursa) - Ona bakarsanız SYRİZA da ittifak...
BAŞKAN - Şüphesiz. İşte, Yunanistan'da da var. Ama Macaristan örneği biraz daha detay çalışıldığı için...
CEYHUN İRGİL (Bursa) - Ortak listeyle giriyorlar.
BAŞKAN - Evet ama ortak listeyle, partilerin farklı listeyle girmesi arasında olumsuzluk anlamında, arkadaşların söylediği anlamdaki olumsuzluklar bakımından değerlendiriyorum yani baraj tartışması yapacaksak orada, orada da bir baraj tartışması var. Ama niye yapılmıyor orada? Çünkü ittifak dediğinizde ayrı bir kategori olmuş oluyor orası.
İkinci husus: Burada daha önce de temas edildi, bunlara da aslında cevap verildi. Siyasi partilere hazine yardımıyla, devlet yardımıyla ilgili hiçbir düzenleme yok burada. İlgili maddede hiçbir düzenleme yapılmadı. Peki, hazine yardımının partilere dağıtılmasıyla ilgili bir farklılaşma söz konusu olabilir mi ittifak dolayısıyla? Milletvekili dağılımında var. Nasıl olabilir, nasıl yapıyoruz? İşte, getirilen sistemde, önce ittifakın -ki esas olan bu- bir bütün olarak kabul edilmesi ve milletvekili dağılımında ittifakın bir bütün olarak, ittifak olarak esas alınması, milletvekillerinin dağıtılması, sonra da ittifak içi bir dağıtım var. Ama hazine yardımı böyle değil, hazine yardımında sadece siyasi partilerin oy oranları dikkate alınacak. Peki, burada ittifakın ortak oyu var, bunu dağıtıyoruz ama oranına göre dağıtıyoruz, oran değişmiyor ki.
ERKAN AYDIN (Bursa) - Sayı artmış oluyor.
BAŞKAN - Hayır, sayı artıyor ama oran değişmiyor.
Dolayısıyla, hazine yardımı orana göre verildiği için -oy sayısına göre verilmiyor- siyasi partilerin aldığı oya göre verildiği için, biz de orana göre dağıttığımız için ittifakın ortak oyunu da oy oranında bir değişiklik yok. Dolayısıyla, hazine yardımını etkileyen hiçbir unsur doğrudan olmadığı gibi -doğrudan zaten yok madde değişikliğinde- dolaylı olarak da yok burada. Ha, "Var." diyen arkadaşımız olursa memnuniyetle dinlemek isteriz, biz böyle bir şey yapmak istemedik, varsa da onu düzeltiriz ama böyle bir şeyi de kimse söylemedi somut olarak. Hazine yardımının partilere dağılımını nasıl etkilediğini izah eden, etkilendiğini ortaya koyan arkadaş olursa düzeltiriz onu, memnuniyet duyarım o konuda.
Şimdi, burada bir başka husus da tabii, bu tek zarf meselesi. Malum, bu bir tercihtir, kanunla yapılmış bir şey. Böyle bir ilke yok seçim hukukunda yani hepsinin tek zarfa konulacağı veya ayrı zarfa konulacağına dair. Bizim kanunumuz daha önce ayrı zarf tercih etmiş, başka ülkelerde tek zarf yapanlar var, tek zarfa hepsini koyanlar var, bu bir tercih meselesi. Bu nereden ortaya çıktı? Bunu da açıkça söyleyeyim: Hatırlarsınız, 30 Mart 2014 seçimlerinde muhtar oy pusulalarının belediye meclisi veya belediye başkanlığıyla ilgili oy pusulalarıyla aynı zarfa konulması sebebiyle çok iptaller yaşandı, iptal sebebi çünkü bu, açıkça yazıyor. Önceki seçimlerle mukayese ettiğimizde çok önemli ölçüde iptaller olunca sayı olarak, oransal olarak bu sorunu çözmek için gerek Yüksek Seçim Kuruluna... Diğer siyasi partilerin de bu konuda itirazları oldu "Geçerli sayılsın." diye ama yapamıyoruz dolayısıyla bunu çözecek bir ortak formül düşündük. Bu bakımdan, bu, kanundaki bir tercihtir, tek zarfı da esas alırsınız, ayrı ayrı da koyabilirsiniz, fark etmez ama seçim hukukunun genel ilkelerinde böyle bir şey yok, "Ayrı zarf olacak." diye bir ilke yok.
Ben böylece ifade etmiş olayım.