KOMİSYON KONUŞMASI

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Maliye Bakanlığının ve diğer kurumlarımızın değerli mensupları, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, 2015 yılı bütçesini ağır ekonomik ve toplumsal şartlar içerisinde görüşüyoruz. Ekonomide yapısal sorunlar derinleşmiş. Sabahleyin 2015 yılı programı bizim bu masaların üzerine konulmuştu, cumartesi günü mükerrer Resmî Gazete'de yayınlandı ve "Bismillah." dedim, rastgele bir sayfa açtım, sayfa 186. Şimdi, burada imalat sanayisinin üretim ve ihracat yapısı üzerine bir değerlendirme yapılıyor ve burada, Tablo 2'de yüksek teknoloji yoğunluğunun 2003'te 5,7'den 2013'te 3,4'e düştüğü görülüyor. Yine, yani üretim içerisindeki yüksek teknoloji yoğunluğu 5,7'den 3,4'e düşmüş, ihracat içerisindeki yüksek teknoloji yoğunluğu da 6,2'den 3,5'a düşmüş. Şimdi, "dakika bir gol bir" misali. Sormak lazım, bunca teşvikler nereye gidiyor? Bu kadar AR-GE teşvikleri, orta vadeli programın belki de en öne çıkartılan söylemleri inovasyon, AR-GE. İnovasyon, AR-GE konuşuluyor, bütçede hakeza var. Yani ama biz sonuç göremiyoruz, yani yüksek teknoloji... Ne yapılıyor? Şimdi, başka ülkeler uzay mekikleri fırlatırken biz ak saray tartışmalarıyla geçiniyoruz.

Diğer bir sayfayı açıyoruz, 152, "Kamu personel sisteminde esnek çalışma modeli geliştirilecek ve uygun görülen kuruluşlarda uygulanacaktır." diyor. Yani kör gözün parmağına, inadına gereksiz bazı çalışmalar da yapılıyor.

Değerli arkadaşlar, toplum, milletimiz bir hükûmetten, devletten 3 temel şey istiyor: Güvenlik, adalet, refah. Toplumsal yapıda artık güvenlik sağlanamaz hâle gelmiş, hem iç güvenliğimiz hem dış güvenliğimiz ciddi sıkıntıda. Toplum kamplaşıyor ve bizzat Hükûmet ve Cumhurbaşkanı, Başbakan tarafından kamplaşmaya itiliyor ve milletimizde yabancılaşma ve ayrışma yolunda tehlikeli işaretler de görüyoruz. AKP iktidarıyla ve başta Sayın Erdoğan olmak üzere, Erdoğan eliyle bugün bir devlet krizi yaşanmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti'nin egemenliği tartıştırılmaktadır, tartışılmaktadır ve bir de Hükûmet sözcüleri bunların faziletlerinden bahsedebilmektedir. Çelişkili, o, Sayın Arınç Hükûmet Sözcüsü olarak bugün öyle diyor, yarın farklı bir şey söylüyor. Devlete, millete meydan okumalar ve iktidarın sessizliği de doğrusu aklın sınırlarını da zorlamaktadır.

Dış politika neredeyse ABD'ye, iç politika ve iç güvenlik de PKK'nın insafına terk edilmiştir.

Hükûmeti tanımlayan kavramlar ağırlıklı olarak yolsuzluk, rüşvet, rant, terörle müzakere -adına da "çözüm" dedikleri, sürekli müzakere- adam kayırma, partizanlık, kutuplaşma, kutuplaştırmadır. Bize göre Hükûmet devleti yönetme ehliyetini kaybetmiştir.

Şimdi, tabii, söylenecek... Saatlerce bunların örnekleri de verilebilir, ancak vaktimizin de kısıtlılığı nedeniyle bazı örnekleri de sizlerle paylaşmak istiyorum.

Şimdi, 62'nci Hükûmetteyiz, 61'inci Hükûmet zamanında Başbakan Erdoğan 2012 Mayıs ayında bir Başbakanlık Genelgesi yayınlamıştı. Buna göre, devlete ait gayrimenkullerin satışı, kirası, irtifak hakkı, tesisi, devri gibi bütün işlemlerin tamamının yetkisini Başbakanın uhdesine toplamıştı. Şimdi bu genelge devam ediyor. Bu genelge kanunlara aykırı, Anayasa'ya aykırı, hukuksuz ve kanunsuz bir genelge. Hâlbuki kurallar hiyerarşisine göre bunların kanunlara uygun olması lazım. Şimdi, bu Başbakanlık genelgesinin değiştirilmesi düşünülüyor mu? Maliye Bakanlığı olarak -madem ki bütçenin tümünü görüşüyoruz- bunu mutlaka ele almanız gerekir.

Benim ikinci bir endişem: Bunu bizzat dönemin Başbakanı Erdoğan vaziyet ediyordu. Acaba şimdi Cumhurbaşkanı olmasına rağmen tekrar, hâlâ o mu vaziyet ediyor diye benim ciddi tahminim var. Bırakmamıştır çünkü kupon araziler fevkalade ilgi alanı içerisinde olduğu için. O TOKİ Başkanı filan, biliyorsunuz, o sebeple gitmişti.

29 Ağustosta yine bir Bakanlar Kurulu kararı yayımlandı. Bu Bakanlar Kurulu kararına göre özel elektrik şirketlerine elektrik borcu olan çiftçilerin eğer borcu varsa bunun çiftçinin alacağı tarım desteklemelerine mahsup edilerek... Eğer para kalmışsa desteğe ödenecek ve bu paralar da özel elektrik şirketlerine verilecek.

AKP Hükûmetine en büyük eleştirilerimizden birisi de bu Hükûmet devlet yönetme bilincini kaybetmiştir. En tipik örneklerinden birisi de budur. Yani siz Hükûmeti, devleti bir özel elektrik şirketinin tahsildarı durumuna getiriyorsunuz. Bu fevkalade yanlıştır. Niye özelleştirdiniz o zaman? Madem ki özelleştirildi, özel hukuk kurallarına tabidir, o kurallara göre yürütülecektir. Siz Hükûmeti veya devleti şirketlerin tahsildarı durumuna getiremezsiniz. Bu mültezimlikten de vahim bir durumdur, bu devlet hayatında çürümeye yol açan, mali yapısını da, her şeyini de bozan bir durumdur. Varsa vatandaşın elektrik şirketine borcu, bir elektrik şirketinin borcunun çiftçiden, vatandaştan nasıl tahsil edileceği kanun ve nizamlarımızda bellidir kurumlarla. Sen çiftçinin tarım desteğini verirsin ama gider, o elektrik şirketi özel hukuk kurallarına tabi olarak devam eder.

Şimdi, "Alo Fatih"leri, havuzları, yolsuzluk, rüşvet ilişkilerini, imar izinlerini, eski Çevre Bakanı Sayın Bayraktar'ın söylediklerini, 17-25 Aralık olaylarını da unutmadık. Bunlar Hükûmetin ülkeyi el altından, kayıt dışı yönettiğini gösteren çok önemli ve vahim verilerdir. En son örnek: Ermenek'te yaşanan maden kazası ve faciası veya cinayeti nedeniyle Cumhurbaşkanı acılı ailelere diyor ki: "Keşke daha önce bana bir mektup yazsaydınız." Yani siz Sayın Cumhurbaşkanı mısınız, Zembilli Ali Efendi misiniz? Biliyorsunuz, Osmanlı Şeyhülislamı Zembilli Ali Efendi bundan beş yüz sene evvel şikâyetleri, böyle, oturduğu konaktan zembil sarkıtarak -vatandaş dilekçeyi yazıyor- alıyor, okuyor, bir de cevabını gönderiyor. Herhâlde ak sarayda yine bir zembil sistemi de kurulacaktır. Bu devletin, Türkiye Cumhuriyeti'nin şahsi ve keyfî yönetildiğini gösteren bir örnektir. Sonra da, Sayın Davutoğlu da evvelallah ikiletmiyor, o da "Neden şikâyet etmediniz. Lütfi Elvan, Ulaştırma Bakanımız sizin evladınız." diyor. Ondan sonra vatandaşa sarılıp ağlama numaraları vesaire.

VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) - Böyle olmaz...

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Olur, olur; Sayın Demiröz, olur. Bunlar çok önemli şeyler.

VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) - Biraz daha...

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Evet, biraz devlet yönetme dersi alsın diyeceğim ama bu on iki seneden sonra hiç de umut yok.

Değerli arkadaşlar, 2013 Aralıkta Çalışma Bakanına soru önergesi veriyorum, bu Uyar Madencilik Şirketiyle... Yani Ermenek'teki madeni işleten Uyar ailesinin çeşitli şirketleri var. Yine Soma'daki bu meydana gelen kazalarla ilgili teferruatlı sorular yönelttik. Bundan yaklaşık yirmi gün önce geldi yani bu kazadan evvel, on ay gecikmeyle cevaplar verildi. Çalışma Bakanlığına 124 adet şikâyet ulaşmış. Şikâyetlerin sonucunda 5 bin, 10 bin, 7 bin, 8 bin lira para cezaları ve tahsil edilemeyen cezalar, ödenemeyen, 30 milyonu aşan sigorta primleri, vergileri vesaireleri mutlaka vardır.

Şimdi, siz mektup istiyorsunuz, "Şikâyet edilsin." diyorsunuz. İşte size şikâyetler, mektuplar. Ülkeyi kurumlarıyla, kurallarıyla yönetseydiniz öyle Başbakana, Cumhurbaşkanına filan mektup vermeye gerek yok. İşçi hakkını ararken sokağa çıkıp eylem yapmak zorunda kalıyor. Karşılığı polis dayağı, biber gazı, TOMA ve sendikalı işçilerin işten atılmasına varan bir durum. Devlet şikâyet mektuplarıyla yönetilmez, devlet kurum ve kurallarıyla yönetilir. Artık, Hükûmetin şahsi ve keyfî yönetimden olabildiğince uzaklaşması gerekir. Bunların başka örnekleri de var.

Şimdi, böyle bir yönetim çerçevesinde bütçeyi görüşüyoruz. 2015 Merkezi Yönetim Bütçesini de yine, düşük büyüme, yüksek enflasyon, cari açık, işsizlik gibi kronikleşen sorunlarla tanımlanan bir dönemde görüşüyoruz. Hükûmetin ekonomik hedefleri Orta Vadeli Program da gösteriliyor ve uzun dönemli perspektif ve stratejiler orta vadeli programlarda şekillenir. Hükûmetin ekonomi politikalarının başarısı orta vadeli programlardaki ekonomik hedeflere ilişkin öngörülerin gerçekleşme oranına göre ölçülür. Oysa AKP hükûmetlerinin ekonomik öngörüleri hemen hemen hiçbir zaman tutmadı, tutarlı ve makul olmadı ve sürekli revize edilmek zorunda kaldı. Sabahki konuşmasında Sayın Aşkın Türeli "Hükûmetin vizyonu yok." demişti ama Hükûmetin vizyonu var, revizyon vizyonu var. Onları da bol bol, televizyon... O da bir vizyondur, 20 tane televizyonda anlatmakla şey yapıyor ama neticede nişan alıp hedefi tutturamıyor Hükûmet ve gerçekleşme oranları da fevkalade düşük.

Bir iki örnek verilebilir: Millî gelir, gayrisafi yurt içi hasıla da yüzde 4'ten 3,3'e düşürülüyor 2014 yılı için. 2015 büyümesi de yüzde 5'ten yüzde 4'e çekildi. 2014'te enflasyon 6,8'den yüzde 9,4'e; işsizlik de 9,4'ten yüzde 9,6'ya revize edildi. Bunun anlamı nedir vatandaşlar bakımından? Anlamı, hayat pahalılığı ve yüksek işsizlik demektir. İhracat hedefinde, turizm gelirlerinde de düşüşler var. Toplam yatırımlar 2014'te yüzde 3,1'den yüzde -1,8'e ciddi oranda düşürülürken, enerji ithalatına da 56 milyar dolar ödeneceği öngörülüyor. Bu tablo Türkiye ekonomisinin ve mali tablosunun öngörülebilirliğini ve güvenilirliğini de zedelemektedir ve ekonomi de gerçekçilikten uzak, pembe gözlüklerle, televizyonlarda sürekli propaganda yapmakla yönetilmeye çalışılmaktadır.

Büyüme ve 2023 hedeflerine de baktığımızda, rakamlara girmeye de hiç gerek yok. Bugün itibarıyla, artık, 2023 hedefleriyle yapılacak bir kıyas bunu gösteriyor ki 2023 hedefi rafa kalkmıştır ve Hükûmet bakımından gerçekleştirme imkânı da kalmamıştır.

Cari açık konusunda da gerçekleri abartma ve yanıltma yöntemi uygulanıyor. Cari açığın bir miktar geriliyor olmasının en büyük nedeni -kaldı ki cari açık hâlen çok yüksektir- büyümenin hız kesmiş olmasıdır, az büyüyen yani daha az üreten, daha az tüketen bir ekonomi daha fazla cari açık vermemiştir diyebiliyoruz.

İşsizliğe bakınca, 2015 bütçesinin sağlam temellerde inşa edilmediğine dair önemli verilerden birisi de işsizlik konusudur. Orta vadeli programda işsizlik tahmini 9,4'ten 9,6'ya yükseltildi, bu 0,2 puanlık artış da reelde ilave 600 bin işçi anlamına geliyor. Hükûmetin hedefleri bakımından en büyük sapma da enflasyonda görüldü. Bu yıl için ne belirlenmişti? Yüzde 5 belirlenmişti, yıl ortasında yüzde 7,2 olarak revize edildi ve OVP'ye göre de yıl sonu enflasyon tahmini yüzde 9,4 olarak belirlenmiş, doğrusu bunun da tutacağını ben tahmin etmiyorum.

Şimdi, Hükûmet Türkiye ekonomisindeki krizden çıkış için Onuncu Kalkınma Planı'nda 1.250 eylem planı açıklamıştı ancak ekonominin yapısal sorunlarına çözüm programını bu eylem planlarında göremedik, "Açıklanacak peyderpey." diye ifade etti Kalkınma Bakanı. Dolaylı vergilerden doğrudan vergilere geçişle ilgili bir niyet yok, ithalata dayalı tüketen ekonomiden üreten ekonomiye geçiş programı yok, eğitimde yaşanan nicelik ve nitelik sorunlarına ilişkin bir perspektif yok, imalat sanayisinin ihtiyaç duyduğu ve girdilerin üretimine yönelik kapsamlı, kararlı, uygulanabilir bir program yok, tarım kalkınmasının nasıl sağlanacağına dair bir öngörü yok, işte, inovasyon, AR-GE'ye ilişkin ve onca teşvik söylemlerine rağmen gelinen noktayı da konuşmamın başında kısmen de olsa ifade ettim.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; "Bu 2015 bütçesi seçim bütçesi değildir." diyerek dört, beş defa defaatle Sayın Maliye Bakanı tekrarladı ama 2015 bütçesinin bir zam bütçesi olduğunu rahatlıkla söyleyebiliyoruz yani istemeyerek de olsa, bir özelleştirme bütçesi olduğunu ifade ediyoruz. Yine, tabii, mali disiplin kendini harcamalarda gösterecek, buna da uyabilecekler mi, hiç tahmin etmiyorum çünkü sadece Cumhurbaşkanının taleplerini karşılamakta bile zorlanacaklarını düşünüyorum.

Şimdi, ekonomide yüzde 4 büyüme öngörülürken bütçe gelirlerinin yüzde 12,97-yüzde 13 artışı öngörülüyor. Bu, zam temelli bir maliye politikası uygulanacağı işaretini de vermektedir. Bütçe gelirlerindeki artış için neler gerekir? Bir kere, büyümenin olması gerekir, büyüme artmıyorsa enflasyonun artması gerekir, büyüme ve enflasyon artmıyorsa o zaman vergilerin artması gerekir, vergiler de artmıyorsa -ki "Vergi artışı öngörmüyoruz." dedi Sayın Bakan- özelleştirme ve varlık satışlarının artması gerekir, bunlar da söz konusu değilse o zaman borçlanma artacak demektir. Şimdi, 2015'te büyüme beklentisi yüzde 4; enflasyon beklentisi 6,3; deflatör 6; toplam tüketim artışı beklentisi yüzde 3,8; istihdam artışı beklentisi 1,9; ihracat artışı beklentisi 7,7; ithalat artışı beklentisi 5,7 ancak vergi gelirlerindeki artış beklentisi yüzde 12,9. Bu nasıl olacak?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Bunun da şimdi, ÖTV ve KDV'lerle ilgili, damga ve harçlarla ilgili, diğer kalemlerle ilgili zam işaretini verdiğini düşünüyoruz. Bir de tabii, özelleştirme gelirlerinde 12 milyara varan bir beklenti içerisindesiniz. Dolayısıyla, bu veriler Hükûmetin "Zam yok." açıklamalarını bize göre tekzip etmektedir.

Sayın Başkan, şimdilik özetledim, zamanım da aslında daha başta da vardı.

BAŞKAN - Sizin süreniz dolmuştu ama biz ilave süre verdik.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Bundan sonraki bütçe görüşmelerinde alacağım olacak çünkü usul üzerinde konuşmadım, ilave süreler almadım.

BAŞKAN - Sayın Akçay, yani süreniz bitmişti, ben sizi uyarmadan ek süre verdim.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Öyle mi? Peki, çok naziksiniz. Diğer yöneten arkadaşlar kapatıyorlar, ondan sonra bir de lütufkâr bir şekilde "Ek süre veriyoruz." diyorlar Sayın Başkan.

Ben çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan, sağ olun.