KOMİSYON KONUŞMASI

ORHAN SARIBAL (Bursa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Öncelikle, hakikaten şu yöntem konusunda... Yani bırakın, rahat rahat eleştirelim, bir şey çıkar belki ortaya. O eleştiriler bile kıymetlidir ama siz her defasında, arkadaşlarımız -birkaç kez de ben karşılaştım bu durumla- birkaç bir şey söylemeye başladığı andan itibaren hemen bir savunma mekanizması ve itiraz geliştirip olayı orada bitirmek istiyorsunuz. Gerçekten samimiyetle söylüyorum, eğer böyle yapmaya devam ederseniz bu Komisyona gelmemizin hiçbir kıymeti ve anlamı yok. Elbette ne sizin ne bizim kendimizle ilgili bir derdimiz yok. Amacımız üreticilerle ilgili ve Türkiye'nin var olan önemli bir üretim alanı olan bağ ve bağ alanında da çalışmak.

Birkaç şey söylemek isterim. Öncelikle biraz önce söylediğiniz arz meselesi sadece üzüm üzerinden, bağ üzerinden değil, Türkiye'nin birçok üretim alanı üzerinden sorgulanması gereken bir alandır ama bunun da cevabı aslında sizin raporunuzda var. Arkadaşa teşekkür ederim. Diyor ki mesela: "Bağ alanlarımız ve üretim potansiyelimiz ortaya konulmalıdır." Hemen onun altındaki açıklamada şunu yazıyor: "Dünya şartlarında rekabet için planlı üretimin olmazsa olmaz şartıdır." Türkiye'nin en büyük sorunu bu. Üretim planlaması. Hangi konuda olursa olsun tarımın bütününde siz bir üretim planlaması yapmıyorsanız... Özellikle söylüyorum Sayın Başkan: Üretim planlaması yapacaksınız. Bu üretim planlamasının da birkaç ayağı var. Bir, toplumun temel tüketimi; iki, uluslararası alanda yani ihracata dönük ayağı yani katma değer sağlama, gelir getirme. Ama bu gelir getirme meselesi ya da uluslararası alana, ihracata dönük ekimi yaptırmanın meselesinin altında da tamamen uluslararası ilişkiler yatar. Yani Rusya uçağını çiftçiler düşürmedi, domatesçiler düşürmedi, öbürü düşürmedi, beriki düşürmedi. Tam da orada devlet mekanizması, siyasi mekanizma, o tür beklenmedik, istem dışı durumlarda devreye girmeli, çiftçinin o zararını öyle veya böyle alıp halka dağıtabilmeli, alıp başka ülkelere verebilmeli. Aynen TMO'nun devreye girmesi fındıkta vesaire, tartışmalıdır ama en azından vardır, bir şeydir. Yani o yüzden bütün bu sorunları aşabilmenin temeli -belki sizin sorunuza da cevaptır bu- sağlıklı bir...

BAŞKAN - Beni destekliyorsunuz.

ORHAN SARIBAL (Bursa) - Destekliyorum tabii. Ben doğru olanı desteklerim ama doğru olmayanı da...

BAŞKAN - Sayın Gaytancıoğlu'na eleştiri getirmiş oluyorsunuz.

ORHAN SARIBAL (Bursa) - Hayır, hayır.

BAŞKAN - Planlamadan söz ediyorsunuz. Benim söylediğim planlamadır.

ORHAN SARIBAL (Bursa) - Ama on beş yıldır hiçbir planlama yapmadınız ki.

BAŞKAN - Yapıyoruz. Takip etmiyorsunuz.

ORHAN SARIBAL (Bursa) - Elbette Gaytancıoğlu "Şu anda üzüm üreticilerini cezalandırmakla olmaz bu." diyor ve doğru söylüyor.

BAŞKAN - Takip etmiyorsunuz. Bir planlama var.

ORHAN SARIBAL (Bursa) - Nasıl bir planlama?

BAŞKAN - Bakın... Neyse, siz bitirin, sonra. Karşılıklı götürmeyelim.

ORHAN SARIBAL (Bursa) - Hayır, ben göremiyorum öyle bir planlama on beş yılda. Bakın, İspanya yedi yılda ülkedeki tarım planlamasının yüzde 90'ını tamamladı Sayın Başkan, yüzde 90'ını. Üzüm bağ alanlarını belirledi, oraya üzüm bağ alanlarını taşıdı, başka bir bölgede üzüm bağ alanlarını kaldırdı, onun yerine zeytin dikti ve her iki ürün de üretime geçene kadar ilgili çiftçileri destekleyerek onların zarar etmesini, onların mağdur olmasını engelledi. Budur planlama. On beş yıldır eğer siz planlama adına bir şey yapmamışsanız ya da yaptığınızdan sonuç alınmamış, etmemişse -aynı hayvancılığa yaptığınız yatırımlar gibi, öbür tarafa yaptığınız yatırımlar gibi- biz bugün hâlâ üzümü arz meselesinden tartışıyorsak elbette planlama yapılmışsa bile demek ki sonuçları alınamamış bir plan olarak söylemek isterim.

Diğer bir konu da -arkadaşlarım söyledi- biyolojik mücadele. Arkadaşlar, bu çok önemli. Biliyorsunuz, artık çok hani işin içinden biri olarak söylüyorum. Ben de elmalarda biyolojik mücadeleyi kullanıyorum ama armutta iç kurt için biyolojik mücadele desteği olmadığı için ciddi bir maliyet. 50 lira olması da önemli ama yetmez. Biyolojik mücadele desteğinin günün koşullarına göre fiyatının yenilenmesi lazım. Bu 30 liradan 50 liraya çıktı ama onun yeni fiyatının ne olduğunu bilmiyorum. Sormadım. Hani buraya gelince bilmiyordum bu konuşulacağını ama inanıyorum ki o artmıştır. Yani 30 lira ile 50 lira arasındaki o zam belki öbür tarafa yansımamıştır ama çok önemli buluyorum ve bunun ciddi anlamda artırılması lazım. Ama bunun yanında şöyle bir şey de var: Sadece bağ salkım güvesi değil mesele. Yani afitler var, kırmızı örümcek dediğimiz, Avrupa kırmızı örümceği değimiz birçok emici böcekler var. Yani bütününde gerçekten zirai mücadele anlamında ciddi bir destek verilmesi lazım. Yapılan kontrollü mücadeleler, reçete sistemi, bütün zorluklarına rağmen çok ciddi olumlu sonuçlar da doğurmuştur. Ben bu kadar objektif ve gerçekçiyim çünkü bizzat içerisindeyim. Gerçekten belirli bir noktaya gelmiştir. Yetiyor mu? Henüz yetmiyor. Yani bu konuda, zirai mücadele konusunda ve elbette kalite ve standart konusunda da şunu söylemek isterim: Sağlıklı, düzenli bir gübreleme modelinin olması lazım arkadaşlar. Bu çok önemli. Yani o özellikle budama sisteminin ve onun yanında -hani fiziksel yöntemler elbette önemli ama- düzenli bir gübreleme modeli, parsel başında mutlaka bir tahlil yapılması, o tahlil üzerinden gübrelemenin yapılması çok önemli. Yani insanlar ekonomik olarak bu işi... Özellikle gübre çok yanlış kullanılıyor arkadaşlar, içinde olduğum için söylüyorum. Yapıyoruz analiz, analizde 8 kilo çıkıyor, 7 kilo çıkıyor, 6 kilo çıkıyor ama çiftçi 30 kilo kullanıyor, 40 kilo kullanıyor, 50 kilo kullanıyor yeri geldiğinde ya da damla sulamada toplam bir sezon boyunca 15 kilo veriyor ama çiftçi "Ya, bu da yetmez, bu ne kadar az." deyip -alışkanlık var ya, o alışkanlığı kırmak kolay değil- 50 kilo kullanıyor. Hani yetiştiricilik anlamında ve özellikle ilaçlama anlamında da bunu söylemek istedim.

Teşekkür ederim.