KOMİSYON KONUŞMASI

MUSTAFA HİLMİ DÜLGER (Kilis) - Sayın Başkan, değerli hazırun; hepinize teşekkür ediyorum.

Hocam size de özellikle teşekkür ediyorum. Çok güzel bir sunumdu ama aynı zamanda da samimi söylüyorum titredik çünkü karşımızdakiler o kadar hızlı teknik değiştiren bir yapı ki biz bu hantal yapımızla ona uyum sağlayamıyoruz, bendeki izlenim o. Basit bir ot ama hemen kapitalizm devreye gidiyor, hemen medya devreye gidiyor, hemen reklam devreye giriyor, işte zayıflama ilacı olarak karşımıza çıkıyor. Sizin de bahsettiğiniz gibi, zayıflama ilacı aldığını sanıyor ama bağımlı oluyor. Dolayısıyla bu bize karşımızdaki düşmanın ne kadar büyük, ne kadar kompleks bir çalışma düzeni içerisinde olduğunu gösteriyor ve buna paralel olarak bir çalışma içerisinde olmamızın mecburiyetini de bize gösteriyor.

Şimdi, ihbar yükümlülüğü... Burada hukukun dallar arası bir mücadelesinin ne olduğuna inanıyorum. Kamu hukuku mu, kamunun güvenliği mi yoksa insan hakları mı, kişi hukuku mu? Nasıl ki ihbar yükümlülüğü olan hastalıklar var, sizin dalınız, burada da ihbar yükümlülüğü sadece ve sadece hekimin güvenliği söz konusu olduğundan dolayı geriye atılıyor diye düşünüyorum. Çünkü yasamızda mevcut olan mesela 657'de haksız isnat ve iftiralara karşı memurun güvencesi vardır. Bu kullanılmadığından dolayı haklı olarak hekimlerimiz, karşıdaki insanların kendilerine zarar vereceğini düşündüğünden ihbardan kaçma yollarını aradıklarını düşünüyorum çünkü biraz sonra kendi hayatına döndüğünde o hekim karşısında falçatalı, bıçaklı, her türlü saldırıyı yapabilecek insanlarla karşı karşıya dolayısıyla burada kamu hukukunun ağır olması gerektiğine inanıyor. İşte yol boyunda denetim yapıldığında eğer kullanmıyorsam 50 kere benden test alsınlar, niye korkayım? Veyahut da bendeki çarpıntıyı o şekilde yorumlayan doktora ben niye farklı bakayım? Yanılma insana has bir şeydir. O doktor yeter ki kamu sağlığını, kamu güvenliğini koruyucu çalışma içerisinde olsun ama biz de toplum olarak, devlet olarak onu koruyalım, kollayalım. Buradan baktığımızda, ihbar yükümlülüğünün olması gerektiğini ve ihbarda bulunan hekimin de her türlü güvence altında olması gerektiğini düşünüyorum.

Burada işin başlangıcının sigara olduğunu söylediniz. Tıpkı şu çiğneme otu gibi sigara da aslında bir tütündür ama kapitalist sistem öyle bir güzel allayıp pulluyor ki küçük ince sigara hâline getirildi. Düşünsenize, gidip tütün alacaksınız, onları çeşitli faaliyetten geçirip elinizde saracaksınız, cebinizde tabakalarla taşıyacaksınız dedelerimizin yaptığı gibi. Ama o kadar güzel ambalajlar içerisinde bugün sanki şeker, çikolata satılır gibi oluyor. Dolayısıyla tıpkı buna verdiğimiz önem kadar sigaraya da verilmesi gerektiğine inanıyorum. Ben iktidar milletvekiliyim, bunu söylemekten de çekinmiyorum. Meclis bir sittir, kültürel sittir, burası tarihî bir sittir ama ne acıdır ki bu yapıyı bozacak olmasına rağmen Meclisimizin bahçesine sigara içme yerleri yapılmıştır. Dolayısıyla sigarayla savaşımı bizim ötelemememiz lazım.

Hiçbir uyuşturucu bağımlısı yok ki direkt uyuşturucuya başlasın. Sigara içmeden uyuşturucuya başlayanların sayısını ve oranını bilmiyorum nasıl söyleyebileceksiniz Hocam yani yüzde 99'ların çok üstünde olduğunu biliyoruz. Doğru mu Doktor Hanım? Hiçbir alkol bağımlısı yoktur ki bir bardak bira içmeden direkt rakıya başlasın. Dolayısıyla oraya giden kilometre taşlarını ortadan kaldırmadığımız müddetçe biz sonuçlarla uğraşırız. Sebepleri ortadan kaldırmak gerektiğine inanıyorum.

Bu arada tüm hekimlerimizin 14 Mart Tıp Bayramı'nı kutluyor, saygılar sunuyorum.