KOMİSYON KONUŞMASI

ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - O zaman geri alırım söz talebimi Sayın Başkan, böyle bir fırsatı bekliyorsa Komisyon, memnuniyetle.

BAŞKAN - Yok, buyurunuz.

ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Katma Değer Vergisi Kanunu'nun kabul edildiği tarihte, 25/10/1984 Gelirler Genel Müdürlüğünde Daire Başkanıydım, Gelirler Genel Müdürü rahmetli Altan Tufan'dı, ilgili Müsteşar Yardımcısı Tali Dinçer üstattı. O grubun sabahlara kadar uğraşarak ortaya koymuş olduğu bu düzenlemelerde, özellikle de o zamanki Başbakan rahmetli Özal'ın inanılmaz yakın ilgisini, neredeyse her maddenin yazılmasında, dizaynında bizzat müdahil olduğunu bugün gibi hatırlarım. O reform bu Komisyonda -böyle değildi tabii yapısı- sunulduğu zaman bunun 1950 reformları, 1960 gelir vergisi reformundan sonra Türkiye'deki vergi sisteminde yapılan en büyük reform olduğunu bütün Türkiye kabul etmişti. Zaten o reform bir taraftan da bizim katılma yolunda ilerlediğimiz Avrupa Topluluğu için zorunlu olan olaylardan birisi idi, yol haritasında önemli merdivenlerden birisini oluşturuyordu bu düzenleme. Sistem aslında çok basitti; her aşamada ödenen katma değer vergisi bir sonraki aşamada mahsup edilerek geliyor, en sonunda nihai tüketicinin üzerinde kalan miktar, mahsuplardan sonra kalan miktar vergi dairesine yatırılacak idi. Bütün dünyada katma değer vergisinin reform niteliğini ortadan kaldıran ve işlemesine mâni olacak temel unsur olarak gösterilen olay da istisnaydı, bu kanunun istisnası olmamalıydı. İstisna olduğu andan itibaren bu zincir koparılıyordu ortadan, yürümüyordu ondan sonra, birilerinin üstünde kalmaya başlıyordu, üstünde kalanlar gelip Maliye Bakanlığının kapısına yığılıyordu. İade sistemi işler gibi bir hâlde değildi. Her ne kadar bu tür iadelerde ödenek aranmayacağı yargı kararlarıyla beraber başlangıçta düşünüldüyse de sonuç olarak bu bir finansman yöntemiydi ve yürümedi. İstisnalar arttıkça katma değer vergisi ciddi anlamda sorun yaratmaya başladı. Sistemin işlemesinde istisna ve muaflıkların yok olması kadar asıl gelir ve kurumlar vergisi açısından da bir belge sisteminin kurulmasını sağlıyordu bu sistem. Bu belgeler sayesinde gelir ve kurumlardan alınacak olan vergilerin de belirlenmesi, Türkiye'de kayıt dışı ekonominin ortadan kaldırılmasının temel amacı olarak görülüyordu. Herkes çok heyecanlıydı. 1980'lerde yani hemen 1970'li yıllardan sonra, 24 Ocak kararlarından sonra Türkiye'nin o zamanki muhasebe sistemini, kayıtlı sistemini bir gözünüzün önüne getirin, yaşayan yoktur da hayal edin. Zor bir olaydı, dünyada ilk defa uygulanan bir kayıtlılığı teşvik edecek veya destekleyecek bir sistemle desteklenmeye çalışıldı, vergi iadesi sistemi getirildi, alınan her fiş, her fatura karşılığında bu faturaları alan tüketicilere belirli iadelerin yapılması şeklinde.

Biraz önce hangi arkadaş dile getirdi hatırlamıyorum ama maalesef sistemin içerisinde sadece dış ticarete yönelik olarak getirilmiş ve kurulmuş olan ihracatta vergi iadesi sistemi Türkiye'deki en büyük yolsuzluklardan birilerinin kapısını açtı ve bu belge üzerinden vergi iadesiyle ilgili direkt olarak tüketicilere tanınmış, daha doğrusu ücretlilere vergi iadesi -zaten adı da oydu- sistemi maalesef diğer yolsuzlukların topluma da yaygınlaştırılmasının bir aracı hâline getirilmeye başlandı, denetlenemiyordu. İstanbul Defterdarlığı yaptığım sırada 1 milyon 347 bin tane -hiç unutmam bu rakamı- katma değer vergisi mükellefimiz vardı. 1 milyon 347 bin tane katma değer vergisi mükellefi vardı. Maliye memurlarının İstanbul'daki bütün kadrolarının artı merkezî denetim elemanlarının hepsini üst üste koysanız bir aylık beyannamelerini denetlemeleri mümkün değildi, en az dört yıl gerekiyor idi. Herkes sistemin farkına vardı tabii ki, bir süre sonra önüne gelene fiş dağıtılacak bir sistem hâline getirildi katma değer iade sistemi çünkü denetlenemiyor idi. Bununla ilgili olarak yapılan bir çalışma rahmetli Başbakan tarafından reddedildi, "Bu kadar rijit denetim kuramazsınız. İnsanların, vergi mükelleflerinin de soluk almaya ihtiyacı var." lafını bizzat kulaklarımla duymuş bir insanım. Kuramadık, kursaydık işleyecek olan bir sistemdi, çok kolaydı aslında, hele şimdiki çocuklar veya gençler açısından çocuk oyuncağı. Kayıt sistemlerinin içerisine yani yazarkasaların içerisine bir tane flaş disk takıyordunuz, bütün kayıtların hepsini o yazıyordu, beyanname vermek yerine flaş diski vergi dairesine getiriyordunuz, hepsi bundan ibaretti. Bunu yaptık ama siyasettir bu sonuç olarak "Vergi mükelleflerinin de soluk alması gerekir." dendi.

Şimdi geldiğimiz aşama itibarıyla, katma değer vergisi, istisna ve muaflıklarıyla çalışamaz hâle geldi. Katma değer vergisi, belge sistemi diye kuracağımız sisteme destek olamaz hâle geldi. Her istisna, katma değer vergisi çınarından çok büyük bir parça götürmeye başladı çünkü onların devamı var idi. Herkes "Katma değer vergisinden istisna olacağım." diye ortalığa dökülmeye başladı. İstisna sağlamak ve istisnadan yararlanmak katma değer vergisi açısından nasıl bir avantajdı? Nihai vergi yükü gibi, sanki gelir ve kurumlar vergisinden istisna gibi algılanmaya başlandı. Şimdi 1984 yılında bu reformu gerçekleştiren ne Vural Arıkan rahmetli, 1993'te rahmetli, hemen değil...

Ha çok ilginç de bir şey vardır, bilmeyenler açısından söyleyeyim. Bu kanun 25/10/1984'te Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edildi. Aynı akşam Vural Arıkan azledildi, azledilme nedeni kanun değildi, yanlış anlaşılmasın. Kapıkule gümrüğündeki bir altın kaçakçılığı nedeniyle İçişleri Bakanıyla birbirlerine girdiler.

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - O zaman Twitter çıkmamıştı.

ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Yok. İkisi de haklı olduklarını söylediler. İçişleri Bakanı kendisi istifa etti, Maliye ve Gümrük Bakanı -Gümrük Müsteşarı da görevden alınmıştı, Sayın Akın'dı galiba- "Sonuna kadar direneceğim." dedi ve azledildi. Yani gümrükte katma değer vergisinin hikâyesi anlatılırken, tarihi yazılırken bütün bu olguları... Yani katma değer vergisi gibi dev bir reform yapmış olan bir Maliye Bakanı aynı akşam altın kaçakçılığı nedeniyle... Kendisinin yaptığı bir olay değil, kendi memurlarını savunduğu için sadece, müsteşarına sahip çıkıyor, o kadar. "Bu, benim memurlarıma ve müsteşarıma karşı yapılmış bir komplodur." diye direniyor. Diğerleri de "Hayır, senin şeylerin suçludur." diyor. Böyle çatışmalar olan bir şeydi. Hatta ilginç şeyler de vardı; çıkıp Meclis kürsüsünden Vural Arıkan'ın yaptığı çok önemli bir konuşma vardır. Eski tutanaklara bakılmasını öneririm. Hatta iktidar partisinden milletvekilleri orada bağrışırlar "Ya, Kaptan, Kaptan! Bu tekerlek bizim tekerlek değil mi? Bizim arabanın lastiği değil mi bu? Biz bu Bakanlar Kuruluyla gitmiyor muyuz?" diye. Bu, şunun için anlatıyorum olayı; hükûmetiyle, devletiyle, halkıyla gerçek anlamıyla sahip çıkılan bir reformdu, bunun adı reformdu. Eğer zaman içerisinde burada bir yozlaşma olarak Katma Değer Vergisi Kanunu'nun uygulanmasına dönük uygulamalar, uygulanmasına dönük işlemler kanun kapsamından tamamen çıkarıldı, olay yozlaştı ise kanunun olduğu gibi değiştirilmesi de yeniden bir reform olarak sunulamaz değerli arkadaşlar. Bunun, özellikle katma değer vergisinin oluşturulması için Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra, sosyalist blokun dağılmasından sonra liberal ekonomiyi ülkelerinde yerleştirmek isteyen birçok ülkenin gelip örnek aldığı ve eğitildiği bir yerdi Türkiye. Ben İstanbul Defterdarı olarak Bulgaristan'a gittim defalarca, o sistemin kurulması konusunda onlara yardımcı olmak üzere.

Şimdi, bu sistem gerçek bir reformdu, yozlaştırıldı. İstediğiniz kadar düzeltin, istisna ve muafiyetleri bu şekilde devam ettirdiğiniz sürece Katma Değer Vergisi Kanunu nedeniyle yeni bir reform yaratamazsınız. Belirli bir süre sonra da, zaten şu anda hâlâ umudumuzu yitirmediğimiz ve katılma sürecinde olacağını beklediğimiz Avrupa Topluluğunun içerisinde yer bulmakta veya uyumlulaştırmayla ilgili olarak o fasılların kapatılmasında ciddi sorun da yaşarız.

Şimdi, katma değer vergisi sürecini basitleştiriyoruz. Burada özellikle altını çizmek istediğim konu şu: Vergi zor alımdır, aynı vergi sistemi içerisinde kurduğunuz kurallardan bazıları kişilerin isteğine bağlı olmaz, olmaması gerekir, bir kural ya vardır ya yoktur. İsteyen böyle yapsın, isteyen şöyle yapsın dediğiniz andan itibaren o sistem esnetilmiştir kendiliğinden, zor alım kuralı kendiliğinden ortadan kalkmıştır. Bu kanun çıkarıldıktan sonra, Maliye Bakanlığının kadrolarının, Gelir İdaresinin kadrolarının yetersizliği somut olarak görüldükten sonra 3568'in hemen çalışmalarına başlandı. Serbest muhasebecilerin, mali müşavirlerin bu sistem içerisinde denetimin bir parçası olması, Maliye Bakanlığının yürütmek zorunda olduğu denetim işlevinin de bu çerçevede paylaşılması amaçlandı. Tartışmalarını bugün burada, bu süre içerisinde anlatma olanağım yok. Denetim elamanlarının şiddetle karşı çıktığı ya da bu kurumların sürekli olarak belirli kesimlerin elinin altında kalması gibi çabalar, şunlar, bunlar vesaireler kanunu çok kısa sürede çıkarılma gereksinimine karşın nerdeyse üç buçuk yıl falan süründürdü, sonuç olarak çıktı ve işlevlerini görmeleri açısından da gerçekten de tahmin edildiği gibi oldu, başka türlü yürütülmesi mümkün değildi.

Burada bir eksiklik oldu değerli arkadaşlar, çok önemli bir eksiklik oldu. Bu kurumlar, ki kanunla kurulmuş bir yapıya sahip olmalarına karşın, sürekli olaraktan katma değer vergisi çınarına saldırılarda maalesef yardımcı olundu, sistem bozulduğu zaman bunun altından kalkmak mümkün değil, bu kayık battığı zaman bunun içerisinde bir kişinin yüzerek kıyıya gitmesi de mümkün değil. Dolayısıyla sistemi bozmayalım diye bu konuda hiçbir çaba olmadı. Her istisna büyük sevinçle karşılandı, her istisna "Vatandaşların üstünden şu kadar yükü alıyoruz." dedi, her istisna bütün götürüsüne rağmen bunun getirisi olacakmış gibi sunuldu. Bu tartışmalar yapılırken sesleri cılız çıkan bir kesim de "Ya eğer siz katma değer vergisinin gerçek anlamıyla kurulmasını istiyorsanız, işletilmesini istiyorsanız sürekli istisna ve muaflıklarla bunu kemirmeyelim, oranları düşürün ve istisnaları kaldırın." dedi. Oranları düşmüş, istisnası kaldırılmış olan bir sistem gerçek anlamıyla bir reform olurdu. Onun yanında gelir vergisinin ve kurumlar vergisinin denetimi için ilave sistemler de konurdu, konulamadı.

Şimdi, şeylerle ilgili olarak bu değerlendirmeyi nasıl yaparız? İstisna ve muaflıklar nedeniyle vazgeçtiğimiz vergiler ve bunların ekonomiye yansımasıyla ilgili birtakım hesaplamalar yapabilir miyiz diye uzun süredir uğraşır dururuz, bu bir eski meraktan kaynaklanan bir olaydır. Ama vergi harcamaları raporu gelince sevindim, "Amandır hemen bu kadar uğraşmayı boşuna yapmışız bütün bunların hepsinin içerisinde vardır." dedim ama ya hemen ilk bakışta raporun nasıl okunacağını bilmediğimden, o nedenle yanlış bir şeyler söylüyorsam düzenleyenler bağışlasınlar, hızla katma değer vergisinin harcama kalemlerini, 5 temel harcama kaleminin tablosunu açtım. 5 temel istisna nedeniyle toplam harcamamız 17,5 milyar. Bu toplam harcamanın... Alttaki ifade yanlış galiba çünkü ilk 5 kalemin gelir vergisine ait vergi harcaması...

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Kaçıncı sayfa?

ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - 137.

"Gelir vergisine ait harcama toplamı içerisindeki payı" diyor, bu galiba, toplam KDV içerisindeki payı olsa gerek. Toplam KDV içerisindeki harcama payı yüzde 70'miş. Bu hesaptan giderseniz demek ki sadece istisna ve muaflıklar nedeniyle 21 milyar dolarlık falan bir vergi harcamamız oluyor ki, bana düşük geldi, bu bu değil. İşin garip kısmı, daha önce bu toplam tablosundan önceki vergi harcama tablolara bakarken katma değer vergisiyle ilgili harcamayı, vazgeçilen istisnalarla ilgili harcamayı 2016 yılında 4,5 milyar, 2017'de de 5,3 milyar vermişiz; buradaki tabloyla tutmuyor.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Bir açıklama yapabilir miyiz?

BAŞKAN - Buyurun.

GELİR POLİTİKALARI GENEL MÜDÜRÜ BURCU AYDIN ÖZÜDOĞRU - Sayın Bakanım, bu dediğiniz doğrudur, rakamlarımız değişiyor. Çünkü bir önceki raporumuzda aldığımız rakamları 2016 yılı itibarıyla hesapladığımız vergi harcamaları rakamlarının ekonomideki büyüme trendine göre 2017-2019 yıllarındaki tahminlerine göre koymuştuk. Şu andaki rakamlarımız ise 2017 yılında esas itibarıyla mükelleflerin beyanını esas alarak ve ilgili kurumlardan aldığınız gerçekleşme rakamlarına göre 2016 ve 2017 rakamlarını tekrar yeniden yerleştirdik. Bazı kurumlardan revize bilgiler geldi, bunları yerlerine yerleştirdik. Bu yüzden, aslında ilgili kalemlerdeki revizyonlarımızı da koyduk. Bu yüzden, 2017 yılına ilişkin rakamlarımız farklılık gösteriyor. Bunun da temel sebebi, ekonomideki faaliyetlere, mükelleflerin bu istisnadan veya muafiyetten yararlanma oranlarına göre gerçekleşmelerin tahminlerden farklılaşmasıdır.

ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - O zaman keşke yani bu gerçek verileri elde ettikten sonra o verileri hiç kullanmasaydınız. Çünkü kitabın büyük bir kısmını onlar oluşturuyor zaten, onlar oluşturunca ister istemez... Neyse sonuç olarak doğru olan sanıyorum 137'inci tablodaki veriler.

GELİR POLİTİKALARI GENEL MÜDÜRÜ BURCU AYDIN ÖZÜDOĞRU - Aslında, Sayın Bakanım, yanlış anlamadıysam siz 2016 yılı vergi harcaması raporu ile 2017 yılı vergi harcaması raporlarımızı karşılaştırıyorsunuz.

ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Hayır, 2016'dan gidiyorum hep.

GELİR POLİTİKALARI GENEL MÜDÜRÜ BURCU AYDIN ÖZÜDOĞRU - Tamam, 2016 yılı rakamımız, gerçekleşme rakamları -bunları 2017 yılını da- biz daha doğrusu ekim ayı itibarıyla yeni raporumuzu vereceğiz, orada da 2017 yılı rakamlarımız olacak. 2016 yılını kullanmamızın temel sebebi de şu: Biliyorsunuz, gelir ve kurumlara ilişkin beyanname rakamları henüz gerçekleşmediği için 2017 yılının tamamı gerçekleşmemiş durumda. Bu yüzden, tamamı gerçekleşen yılları referans aldık. Zira, bir önceki raporumuzda da raporu daha geç bastığımız için 2016 yılının tamamı gerçekleşmişti. Yani farklılık buradan kaynaklanıyor.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Ekimde bir versiyon daha yayınlayacağız, orada da 2017'nin kesinleşmiş rakamları var.

GELİR POLİTİKALARI GENEL MÜDÜRÜ BURCU AYDIN ÖZÜDOĞRU - Tabii tabii, orada da şu anda... Tabii, yılın tamamını görmüş olacağımız için gelir ve kurumlar açısından...

ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Zaten yani bu teknik ayrıntıda raporu eleştirmiyorum yani onunla pek fazla şeyim yok, sadece rakamları kullanma açısından işimi çok kolaylaştırdı diyorum. Burada kesinleşmiş rakamlara göre çıkan bu olayı gördüğüm kadarıyla yüzde 70,63'ü 17 milyar 435 milyon 816 bin katma değer vergisindeki vergi harcaması.

GELİR POLİTİKALARI GENEL MÜDÜRÜ BURCU AYDIN ÖZÜDOĞRU - Vergi harcaması evet, en büyük ilk 5 kalem nedeniyle KDV'den vazgeçtiğimiz toplam vergi harcaması tutarı 17 milyar.

ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Onun altında gelir vergisine ait rakamlarda çok çok değişiklik olmuş, yanlışlık olmuş.

GELİR POLİTİKALARI GENEL MÜDÜRÜ BURCU AYDIN ÖZÜDOĞRU - Onu da Sayın Bakanım, yanlış yazmışız.

ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - O sorun değil.

Sonuç olarak, tamam mı herhangi bir şeyiniz yok? Hayır, çalışma güzel, bu kadar hızlı yaptırmak o da büyük ölçüde Sayın Bekaroğlu'nun yüzünden oldu, acele ettire ettire, en sonunda yanlış düzenlendi, öyle anlaşılıyor.

Şimdi, değerli arkadaşlar, olay sürekli olarak istisna ve muaflıklar nedeniyle alınmayan katma değer vergisi ve tahsil edilmeyen katma değer vergisi olgularına gelip dayanıyor. Alındığı hâlde beyan edilmeyenler de ayrı bir inceleme konusu, onlar da kolay kolay incelenemiyor bu sistem içerisinde. Bu durumda ne yapıyoruz vergi reformu adı altında? Vergi reformu adı altında yaptığımız olay, küçük esnaf kolaylığı getiriyoruz. Azerbaycan'a yıllar öncesinde önermiştik böyle bir olayı, Azerbaycan bunu yapmış idi. Bu çok büyük ölçüde, rakamların hepsi elinizde. Yani kurulmuş olan bu VEDOP sisteminin, Vergi Daireleri Otomasyon Projesi kapsamında yaptıklarımız da, hepsinin mahsuptan önceki yüklenmiş oldukları KDV'leri görüyorsunuz. Mahsupları yapmadan bunun üzerinden yüzde belirli bir şeyin ödenmesi hâlinde de katma değer vergisi hasılatında ciddi bir artışın olacağını hiç kimse inkâr edemez. Bu, önemli bir olaydır, olabilir. Bu, önemli bir olaydır. Dolayısıyla çok net olarak bugün net olarak söyleyeceğiniz olay bu düzenleme karşılığında "Şu kadar milyon küçük esnaftan yüzde 5'ten şu kadar, yüzde 3'ten şu kadar, yüzde 10'dan şu kadar gelir gelir ki şu andakiyle kıyasladığımızda şu kadar hasta sağlayacağız." denir. Türkiye'nin tasarruf oranlarının artık yerlerde süründüğü bir dönemde böyle bir zorunlu tasarrufa ihtiyaç olduğunu asla inkâr edemeyiz, kabul ediyorum ben ama bunu kabul ederken diğer taraftan verilmiş olan diğer istisnaların hâlâ artırılarak devam etmesine anlam veremiyorum. Bunu bir yerlerde falan durdurmak gerekiyor artık, bu istisna olayını bir yerde durdurmak gerekiyor. Katma değer vergisinde istisna olmaz. Bununla beraber mahsup edilecek olan vergilerle ilgili olarak rakamların yüzde 3-5'le sınırlandırılmasından sonra ödenecek olan KDV'den belge alınacağını düşünebiliyor musunuz? Kimse almayacak. Dolayısıyla yeniden 1984'e doğru çok net bir... Endişelerimi söylüyorum sadece.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Yok, bazen de almak sıkıntı doğuruyor.

ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Doğru ama asıl kurmaya çalıştığımız şey belge sistemidir. Gelir ve kurumlar vergisi açısından da belge sistemi. O nedenle sadece Maliye Bakanlığında kuracağımız yeni örgütlenme şeklindeki personel destekleriyle falan sınırlı değil bu. Yapılacak düzenlemelerle bu olayın içerisine katılacak meslek mensuplarının sayısını da artırabiliyoruz, artırıyoruz da. O nedenle bütün bunların hepsinin çok ayrıntılı bir şekilde değerlendirmesini inanılmaz derecede önemli buluyorum.

Sadeleştirilmiş vergi, doğrudur, çok kolay bir gelir yöntemidir. Aynen eskiden götürü böyle bir olaydı. Kişileri gruplandırıp da "Şu kadar ödeyeceksiniz." dediğiniz andan itibaren olay yürürdü. Burada rakamlar çok daha net, bu da doğru, "Tercihleri de var." diyorsunuz. "Ama bu belge riskini göze almaktansa ben yüzde 3 daha fazla vergi ödeyeyim." diyenden geçilmez. Hasılası olur, doğru bir olay olur. Nitekim uygulandığı ülkede de başarılı oldu, fena olmadı, başarı oldu ama "kayıt sistemi" diyorsanız kesin olarak bunun değerlendirilmesi lazım.

Şu 5 kalem itibarıyla özellikle katma değer vergisindeki vergi harcaması kalemlerine teker teker bakalım değerli arkadaşlar. Tarım ve hayvancılık sektörünün geliştirilmesi ve desteklenmesiyle ilgili vergi harcamamız 4,9 milyar. Tarımın desteklenmesi konusunda zaten desteklerin az olduğunu söyleyerek başka doğrudan dolaylı destekleri falan da aldığınızda eğer buradaki destekler sayısal olarak bu rakama ulaşmış olmakla beraber onların derdine pek fazla çare olamıyorsa ki bu destekleri biz verdiğimiz zaman onların fiyatlarında fazla bir değişiklik olmadı, gübrede oranı sıfırladık. Gübre fiyatlarında bir değişiklik oldu mu, tarımdan gelen arkadaşlarınız vardır? Olmadı, olmuyor da. O nedenle bu şekilde verilen istisnaların direkt olarak kullanıcıya yani çiftçiye yansımasının geri dönüşlerle değerlendiremedik bir türlü, veriye ulaşamadık. O nedenle hassas bir kalem olarak duruyor.

Külçe altın, külte gümüş teslimleri... Buradaki vergi harcaması 4,1 milyar, 2016 yılı rakamları bunların hepsi. Şimdi, burada çok önemli bir olay var: Bizim altın ihracatımız ve altın ithalatımızla ilgili olarak gelen, işlenen, geri giden bütün bunlar nedeniyle, bütün bunlara rağmen, o iade sistemine rağmen hâlâ burada böyle bir olay ortaya çıkıyorsa bunun üzerinde düşünmek zorundasınız.

"İktisadi işletmelere dâhil olmayan taşınmaz malların kiralanması: 3 milyar 200 milyon." Hiç az bir rakam değil. Değerlendirilmesi gereken olay, teşvik belgeli yatırımlardaki istisna; bu, içerisine girildiği zaman kolay çıkılacak bir olay değil. İstisnanın hangi aşamada, nerede, nasıl, hatta ve hatta istisna uygulamasının bazı açılardan falan pek fazla anlamının kalmadığı bir alandır.

"Deniz ve hava taşıma araçlarına yönelik liman ve hava taşımalarındaki hizmetler." Bu, sadece yabancılara verilen hizmetler nedeniyle alınmayan katma değer vergisiyse bu zaten ihracat içerisinde kendiliğinden ortaya çıkıyor, bu istisnadan dolayı bir kayıp sayılmıyor zaten. Bunun dışında herhangi bir şey varsa... Şunun için söyledim kalemleri hızlı bir şekilde: Her birisi ayrı ayrı değerlendirilerek, yeniden değerlendirilerek gözden geçirilmesi gereken istisnalar olarak görülmeli bunların. Esas yapılması gereken çalışma olarak gördüğüm bir olaydır.

O nedenle -maddelerde zaten yeteri kadar da tartışacağız- zamanı uzatmama adına söylüyorum: Bizim 1950'den sonraki üçüncü büyük reformumuz niteliğinde olan katma değer vergisinin bu şekilde değiştirilmesi suretiyle ortaya çıkacak olan olguyu... Burada, etki raporunun içerisinde çok net olarak gelirden falan da bahsetmiyoruz değerli arkadaşlar. Bunun içerisinde "Sadece gelir olacak ama şu anda tahmin edilmesi mümkün değil." dediğimiz bazı işaretlemeler var. Hâlbuki "Böyle bir düzenlemeden sonra net bir şekilde katma değer vergisi hasılatında şu kadar artış olacaktır." diyebilmeliyiz ve nerelerde kaybımız olacaksa onları da söyleyebilmeyiz. O nedenle bu etki analizini müthiş şekilde önemsemek gerekiyor burada. Etki analizinde gelir gözükmüyor, hesaplanmış hiçbir gelir yok, sadece "Olabilecek." diye bir işaret koymuşuz, eksi-artı işareti koymuşuz, öyle geçmişiz hızla. Yapılabilir bir olaydır analizler.

Bu çerçeve içerisinde ihtiyacın doğru olduğunu kabul ediyorum. Çözümle ilgili olarak atılmış adımların bir kısmının gerçekten bir anlamının olmadığını, asıl ilave olarak biraz önce söylediğim maddelerden hareketle yeni düzenlemeler yapılması gerektiğini, eğer bu düzenlemelere burada böyle bir olanak tanınırsa da ciddi olarak tartışa tartışa bu olayın götürülmesini öneriyorum. Türkiye'nin böyle bir kanun değişikliğine ihtiyacı var, mutlaka var. Bu hâliyle katma değer vergisi sistemi işlemiyor, işlemiyor, sorun oluyor.

"Şu anda toplumla ilgili -Sayın Bakan söyledi gerçi- kalkıp da hasılat esaslı KDV sistemini kesin olarak terk etmiyoruz, devam ettiriyoruz ve arkasından da burada ne olursa olsun, mahsup edilmeyen, devreden KDV'yle ilgili bir iade sistemi kurmuyoruz. Ancak Bakanlığın olanakları ölçüsünde bunları yapabiliriz." denildi. Bu, çok tehlikeli bir kapı aralamadır, çok tehlikeli. Siz o kapıyı araladığınız zaman o kapıdan hangi koşullarda kimler çıkar, kimler girer, belli olmaz.

Türkiye'nin 2018 yılı bütçesini 62 milyar açıkla bağladık. 17 milyarını -Maliyenin hesaplamasıyla söylüyorum- şu anda aşağıda görüşülmekte olan torba kanunla veriyoruz, 62 milyarın üzerine onu da ekleyiverin, 80'e çıkar. Bunun üzerinde gelecek olan, iadeyle ilgili kısımlarla beraber Türkiye'nin bütçe açığı yani borçla finanse etmek zorunda olduğu açığını kesinlikle göz önünde bulundurun. Bu riski, Türkiye'nin içinde bulunduğu ve dünyadaki bu neoliberal politikaların çöküp yeniden korumacılığa geçilmeye çalışıldığı bir zamanda çok iyi değerlendirmek zorundayız. Katma değer vergisi bu olaya doğrudan doğruya etki eden bir kanundur. Bu düzenlemelerle birlikte değerlendirilmesi sayesinde ilerleyecek, belki de Türkiye'ye çok yararlı olacak bir hâle gelecektir diyorum.