| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Katma Değer Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/926) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 14 .03.2018 |
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Bir kere, tasarıyla ilgili yapılan değerlendirmelerde tasarının reform niteliğinde olup olmadığı konusu tartışıldı. Bu, tabii ki, herkesin takdirinde, buna ilişkin olarak bir değerlendirme ve polemik yapmak istemem. "Reform nedir, ne anlama gelir, ne yapılırsa reform olur?" konusu herkesin kendi bakış açısına göre değişir. Ama bir şeyler yaptığımız kesin. Yani vatandaşın yararına, vatandaşın tamamına, öyle yüzde 1'i filan değil, vatandaşlarımızın tümünü ilgilendiren son derece önemli bir düzenleme yaptığımız da muhakkak.
Burada, tabii, bir meselede yapılan değişikliğin ne kadar önemli ve hayati olup olmadığını belirleme noktasında da şu hususa da hepimizin dikkat etmesi lazım: Biz, sizlere dağıtmış olduğumuz etki analizinde de ifade ettiğimiz üzere, bu tasarı yasalaşır ise özellikle sonraki döneme devreden KDV'nin iadesi nedeniyle 2020 yılından itibaren 9 milyar liralık bir vergiden vazgeçeceğimizi de söylüyoruz. Bu anlamı itibarıyla bakıldığında, hani reform olup olmadığı meselesi açısından bakıldığında, bu tasarı vergi mükellefleri yani KDV mükellefleri bakımından vergi yükünü aşağı çeken bir tasarıdır, vergi yükünü azaltan bir tasarıdır. Bunu biz bilinçli bir şekilde yapıyoruz. Zaman zaman tartışma yapıyoruz. Yani vergi yükünü aşağı indirecek düzenlemeler yapılıyor mu, yapılmalı mıdır? Katma Değer Vergisi Kanunu değişikliğinin en önemli amaçlarından bir tanesi, katma değer vergisi yükünü aşağı çekmektir, bunu da etki analizinde açık bir şekilde ifade ettik.
1985 yılında yürürlüğe giren yasa ile şu anda yaptığımız değişiklik arasında radikal bir değişiklik var mı? Var çünkü 1985 yılından beri, otuz üç yıldır biz diyoruz ki özel sektöre: "Her ne olursa olsun, hangi sebeple olursa olsun, yüklenim KDV'si varsa, bu KDV'yi de satışlar üzerinden gideremiyorsanız bu maliyete, vergi yüküne siz katlanmak zorundasınız." Aslında örtük, gizli bir vergileme var burada çünkü bir işletme 2010 yılında yapmış olduğu bir yatırım nedeniyle yüklenmiş olduğu katma değer vergisi yükünü yıllar boyunca indirim konusu yapma imkânı olmadığı için aslında bir noktada bir finans mantığıyla bir hesap yapacak olursak, aslında biz bugün örtük bir şekilde katma değer vergisi oranlarını ve yükünü daha yüksek bir seviyede tutmuş durumdayız. O açıdan bakıldığında, burada çok temel bir yaklaşım farklılığı ortaya koyuyoruz. Diyoruz ki: Gerek yatırım nedeniyle gerek işletmenin doğası, işin doğası gereği, makul bir sürede yani diyelim ki belirli bir sürede zaten indirimi söz konusu değilse bu katma değer vergisi mükellefe iade edilmelidir.
Biraz önce vergi adaletinden bahsediyoruz yani bir sistem, bir vergi adil mi değil mi, adaletli mi değil mi onu konuşuyoruz. Eğer o pencereden bakacak olursak getirdiğimiz düzenleme vergi adaletine hizmet eden bir düzenleme çünkü siz ne kadar çok yatırım yaparsanız, ne kadar çok üzerinde yük kalmasını gerektirecek -sistemin doğası gereği- iş yaparsanız sizden devlet daha fazla katma değer vergisi alıyor. O açıdan bu tasarı diyor ki: "Hayır, yatırım da yapsanız, diğer işler nedeniyle üzerinizde bir yüklenim KDV kalmışsa devletin buna dolaylı olarak, örtük bir şekilde el koyması, uzun yıllar bu yükü sizin üzerinizde bırakması devletin adaletine yakışmaz." Devlet bunu iade etmelidir çünkü Katma Değer Vergisi Kanunu'nun var oluş sebebi, getiriliş amacı nihai tüketiciyi vergilemektir. Katma Değer Vergisi Kanunu'nda amaç hiçbir zaman için yatırımcıyı, üreticiyi, ihracatçıyı vergilemek değil ki.
E, peki, yıllardır işletmelerimiz ithal ederse başka, yurt içinde üretim yaparsa başka. Yurt içinde üretim yaparsa, indirimli orana tabi bir işlem yaparsa yani ne hâlin varsa gör; yatırım yaparsa, yıllarca bekle. Dolayısıyla bu düzenleme vergi adaleti bakımından yani devlet ile vatandaş, devlet ile vergi mükellefi arasındaki hukuki ilişki bakımından da adaleti sağlayan bir düzenleme getiriyor.
Biz şimdi diyoruz ki: Burada 167 milyar liralık bir sonraki döneme devreden KDV var. Bu, kar topu gibi büyüyor. Yani bu, yıllar itibarıyla rakamlara baktığınız zaman aşağıya doğru gelen bir yük değil, aşağı doğru gelen bir eğri değil; sürekli bir şekilde yukarıya giden, işletmeler üzerindeki yükü artıran, efektif vergilemeyi zorlaştıran bir yük. Buna biz bugün müdahale etmezsek beş yıl sonra müdahale ettiğimizde bu rakam 300 milyar lira olacak ve kendi elimizle getirdiğimiz yasal düzenlemelerle kendi işletmelerimizin üzerinde sistemin getirdiği yapısal bir sorunu göz ardı ederek, bunu görmezden gelerek bu yükü onların üzerinde tutacağız. Bu sistem sürdürülemez, bu sistem doğru bir sistem değil. İşletmelerin üzerinde bu şekilde bir vergiye "Ne yaparsan yap, başının çaresine bak." anlayışı doğru bir anlayış değil. Dolayısıyla burada getirdiğimiz düzenleme bu açıdan reformun neresindedir? Zaten kullandığım kelimeye dikkat ederseniz "reform niteliğinde" diyorum, "Reformdur." demedim, hep "Reform niteliğindedir." diyorum ama önemlidir. Neden? Vergi yükünü aşağı çekiyor, vergi adaletini sağlama noktasında mükellefe imkânlar sağlıyor.
Mesela bir başka konu: Bu tasarının içerisinde bir düzenleme getiriyoruz. Devlet diyor ki kanunda: "Satışların sırasında katma değer vergisi alma." Hangi satışlarım sırasında? Kısmi istisna kapsamında belirlediğimiz satışlar. Ekonomik, sosyal amaçlarla biz demişiz ki: "Belirli alıcılar bakımından bunlar katma değer vergisi ödemesin." Tamam, doğru, ödemeyelim yani vatandaş olarak o hizmetlerden yararlanırken, o malları alırken KDV ödemeyelim. Peki, satıcının günahı ne? Mevcut sistem diyor ki: "Satarken KDV tahsil etme, ödediğin KDV'leri de gider yaz."
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) - Veya beklet.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Yok yok, bekletmekten daha öte, katma değer vergisinde sistemin temel unsurlarından bir tanesi olan indirim hakkını sistem kendisi içine koyduğu düzenlemelerle engelliyor. Yani yüzde 18 olan, 100 lira üzerinden 18 lira olan katma değer vergisi indirim hakkınızı vermeyerek size kurumlar vergisinde yüzde 18'in 0,20'sine 3,6 lira gider indirimi yaptırıyor, geri kalan yükü sizin üzerinizde bırakıyor.
Yani yaptığımız düzenleme gerçekten mi önemsiz? Yaptığımız düzenleme gerçekten mi yüzde 1'i ilgilendiriyor? Yaptığımız düzenleme gerçekten mi ekonominin gerçeklerine ters? Dolayısıyla, burada yaptığımız düzenlemeyle aslında bu yolla da mükellef üzerindeki vergi yükünü aşağı çekiyoruz, katma değer vergisinin temelinde olan esaslı unsurlarından bir tanesini bugüne kadar sistemin içinde başka unsurlarla ortadan kaldırmışken vatandaşa hakkını iade ediyoruz. Diyoruz ki: "Devlet belirli bir sosyal ve ekonomik amaç güderek katma değer vergisine istisna getirebilir ama bu hizmeti sunana, bu malı satana buradan ilave bir yük getiremez." Bu çok ilkesel bir duruş. E, bu duruş çok mu önemsiz bir duruş?
Ve yine, işletmelerin indirim KDV haklarını kullanmakta birçok kısıtlamalar var. Şimdi, sayın vekilimiz "İhracatçıya ne getirdiniz buradan?" diyor. Şimdi bizim sistem diyor ki: "Kardeşim, ben tane tane sayarım, sana katma değer vergisini de iade etmemek için kırk dereden su getiririm. 'Yüklenim KDV'si' diye bir şey söylerim sana, öyle yaparım ki seni canından bezdiririm. Ne sen hesaplayabilirsin ne de bu işin içinden çıkarım ama beğenirsen bu kadar." E, biz diyoruz ki: "Hayır, eğer ihracatı teşvik edeceksek böyle bezdirici bir anlayışla değil, kolaylaştırıcı bir anlayışla, işletmelerin almış olduğu iadenin miktarını artıracak yöntemleri ve imkânları sağlarız."
Bakın, bugün burada, Komisyonda birçok değerlendirme var, hepsine saygı duyuyorum. Esas değerlendirme eli taşın altında olan işletmelerde. Bugün, ihracatçı bu düzenlemeyi destekliyor, üretim işletmeleri bu düzenlemeyi destekliyor, işletmeler bu düzenlemeyi destekliyor. Biz bunları kendi kafamızdan uydurmadık ki, gittik, eli taşın altında olan, taş üstüne taş koyanlara sorduk "Bu Katma Değer Vergisi Kanunu'yla ilgili sizin sorununuz nedir? Nerelerde sorunlar yaşıyorsunuz?" diye. Bana herkesin söylediği, devreden KDV'ydi. En zor iştir devreden KDV'ye dokunmak, dokunanı yakar. Yani diyorsunuz ki: "Bir sistemi değiştireceğiz, stok KDV'yi ödeyeceğiz, bundan sonra da KDV yükünün birikmesini engelleyeceğiz." Arkadaşlar, bu kolay bir hadise değil. Hükûmet olarak burada ya bunu görmezlikten gelmeye devam edeceğiz ya da gerçekten -yani burada biraz önce sorgulanıyor- yatırımı, üretimi, ihracatı gerçek manada desteklemek veya yatırımcının, üretimcinin ve ihracatçının önündeki bu engeli kaldırmak zorundayız.
Dolayısıyla ben bu düzenlemenin sahada ve tabanda işletmelerimizce ne kadar heyecanla beklendiğini biliyorum çünkü onlarla bu tasarıyı hep beraber hazırladık, Hükûmete getirdik, Hükûmetimiz de burada büyük bir inisiyatif aldı. Biz burada size dağıttığımız etki analizlerinde söylüyoruz; evet, bu kanunda bir kısım vergiden vazgeçerek vergi yükünü işletmelerimizin lehine düşürüyoruz, işletmelerimizin maliyetlerini azaltıyoruz, ihracatçımızın rekabetini artırıyoruz, işletmelerimizin üzerinde uzun yıllar kalan ve bundan sonra da eğer bu değişiklik yapılmazsa kalacak olan bir KDV yükünü ortadan kaldırıyoruz. Bundan sonra artık kimse ben yatırım yaptım, üzerimde KDV yükü kalacak diyemez.
Bir başka konu yani bu konu ne kadar reform ne kadar değil. 1985 yılında o dönemde bu değişiklik yapılmış ama o dönemde şöyle denmiş yani "İndirilebilir KDV'yi devreden olarak devam ettirin ama ne siz bizi görün ne biz sizi görelim." Yani devreden KDV'ye, indirilebilir KDV'ye sizin ne yazdığınıza ne biz bakalım ne de sonuçlarını biz görelim, böyle bir karşılıklı anlaşma var. Yeni sistem böyle değil, yeni sistem şunu söylüyor: Siz indirim KDV'nizi yazacaksınız biz göreceğiz, biz takip edeceğiz ama biz sizin o indirim KDV'nizi makul bir sürede indirememişseniz biz size bunu iade edeceğiz. Şimdi bu önemsiz bir değişiklik mi? Yani bugüne kadar 167 milyar liralık biriken katma değer vergisinin ne kadarı gerçekten indirilen KDV, indirilmesi gereken KDV, ne kadarı gerçekten bu belge düzeninin güçlenmesini sağladı, ne kadarı da gerçekte aslında bir noktada sahte ve muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belgenin önünü açtı? Yani birbirimizi görmeyelim anlayışı. Biz diyoruz ki: Hayır, bundan sonra düzenlenen belgeleri görelim, takip edelim, iade edilmesi gerekeni de iade edelim. Dolayısıyla bu da bence sistemin bakış açısını, sistemin felsefesi değiştiren önemli bir bakış açısı ve bu da bana göre en azından yani hafife alınacak bir yaklaşım tarzı değil.
Burada yaptığımız değişiklikler yapılırken bütçe disiplinini dikkate aldığımız kadar ekonomide eli taşın altında olan işletmelerimizi de dikkate almak zorundayız. Sürekli onlara maliyet yükleyen bir sistem o ülkedeki işletmeleri rekabetçi kılamaz. Onları dış dünyaya karşı rekabetçi kılamaz, o açıdan da bu yaptığımız değişiklik önemli. Ama şunu diyoruz: Bundan sonraki süreçte on iki aylık periyotta indirim yoluyla giderilemeyen de iade edilecek ve biz bir kısım katma vergisi gelirimizden vazgeçeceğiz çünkü bu durumda biz devleti kurtarırken özel işletmeleri borçlandırıyoruz. Yani bir işletmenin kendi öz finansmanını elinden alıyoruz, devletin kasasında bekletiyoruz, öbür taraftan diyoruz, git bankadan kredi al. Şimdi diyoruz ki: Hayır, devlet makul bir sürede indirememişsen bu sefer gitsin devlet borçlansın veya vergi toplasın, bu da son derece önemli bir yaklaşım.
Stok KDV'de arkadaşlar, şimdi yani bazı arkadaşlarımız basına da böyle güzel renkli beyanatlar veriyorlar: "İşte şu kadar sürede ödenecek bu kadar ödenmeyecek." Arkadaşlar, bugüne kadar bu paraları hiç ödenmiyordu yani devreden KDV'nin hiç ödenmediği bir sistemden devletin devreden KDV'yi ödeyeceğim dediği bir sisteme geçiyoruz. Biriken bir stok var, bu stoku da tabii ki bütçe imkânlarımız çerçevesinde ödeyeceğiz. On altı yıldır AK PARTİ hükûmetleri ne yaparsa yapsın ayağını yorganına göre uzattı. Meselelere her zaman rasyonel baktık, her zaman imkânlarımız dâhilinde başladık ama bakın, stok KDV'nin farklı yöntemlerle iadesi konusunda, farklı yöntemleri yapma konusunda yetki aldık, şimdi Plan Bütçe Komisyonunda bir önerge vereceğiz, bir yetki daha alacağız ama şu anda piyasada bu büyük bir heyecan yarattı. İşletmelerimiz hiç almayı umut etmedikleri bir aracı almayı umut eder hâle geldiler. Söylüyorum, bunu daha önce de açıkladım. Önce yatırım yapanlardan başlamamız lazım yani bu ülkeye yatırım yapanların bekleyen KDV'lerini öncelikle ödememiz lazım. Ya oradan başlayacağız, üretim tarafından başlayacağız. Artı, burada yapacağımız iadelerde de yine şu söyleniyor: Yani bu iadeler nasıl yapılacak? Çok titiz bir inceleme yapılarak yapılacak yani böyle gözümüzü kapatıp da bu iadeleri yapacak hâlimiz de yok.
Getirdiğimiz sistem "Belge düzenini, fiş ve fatura düzenini erozyona mı uğratacak?" Tam tersini iddia ediyoruz. Bu sistem belge düzenini daha da yerleştirecek çünkü artık daha fazla e-fatura sistemine geçeceğiz, daha fazla e-arşiv kullanacağız, belgeleri artık anlık, aylık, dönemlik takip edeceğiz, iadeye gelen gelmeden önce cari dönem içerisinde denetimlerine başlayacağız. Çok güzel bir tabir var vergicilikte, vergiler kanunla konulur, idareyle toplanılır. Kanun koymak vergi toplamak için yeterli değil, gerek şart ama yeter şart değil. Ne yapacağız? İdareyi güçlendireceğiz. Bugüne kadar Gelir İdaresi Başkanlığı, Gelirler Genel Müdürlüğü, Maliye Bakanlığı -Sayın Bakanımız da burada, teşekkür ediyoruz- VEDOP uygulamaları, başka uygulamalar çok ciddi anlamda teknolojiye yatırım yapmışız, çok ciddi anlamda insan kaynağına yatırım yapmışız. Ama bakın, 2018 yılında ben burada Maliye Bakanı olarak neyi konuşuyorum? Bir risk analiz merkezi kuracağımızı konuşuyorum. Biz -Sayın Bakan da hatırlar- Ankara'da Maltepe Vergi Dairesinin altında, bodrum katında çuvallar dolusu evraklar toplanırdı, çuvallar gelirdi. Eczacılardan toplardık, şuradan toplardık, buradan toplardık, toplanırdı dururdu, kimse çuvalın ağzını açıp da bakmazdı. Gelir İdaresi bugüne kadar hâlâ daha çok veri topluyor ama çok veri toplamak bir şey ifade etmiyor. Topladığınız bu verileri analize tabi tutacaksınız, anlık cari analizler yapacaksınız, risk analizi yapacaksınız ve bu sistem üzerinden sistemi izleyeceksiniz, gözetleyeceksiniz. 2020'ye giden süreçte bizim iddiamız şu: Biz bu değişikliği yapıyoruz, bir kısım vergiden vazgeçiyoruz doğru ama 2020 yılına kadar o vergi idareyle alınır sözünü hayata geçirmek anlamında risk analizine ciddi bir yatırım yapıyoruz. Şu anda Yenimahalle'de çok büyük bir merkezi... Hazır bir binamız var orada, aslında eğitim merkezi olarak planlamıştık ama bana göre şu anda Türkiye'nin ihtiyacı olan bence bu risk analiz merkezi, yaklaşık 60 bin metrekare kapalı alanı olan bir merkez. Burada yaklaşık 2 bin kişiyi sadece ve sadece risk analizi yapmak amacıyla istihdam edeceğiz. Çok ciddi anlamda Gelir İdaresinin mevcut üçüncü kaynaklardan aldığı verileri genişleteceğiz. Bakın, Defter-Beyan Sistemi'ne geçtik farkındasınızdır, Defter-Beyan Sistemi'ni yaygınlaştıracağız, e-fatura, e-arşiv uygulamalarını yaygınlaştıracağız. Yeminli mali müşavirler ve serbest muhasebeci mali müşavirleri yeni sistemde çok daha yoğun bir şekilde kullanacağız. Sadece nihai aşamada değil, önleyici denetim anlamında da kullanacağız gerek SMMM'ler gerek YMM'ler burada daha fazla rol ve sorumluluk üstlenecek. Gelir İdaresi başkanlıklarında ve Vergi Denetim Kurulunda yatırım yapacağız. Dolayısıyla bugün sahte belge gerçeği var, bugün sahte belge konusunda mükemmel noktalarda değiliz, bizim amacımız bu kadar kolaylaştırıcı bir sistemle bunu daha da büyütmek ve iştahı kabartmak değil, tam tersine getirdiğimiz düzenlemelerle bunun olabildiğince az olmasını sağlamak olacak.
Bizim katma değer vergisi veya dolaylı vergilerdeki tahsilatın uluslararası karşılaştırmalarda geri sıralarda değil. Bakın, mal ve hizmet üzerinden alınan vergilerin millî gelire oranı olarak OECD ortalaması yüz 11, Türkiye'de bu oran 11,1. Yani biz mal ve hizmet üzerinden alınan ÖTV ve KDV'de ne OECD'nin çok üzerindeyiz -bazı arkadaşlarımız iddia etti çok KDV, çok ÖTV alıyorsunuz diye- ne de OECD'nin çok altındayız, ortalamasının aynısıyız.
Hep diyorsunuz ya mesela "Çok istisna uyguluyorsunuz." Bütün ülkelerde indirimler, istisnalar, oran indirimleri var. Biz de Türkiye'de ekonomik ve sosyal amaçlar güderek indirim ve istisnalar getirmişiz, bu doğal. Bunların verimliliği tartışılmalı, beklenen faydayı sağlayıp sağlamadığı tartışılmalı. Bu çalışmayı yaparken KDV reformu dedik ama bu çalışmayı yaparken bunları da yaptık. Her birisiyle ilgili tek tek analiz çalışmaları yapıldı, şu andaki birçok yani önemli bir yekûn tutan istisnaların aslında diğer ülkelerde de benzer şekilde olduğunu görüyoruz. O açıdan bizim istisnalarımız diğer ülkelere göre yani diğer ülkelerden çok daha geniş değil, daha dar olduğunu bile iddia edebilirim. Yani bugün Avrupa ülkelerindeki indirimli olan uygulamalarına bakın, istisna uygulamalarına bakın, özellikle sosyal alanlarda bizden daha geniş. Dolayısıyla burada bir reformun istisna bağlamı unutuldu mu? Açık, böyle bir çalışmada hayır unutmadık. Şunu da söyleyeyim, biz bu çalışmayı iki aşamalı olarak planlanmıştık. Birinci aşama yasal düzenleme çalışması -onu bitirdik, şimdi huzurlarınıza getirdik- ikinci aşamamız oran çalışması. Şu anda Gelir İdaresi Başkanlığımız ile Gelir Politikaları Genel Müdürlüğümüz birlikte indirimli oran uyguladığımız bütün uygulamaları yani yüzde 1 ve 8 olarak yaptığımız bütün uygulamaları gözden geçiriyorlar. Bu indirimli oran uygulamalarından gerçekten beklenen amacı sağlamadıklarıyla ilgili de düzenleme yapacağız. Bakın, ben şuna katılıyorum, ben de aynı kanaatteyim, Sayın Bakanımız da ifade ettiler: İndirimli oran uygulamaları ile istisna uygulamaları aslında sistemi bozan uygulamalardır, katma değer vergisi uygulamasının doğasına ters uygulamalardır çünkü bu zincir öyle bir zincir ki hiçbir aşamasının koparılmaması lazım. Burada eğer devlet sosyal veya ekonomik bir amaçla bir amaç, imkân sağlamak istiyorsa bunu nakit teşviklerle vermeli ve katma değer vergisinde indirimden uzak durulmalı, katma değer vergisinde istisnadan uzak durulmalı. Herhangi bir sosyal ve ekonomik amaç güderek bir sosyal kesime bir imkân sağlıyorsanız onu nakit yapmalısınız. Bunu nerede gördük en son? Yem ve gübrede gördük. Yem ve gübrede gittik, katma değer vergisi oranlarını sıfır yaptık, istisna yaptık. Ne oldu? Söylüyoruz, o zaman da söyledim, nakit teşvik verseydik belki de farklı bir netice olacak. O açıdan farklı bakmıyoruz. Yani burada katma değer vergisinde istisnalardan çok uzak durmak lazım, indirimlerden çok uzak durmak lazım ama bu çalışmalarımızın bir parçası olarak indirimlerle ilgili ayrıca çalışıyoruz. Bu konuyla ilgili çalışmalarımızı birkaç ay içinde tamamlayacağız, bununla ilgili de çalışmalarımızı Bakanlar Kuruluna getireceğiz. Bizim iki aşamalı bir hedefimiz var: 1 Ocak 2019'a kadar yapacaklarımız var çünkü 1 Ocak 2019'da indirim ve iadede yeni bir sisteme geçiyoruz, o aşamaya kadar yapmamız gerekenler var, bir de 1 Ocak 2020'ye kadar yapmamız gerekenler var. Bunları kendimize uygulama hedefleri olarak belirledik. Buradaki amacımız şu: Yeni vergiler koyarak vazgeçtiğimiz bu vergiyi tahsil etmek yerine... Yani şöyle söyleyeyim: Burada bir mali disiplinden vazgeçme söz konusu değil, burada aşırı bir iyi niyetlilik de söz konusu değil. Biz şunu söylüyoruz: İdarenin alacağı tedbirlerle, yapacağı uygulamalarla bu reformun getirmiş olduğu maliyetin bir kısmını karşılamak mümkün. Gerek bu alandaki kayıt dışılığın üzerine gidilmesiyle gerek sahte ve muhteviyat itibarıyla belgelerle ilgili mücadelede daha etkin hareket edilmesiyle gerek idari uygulamalarda yapacağımız -vergi güvenlik müesseselerimiz var- vergi güvenlik müesseselerinde yapacağımız değişikliklerle biz bunun net maliyetinin 9 milyar lirada kalacağını düşünüyoruz. Yani bir vergiden vazgeçeceğiz ama alacağımız tedbirlerle bunun net etkisi 9 milyar lira olacak. Ama şunu da düşünüyoruz, teori bize şunu gösteriyor: Eğer siz ekonomide bir kaynağı belli bir oranda, belli bir amaçta bırakıyorsanız, o kaynak ekonomide oluşturduğu çarpan etkisiyle aslında tekrar vergi gelirlerine bir kısım olarak dönüyor. Biz inanıyoruz ki bu düzenleme ifade ettiğim bu hususlar çerçevesinde orta ve uzun vadede Türkiye ekonomisine çok ciddi bir güç olacak veya ekonominin şu anda ayağındaki prangayı sökecek yani bizim firmalarımızın üzerindeki, ayağındaki bu prangayı biz sökeceğiz. Dolayısıyla hani diyorsunuz ya "Ekonomi üzerinde ne etki yapacak canım?" Burada orta ve uzun vadede katma değer vergisi sisteminden kaynaklı bu yapısal sorunu aşacağız, bunun oluşturduğu kayıtlılık, bunun oluşturduğu verimlilik artışı, bunun oluşturduğu kaynak kullanımında kamu-özel optimumunda bize fayda sağlayacak ve bu yolla da biz burada uzun vadede ekonominin toplam etkisi bakımından baktığım zaman kazanan olacağız, kaybeden olmayacağız. Onu da özelikle söyleyeyim.
BAŞKAN - Sayın Bakan, maddelerde de hepsini zaten görüşeceğiz.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Birkaç konum kaldı Sayın Başkan.
Hasılat KDV konusunda, doğru, küçük işletmeler için kolaylaştırıcı bir düzenleme yapıyoruz ama şuna dikkat çekeyim: Bir götürü vergileme yapmıyoruz, bu düzenleme seçimlik bir hak. Bütün işletmeler için geçerli olmayacak, Bakanlar Kurulunca belirlenen sektörlerde olacak. Aslında genel yaklaşımım, bu sektörler daha çok hizmet sektörleri olacak. Bu sektörlerin ortak özelliği genellikle giderleri belgelemekte veya indirim KDV'yi üretmekte zorlandığı için aslında başka yerlerden farklı yollarla belge almak zorunda kalan işletmeler. Yani bazen diyoruz, her şey kâğıt üzerinde, defter üzerinde güzel gözüküyor da hayatın gerçekleri tam da öyle olmuyor. Burada, bir noktada aslında, sahte ve muhteviyat itibarıyla yanıltıcı belge kullanımının yaygın olduğu sektörlerde işletmeleri bu belgeleri toplamaktan uzaklaştırıp efektif, aslında beklenen KDV oranına yakın bir oranda bir KDV tahsilatına getirmek. Yani işletmeler şunu talep ediyorlar, sektörün ismini söylemeyeyim de: Biz diyelim ki 118 lira alıyoruz, aslında giderlerimize göre de indirim KDV'miz diyelim ki 4-5 ama aradakini belgeleyemiyoruz, o zaman da belge almak için başka yerlere gidiyoruz. Burada efektif vergi oranı aslında diyelim ki yüzde 5 olsa -işin gerçeği bu- biz bunu ödemeye razıyız. Bu, şunu engellemiyor veya şunu aramamamızı gerektirmiyor: Belgeyi yine aramak zorunda çünkü belge düzenine ilişkin kurallardan ari tutmuyoruz. Her mal ve hizmet alımında bu mükellef de belgesini almak zorunda -Vergi Usul Kanunu'nun belge almayla ilgili sorumlulukları devam ediyor- artı, belge sadece KDV indirimde kullanılmıyor, gider indiriminde de kullanılıyor. Dolayısıyla gelir ve kurumlar vergisi bakımından da belgeyi arayacak ama "Bugün piyasada sahte ve muhteviyat itibarıyla yanıltıcı belge konusu en fazla hangi kanun bakımından belli bir talep görüyor?" dediğiniz zaman Katma Değer Vergisi Kanunu'ndan görüyor. Biz bu konuda ciddi anlamda tedbirler alacağız, onu söyleyeyim.
Sayın Başkanım, çok şeyim var ama maddelerde söyleyeyim uygun görürseniz.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Şunu söyleyeyim, bunu bitireyim, bunu beklediklerini biliyorum: Şu anda yaklaşık 167 milyar lira olduğunu söylediğim katma değer vergisi sonraki döneme devreden. Şu konuda söyleyeyim de bir yanlış anlaşılma var: 167 milyar lira olarak ifade ettiğimiz katma değer vergisi mükelleflerin incelemeleri tamamlanmış, iade edilmesi gereken bir alacağı değil, sadece ve sadece indirim olarak beyannamede gösterilen bir tutar. İncelemeye tabi tutulsa zaten bunun bir kısmının aslında indirim konusu yapılmadığı da görülecek.
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Kamu kurumları da var, değil mi?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Yok, yok. Kamu da var; kamu, özel sektör toplam 167 milyar lira. Ama şöyle oluyor bazen, şu yanlış anlamayı engellemek lazım: Sanki bu, mükelleflerin bugün almaları gereken bir tutar; bu değil aslında. İkinci olarak, bu tutar donuk bir tutar değil. Bugün 167 milyar lira olan tutarın bir kısmını işletmeler -bu, 31/12/2017 tarihindeki tutar- 2018 yılı içerisindeki satışlarıyla aslında alacaklar zaten, dönüyor yani. Burada sorun, dönen sistem sürekli büyüyor, büyük halka meydana geliyor. Şu anda o donuk yani "31/12/2017 tarihi itibarıyla oluşan 167 milyar lira tutar içerisinde 1 milyon ve üzeri kaç işletmenin alacağı vardır?" dediğimde, 16.150 işletmenin KDV iade alacağı 1 milyonun üzerinde. 500 binle...
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Bu işletmelerin sektörel dağılımı var mı?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Dağıttım onu.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Yok.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Arkadaşlar, dağıttık, Komisyona verdik, size dağıttılar onu.
Dolayısıyla 16.150 işletmenin alacağı 1 milyon TL'nin üzerinde. 500 bin ile 1 milyon arası devreden KDV'si olan işletme sayısı 19.309, 250 bin ile 500 bin lira arasında olan işletme sayısı 37.555, 100 bin ile 250 bin lira arasında devreden KDV'si olan işletme sayısı 88.129 -ben size dağıtacağım bu tabloyu- 50 bin ile 100 bin arası devreden KDV'si olan işletme sayısı 102.435, 10 bin ile 50 bin lira arası devreden KDV'si olan işletme sayısı 405.658, 10 bin liranın altında olan işletme sayısı 1 milyon 245 bin 330. Mesela, 10 bin liranın altında olan işletmeler muhtemelen belki önümüzdeki aylarda bu 10 bin liranın altında olanı zaten satışlarıyla alabilecek. Bunu arkadaşlar çoğaltsınlar, size dağıtalım -sektörleri dağıttık, alacak tutarlarını dağıttık- burada görülecek zaten, kamunun da alacağı var. Bakın, söyleyeyim, burada, kamunun içerisinde, devreden KDV'si en büyük olan belki de belediyeler ama bakın, orada bir sorun var: Normalde katma değer vergisi iktisadi, ticari, sınai kapsamda yürütülen faaliyetlerin KDV'sidir, değil mi? Ama Türkiye'de bizim belediyelerimizin uygulaması şöyle: Belediyenin bir iktisadi işletmesi olduğunu düşünelim. İktisadi işletmenin faaliyetleriyle sınırlı olmak üzere indirim KDV yapması çünkü iktisadi işletmenin bütün satışlarıyla ilgili alışlarının KDV'sini indirim konusu yapması lazım. Hâlbuki bizim belediyelerimiz, belediyenin bütün alışlarını indirim KDV yapıyor. Yani bugün -diyelim ki- belediyenin hizmet binasının elektrik parasının KDV'sini indirim konusu yapıyor. Normalde, bugünkü kanun karşısında dahi, aslında bu KDV indirilebilir KDV değil. Bugüne kadar nasıl olsa devreden KDV iade edilmezdi ya, bu konunun üzerine hiç gidilmemiş. Bakın, bu kanunda bir düzenleme getiriyoruz, belediyelere özel değil, tüm kamu kurumları için; bundan sonra kamu kurumları KDV mükellefi olacaklarsa eğer sadece iktisadi işletmelerine ilişkin indirim KDV'lerini indirim yazabilirler, yoksa mükellefiyeti belediye adına yapıp bütün KDV'leri indirim konusu yapamazlar. İşin doğası zaten bu. Normalde de böyle olması gereken uygulamayı yasada açık bir şekilde tarif ediyoruz. O açıdan, bakın, indirim KDV olarak -167 milyar lirayı, ben böyle kalem, kalem aşağı geldiğim zaman- bu meseleyi yakın bir zaman içerisinde çözeceğimizi de söyleyebilirim.
Teşekkür ederim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Son bir cümle: Yani burada Sayın Kuşoğlu "2017 yılında dâhilde alınan KDV'yle ilgili niye hedefinizi tutturamadınız?" dedi de. Bütçe hedefi 57 milyardı, Orta Vadeli Program'da öngördüğümüz rakam 54,3 milyar lira, gerçekleşme 55,6 milyar lira ama Sayın Kuşoğlu, biz bütçeyi yaptıktan sonra, 2017 yılı başında ekonomide canlanmayı sağlamak için vergi teşvikleri getirdik, katma değer vergisi teşvikleri getirdik; onun etkisi 3,1 milyar lira. Aslında, biz 2017 yılının sonunda vazgeçtiğimiz vergileri eklediğimde 58 milyar lira, sadece teşvik nedeniyle topladığımız vergileri dâhil ettiğimizde oluyor. Bir de başka bir şey yaptık: 2017 yılı içerisinde -hatırlarsanız- bu Komisyondan geçti, ben anlattım, ihracatçılara yapılan iadeleri kolaylaştırdık. Bakın, 2016 yılında KDV iadesi 37 milyar lira yapılmış, 2017 yılında yapılan KDV iadesi 51 milyar lira. Biliyorsunuz, dâhilde alınan KDV, ihracat iadeleri düşürüldükten sonraki KDV'dir. Dolayısıyla biz ihracat iadelerini ne kadar artırmışız? 14 milyar lira artırmışız. Yani KDV'de daha fazla iade yapıyorum, KDV'lerden vazgeçiyorum, topladığım vergi 55 milyar lira. Yani, aslında biz 2017 yılında KDV'de de bütçe hedefinin üzerindeyiz. 2016 yılında cari dönem tahakkuk tahsilat oranı dâhilde alınan KDV'de 70,2; 2017 yılında 81,2.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Vergi iadeleri...
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Dâhil.
2016 yılında toplam cari dönem vergi gelirleri tahakkuk tahsilat oranı 87,1; 2017 yılında 93,4. Yani biz 2017 yılında iyi iş yaptık.
Sayın Paylan'ın söylediğinin aksine, ekonominin çarklarını döndürecek şekilde, öyle ekonomiye narkoz falan değil, ekonomiyi uyuşturma değil.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Morfin.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Ekonominin ihtiyacı olan teşvikleri verdik, destekleri verdik; bu çarpan etkisiyle ekonomi katlandı.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Yan etkileridir o.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Ya, Sayın Paylan, 2017 yılı başında sosyal güvenlik primlerini dokuz ay erteledik. Dokuz ay sonra biz o sosyal güvenlik primlerini önceki yıllardan daha fazla topladık, biliyor musunuz?
BAŞKAN - Sayın Bakan, lütfen...
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - 2017 yılı başında bunu yapmasaydı o onu toplayamazdı.
Teşekkür ediyorum.