| Komisyon Adı | : | TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 15 .03.2018 |
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Yalnız, Sayın Bakanım, buranın ışığını söndürmek iş değil. Başka bir yerin -şimdi ismini vermeyeyim, polemik olmasın- oranın ışığını söndürün. Gece sabaha kadar ışıl ışıl.
BAŞKAN - Arkadaşlar, gündeme dönelim.
Bakın, bu tasarı Komisyonumuzun ilk tasarısı, bunu unutmayalım. En güzel şekilde konuşalım, tartışalım.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Sayın bakanlarımızın sunumlarından dolayı teşekkür ediyorum.
Tarım Bakanımız haklı olarak, bulunduğu kurumla ilgili değerlendirmelerinde söylemesi gerekenleri söylemek durumunda. Her hafta sonu biz köylere gidiyoruz. Benim tarlam filan yok ama köylere çok gittiğim için, oradaki çiftçi ne söylüyorsa, oradaki emekçi ne söylüyorsa onu da buraya getirip anlatmaya, aktarmaya çalışıyoruz. Yapılırsa, tabii, onun da faydasının bizden kaynaklandığını çok bilen de yok, öyle de bir durum var. Çözümlenen olaylarda da yansıma iktidara oluyor. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak, buradaki söylediklerimiz tarlası, ürünü ve tarımıyla ilgili olan herkesin sorunları çözüm bulsun, herkesin işi olsun, herkesin aşı olsun, herkesin geliri artsın ve yapılan düzenlemeler de bütün olarak herkese faydalı olsun düşüncesiyle fikirlerimizi söylüyoruz.
Sayın Bakanım, örnek olsun diye söylüyorum: Niğde bölgesi, biliyorsunuz, patates bölgesi. Şu anda patates depolarda. Ben 800 bin tona yakın patatesten dolayı oluşan mağduriyeti anlatıyorum, Tarım İl Müdürü de "300 ton var depolarda." diyor. Tarım Müdürüyle biz niye çelişiyoruz, biliyor musunuz? Kayıt dışıyı takip etmiyorsunuz. Niğde'de, TÜİK verilerine göre 843 bin ton patates yetişiyorsa yetişen patates esasında 1 milyon 200 bin ton. Nedeni şu: Hazine arazileri toplulaştırılmamış yerlerdeki durumlardan dolayı kaynaklanan üretimden ilgili müdürün haberi yok. Ondan sonra da basına demeç veriyor, bizi yalanlamaya uğraşıyor.
Sonra gidiyorum, buzağı ölümleri... 5 tane buzağı yatıyor. Görsen, bebek gibi. İnsanın içi cız ediyor. Tarım İl Müdürü bir kere alana gitmiyor. Önündeki rapor üzerinden değerlendirmeleri yazıyor, "Şu var, bu var." diye bilgiyi veriyor. Siz bu konuda çalışma yürütüyorsunuz. İlgisi yok ama söyleyeyim: Buzağı ölümleri TİGEM'de yüzde 12'den aşağı düşmüyor. Devlet kendi buzağı ölümlerini engelleyemiyor. İşe oralardan başlamak lazım. Bunlar çözümlenirse biz bundan mutlu oluruz.
Bakınız, bugün getirilen taslakla önerilen doğru işler var. Örneğin, toplulaştırmanın tek elde olması kadar doğru bir şey yok çünkü çok sorun yaşanıyor. 14 bine yakın dava açılmış. Bununla ilgili mağduriyetler var. Bunu bütünleştirerek bir anda çözümcü bir olayın ortaya çıkması ihtiyaç çünkü tarım arazileri çok parçalandı. Verimlilikten tutun da arazinin kullanılmasına kadar sorunlar var. Doğru yapılan bir iş. Bununla ilgili bir sorun yok. Ama satır aralarında -bürokrat arkadaşlarımız hoş görsün- yerleştirilmiş gelen bazı taleplerin... Bizim sendikacılıkta -ben çok genç yaşlarda sendikacıydım- bir satırın içine bir tane kelime koyarsınız, aracı her yere çeker, gizliliğini uygulamada ortaya çıktığı zaman fark edersiniz. Örneğin, bu tasarıda tarımsal destek ödemeleri mahsup edilmesi. Sayın Bakanım da karşı çıktı. Zaten çiftçi şu anda ekim yaptığı araziye trafoyla su çektiği an, eskiden devletteyken parasını hasatta falan öderdi. Şimdi enerji özel sektöre geçtiği için adamcağız tarlayı sularken parayı ödemedi mi gelip "Hop, durdu. " diyorlar. "Ne durdu?" "Enerjiyle ilgili parayı ödemediğin için tarlayı sulayamazsın." Ve anında parayı tahsil ettikleri için, hasat dönemi sonunu bile beklemedikleri için müthiş bir mağduriyet var. Yarısı icralık olmuş. Şimdi, burada getirilen düzenlemeyle bir de tarımsal destek verdiğimizden de onu cezai bir hüküm gibi elinden alalım istiyorsunuz. Zaten üretim yapamaz hâle gelmiş, alandaki mağduriyetler artmış.
Madde madde bazı konularda -sonra da konuşuruz ama- birkaç konuya daha değineyim.
"Arkeolojik kazı, restorasyon ve depolama izinlerinin verilebilmesi..." Bakın, cümle ne kadar güzel. Arkeolojik kazı ve restorasyona itirazım yok. Depolama ne demek? Madenle ilgili verilen arazilere gidin, bir bakın uçakla giderken. Verilirken o araziler de ne iyi niyetle verilmiş. Şimdi arazi, o ormanın yeşilliği içinde utanç abidesi gibi bir şey. Burada bu depolamayla başlayan süreç farklı yerlere gider.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Yer altında...
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - O öyle başlar, "Çökme oldu. " derler, alan başka noktaya gider. Şimdi, arkeolojik kazı, restorasyona eyvallah ama depolamaya ben karşıyım Sayın Bakanım. Yani karşıyım derken mevcutta yaşanan örneklerden...
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Niğde'de dağın altında patates depolamak için açıyoruz.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Orada orman yok. Ah, orman olsa... Orada orman yok.
Sayın Bakanım, gene, burada ormanda gönüllülüğü getiriyorsunuz. Gönüllülükte, normal koşullarda işi bilenlerin olması gerekir, aksi hâlde -Allah korusun hepsini de- canıyla ödedikleri bir yangın riski var. Şimdi, bu gönüllülükte, "ormanda gönüllü yangın söndürücü" tanımının ucu açık. Kim bu gönüllü? Bakınız, burada şunu düşünüyorsanız, Orman Genel Müdürlüğü bünyesinde mesaiye tabi olmadan yangın gözetleme kuleleri ve ilk müdahale ekiplerinde çalışan işçilerin idareye ait veya kiralık binalarda hizmete hazır hâlde bekletilenlere üç saatlik fazla bir mesai ödemesi veriyorsunuz. Şimdi, işçilerle ilgili bir düzenlemeniz de var, garibanlardan bunu da mı kaldırıyorsunuz? Yani, orada getirdiğiniz olay, şu verdiğiniz üç saat mevsimlik işçiye sağladığınız avantajı mı yok etmek? Orada bir düzenlemede yapılıyorsa mevsimlik işçiyi kadroya alın, ormanda çalışanı taşeron olmaktan çıkarın onu da.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Süreyi uzattık zaten.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Ama size bağlı bir şey. Şimdi, beş aydı, dokuz aya çıktı. Dokuz aya çıktı da sizin inisiyatifinizde, kullanırsınız, kullanmazsınız. Bakınız, Sayın Bakanım, bunlardan işsizlik ödeneğine para kesilir ama ne yazık ki on iki ay çalışmadıkları için işsizlik ödeneğini işten ayrıldıklarında alamazlar. Bununla ilgili bir düzenleme koysanız ben de alkışlayacağım. Hani, diyorsunuz ya, "Yapıcı olalım." Burada böyle bir uygulama getirebiliriz.
Şimdi, kadastro alanında, orman kadastro sınırları dışında kalan kişiye ait orman alanları için birisi orman alanı oluşturmuş. Bu kişi, bugüne kadar bunun üzerindeki kullanabileceği hakkı orman statüsü sayıldığı için kullanamıyor. Bakanlığın kontrolü altında kullanamıyor. Yani o alanı ormanlık alan sayıyoruz. Şimdi, siz bunu, bu alanı dışına çıkarıyorsunuz. Bireye aitse orada ona inisiyatif tanıyorsunuz. O inisiyatifinin nasıl kullanılacağı, nereye gideceği konusunda da kaygılarım var çünkü bunun değişiklik sonunda imar açısından da buraların değerlendirilebilmesi, olası, orman görülen yer korumadan çıkabilir. Maddede buradaki yazılı biçimiyle de sıkıntı olduğunu düşünüyorum.
Bu Milli Parklar Kanunu'na tabi alanlardaki düzenleme konusunda da tereddütlerim var. Madde geldiğinde o konuyu da konuşalım. Şimdi, adı "millî park" ama millî parkın kullanımını, başka yerlerde kimin gücü yeterse -mafya dâhil- her yerin kontrol altında olduğu işletmelerin de varlığını biliyoruz. O anlamda, madde geldiğinde de bir şeyler söylemek isterim.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Millî parklarda hiç mafya yoktur. Söyle, hemen Orman Kanunu'na göre...
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Söylerim, onu özel anlatayım.
Şimdi sulama birliklerine gelelim. Şimdi, sulama birlikleri bu kanunun önüne çıktı. Aslında ziraat odasının temsilcisinin orman kadastro komisyonundan çıkarılması yanlış. Orman odası olmadığına göre ziraat odası temsilcisi oradan niye çıkarılıyor, o konuyu da herhâlde madde gelince biraz daha açarsınız.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - İzah edelim.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Şimdi, bu sulama birlikleriyle ilgili arkadaşlarımız, kendileri de buradalar. Ben önerileri kayıtlara geçsin diye okuyayım, paylaşayım. 14.487 meclis üyesi bulunan, 378 adet sulama birliği mevcut. Bu birliklerin önerilerini...
Madde 6, buna görüşleri şu: Bu maddede kastedilen kamu kurumları dışındaki tüzel kişiler tamamen özel şirketler olup kullanıcılar tarafından işletilmekte olan tesislerin su kaynaklarının özel sektöre satılmasının ve sulama tesislerinin özelleştirilmesinin önü açılacak. Bu maddeyle su kaynaklarını eline geçiren özel şirketlere hiçbir sınırlama olmaksızın ücret belirleme ve ücreti istediği zaman tahsil etme yetkisi veriliyor. Oysa sulama birlikleri ücret tarifelerini belirlerken Bakanlar Kurulu tarafından belirlenen ücret tarifeleri dikkate alınarak birlik meclisi tarafından sulama suyu ücretleri birlik hizmetlerinin aksatılmadan yürütülebileceği asgari seviyede belirlenmektedir. Özel şirketlerin birinci amacı azami kârı elde etmek olduğu için sulama suyu ücretleri fahiş şekilde yükselecek, muhtemelen sulama birlikleri tarafından sezon sonuna alınan sulama ücretleri özel şirketler tarafından peşin olarak alınarak çiftçi mağdur edilecektir.
Taslak metni madde 8, görüşleri: Bu maddeyle bir ya da birden fazla havzadaki suların tamamının ya da bir kısmının içme ve kullanma suları ile tarımsal sulamada kullanılan suların sadece DSİ tarafından alınacak bir kararla yüz binlerce dekar arazinin ve birden fazla sulamanın bir tek şirkete tahsis edilmesinin önü açılmaktadır. Bu nedenle 8'inci maddedeki ek madde 7'nin kaldırılmasını talep ediyorlar.
Taslak metni ek madde 12 için görüşleri: Tarımsal suyun yönetimi büyük emek ve özveri gerektirmektedir. Buradan hareketle 6172 sayılı Sulama Birlikleri Kanunu'yla suyun yönetimi suyu kullanana verilmiştir. Bu maddeden anlaşılan, suyun özel sektör tarafından yönetilmesinin suyun ve tesislerin hoyratça kullanılmasına yol açacağı, yüksek kâr amacı düşünülerek yönetileceğidir. Bu uygulamayla Türk tarımı darbe alacağı, sulu tarım yapılamaz duruma geleceği, tarım tekelleşerek tarımdaki istihdam yok olacağı düşüncesinde olduklarını ifade ediyorlar. Birliğin oluşturulacak organları, meclis yönetim kurulu, denetim kurulu ortadan kalkınca birliğin tüzel kişiliğinin devam etmesinin de mümkün olmadığını ifade ediyorlar.
Taslak metni madde 48, görüşleri: Bu maddeyle birliğin tüzel kişiliği kaldırılmakla birlikte üyesi çiftçilerden oluşan ve seçimle göreve gelen birlik meclisi, birlik yönetim kurulu, birlik denetim kurulu ve birlik başkanının tüm görev ve yetkileri Devlet Su İşleri tarafından atanacak bir kamu personeline yani memur başkana devredilmektedir. Sulama birliklerinin en büyük denetim organı, birliğe ekonomik gücü veren çiftçilerdir. Seçimle iş başına gelenler günü geldiğinde seçmenlerine hesap vermekle mükelleftir. Seçilmiş başkan ve yönetim kurulları birlik kaynaklarıyla çiftçilerin yararına olmayan bir iş yapamazlar, oysa yeni sistemde atanan memur başkanın böyle bir sorumluluk duygusu olmayacağı aşikârdır. Kısaca, sulamadan elde edilen gelirler rahatlıkla amacı dışında kullanılabilecektir. Sulama birlikleri mevcut yapılarıyla özellikle kuraklık gibi kriz koşullarında kolaylıkla çiftçilerle temas kurabilmekte, sıkıntıları ortaya koyabilmekte ve çözüm önerileri geliştirebilmektedir. Çiftçiler bizzat karar mekanizmasında yer aldıkları için alınan kararlara uymakta ve kriz rahat bir şekilde yönetilerek aşılmaktadır. Sulama birlikleri tarafından işletilen sulamalarda bugüne kadar su kavgalarına rastlanmamıştır. Bu tür kriz dönemlerinin atanan başkanlarla aşılması bizce imkânsızdır. Çiftçiler iradeleri dışında alınan kararlara uymak istemeyecek ve direnç gösterecektir. Su adil olarak dağıtılmayacak, güçlü çiftçiler ya da tesiste avantajlı konumda olan çiftçiler üretim yaparken diğer mağdur olacaktır.
Taslak metni madde 53: Bu maddede yer alan geçici maddelerle birlikte organlar feshedilmektedir. Bu madde tamamen kaldırılmalıdır.
Madde 54: Yeni düzenlemeyle yürürlükten kaldırılan bu maddeler, birliğin kuruluşu, birlik organlarının tanımı, seçilme usul ve esaslarını düzenleyen, çiftçilerin birliğini oluşturan temel maddelerdir. Bu maddeler kaldırıldığında sulama birlikleri fiilen yok olmakta, "birlik" kelimesinin anlamı ortadan kalkmaktadır.
Arkadaşlarımız sonucu da yazmış ama sonucu okumayacağım.
Bunu niye söylemek istiyorum? Biraz evvel "Biz çiftçiyle bir aradayız, birliklerimizle bir aradayız." dediniz, birliklerin başkanlarının bir kısmını da buradalar, görüş olarak böyle bir işin yanlış olduğunu söylüyorlar. O zaman tabanda bu işi yapan insanların "Yanlış." dediği bir konuda neden böyle bir madde getiriliyor? Maddenin çekilmesini talep ediyoruz. Yeniden düzenlensin, şu olsun: Burada belirtildiği sulama birliklerinden çalışmayanlar kapatılmasın da ıslah edilsin, düzenleme getirilsin. Devletin gücü buna yeter. Devlet her alanda güce sahip de bu konuda düzenleme yaptığında mevcut hâliyle iyileştirme sağlayamaması mümkün müdür? Ben devletin bu anlamda gücü olduğunu düşünüyorum. Çalışmayanlar, doğru olmayanlar, çiftçilere gidilir, konuşulur. Şimdi, Bakanlıktan birisi gitti, sulama birliklerindeki çiftçileri topladı "Sizin kurumunuz şu kadar zarar ediyor, şu kadar yanlış yapıyor, bu kadar hatası var." dedi de çiftçiler "Biz seni dinlemiyoruz." mu dediler? Bana göre, bugün ziraat odası başkanlarının hepsi benim için değerli insanlar ama nasıl ki parti "Şu adam atanacak." diyor, herkes orada oy veriyorsa sulama birlikleriyle ilgili de düzenleme yapılıp bunların doğru çalışması sağlanabilir.
Bu anlamda, maddelerde de ayrıca görüş belirteceğim ama bir konuyu daha söyleyeyim. Bu orman alanlarının çıkarılarak kullanılır hâle getirilecek arazilerle ilgili kaygılarımı o Komisyon toplantısında da dile getirmiştim, burada yinelemek istiyorum. Bizde iyi niyetle burası bir işe yaramıyor diye düşündüğümüz her yer özellikle kent merkezlerine yakınsa imara açılmakta ve nasıl tarım alanları yok edildiyse, bağlara, bahçelere 10 katlı apartmanlar dikildiyse bu kez de biraz yamaçta kaldı diye hava sirkülasyonunda bile işe yaradığını düşündüğüm yerlerin imara açılma kaygısını taşıyorum. O anlamda onun da yanlış olduğunu düşünüyorum.
Tarla başına su saatiyle ne amaçlanıyor? Yer altından sağlanan suyun bedelinin artışına yol açacak ve çiftçileri de bu anlamda mağdur edebilecek uygulamaların da varlığının doğru olmadığını düşünüyorum.
Bu bağlamda verdiğiniz bilgilere teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Komisyon üyesi olarak maddelerde de fikirlerimizi söz geldikçe gündeme taşıyacağız.