KOMİSYON KONUŞMASI

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Evet değerli arkadaşlar, şimdi, biz tarımsal üretimden bahsediyoruz, tarımsal tüketimden bahsetmiyoruz, evsel tüketimden bahsetmiyoruz. Bir şeyi tüketmiyoruz, bir şeyi üretmeye çalışıyoruz. Dolayısıyla tüketim için ve bir konfor adına kullanılan elektrik gibi, su gibi, doğal gaz gibi kaynakların, ihtiyaçların sayaçla tüketiciden bu konforun bedeli olarak talep ediliyor olması doğal karşılanabilir. Ama burada bir üretim yapmaya çalışıyoruz ki bir de üstü açık bir fabrika gibi bir tarımsal üretim yapıyoruz.

Üstü açık fabrika derken şunu kastediyorum: Bakın, su bitkinin sadece topraktan aldığı madde değildir. Su toprak yüzeyinden buharlaşır, su bitki yüzeyinden buharlaşır, su aynı zamanda transpirasyon yoluyla buharlaşır bitkinin kendi bünyesinden. Aynı zamanda, toprak geçirgenliğine bağlı olarak, kullandığınız su aşağıya, yer altı suyuna daha doğrusu taban suyuna girer. Yani tüketilen suyun miktarı iklim koşullarına, toprak koşullarına, bitki koşullarına, yöre koşullarına, mikroklimaya, mevsime, bitkinin çeşidine göre... Veya aynı çeşidin farklı bölgelerde farklı farklı su tükettiğini zannederiz ama bitki ihtiyacı olan suyu alır. Aslında bitkinin tükettiği su değil, bizim tükettiğimiz, önemli bir kısmı da bitkinin kullanmadığı su olarak gider.

Şimdi, bu kadar değişken bir şeyi sayaca bağlayalım, şöyle yapalım, böyle yapalım diyerek... Aynı zamanda, bu suyun bir maliyeti olacaksa, sayaç üzerinden çeşit arasında, yöre arasında, bitkilerin su ihtiyaçları veya su kullanımı anlamındaki farklılıklar da maliyete yansıyacaktır, yöresel maliyet farklılıkları da oluşturulabilir. Yani burada biz bitkiye bir konfor için su vermiyoruz, bitkinin yaşayabilmesi için o suya ihtiyacı var.

Bir başka şey: Şimdi, evet, kabul ediyorum, ben aslen tarım makinecisiyim. Yani yağmurlama sulama başlıkları olsun, pivot sulamalar olsun, damla sulamalar olsun, bunların teknik deney raporlarında bizzat çalışmış birisiyim, bunların ne anlama geldiğini de çok iyi bilirim. Şu araştırmanın sonucunu da bilirim: "Vahşi sulama" deriz, adı "vahşi sulama"dır, "salma sulama", "karık sulama" veya "salınarak yapılan sulama".

Şimdi, vahşi sulama dediğimiz suyun aslında... Sudan yararlanan bitki yine sonuçta artı, eksi, damla sulamada da öbüründe de aynı. Damla sulama yöntemiyle sulamada bitki strese girmez, sürekli toprakta arzu ettiği uygun nemle, hoşuna giden nemle karşı karşıyadır ve daha konforlu bir yaşamı olur bitkinin. Ama vahşi sulama ya da karık sulama, salma sulamayla yapılan sulama yöntemlerinde bitki sürekli strese girer, suyu alır, strese girer, suyu alır. Şimdi, burada esas olan suyun ne kadar kullanıldığıdır ki yapılan araştırma sonucundan bahsediyorum, damla sulamalarda salma sulamaya göre su miktarında -tüketiminde demeyeyim- kullanılan su miktarında yüzde 60'lık bir tasarruf vardır. Öyle, hani, birisinde damla damla veriyoruz, öbürü oluk oluk akıyor, sanki inanılmaz bir fark varmış gibi...

METİN AKGÜN (Tekirdağ) - Yüzde 60 zaten inanılmaz bir fark.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Hayır, önemsiz demiyorum ama hayal edilen şey sanki birinde damla damla veriliyor, oluk oluk veriliyor, yüzde 60 değil sanki binlerce kat farklıymış gibi düşünülmesin; o anlamda söylüyorum, önemsemediğim için değil. Ama bunun damla sulamaydı, basınçlı sulama sistemiydi, kapalı sistem sulamaydı vesaire, sayaç koyup, çiftçinin, maliyetini artırıp "Ha, bak, sen bunu kullanmazsan sana bunun maliyeti bu kadar yüksek olacak." deyip o şekilde terbiye edilmesi yerine çiftçiyi eğitmek ve bu konuda tarımsal destekleme ve teşviklerle çiftçinin bu yatırımı kendi tercihiyle yapmasını, devletin el uzatarak, el vererek yapmasını beklemek daha doğal olurdu. Yani "Suyu zapturapt altına alalım." derken aslında buradan çıkacak sonuç tek ve nettir; bu özelleştirilecek olan su, yarın öbür gün bunun üzerinden alınacak bedel üzerinden çiftçi zor duruma girecektir. Bunu özellikle, kayıtlara geçsin diye söylemek istedim.

Teşekkür ediyorum.