KOMİSYON KONUŞMASI

ORHAN SARIBAL (Bursa) - Ben de kısaca şunu söylemek isterim: Şu anda önerilen model de yap-işlet-devret modeli de bizim kesinlikle uygun bulmadığımız iki yöntemdir çünkü tarım ve su, bizim baktığımız pencereden stratejik alanlardır. Gıda ve tarım, gıda egemenliği ve gıda güvenliği perspektifiyle bakıyoruz, bu pencereden bakıyoruz. Suya da geleceğin en stratejik sektörü açısından bakıyoruz. Kamu denetiminde ve kamu yönetiminde ve ancak kamunun yakın olduğu birlikler, kooperatifler, belediyeler, neyse o kurumlar tarafından yönetilmesi ve idare edilmesinin yanındayız, bunun dışında hiçbir yöntemi kabul etmiyoruz. Kaldı ki şu anda gelen tasarıda aynen şöyle diyor: "Özel sektöre tahsis edilecek." Ne edilecek? Bakın, yapmışsınız her şeyi, işletme yapılmış, sulama sistemi yapılmış, tarlaya kadar su gidiyor şimdi diyorsunuz ki: "Bu, rantabl değil, bunu rantabl getirmek için bir işletmeciye vereceğiz, işletmeci saati koyacak para tahsil edecek." Yani her şeyi yapmıştınız zaten. Konya meselesinde de yani kapalı havzayı açabiliriz, bunu yapabiliriz içme suyu için artık dünyada öyle, her şey çok kolay, yani bir sürü projeyle övünen siyasal iktidar var, o projeleri de, dünya kadar proje yaptığını söyleyip ve açıkça bununla övünen bir yapı var. Konya'ya Türkiye'nin su rezervi olan bütün bölgelerinden getirebilir ve önemli, getirsin de, bunu da destekleriz. Çok önemli, Konya gibi bir bölgeye 22 milyon dönüm arazinin bu şekilde hapsedilmesini elbette biz doğru bulmuyoruz. Yer altında su kalmadı Konya'da obruklar oluşuyor, bitiyor, elbette buna tedbir almak lazım ama bunun çözümü yani yap-işlet-devret ya da özel sektör. Ya kusura bakmayın para kazanmayan hiçbir şey yapmayacaktır, aynen şey gibi olur, Osmangazi Köprüsü gibi yaparsınız ama güvence verirsiniz, ancak böyle yaparsa özel sektör yapar başka türlü yapma şansı yoktur gerçekçi olalım. Bu anlamda, Konya Ovası'nın ve diğer suya aç olan bölgelerin su meselesini de Devlet Su İşleri, kamu kurumları ve onların bir alt kurumları olan bizim birliklerimiz, kooperatiflerimiz, belediyelerimiz, özel idarelerimiz elbette çözebilir. Su, stratejiktir ve önemlidir.

Uludağ'ın suyu satılmaya başlandığında gittik, itiraz ettik. O günkü siyasal partinin yerel yöneticilerine gittik -ve milletvekiliydi- dedik ki: Bakın, sularımızı satmayın, bu, doğru değil. Yapabiliyorsak o suları bir yerde toplayalım, insanımıza -haktır ya- bedava su verelim ya da en uygun biçimde verelim eğer bedava da verilmiyorsa, yasaksa, kanun da bunu emrediyorsa. Bize gelen cevap neydi biliyor musunuz? "Daha önce 250 liraya satmışlar bir tane tesisi, biz şimdi 1.000 liraya satıyoruz." Tercih bu. Buradaki fark ile oradaki anlayış arasında hiçbir fark yok. O yüzden ne yap-işlet modelini ne tüccar modeliyle saat takılmasını ve çiftçiyi su üzerinden haraca bağlamayı kesinlikle kabul etmiyoruz.