| Komisyon Adı | : | DIŞİŞLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Türkiye-Avrupa Birliği Varna Zirvesi sonuçları ve Türkiye-Avrupa Birliği müzakere sürecindeki gelişmeler hakkında sunumu |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 04 .04.2018 |
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI ÖMER ÇELİK (Adana) - Yani orada bir yabancı düşmanlığı var. Mesela Macaristan Başbakanı diyor ki açıkça: "Burası bir Hristiyan ülkesidir, Müslüman istemiyoruz. Macaristan'ın toplumsal dokusunu..." Başbakan söylüyor bunu, Avrupa Birliği lideri söylüyor yani. Hani güvenlik meselesi olsa sadece bu söylemlerin dışında yani sınırlarımızı koruyalım. Esasında şöyle bir şey var: Nasıl ki 1950'li yıllarda Türklerin Almanya'ya gitmesi genç iş gücüyle Avrupa'nın yeniden yapılanmasına yol açtı. Yaşlanan Avrupa nüfusu karşısında göçü bir avantaja dönüştürebilirlerdi. Kafayı çalıştıramadılar orada. Niye? Bu yabancı düşmanlığı yüzünden. Çünkü sadece güvenlik meselesiyle ilgili mesele olsaydı mesela bugün açıkça söyleyelim yani bu dün bizim büyükelçi söylemiş, güzel söylemiş. "Afrin'deki terörle mücadelemizden sonra biz sadece Kobani olaylarında bir günde 100 bin Kürt kardeşimizi Türkiye'ye aldık, hadi buyurun, alın bakalım bu kadar meraklıysanız." diye. O değil. Toplumsal dokuda yani bakın en çok özgürlükten bahseden kişi Paris Belediye Başkanıdır. Paris Belediye Başkanı kampların etrafına işte bu bahsettiğim kayaları, köprülerin altına kayaları dizdi ki mülteciler burada barınmasın diye ve Paris'te genç üniversite öğrencileri mültecilere çorba dağıtıyorlar diye tutuklandılar. Güvenlik kaygısı belki resmî otoriterlerde olabilir. Esas mesele yani o tahterevalli gibi göç meselesiyle karşı karşıya kaldıkça aşırı sağ meselesi yükseliyor çünkü kendi kendilerini zehirleyen bir şey çıkardılar. Bizzat afişler var Paris'te ve diğer yerlerde. Mültecilerin afişlerini asarak bazı siyasi partiler "Bunları istemiyoruz." diye yazdı. Paris gibi bir yerde bu ırkçı şey yapılıyor o çerçevede. Dolayısıyla burada da şunu görüyoruz. Ben hep şunu söylerdim. Bizde mesela ırkçılık tabanda yoktur. Diyelim ki zaman zaman geçmişte Türkiye'de bazı entelektüellerde, bazı siyasilerde, vesaire bu tip üsluplar kullanılmıştır ama tabana inmemiştir. Avrupa'da ise görüyorsun ki bu tabandan yukarı giden bir ırkçılık var. Yani hâlâ o fay hatları korunuyor ve mülteci gördüğü zaman... Mesela şimdi Sarkozy'nin neresinin Hristiyanlık'la bir ilgisi olabilir ki? Sarkozy, Hristiyan kimliğini korumaktan bahsediyor mültecilere karşı. Sarkozy'nin ne dindarlığı olabilir ki? Yani böyle bir tartışma var. Tabii refahtan pay verme meselesi onlar için çok önemli bir haslet. Zannediyorum ırkçılık, refah korkusu, daha sonra güvenlik gelir diye bir tespitte bulunuyorum. Görebildiğim odur.