| Komisyon Adı | : | TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/929) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 04 .04.2018 |
MUHARREM VARLI (Adana) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu maddeyle 1993 yılında kurulmuş, DSİ'nin başaramadığı daha sonra sulama birliklerine devredilmesi konusunda -yasayla sulama birliklerinin kurulmuş olması hasebiyle- aşağı yukarı yirmi beş yıldan bu yana kendi varlığını kendi imkânlarıyla, çiftçilerin ve meclisin imkânlarıyla temin etmiş, makine ikmal tesisini kurmuş, personelini almış ve bugüne kadar hizmet etmiş sulama birlikleri feshediliyor. Yani meclisin fesholması sulama birliklerinin fesholması anlamına gelir. Bunu doğru bulmuyoruz çünkü sulama birlikleri çiftçiye iyi hizmet veriyor. Ben, sulama birliği başkanlarının yaşantısı, sulama birliği başkanlarının elde ettikleri şunlar, bunlar hikâyesinde değilim, ben çiftçinin mağdur olacağı noktadan bakıyorum ve sulama birlikleri kapatıldığı zaman da çiftçinin mağdur olacağına inanıyorum çünkü ben bir çiftçiyim, bu işin içerisinde olan bir insanım, bizzat bu işleri yaşayan ve gören bir insanım.
Şimdi, Sayın Bakan, Sayın Başkan; sulama birliği başkanları çiftçinin kendisinin seçtiği bir başkandır. Nasıl? Her köyden delege tespiti yapılır, bunlar çiftçilerden seçilir ve onlar hem sulama birliği başkanını hem de sulama birliğinin meclisini seçerler. Dolayısıyla sulama birliği başkanı hem sulama birliğinin yönetiminden mesul hem orayı zarar ettirmemek hem de çiftçilere iyi görünmek ve çiftçilerle iyi geçinmek adına görevini en iyi şekilde yerine getirmekle mesuldür. Şimdi, biz sulama birliği başkanlarını gece saat on ikide, birde, sabaha karşı ararız; her çiftçi arar ve ulaşır, su problemiyle ilgili bir sıkıntısı varsa bu...
Sayın Bakan, dinleyebiliyor musunuz acaba?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Dinliyorum, dinliyorum.
MUHARREM VARLI (Adana) - Suyla ilgili bir sıkıntısı varsa anlatır ve çözüme ulaşması noktasında da sulama birliği başkanı gayret sarf eder. Dolayısıyla çiftçi, DSİ'nin tayin edeceği bir memurun inisiyatifine bırakılamaz, sabah sekiz akşam beş grand tuvalet gezecek bir memurla bu iş yürümez. Onun için sulama birliklerinin kapatılmasını çiftçinin aleyhine bir gelişme olarak değerlendiriyoruz ve yanlış buluyoruz. Ben hem Komisyon Başkanına hem Sayın Bakana şunu teklif ettim, dedim ki gelin, bir kriter koyalım -yani yüzde 70 olur, yüzde 80 olur- bir başarı yoksa, bu başarının altında kalan sulama birliklerini eleyelim, gitsin, kapansın, biz başarısız olanlara devam etsin demiyoruz ki. Başarılı olanları niye cezalandırıyoruz? Yani bu işi başarılı yapıyorsa, bu işi yürütüyorsa neden biz sulama birliklerinin başarılı olanlarını kapatıyoruz? Bu doğru değil, yanlış bir şey, bunu doğru bulmuyoruz ve bu konudaki önergemizi de verdik zaten, orada var.
Şimdi yani sulama birliği başkanlarının lüks yaşadığından falan bahsedildi. Yani lüks yaşantıya kalınırsa etrafımızda o kadar çok görecek şeyimiz var ki... Yani buna, bir etrafımıza baktığımız zaman lüks yaşantının nerelerde, nasıl olduğunu çok iyi anlayacağız. Yani sulama birlikleri başkanları nerede, nasıl lüks yaşamışlar, bunu ispat etmek lazım. Lafla olmaz bu iş arkadaşlar, yani bu bir ithamdır, ön yargıdır.
Yine şimdi, sulama birlikleri... Yani bir köylünün, Allah gecinden versin, cenazesi olsa sulama birliğinin kepçesini ister, mezarını kazdırır, sulama birliğinin kamyonunu ister, çakıl döktürür, sulama birliğinin kamyonuyla evinin önünün düzelmesine fayda sağlar. Yani şimdi yarın bu imkânların hiçbirisini biz DSİ'nin tayin edeceği memurlarda bulamayız, bulmamız da mümkün değil. Ben bunu çiftçi olarak söylüyorum, bir arkadaşınız olarak söylüyorum ve AK PARTİ'li milletvekili arkadaşlarımın da vicdanına sesleniyorum buradan. Yani onların da bu konuda vicdanının çok rahat olmadığı kanaatindeyim ama yani bunun neden kapatıldığını Sayın Bakanın bu konuda neden ısrarcı olduğunu da bir türlü anlamış değilim. Yani şimdi diyorum kriter koyalım, kötü olanlar gitsin kardeşim, kötü olanların arkasında durmuyoruz; hırsızlık yapan varsa en ağır cezasını verelim, kapatalım, kötü çalışıyorsa kapatalım ama iyi çalışıyorsa, hizmetini iyi veriyorsa niye bunları cezalandırıyoruz ki, diğerleriyle niye bir tutuyoruz yani kurunun yanında yaşı neden yakıyoruz? Bu doğru bir tavır olmayacaktır değerli arkadaşlar. Özellikle AK PARTİ'li milletvekili arkadaşlarıma söylüyorum; elinizi vicdanınıza koyun, bu konuyu tekrar değerlendirelim; gelin, bir kriter koyalım, bu kriterin altında kalanlar kapansın gitsin. Hatta DSİ'nin şu anda yetkisi var zaten. DSİ'nin şu anda hiçbir yasa çıkarmasa hâlihazırdaki yasayla sulama birliğini istediği zaman istediği şekilde kapatma yetkisi var. Denetleyelim arkadaşlar, denetleyelim; yani kötü yönetiliyorsa, kötü yönetenleri hep beraber kulağından tutup atalım, kapatalım ama iyi yönetiliyorsa bunları da cezalandırmayalım. Lütfen, bu konuda bütün arkadaşlarımın vicdanına sesleniyorum, bütün arkadaşlarımın vicdanına sesleniyorum, tekrar tekrar söylüyorum: Bir daha değerlendirelim bu konuyu, gelin, başarılı olanları kapatmayalım, başarısız olanlara da en ağır cezayı verelim. Hatta sulama birliği başkanının bir hatası, bir kusuru varsa, hatta sulama birliğinin parasını kendi cebine geçirmişse ona da en ağır cezayı verelim, biz buna varız ama sulama birliğini... Ben tekrar söylüyorum; benim derdim sulama birliği başkanları değil, benim derdim çiftçi, yarın çiftçi burada mağdur olacak. DSİ'nin kendi personeli söylüyor, yani ben burada isim vermek istemem, makam mevki söylemek de istemem; DSİ'nin kendi personeli söylüyor "Biz bu işi yapamayız arkadaş." diyor. Bakmayın, siz burada yüksek rütbeli bürokratların "Biz bunu çözeriz." dediklerine; "Yapamayız." diyorlar, yapamayacaklar da. Bakın, ben size örnek vereyim: Adana'da bir tane sulama birliği, Havraniye Sulama Birliği DSİ'ye devroldu; mecburiyetten devroldu, battı; kötü yönetiliyordu, doğru, DSİ devraldı. Şu anda oranın işlerini bile Ceyhan Sulama Birliği yapıyor Sayın Bakan, oranın işlerini bile Ceyhan Sulama Birliği yapıyor. Evet efendim, yani, bürokratınız kafa sallıyor ama Ceyhan Sulama Birliği yapıyor oranın işlerini.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Bürokratım Adana'dan yeni geldi, biliyorsun.
MUHARREM VARLI (Adana) - Ben de Adana'da bizzat yaşayan biriyim Sayın Bakanım, yani çiftçiyim ve o bölgeyi de çok iyi bilen bir insanım.
Bakın, 150 TL'ye mısır sulanıyor, 150 TL'ye. Sulama birliği 30 TL'ye suluyor; 32 TL mısırın fiyatı, dönüme. Şimdi, Allah'tan reva mıdır? Yani, bu, çiftçinin aleyhine mi, lehine mi değerli arkadaşlarım, ben size soruyorum ya? Yani, efendim, yarın biz bir kanalda patlak olduğunda, bir yerde su problemi olduğunda kime ulaşacağız, nasıl ulaşacağız? Akşam baktık, kanal patladı, kime ulaşacağız biz? Yani, bunların hiçbiri doğru şeyler değil. Eğer sulama birliği başkanları lüks yaşıyorsa o lüks yaşayanların da gereğini yapalım, onları da kapatalım ama yüzde 70'i başarılıyken yüzde 30'u başarısız pozisyonda olan bir kurumun tamamını kapatmak doğru değil. Hangi bakanlığın yüzde 70'i başarılı, hangi belediyenin yüzde 70'i başarılı? Yani, sizin bu mantığınızla "Efendim, işte, şu kadar para harcanıyor, şöyle yapılıyor, seçimlerde şu yapılıyor." falan deniliyor. Ya, belediye başkanları da aynı şeyleri yapıyor; o zaman, bu mantıkla baktığımız zaman olmaz yani, bu doğru değil. Bunu tekrar gözden geçirmek lazım; hassasiyetle rica ediyorum, istirham ediyorum, bu konuyu tekrar gözden geçirelim. Bir kriter koyalım, kapanması gerekenleri kapatalım ama kapanmaması gerekenleri, başarılı olanları da devam ettirelim. Yani, harita üzerinden konuşmak çok kolay; harita üzerinden yorum yapmak çok kolay; kâğıt, evrak üzerinden yorum yapmak çok kolay ama bunu zeminde yaşamak o kadar zor ki. Ya, ben bu işin içerisinde yıllarca uğraşıp gelen bir arkadaşınızım; hakikaten, ben bu işi bilen bir insan olarak konuşuyorum. Yani, burada yanlış anlaşılmasın lütfen; muhalefet yapmak veya efendim, bir şeyin karşısında durmak noktasında değilim. Sadece bir haksızlığı önlemek noktasında; çiftçiliğin, çiftçilerin uğrayacağı zararı önlemek noktasında benim bakış açım. Yani, şimdi, zemine geldiği zaman orayı daha tanıdı, öğrendi... Efendim, sulama sezonu başladı, şimdi Çukurova'da bazı yerler sulanıyor. Şimdi, gelecek memur orayı tanıyacak, öğrenecek hangi kanaldan, nereden su gider, nerede su problemi var. Ama sulama birliği başkanları bunların hepsini avuçlarının içi gibi biliyor, sulama birlikleri genel sekreterleri artık tecrübe kazandı, elemanları tecrübe kazandı. Dolayısıyla, bu tip problemlerin yaşanmaması için öncesinden tedbir alınıyor ve o tedbirler uygulanıyor.
Ben tekrar şunu söylemek istiyorum: Lütfen arkadaşlar -bütün arkadaşlarımızın vicdanlarına sesleniyorum; Komisyon Başkanının, Sayın Bakanın ve bütün AK PARTİ'li milletvekillerimizin, Komisyon üyesi olan arkadaşlarımızın vicdanlarına sesleniyorum- gelin, hata yapanı, yanlış yapanı ortadan kaldıralım ama doğru yapanı ve başarılı olanı yaşatalım arkadaşlar, doğru olan budur. Eğer bunun ötesinde yapılacak bir şey varsa yanlış olur ve çiftçinin aleyhine olur.
Şimdi, sulama birliklerindeki fiyat tespitini Meclis yapar; yani, çiftçinin seçtiği Meclis yapar. Hem sulama birliğini korur Meclis, sulama birliğini zarar ettirmez hem de çiftçiyi zarar ettirmez. Dolayısıyla, ortak bir yol bulunur; dolayısıyla, çiftçi bundan zarar etmemiş olur. Yarın fiyat yükseldiğinde...
Bakın Sayın Bakan, önümüzde bir seçim var; Cumhurbaşkanlığı seçimimiz var, milletvekilliği seçimimiz var. Yani, burada binlerce muhtarla yarın problem yaşayacağız, binlerce çiftçimizle problem yaşayacağız. Gelin, seçim öncesinde bu işi yeniden, bir daha gözden geçirelim. Hata yapmayalım, yanlış yapmayalım; çiftçinin lehine, doğru olanı yapalım diyor hepinize saygılar sunuyorum.