KOMİSYON KONUŞMASI

BAŞKAN - Çok teşekkür ederim.

Ben öncelikle birkaç cümleyle tekrara da düşmeden ifade etmek istiyorum.

Çekinceleri arkadaşlarımızın laiklik ve eşitlik ilkesiyle ilgili. Yani Hükûmet görevlilerimiz, bürokratlarımız buna yeterince cevap verdiler ama benzer metinler defalarca bu Meclis çatısı altında imzalanmış. Birkaç tanesini sizinle paylaşmak istiyorum: 26'ncı Dönemde İslam Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü Şartı'yla ilgili bir tasarı görüşülmüş ve imzalanmış, 26'ıncı Dönemde yine İslam Gıda Güvenliği Teşkilat Tüzüğü imzalanmış, 24'üncü Dönemde İslam Konferansı Örgütü Şartı ki burada Cumhuriyet Halk Partisinden milletvekilleri de imzaladılar, isimleri bütün kayıtlarda var ve devam ediyor yani İslam Kalkınma Bankası Kuruluş Anlaşması, Özel Sektörün Geliştirilmesi İslami Kurumu, Uluslararası Ticaret Finansmanı gibi gibi devam ediyor.

Şimdi, bu tasarının uluslararası ilişkiler bakımından onaylanması önemli, bunun öneminin altını çizdiler, bu, teşkilatın içinde etkin olmamız anlamında da çok önemli ki tüzük, CEDAW, İstanbul Sözleşmesi, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi'nden kaynaklanan yükümlülükleri de ortadan kaldırmıyor. Bunu da bütün bürokratlarımız ve avukat olan arkadaşlarımız, hukuk alanında uzman arkadaşlarımız ifade ettiler ki "normlar hiyerarşisi" diye bir şey var. Ben yani hukukçu değilim, Anayasa'mız var. Anayasa'da ne diyor? "Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir."

ELİF DOĞAN TÜRKMEN (Adana) - Uluslararası hukuk geçerli.

BAŞKAN - Olur mu? Anayasa yani... Lütfen karşılıklı konuşmayalım, bir Başkan olarak konuşuyorum, bekledim, hepinizi dinledim. Burada avukatlar var yani hukuk uzmanları var, kaldı ki böyle bir tasarı var. "Demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti" diyor, normlar hiyerarşisinde bu en üstte, sonrasında temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası anlaşmalar geliyor, bunun içinde de CEDAW var zaten. Bakın sıralama bu, böyle devam ediyor, sonra "kurumlar ve diğer uluslararası anlaşmalar" diye devam ediyor. Bunu siz nasıl değiştirebilirsiniz? Burası bir muz cumhuriyeti değil yani bunlar böyle belliyken, bunlar böyle bu kadar açıkken bunları tartışmanın da bence çok bir anlamı yok ve devam ediyoruz.

Gerçekten verdiğiniz örnek çok önemli, İslam coğrafyalarına çok sık ziyaretlerimiz oluyor, temaslarımız oluyor. Gerçekten oradaki kadınların da desteklenmesi noktasında Türkiye'ye bir bakış var, bir umut var kadınlar ve diğer bütün halk nezdinde. O zaman bizim misyonumuz çok önemli; bizim yükselmemiz demek onların yükselmesi demek. Biz büyük bir devletiz, büyük devletler büyük işler yaparlar, büyük sorumluluklar alırlar ve biz bunu yapıyoruz.

Diğer konulara gelirsek, gerçekten takdirle ve gururla her yerde ifade ediyoruz, 1930 yılında yerel yönetimlerde seçme ve seçilme hakkı, 1934'te Parlamentoya seçilme hakkı, yüzde 4,4'le başlayan süreç ne yazık ki 2002'ye kadar yüzde 2,4... Bu hakkı işletemedikten sonra ne anlamı var? Burayı hiç sorgulamıyoruz, hiç burayı konuşmuyoruz. İşte, biz on altı yıldır bu hakları gerçeğe, hayata, realiteye dönüştürüyoruz, bunu hep birlikte yapıyoruz, birlikte de yapacağız, eğri oturup doğru konuşacağız. Bu anlaşmanın bence hayırlara vesile olacağını... İslam coğrafyasında birçok kadının hayatını değiştirecek bu kadar ulvi bir iş yapıyoruz, bu konuda çekince duymaya gerek yok.

Ben sözlerimi böyle toparlayarak toplantımızın hayırlara vesile olmasını diliyorum.