KOMİSYON KONUŞMASI

İDRİS ŞAHİN (Çankırı) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Çok Değerli Bakanım, kıymetli milletvekili arkadaşlarım, saygıdeğer bürokrat arkadaşlar; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.

İşin özü itibarıyla, konuşmaların muhtevası belirli ölçü ve sınırları aşmamış olsaydı bu sözü alıp böyle bir konuşma yapmayı da aslına bakarsanız düşünmüyordum. Ancak, şunu özellikle ifade edeyim ki gerek alt komisyon çalışmaları esnasında gerekse ilk gün yapmış olduğumuz tartışmalar ve görüşmeler esnasında bu kanunun Anayasa'ya aykırılık teşkil edip etmediğini, hangi maddelerinin Anayasa'ya aykırılık teşkil ettiğine dair çok uzun görüşmeler ve bu noktada kanaatler de ifade edildi. Sonuç itibarıyla, hem başlangıçta hem de tali komisyon olarak Anayasa Komisyonu olsun, Adalet Komisyonu olsun, bu tasarıyla alakalı görüş ve kanaatlerini de bir şekliyle belirtmiş oldular. Ancak, burada özellikle şu hususu ifade etmek istiyorum: Cumhuriyet tarihimiz boyunca oldukça önemli kurumlar olarak addedilen polis ve emniyet teşkilatı ile jandarma teşkilatı ve Nüfus İşleri ve Vatandaşlık Genel Müdürlüğü bünyesindeki bir kısım hizmetlerle alakalı, emin olun, devrim niteliğinde, büyük, reform niteliğinde addedilebilecek değişiklikler yapılıyor. Bugün, hem jandarma teşkilatı açısından hem nüfus ve vatandaşlık hizmetleriyle alakalı hem de emniyet teşkilatı açısından değerlendirdiğimiz zaman çok kapsamlı ve vatandaş odaklı, insan odaklı, vatandaşımıza hizmet odaklı çok güzel değişiklikler gerçekleşiyor. Yani, sonuç itibarıyla, arkadaşlarımız "Devrimlere veya devrimin getirdiği bir kısım düzenlemelere karşısınız." derken aslında, en büyük devrimi şu an itibarıyla vatandaşın hissiyatı ve vatandaşa hizmet noktasında AK PARTİ iktidarının yaptığını da görmemiz lazım.

Şimdi, her platformda, jandarma teşkilatının İçişleri Bakanlığına bağlanması gerektiğine dair geçmiş dönemde de Cumhuriyet Halk Partisinden belirli sözcü arkadaşımızla, Milliyetçi Hareket Partisinden de, Barış ve Demokrasi Partisinden de arkadaşlarımızla, biz, Darbe Komisyonunun sonuç bildirgesinde 20 maddeden biri olarak jandarma teşkilatının düzenlenmesi ve İçişleri Bakanlığına bağlanması gerektiğini, Genelkurmay Başkanlığının Millî Savunma Bakanlığına bağlanması gerektiğini çok net olarak ifade etmiştik. Sonuç itibarıyla -bu hissiyatımıza- henüz Darbe Komisyonunun raporu Meclis Genel Kurulunda görüşülmeden, geçtiğimiz yıl açıklanan demokratikleşme paketiyle birlikte, bugün de İçişleri Bakanlığının getirmiş olduğu bu tasarıyla, son derece güzel bir gelişmeyle jandarma teşkilatının İçişleri Bakanlığına belli konularda -tamamen de değil yine- bağlanmış olmasının ülkemizin demokratikleşmesi ve Avrupa Birliği uyum süreci içerisinde özellikle istenilen ve arzu edilen bir gelişme olduğunu Avrupa Birliği Uyum Komisyonunda yapmış olduğumuz görüşmelerde bizzat onlar da zikrettiler yani bu, medeni dünyanın istediği ölçülerdir. Jandarmanın alanda gezmiş olması millet olarak, devlet olarak bizleri asla ve asla rahatsız etmemeli. Bizim Jandarmayla bir problemimiz, bir sıkıntımız asla ve asla söz konusu değil. Onların birer Emniyet mensubu gibi alanda gezmiş olmaları bizim sadece bir iftihar vesilemiz olur ancak her ne olursa olsun, gücünü milletten alan ve temsil noktasında millî iradenin üzerinde hiçbir güç olmadığına inanan Parlamentonun fertleri olarak da jandarma teşkilatının sivil iradenin belirlemiş olduğu çerçeve içerisinde hareket etmiş olmasından da milletin seçilmiş temsilcileri olarak bizlerin gurur duyması lazım. Bu gelişmeye ve bu düzenlemeye dair de hepimizin destek vermiş olması lazım.

O yüzden, sözü çok fazla uzatmak istemiyorum. Gerçekten yapılan değişikliklerin eksiklikleri olabilir; bunların alt komisyonda bir kısmını görüştük, tamamlamaya çalıştık. Şimdi, İçişleri Komisyonunda, ana komisyonda bunları tartışacağız, bütün maddeleriyle birlikte eksik gördüğümüz hususları burada tamamlamak suretiyle Genel Kurula hazır bir vaziyette inşallah hep birlikte sunacağız. Bu noktada katkı sunan, olumlu olarak tavsiyede bulunan, yol gösterici olan her türlü beyana saygımız sonsuz ancak ülkeyi savaş alanına sokmak, kan akıtmak gibi söylemlerde bulunmak, "Kanla tekrar toprak alacağız." gibi söylemlerde bulunmak Türkiye Büyük Millet Meclisinin hiçbir ferdine yakışmaz. 780 bin kilometrekare toprağın tek vatan, ay yıldızlı al bayrağın tek bayrağımız olduğunu, tek millet, tek devlet anlayışı içerisinde hareket eden ve bunu bugün itibarıyla söyleyen değil, 14 Ağustos 2001 tarihinde yola çıkarken Afyon'da söyleyen bir siyasi iradeye karşılık, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde veya başka yerlerde farklı uygulamaların olduğu noktasında ve bunları bu bölgede kendi topraklarımızı tekrar kanla almak, savaşarak almak gibi söylemlerin Parlamentonun ruhuna uygun düşmediğini özellikle ifade etmek istiyorum.

Yine, arkadaşlarımızın bazılarının gerek iktidarımız gerekse partimiz ve partimizin temsilcisi olan arkadaşlarımıza karşı son derece yakışıksız sözleri var. Bizler bunlara Parlamentoda bu üslupla asla ve asla cevap vermeyeceğiz çünkü kem söz sahibine aittir ve bir şekliyle bunu da kem sözün sahibine de iade etmek bizim görevimizdir. Bu noktada da kim bu noktalarda bir beyanda bulunmuşsa isim vermeden, çok netliğiyle ifade ediyorum ki bu kötü sözü sahiplerinin kendilerine iade ediyoruz.

Dolayısıyla, burada önümüzdeki süreç içerisinde de her maddede farklı farklı konuları değerlendirmek suretiyle bu tasarıya katkı sağlanacak. Dolayısıyla, bir olgunluk içerisinde ve birbirimizi rencide etmeden, birbirimizin kişilik haklarına dokunmadan bu görüşmeleri ve müzakereleri devam ettirmemizin çok daha sağlıklı olacağına ben inanıyorum. Gerçekten alt komisyonda çok daha seviyeli, çok daha güzel bir çalışma gerçekleştirdik biz. Emek veren arkadaşlarımızın hepsine teşekkür ediyoruz. Bunları sadece burada değil, Hasan Hüseyin Bey, Celal Bey'le birlikte geçen gün Ankara Barosunda da bazı konuları tartışma imkânımız oldu, değişik alanlarda bunları da ifade ediyoruz.

Temel hak ve özgürlüklerin genişletilmesi babında, insan odaklı siyaset anlayışı içerisinde hareket eden iktidarımızda, elbette ki güvenlik-özgürlük denklemi içerisinde güvenlik ile özgürlükler arasında bir dengeyi kurmanın Hükûmetin görevi olduğuna inanıyoruz, iktidarımızın görevi olduğuna inanıyoruz ve sıkıntı gördüğümüz her hâlde de düzenleme yapmanın Parlamentonun bir görevi olduğuna yürekten inanıyoruz. Herkes elbette ki Anayasa'da belirtilen yeminine sadık olarak burada görevini ifa ediyor, bundan hiç kimsenin bir şüphesi olmasın.

Yani, AK PARTİ Grubu olarak buradaki suskunluğumuz veyahut da sürekli olarak söz istemeyişimizin tek sebebi, bizler iktidar partisiyiz, iş çıkartmak zorundayız, bu yasaları Parlamentodan usulüne uygun bir şekilde geçirmekle yükümlüyüz; yoksa her söze karşı verilebilecek az veya çok bir cevabımız var. Ancak burada işlemlerin de yürümesi gerekiyor, bu kanunların da bir şekilde Komisyonda görüşülerek tamamlanması gerekiyor.

Bu duygu ve düşüncelerle, ben hem alt komisyonda gayreti olan arkadaşlarımıza iktidarıyla, muhalefetiyle teşekkürlerimi sunuyorum hem de bu tasarının yine burada sizlerin katkılarıyla olgunlaşarak Genel Kurula inşallah, eksiksiz bir şekilde girmesi noktasında herkesin kendine yakışanı yapacağına yürekten inanıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.