| Komisyon Adı | : | SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU |
| Konu | : | Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/935) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 17 .04.2018 |
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli Komisyon üyelerimiz, hepinize en içten sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Tabii, Türkiye için çok önemli bir tasarıyı konuşuyoruz, gerçekten ortaya çıktığında toplumda infial yaratan bir suç olayını konuşuyoruz. Tabii, genel anlamıyla baktığımızda getirilen düzenlemede eleştirdiğimiz yönler olmasına rağmen doğru ve yerinde bir düzenlemedir. Bazı eksiklikler giderildiği takdirde, bazı yönleriyle düzeltildiği takdirde daha doğru sonuç alınacağını düşünüyorum.
Evet, Türkiye'de son on beş yılda çocuğa yönelik cinsel istismar vakaları yaklaşık yüzde 400 oranında artmıştır. 2002 yılında çocukların cinsel istismarı suçuyla ilgili açılan dava sayısı 4.988, mahkûmiyet ise 3.443 iken 2016 yılında 15.051 dava açılmış ve 13 bin mahkûmiyet kararı çıkmıştır. Tabii, rakamlar buz dağının görünen yüzü ancak cinsel istismar vakalarının sadece yüzde 15'i adli makamlara ulaşabilmektedir. İstismara uğrayan çocuk veya çocuğun ebeveynleri istismarı saklamakta ve söyleyememektedirler. Dolayısıyla bu, toplumda travma yaratan, Türkiye'nin gerçekten bir kanayan yarası olan bu sorun resmî rakamların çok çok ötesinde büyük bir sorundur. Dolayısıyla böyle bir noktada bu konunun bu şekilde gündeme gelmesini de az önce ifade ettiğim gibi, doğru ve yerinde bir adım olarak görüyorum.
Tabii, söz konusu tasarının 6 bakanlığın koordinasyonunda, kapalı kapılar ardında, alanda çalışan sivil toplum örgütlerinin, muhalefetin, konunun paydaşlarının görüşleri alınmadan, sadece iktidarın bakış açısıyla hazırlanmasıysa yanlış yönlerinden biridir. Cinsel istismarda multidisipliner yaklaşım esası göz önünde bulundurulmamıştır. Bu yaklaşımın bir parçası olarak da çocuk koruma alanında çalışan, cinsel istismara uğrayan çocuklarla çalışan sosyal hizmet uzmanları, çocuk psikiyatristleri, çocuk hastalıkları uzmanı, psikologlar, Adli Tıp uzmanları, yargı mensupları, pedagoglar, sivil toplum örgütleri ve medyayla soruna bütüncül bir yaklaşım sergilenmemiştir. Ne olmuştur? İktidarın kendi bakış açısını yansıtan bir tasarı önümüze gelmiştir.
Yine, tasarının geneline baktığımızda ise bütüncüllükten uzak, var olan cezaları artırmaya yönelik olduğunu net olarak görüyoruz ancak çocuğun cinsel istismarını önlemeye yönelik yeterli koruyucu ve önleyici tedbirlerin alınmadığını görmekteyiz. Bu noktasıyla tasarının sadece toplumsal infiali azaltmak üzere hazırlandığı, somut gerçeklerden ve sorunlardan, çocuk cinsel istismarını önleyici olmaktan uzak olduğu görülmektedir. Oysa bazı ilave tedbirler ve alınacak olan kararlarla ve çıkarılacak olan yasalarla aslında cezalandırmadan ziyade bunu önleyici bir sistem ortaya konulabilirdi. Onun için, bütünleyici, bütünlükçü bir yapı olmadığını iddia ediyoruz. Tabii ki cezaların artırılması... Az önce konunun ilgilileri gerekli bilgileri verdiler, yirmi yıldan kırk yıla çıkarılıyor cezalar, 12 yaşından küçüklere karşı işlenirse alt sınırı on sekiz yıldan otuz yıla çıkarıyor ve bunun gibi birçok ceza artırımları var. Elbette cezaların artırılması caydırıcı olabilir, kısmi de olsa bir etkisi olabilir ama bu etkinin ben sınırlı olacağını düşünüyorum. Yani bataklığı kurutmadan sinekleri yok edemezsiniz, işin özü budur. Burada işin bataklık kısmı biraz geri planda kalmış çünkü bu sorun sadece ceza boyutunu ilgilendiren bir sorun değildir; bu sorunun sosyolojik boyutu vardır, psikolojik boyutu vardır, ekonomik boyutu vardır ve son olarak da ceza boyutu vardır. Bu boyutlardan sadece ceza boyutu ön plana çıkarılmış bu tasarıda, sosyolojik boyutu, psikolojik boyutu, ekonomik boyutu ve diğer boyutlarını biraz göz ardı edilmiş gibi görüyorum ben. Bunlar da aslında göz önünde tutulursa bu tasarı tamamlanır diye düşünüyorum. Bunun için de hâlâ fırsat var. Bunu zaten bunun için konuşuyoruz, bu Komisyonda bunun için değerlendiriliyor.
Yine, burada, baktığınızda, mevzuatımızda çocuklara ilişkin düzenlemeler dağınık bir şekilde yer almaktadır. Oysa içerik olarak usul ve esasa ilişkin düzenlemeler ile koruyucu ve destekleyici tedbirler, rehabilitasyon gibi hizmetler bütüncül olarak tek bir kanunda yer almalıdır yani bu mevzuattaki dağınıklık aslında çocuk istismarına yönelik tek bir kanunda yer alırsa aslında çok daha doğru bir sonuç alabiliriz diye düşünüyorum.
Yine, burada, tasarıda cinsel istismar failinin çocukların yoğun olarak bulunduğu iş kollarında cezanın infazından itibaren beş yıl süreyle çalışması yasaklanmaktadır, çalışmaması öngörülmektedir. Evet, bu doğrudur ama bize göre yetersizdir çünkü bu tür suçlar öyle beş yılda ortadan kalkabilecek bir eğilim sergileyememektedir; bir kişinin, failin tüm yaşantısında, yaşamı boyunca ortaya çıkabilecek olan suçlardır. Dolayısıyla burada çocuk cinsel istismarını önleyici ve koruyucu tedbirlere yönelik, failin ömür boyu çalışmamasına yönelik bir düzenlemenin aslında daha doğru ve yerinde olacağını düşünmekteyim.
Bir başka konu: Çocuğun üstün yararına ilişkin olarak öncelikli olan birçok konu varken ilk olarak yayın yasaklarını kolaylaştırmak. Bu sorunun çözümüne ilişkin samimiyetsiz gibi bir durum ortaya çıkıyor. Yani burada, mahkemelerdeki gizlilik kararı çocuk için olduğu kadar fail için de geçerli olacaktır. Gizlilik kararı caydırıcılığı da önleyecektir ama cinsel istismarın görünürlüğünü azaltarak halının altına süpürmekten başka da bir işe yaramayacaktır. Burada bir denge kurmak gerekiyor. Burada var olan bir suçu örtmeye çalışarak sanki hiç böyle bir suç yokmuş gibi bir durum ortaya çıkacaktır. Yani çocuğu korumaya çalışırken suçu da örtmeye çalışacağız ve bu şekilde, basın üzerinden bu konunun toplumda tartışılmasını, toplumdaki etkilerini ve caydırıcı olmasını engelleyeceğiz gibi görüyorum ben.
Yine, yayın yasağı, toplumun bilgilenme hakkını da ortadan kaldırmaktadır. Yani burada bir denge kurabilecek bir mekanizma oluşturulsa daha doğru olur diye düşünüyorum. Burada sanki ölçü biraz kaçırılmış, sanki bu olay toplumdan gizlenecekmiş gibi bir durum ortaya çıkacaktır. Yakın tarihimizde birçok olay yaşadık, biliyorsunuz, yurtlarda cinsel istismar, failin toplu olarak bu olayı gerçekleştirdiği olaylar yaşadık. Yani bunları kamuoyunun bilmesinde yarar var. Yani bunları saklamanın, gizlemenin aslında çok da yarar sağlayacağını düşünmüyorum.
Bir başka konu: Yine, failin çocuk olması durumunda ortaya çıkacak olan sorun ve sıkıntılar. Burada, tabii, az önce konunun ilgilisi Genel Müdür Yardımcısı ifade etti, çocuğun fail olması durumunda TCK'nin 31'inci maddesine göre cezalar indirilmekte. 12 yaşına kadar ceza sorumluluğu yok, 12-15 yaş arasında indirilmiş cezalar var, 15 ve 18 yaşları arasındaki cezalar da var. Şimdi, dediğim gibi, tabii, bunun hem sosyolojik boyutu var hem psikolojik boyutu var. Yani o yaştaki çocukların ilişkilerinde, birbirleri arasındaki ilişkilerden kaynaklanan yanlış anlaşılmalara yol açabilecek birçok olay yaşanabilir diye düşünüyorum ben. Çünkü burada çok hassas bir dengeyi göz önünde tutmak gerekir diye düşünüyorum. Dolayısıyla burada çocuklara, failin çocuk olması durumunda ceza verilirken bu maddelerin daha net ve belirlenebilir olacak şekilde, suçu tam tarif edecek şekilde yapılmasında yarar görüyorum.
Dolayısıyla, bu şekilde bu eksiklikleri de giderilirse, olayın bu boyutları da göz önünde tutulursa daha doğru bir sonuca varılır diye düşünüyorum. Benim geneli hakkında söyleyeceklerim şimdilik bundan ibaret.
Çok çok teşekkür ediyorum, hepinize saygılar sunuyorum.