KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET METİNER (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Tabii, yeni bir kurum, öncelikle sizi kutluyorum. Her yeni kurumun beraberinde getirdiği eksiklikler, aksaklıklar olabilir ama zihniyet çok önemli, sizin durmanız gereken yer çok çok önemli. Bürokratik bir kurum olacaksınız hiç olmayın daha iyi, onu öncelikli söyleyeyim, bürokrasimizde yeterli kurumumuz var zaten. Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığını da oluştururken çok farklı niyetlerle oluşturduk, şimdi gereksizliği üzerinde yeniden kafa yormaya başladık. Dolayısıyla siz de eğer kendinizi giderek bürokratik bir organa dönüştürecekseniz bence çok işlevsel olamazsınız, öncelikle onu belirteyim.

Beni hem sevindiren hem de rahatsız eden yanını söyleyeyim. Sevindiren yanı şu: Türkiye'de -Sevgili Orhan Miroğlu'yla da konuşurken ortaklaştığımız bir kanaat bu- itibarlı, saygın, tarafsız, bağımsız insan hakları kuruluşlarımız yok. Var olan insan hakları kuruluşları da şu veya bu örgütün paravanı konumunda, şu veya bu örgütün sözcüsü konumunda; bu da ayrıca bir sorunsal aslında. Ruhi Bey'in de işaret ettiği pozitif değerler seti üzerinden insan haklarını kullanarak örgüt propagandası yapmayı amaçlayan dernekler. Ben bu kurumun bütün bu eksikliği giderebilecek bir vizyona, misyonuna ve ufka sahip olması gerektiğine inanıyorum. Emin ol Sayın Başkan, bir taşrada herhangi bir binası olmayan bir insan hakları teşkilatı bütün bu faaliyetlerin fazlasını yapabilir. Biz geçmişte bunları yaptık; 80 öncesinde, cebimizde paramızın olmadığı dönemlerde, imkânsızlıklarla cebelleştiğimiz dönemde bütün bu faaliyetlerden çok daha fazlasını yaptık. Bu şekilde faaliyet yapan derneklerimiz de yok değil. Devletin bütün olanakları elinizdeyken hâlâ fizikî yetersizliği gerekçe gösterebiliyorsanız ben burada bir ufuksuzluk görüyorum bağışlayınız. Biz birbirimizi eleştirmek durumundayız. Kendinizi konumlandıracağız yer hem Türkiye açısından, bizim açımızdan çok önemli hem de dış ilişkiler açısından çok önemli. O yerde şu: Devlet adına birileri her dönemde yanlışlıklar yapabilirler, iktidarın gücünü kötüye kullanabilirler. Bu kurum iktidar adına, iktidara rağmen, iktidarın da asla tasvip etmeyeceği iktidar gücünü kötüye kullanan uygulamalar konusunda toplumdan yana olan, insan haklarından yana olan, bu anlamda devlet ile sivil toplum arasında çok önemli bir işlevsel rol üstlenen bir kuruma dönüşmeli, dönüştürülmeli; yoksa "Orada bir yanlışlık yapılmış, üstünü örtelim, aman iktidar ne der." Tam tersine -kendi iktidarımızdan bahsediyorum- bu iktidar, iktidar gücünü kötüye kullanan kim olursa olsun hepsinin açığa çıkarılmasını ve hepsinden hesap sorulmasını önceleyen bir anlayıştadır. Bu açıdan kendinizi konumlandırırsanız devlet içindeki devlet adına yanlışlık yapmaları da önlemiş olursunuz. Aynı zamanda sivil toplumda eksikliğini hissetmiş olduğumuz en itibarlı insan hakları kurumunun bir ayağı devletin içinde, hatta devlete bağımlı olsa bile nasıl yapılabileceğini gösteren numune bir kuruma dönüşmüş olursunuz.

Bu anlamda, bence almış olduğunuz duyumların hepsinin üstüne titizlikle gitmelisiniz. Bunun için gazeteleri okumanızı yeterli, sevgili vekilimizin dediği gibi gazetelerde bir sürü şey var. Kuşkusuz bütün bunlar doğru olmayabilir ama doğru olmadığını ortaya koymanız bile bizim açımızdan çok önemlidir. Ama doğruysa da gereğinin yapılması için -bürokratik refleksten bahsetmiyorum- başka mekanizmaları harekete geçiren toplum adına, insan hakları adına o mekanizmaları harekete geçiren aktif bir kuruma dönüşmelisiniz. Yani sadece teklifte bulunan, öneren değil; bu yanlışlığın, bu eşitsizliğin, kötü muamelenin ortadan kaldırılması için de direngen davranan bir... Eğer bunu yapabilirseniz çok anlamı olursunuz, yoksa size çok güzel binalar verebiliriz yani hatta bir holding binasını hemen size tahsis edelim; daireler oluşturun, müdürlükler oluşturun, müdürlüklere bağlı şeflikler oluşturun; hatta her birisi için de makam arabası isteyin çünkü oraya buraya girerken lazım olur. Her birinizin itibarlı daire başkanlıkları olacak, daire başkanlıklarının hepsinin üstünde de bir başkan ve bunların da konumlarına uygun makam araçları falan, bütün bunları size tahsis edebiliriz. Ama korkarım ki bütün bunlar tahsis edildikten sonra bürokratik bir kuruma dönüşürsünüz. O hiyerarşik ilişki sizi boğar bir defa. Evet, bina gerekli, fiziki altyapı mutlaka gerekli çalışmak için, eleman mutlaka gerekli ama zihniyetiniz eğer "Ya şu kurum niye bu imkânlara da sahip de ben niye sahip değilim?" biçimine dönüşürse oradaki bürokratik zihniyet sizi boğar ve bence bu kurum da fonksiyonel olmaktan çıkar.

Bir diğer husus: Yine Sevgili Vekilimiz Ruhi Ersoy'un değindiği gibi Avrupa Birliği, Amerika insan hakları üzerinden bizi sıkıştırıyor. Aslında kendileri bu açıdan çok daha fazla sorunlu, ziyadesiyle sorunlu yani. Ama işte bir Trump bile bugün sabaha karşı bir "tweet" atabiliyor, Rahip Brunson, neyse yani. Kendisi de casus olduğunu söylüyor, eminim ki öyledir Trump. Şimdi buna benzer Türkiye'ye yönelik insan hakları algısını da düzeltecek, bu verileri toplayacak, bunu analize dönüştürecek ve Avrupa'ya gittiğinde de bunun bilgilendirilmesini yapacak bir kurum. Bu anlamda da kendi içinizde örgütlenmeniz gerektiğine inanıyorum.

Onun dışında bir şey daha söyleyerek bitireyim. Tabii ki Mahmut Tanal kardeşim, ben bir İstanbul Milletvekili olduğum için, belediye başkanımıza yönelik bir haksızlığına değinmek durumundayım kayıtlara geçmesi açısından. İfade biçimi sorunlu olsa bile, sen de İstanbul Milletvekilisin, İstanbul Büyükşehir Belediyemizin hiçbir ilçemize yönelik ayrımcı politikaları bugüne kadar olmamıştır; tam tersine zaman zaman fakir fukara, garip gureba ilçeleri rahatsız eden düzeyde CHP'li belediyelere, CHP'nin iktidarda olduğu ilçelere çok daha fazla pozitif ayrımcılığı da aşan hizmetler, katkılar sağlamıştır; sözgelimi Kadıköy'e, sözgelimi Bakırköy'e, sözgelimi Beşiktaş'a. Dolayısıyla İstanbul AK PARTİ'li Belediye Başkanının ayrımcılık yaptığını iddia etmek doğru değildir, bunu da bu kuruma...

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - İfade biçimi... Yani bunu da söylemek lazım.

MEHMET METİNER (İstanbul) - İfade biçimi sorunlu olsa bile özde bir ayrımcılık yoktur ama siz ifade biçimlerine çokça takıldığınız için özü her zaman kaçırabiliyorsunuz, keşke bu konuda Büyükşehir Belediye Başkanımızı tebrik etseydiniz.

Cezaevleriyle ilgili küçük bir not. Bize iletilen her bir şeyi biz araştırıyoruz, ziyaretlere gitmeden önce de araştırıyoruz. Ama bazıları örgütlerin ve örgüt militanlarının iddialarını doğru kabul ederek suçlamalar getirmeyi alışkanlık hâline getiriyorlar.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Biz öyle düşünmüyoruz.

MEHMET METİNER (İstanbul) - Senin için söylemiyorum.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Yok, şu anda bana döndü. Şimdi, size yaptı...

MEHMET METİNER (İstanbul) - Hiç dönmedim, yüzüm buraya dönük.

BAŞKAN - Evet, bir dinleyelim.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Sözün bu tarafa dönük.

MEHMET METİNER (İstanbul) - Üstünüze alıyorsanız alabilirsiniz. Ben cezaevlerinde zaman zaman birtakım yanlışlıklar olumsuzluklar olsa bile iddia edildiği gibi, sistematik bir ayrımcılık, işkence ve kötü muamele olduğu kanaatinde değilim. Böyle bir bilgi, böyle bir kanaat bende oluşmuş olsa bu iddiayı getiren arkadaşlardan çok daha fazla duyarlı davranırım ama "Ayakta sayım yapılmasın. Şu koğuşa giderken şu yapılmasın." Cezaevinde tutuklu, hükümlü olan herkesin de uyması gereken kurallar vardır. Örgütler cezaevlerinde bulundukları koğuşları yönetemezler, istedikleri gibi hareket edemezler, cezaevlerinde de herkesin uyması gereken kurallar vardır. Bakanlığın OHAL kapsamında çıkarmış olduğu genelgeler vardır, sayım da buna dâhildir ama "Ben sayım vermem, bildiğimi okurum, ayağa da kalkar slogan atarım, koğuşa da gerekirse sokmam." derseniz hepimizi rahatsız eden, hoşumuza gitmeyen birtakım yanlışlıklar olabilir. Bu, hiçbir şiddeti meşru gördüğümüz anlamına gelmez ama bir tarafı eleştirirken buna sebebiyet veren örgüt militanlarının dilini kuşanmayı da "Parlamenter siyasetçiyiz." duyarlılığıyla bağdaştırmam. Örgüt militanlarının ağzıyla konuşacaksak o ayrı bir siyasettir ama "Şu nedenden dolayı bu olmuştur. Evet, bu arbede anında da gardiyanlar orantısız şiddet uygulamıştır ama buna sebebiyet veren de bu davranışlar..."

BAŞKAN - Bunu Urfa raporunu konuşurken, cezaevlerini konuşsak bence...

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Yok, buna bir açıklama getirmek gerekiyor. Olmayan bir şeyler üzerinden sabahtan beri bir şeyler anlatıyor da...

MEHMET METİNER (İstanbul) - Cezaevlerimizde bu açıdan...

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın lütfen.

MEHMET METİNER (İstanbul) - Evet, son bir şey söyleyeyim: Ben bu insan hakları örgütleriyle ilişkilenirken de çok daha dikkatli olmanız gerektiğine inanıyorum çünkü hakikaten de bu paravan altında birtakım örgütlerin dernekleri vardır. Evet, onlardan bilgi alabiliriz, eyvallah ama onlarla organik ilişkiler, iş birliği içine girmemiz gerektiğine de inanmadığımı belirtmek istiyorum.

Teşekkür ederim.