| Komisyon Adı | : | ANAYASA KOMİSYONU |
| Konu | : | Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanı Osmaniye Milletvekili Devlet Bahçeli ile 7 Milletvekilinin Milletvekili Genel Seçiminin Yenilenmesi ve Seçimin 24 Haziran 2018 Tarihinde Yapılması Hakkındaki Önergesi (4/147) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 19 .04.2018 |
ŞENAL SARIHAN (Ankara) - Değerli Başkan, değerli arkadaşlar; son derece kısa konuşmaya çalışacağım çünkü arkadaşlarım zaten bizim düşüncelerimizi ifade etti ancak bir iki noktaya izin verirseniz değinmek istiyorum.
Şimdi, biz, evet, seçime hazırız, biz seçimi de istedik yani bu iktidarın değişmesini istiyoruz, bu sebeple böyle bir talebimiz var ancak sizin bize sunmuş olduğunuz seçimlerin yenilenmesine ilişkin karar talep eden metninizin -ki hem iki başkanın imzası var, iki grup başkanının imzaları hem de 6-7 arkadaşımızın imzaları var- biz buradaki gerekçelerle istemiyoruz ya da burada sunulan gerekçeler bizi ikna etmiyor. İki grup başkan vekilimiz de bayram havasında gideceğiz veya gidiyoruz dediler ya da bayram havasına benzeyen başka bir deyim kullandılar: "Yenikapı ruhuyla gidiyoruz." Yenikapı ruhunun birleştirici bir ruh olduğuna değindiler ancak biz bu kararı alırken Yenikapı ruhu herhangi bir şekilde ortada yoktu ve bu karar iki siyasi parti tarafından alındı.
Şimdi, bu iki siyasi partinin bize sunduğu metinde "AB'yle ilişkilerimiz, küresel süreçler, halk oylamasının bize gösterdiği yol bir an önce Cumhurbaşkanlığı hükûmeti sürecine geçilmesini gerektirdi." diyor ve de bir gerekçe daha sunulmuş ki Murat arkadaşım bunu ifade ettiler: "İç ve dış gündemin yoğunluğu seçim kararımızı hızlandırdı."
Şimdi, ben bakıyorum, AB'yle ilişkilerimizdeki problem ne? En son dün AB bir rapor hazırladı ve bu raporu açıkladı. Bu raporda diyor ki: "OHAL süreci, Türkiye'de demokrasiyi ortadan kaldıran antidemokratik bir süreçtir. Böyle bir süreçte bireylerin ifade özgürlüklerinden kişisel hak ve özgürlüklerine kadar her türlü özgürlüğü yok edilmiştir ve OHAL şartlarında herhangi bir biçimde seçime gitmenin de olanakları yoktur."
İşte, arkadaşlarımın "Dün şöyle deniliyordu da bugün böyle deniliyor." biçiminde karşılanan, grup başkan vekilleri tarafından karşılanan itirazlarında biz neye karşıyız? Şu gerekçeye karşıyız çünkü bu gerekçe gerçeği ifade etmiyor. Ben söylenmediğine dikkat ettim, belki de kaçırdım. Asıl neden şu değil mi arkadaşlar: Biz belediye seçimlerini yapmak durumunda değil miydik? Belediye başkanlıkları için seçim yapılması gerekirken ve Sayın Cumhurbaşkanı defalarca bu konuda 2019'u genel seçimler için işaret etmişken "Bütün seçimler zamanında yapıldı." derken esaslı kaygı iktidarın yerel seçimlerde başarı şansını görmemesi değil mi? Ve dönüyorum MHP'li arkadaşlarımıza: MHP'li arkadaşlarımızın kendi iç sorunlarıyla ortaya çıkan ayrışmalarından ve İyi Partinin giderek yükselmesinden kaynaklanan problemler değil mi? Yoksa şurada sıralanan sorunların hepsi zaten var olan sorunlardı. Bu sorunların giderilmesi için çaba göstermek, demokrasiyi sağlamak, eşitliği sağlamak, adaleti sağlamak gibi çabalarımızı yoğunlaştırmak varken ve esas olarak bütün gruplarımız ve komisyonlarımız bu konuda çalışma içindeyken birdenbire gökten düşmüş gibi bir erken seçim kararının aniden... Buna ne derseniz deyin, beni bağışlayın, bunun tek adı vardır, baskın bir seçimdir, başka bir adı yoktur. İki aya sıkıştırılmış bir sürede bir seçim çağrısı yapılıyor. Evet, korkmuyoruz. Niye korkmuyoruz? Çünkü halka güveniyoruz, halkın bu antidemokratik ortamdan kurtulmak için doğru kararlar vereceğine inanıyoruz. Ama şunu da sormak isteriz: "Millî irade" dediğiniz şey 5 Haziranda, 1 Kasımda millî irade değil miydi arkadaşlar? Referandum sırasındaki iradenin yüzde 50'lere yakın olması yok sayılacak bir değer midir?
Şimdi, hepimiz kendi penceremizden bakarak ve kendi işimize geldiği gibi bazı nitelemeleri ve sıfatları kullanmaya çalışıyoruz. Bence daha açık, daha net olmak, niçin bunu yaptığımızın bilincinde olmak... Basın tartışıyor, basında üç seçenek de var, dört seçenek de var. Niçin erken seçime gidildiğini halk düşünüyor. Basın tartışıyorsa bütün bunları, bu olasılıkları, biz niye burada konuşamayalım ve konuştuğumuz zaman, bu tür gerekçeleri ifade ettiği zaman arkadaşlarımız tepkiyle karşılansınlar?
Gerçeği en çok görmesi gereken şu komisyondur, özellikle Anayasa Komisyonudur. Anayasa Komisyonunun neyin ne olduğunu çok iyi ayırarak karar vermesi gerekir. Şimdi, tam da bugün, tam da bugün gerçekten öbür tarafta, Parlamentoda kimi milletvekillerinin milletvekilliği düşürülürken ve çok sayıda belediye başkanı cezaevindeyken, bizim arkadaşlarımız da cezaevindeyken, özgürlük ortamı sağlanmamışken ve yapılan değişikliklerden, Seçim Yasası'ndaki değişikliklerden halkın ve hepimizin memnuniyetsizliği açıkken yapılması gereken şey, bir erken seçim kararından da önce, sevgili arkadaşlar, herhâlde birlikte bu konuyu müzakere etmek ve Türkiye'yi OHAL'den kurtarmak, gerçek demokrasi ortamına kavuşturmak olurdu.
Başkanım işaret ediyor "Uzun konuştunuz." diye. O sebeple, ben konuşmamı burada kesmek istiyorum.
Arkadaşlar, fakat gerçeklik şudur: Bir bayram havası içinde değiliz, Yenikapı ruhu içinde de değiliz; esas olarak ayrıştığımız, ikiye bölündüğümüz ve karşılıklı birbirimizi hasım görmeye başladığımız, buradan halk yararına yasalar üretmek için bir arada durma geleneğinden, göreneğinden ve kültüründen uzaklaştığımız bir süreçteyiz.
Evet, adil, eşit ve güvenli bir seçim için biz hazırız, böyle bir seçimde halkın da bizim yanımızda olacağı inancı içindeyiz.
Teşekkür ediyorum.