KOMİSYON KONUŞMASI

NABİ AVCI (Eskişehir) - Sayın Başkan, Sayın Müsteşarım, Sayın YÖK temsilcisi, değerli milletvekili arkadaşlarım; Eskişehir meselesine gireceğim ama hazır mikrofonu ele geçirmişken Ceyhun Bey'in okuduğu vakfiyeyle ilgili birkaç cümle söylemek istiyorum. Evet, o vakfiyeye hep birlikte "âmin" dedik burada ama kime, neye âmin dediğimizi de bilelim. İstanbul Üniversitesi 1933 yılında kapatılan İstanbul Darülfünunun yerine kurulmuş bir üniversitedir. İstanbul Üniversitesi yani sizin sözünü ettiğiniz, 1453'te kurulduğunu iddia ettiğiniz... Aslında öyle bir şey yok ama biz biraz geriye gitsin diye öyle şeyler söylüyoruz, evet Ayasofya medreselerine dayandırılarak falan oraya kadar götürebilir ama önce, Darülfünun nasıl kapatıldı, nasıl üniversite inkılap etti? 1934 yılında o dönemin tek parti düzeninin ideolojik yayın organı olan Kadro dergisinde Burhan Asaf'ın bir yazısı var. Burhan Asaf kim? Burhan Asaf, Burhan Belge, daha sonraki soyadıyla. Bu yazısında Burhan Asaf diyor ki: "Darülfünun niye kapatıldı?" Yazının başlığı da yanlış hatırlamıyorsam böyle. İfadeyi aynen hatırlıyorum: "İstanbul Darülfünunu, memlekette muazzam inkılaplar olurken Darülfünun bitaraf bir müşahit gibi davrandığı için kapatıldı." diyor.

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) - Amin, amin Hocam, amin; yüzlerce amin, binlerce amin.

NABİ AVCI (Eskişehir) - Ne demek, memlekette muazzam inkılaplar olurken bitaraf bir müşahit gibi davranmış da ne yapmış Darülfünun? Darülfünun, o tarihlerde toplanmış olan dil ve tarih kongrelerinde Güneş Dil Teorisi vesaire gibi abuk sabuk teorilere karşı çıktığı için, tarih bölümü "Bunun tartışılmaya değer bilimsel bir tarafı yoktur." dediği için, Burhan Belge'nin -Burhan Asaf'ın- söylediği, muazzam inkılaplar yapılırken bitaraf bir müşahit gibi davranma suçu orada işlenmiştir. Darülfünun kapatıldığı zaman da kapatma heyetinin başında o dönemin Millî Eğitim Bakanı Reşit Galip vardır. Reşit Galip'in tasarrufuyla kapatılmıştır, Millî Eğitim Bakanı kapatmıştır ve Darülfünun hocalarının yarısından fazlası, yüzde 87'si işten atılmıştır. Eğer Fatih'in vakfiyesini birileriyle irtibatlayacaksanız Darülfünunun kapatılmasında emeği, hissesi, katkısı olanlarla irtibatlayacaksınız.

Şimdi, Eskişehir'le ilgili meseleye gelince... Hani "Eskişehir'de ne bu aceleniz?" falan denildi.

GAYE USLUER (Eskişehir) - Acele demedik efendim.

NABİ AVCI (Eskişehir) - Siz demediniz tabii, bilmeyen arkadaşlar söylediler. Siz biliyorsunuz bu meselenin niye aceleye getirilmediğini, nasıl yıllardır konuşulduğunu. Bu, 28 Mayıs 2011 tarihinde o dönemki Sayın Başbakanın Odunpazarı'nda yaptığı mitingde yaptığı bir konuşmada Eskişehir halkına verdiği bir sözdür ve o sözün gereği bugün inşallah yerine getiriliyor. Gecikti, bu gecikmede benim şahsen Millî Eğitim Bakanı olarak payım var. Niye? Çünkü biz bu üniversiteyi uluslararası bağlantıları da olacak şekilde, özellikle Japonlarla iş birliği içinde kurmayı tasarladık. Hatta, bu vesileyle hem Japonya'ya gittiğimizde bir UNESCO toplantısı münasebetiyle hem kendisi Türkiye'ye geldiğinde Japon Millî Eğitim Bakanıyla da bu konularda görüşmelerimiz oldu "Biz Eskişehir'de yeni bir üniversite kuracağız. Bu, sizinle birlikte uluslararası bir üniversite olsun, bir ihtisas üniversitesi olsun." filan diye. Fakat araya seçimler girdi, başka birtakım hadiseler girdi. Bu arada Türk-Japon Üniversitesi kuruldu. Türk-Japon Üniversitesi kurulunca Japonlar, tabii, dediler ki: "Bizim birlikte yapacağımız üniversite kuruldu." Bunun üzerine başka yabancılarla da belki bu iş yapılabilir diye... Hatta, Gebze Yüksek Teknoloji Üniversitesi, daha önce enstitü olan Gebze üniversiteye dönüştürülürken o dönem Fikri Bey, Fikri Işık dedi ki: "Hocam, birlikte verelim, Eskişehir'i de birlikte kuralım. Gebze'yi kuruyoruz, aynı tasarının içinde bu da olsun." Dedim ki: "Bunu biraz uluslararası bir şey yapmak istiyoruz. Onun için siz verin, biz bu uluslararası bağlantıları kuralım ondan sonra." Bu, bana şunu öğretti kişisel olarak: "Mükemmel, iyinin düşmanıdır" diye bir laf var; biz, mükemmeli, illa en mükemmeli olsun diye uğraşırken araya giren birtakım arızalar sebebiyle bu gecikti. O gecikmişliği bugün inşallah hep birlikte telafi edeceğiz.

Şimdi, Sayın Usluer "Bundan bizim niye haberimiz yok..." Bağıra bağıra yedi senedir Eskişehir'de konuşuyoruz bunu. En son, Millî Eğitim Bakanımız Eskişehir'e Gençlik Kongresi'ne geldiği zaman orada da bunu açıkladı, hatta gazeteciler tekrar sordular. Eskişehir'den gelen gazeteci arkadaşlar burada, onlar sordular "Eskişehir Üniversitesi ne oldu?" diye. O da dedi ki: "Aynı Sivas'ta da..." Çünkü Sivas'ta da üniversite geçen dönemde, sizin de söylediğiniz gibi, Komisyona kadar geldi, sonra Komisyondan sonra bunlar kadük oldu ve o zaman da söylendi, "Bunlar önümüzdeki dönemde inşallah tekrar gündeme gelecek, Komisyonda konuşulacak." Nitekim, işte onun günü geldi. Millî Eğitim Bakanı açıkladı, ben açıkladım, Emine Nur Günay Hanım açıkladı. Eskişehirde her vesileyle sorulduğu zaman "Önümüzdeki dönemde inşallah diğer yeni kurulan üniversitelerle birlikte bu konuyu, Eskişehir'i biz Komisyonda bir önergeyle dâhil edeceğiz." dedik. "Eskişehir Teknik Üniversitesi" adı altında inşallah bu gerçekleşecek.

Ha, Anadolu Üniversitesi bölünüyor mu? Evet, Anadolu Üniversitesinden bölümler alınıyor, fakülteler alınıyor. İşte, aramızda üniversitelerde rektörlük yapan hocalarımız var, akademisyen arkadaşlarımız var. "Optimum ölçek ekonomisi" diye bir şey, üniversitede de var. Yani bir üniversitenin sadece yönetilebilirlik açısından değil, niteliksel olarak da bölgesel ihtiyaçlara cevap verecek şekilde kurulması, ihtisas üniversitelerinin kurulması, her üniversitenin bir alanda ihtisaslaşmaya yönlendirilmesi hem kalkınma planlarımızda var hem hükûmet programlarımızda var. Bu düzenlemelerin arkasındaki mantık da bunların ihtisaslaşacak şekilde kurulmasıdır.

Şimdi, Sayın Usluer, bizzat siz Osmangazi Üniversitesinin hocasısınız. Osmangazi Üniversitesi nasıl kuruldu? Böyle kuruldu. Osmangazi Üniversitesi kuruldu da kötü mü oldu?

GAYE USLUER (Eskişehir) - Evet, kötü oldu.

NABİ AVCI (Eskişehir) - Hayır, kötü olmadı. Kötü olsaydı siz oraya rektör adayı olmazdınız. Kötü olmadı, çok güzel oldu, çok derli toplu güzel bir üniversite oldu.

GAYE USLUER (Eskişehir) - Kötü oldu; beni atamadınız daha kötü olsun diye.

NABİ AVCI (Eskişehir) - O daha iyi oldu. Yok, o kötü oldu, tamam onu kabul ederim. Yani bu seçim, atama işlerinde farklı şeyler var.

Şimdi, bir teknik üniversite kuruyorsunuz, Eskişehir Teknik Üniversitesi. Burada fen fakültesi olmayacak mı? Olacak. Mühendislik fakültesi olmayacak mı? Olacak. E, bütün bunlar Anadolu Üniversitesinde de var mı? Bu duplikasyon doğru mu? Anadolu Üniversitesinin ihtisaslaşması açısından da yeni kurulacak üniversitenin ihtisaslaşması açısından da akademik verimlilik açısından da bunun doğru bir çözüm olduğunu düşünüyoruz.

Ha, Eskişehir halkı adına şimdi buradan böyle "Eskişehir'de bunlar ayağa kalkar, Eskişehir halkı buna..." Siz, bütün Eskişehir halkı adına nasıl böyle söylersiniz? Ben ve işte yanımda başka bir Eskişehir milletvekili daha var. Hayır; Eskişehir halkı bunu bekliyor, Eskişehir halkı bunu istiyor. Biz de halkla beraberiz, halktan gelen tepkileri, talepleri biz de biliyoruz. İnşallah Eskişehir bu vesileyle... Sevinin, 3'üncü üniversitemiz oluyor. Eksiği olabilir, fazlası olabilir; zaman içerisinde bunları düzeltiriz. Bu "Göç yolda düzülür." sözü o kadar da şeye aykırı biz söz değil, yani bizim sadece Yörük kültürü değil, birçok şeyimiz öyle.

KAMİL AYDIN (Erzurum) - Türk'ün kültürüdür o.

MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) - Çok doğru, birçok şeyimiz öyle yürüyor.

NABİ AVCI (Eskişehir) - Yani öyle ama bu illa işlerin yanlış yürüdüğü, eksik yürüdüğü anlamına da gelmiyor; tam tersine, bazen göçün yolda düzülmesi, masa başında alelusul alınmış, hepsini birden hemen bir hamlede halledelim diye yapılmış pek çok düzenlemeden çok daha rasyonel çözümlere ulaşmamızı sağlar.