| Komisyon Adı | : | MİLLİ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU |
| Konu | : | Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/943) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 25 .04.2018 |
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, Sayın Müsteşar, YÖK'ün temsilcileri; Millî Eğitim Komisyonunda, gerçekten, sanıyorum Adalet ve Kalkınma Partisinden milletvekillerinin de kabul edeceği gerçek o ki, genel anlamda, işin özü çerçevesinde tartıştık, önerilerimizi, eleştirilerimizi o çerçevede dile getirdik. Örneğin, geçmişte çok ciddi sorun oluşturabilecek YÖK Disiplin Yönetmeliği'ni bile olabilecek bir ortak aklı arayarak gerçekleştirmeye çalıştık.
Şimdi, burada, özellikle iki ana çerçevede ben değerlendirme yapmak istiyorum. Birincisi, tabii ki yeni üniversiteler kurulsun yani aklın yolu eğitimin güçlenmesi, daha çok kişinin eğitim almasıdır. İkinci unsur ise eğitimin içeriği nasıl olacak ve şu anda mevcut üniversitelerin bölünmesinden ne amaçlanıyor? Biz, burada, özünde, Cumhuriyet Halk Partisinden diğer arkadaşlarımızın da çoğunluğunun dile getirdiği gibi, üniversitelerin bölünmesine karşıyız, bunu yapmayın. Dünyanın gelenekselleşmiş üniversitelerinin tümü yüz yıllarla, hatta bin yılla ölçülmektedir. Şimdi, bu üniversiteleri siz böldüğünüzde, örneğin, İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesini, Cerrahpaşayı böldüğünüzde... Dünyada şu anda bilim dünyasının kabul ettiği gerçek, uluslararası yayın gücü, o yayın gücünün hangi üniversiteye bağlı olduğu yeniden tartışma olacak, bu en basiti. Kaldı ki uzun zamandır ilk kez üniversitelerdeki sağlıklı, hukukun dışına çıkmayan, ne istediğini ilan eden bir söylemi İstanbul Üniversitesinde ve Gazi Üniversitesinde görüyoruz. Dün bir bildiri yayınladılar, İstanbul Üniversitesi öğretim üyeleri -ki yakın geçmişte Adalet ve Kalkınma Partisinin rektör atadığı kişiler de bu görüşün içindeydi- "Bunu yapmayın. Biz gerekçeye baktık, hiçbir sağlıklı gerekçe bulamadık." dediler. Burada, özellikle eğitim alanında atılan adımların, yapılan değişikliklerin... Sayın milletvekilleri, lütfen, kısa bir bellek yoklaması yapın, ya döndünüz ya pişman oldunuz ya değiştirdiniz. Örneğin, 15 Temmuz FETÖ darbesinden sonra kapattığınız 15 üniversitenin 14'ünü siz kurmuştunuz. Bu, milattan önce değil, on yıllar önce değil, yakın, on yıllık geçmişte kurmuştunuz buraları. Oraların kadrolarının nasıl oluştuğunu zamanla gördük. Genel anlamda hem üniversitelerle ilgili hem üniversitelere hazırlanan gençlerimizle ilgili sadece yaptığınız değişiklikleri -hani kesinlikle görsel şov olarak bakmayın buna- siz de okuyabilirsiniz bunları, çok kısa, satır başlarıyla... Bakın, 2003'te üniversitelerde katsayı farkını artırdınız, değiştirdiniz. 2004'te müfredatı değiştirdiniz. 2005'te liseleri üç yıldan dört yıla çıkardınız. 2005'te LGS yerine OKS getirdiniz. 2007'de "Ya, bu OKS olmamış, SBS olsun. Sınav sayısı 1 yetmez, 3 olsun." dediniz.
MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) - Konu bu değil ki Sayın Başkan, üniversiteleri konuşuyoruz.
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) - 2009'da ÖSS yerine, YGS, LYS getirdiniz. 2009'da üniversiteyi, kat sayıyı yine değiştirdiniz. 2010'da lisedeki üç aşamalı sınavı tek aşamaya geçirdiniz. 2010'da düz liselerin tümünü Anadolu lisesi yaptınız. 2012'de 4+4+4 yaptınız, aynı yıl "Tek SBS yerine çok sınavlı sistem daha iyi olur." dediniz. 2014'te TEOG geldi. 2017'de TEOG gitti, YGS ve LYS gitti.
Sayın milletvekilleri -YÖK Başkanı burada, YÖK temsilcisi burada- sadece bu yıl yaptığınız değişikliklerin satır başlarını söylüyorum: 24 Haziranda üniversiteye girecek olan öğrenciler, bu sınavlara dokuz ay kala sınavının adının değiştiğini öğrendiler ve "Bundan sonra YKS'ymiş." dediler; sekiz ay kala kaldırılan tarih sorularının geri geldiğini öğrendiler; yedi ay kala soru sayısının 180'den 105'e indiğini öğrendiler; dört ay kala puanlama sisteminin yeniden yapıldığını öğrendiler; iki ay kala sınav tarihinin değiştiğini öğrendiler. Şimdi bunca değişikliğin ardından hakikaten şu anda yaptığınız bu değişiklik, yasalardaki değişiklik, artı, kuracağınız yeni üniversiteler, lütfen, bir muhakeme edin, yeni üniversiteleri bir yana bırakıyorum, şu anda böldüğünüz üniversitelerle ilgili sonuçlar kısa sürede çıkmayacak, önümüzdeki on yıllarda, beş yıllarda çıkacak. Hani o meşhur söylem: "Bir yıl sonrasını düşünüyorsan tohum ek, on yıl sonrasını düşünüyorsan ağaç dik, yüzyıl sonrasını düşünüyorsan toplumu eğit." Şimdi, siz toplumu eğitecek bu üniversite kurumlarını paramparça ediyorsunuz ve buradan doğacak üniversitelerin yeni adlarını verirken belki perde gerisinde, aklınızda o mu var, o mu yok, ayrı konu ama şimdi İstanbul Üniversitesi ile İbni Sina'yı, Gazi ile Hacı Bayram Veli'yi, İnönü ile Özal'ı karşı karşıya getiriyorsunuz. Bu tartışmaları şu anda siz yapmasanız bile toplumsal tartışmaların çoğu -adım kadar eminim- bu şekilde sürdürülecek, hiç değilse bunu eğitim üzerinden yapmayın diyorum. Bakın, burada -sanıyorum YÖK temsilcisi buradaydı- en son yeni bir üniversite kurulmaktaydı -hepimiz birlikte- Medipol Üniversitesiydi. Fakülte sayısına baktık 7, biz de özünde bir üniversite kurmanın doğru olduğunu ama iyi planlanması gerektiğini söyledik, bir baktık, oylama yapılacakken fakülte sayısı 14'e çıkmış. YÖK temsilcisi bile "Yapmayın. Eczacılık fazla. Ya, biz buna izin vermemiştik." demek zorunda kaldı. Şimdi bu kuracağınız üniversitelerden kaçında kontenjan fazlası var, kaçının umuduyla oynuyorsunuz, kaçı orada boş kalacak belli değil. Lütfen yanlışsa düzeltin. Kabaca benim bildiğim 300 bin kontenjan boş. Az mı Allah aşkına arkadaşlar? Her bölümde -işte "En pahalısı güzel sanatlar, sonra tıp." dedi Akaydın Hoca ama- ortalama 10 bin lira civarında bir öğrencinin yıllık maliyeti. Bu 300 bin kontenjanı hesapladığınızda kabaca 3 milyar lira boşa gitmiş oluyor. Şimdi, bu planlamaları yapmadan yeni üniversiteler... Şimdi, yeri geldikçe diyaloğumuzun da olduğu Mustafa Hoca, biraz önce, işte "Zaten eleştirirler, zaten geçmişte de üniversitelere karşı çıkmışlardır, zaten böyledirler..." Öyle değil. Bakın, şimdi, bu üniversitelerin -biraz önce söylediğim gibi- mevcut 300 bin kontenjan açığı varken siz kuracağınız bu yeni üniversitelerin planlamasını yaptınız mı? Yaptınızsa teknik olarak deyin ki: "Kütahya'ya su ürünleri lazım..."
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) - Su ürünleri öğrenci bulamıyor, hepsi boş artık.
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) - Çünkü şey yok yani...
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) - Talep yok.
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) - Belki anlatılsa yani orada o alanda bir gelişme olsa yapılabilir. Yani bunun planlaması yok.
Burada Nabi Hoca'nın bir değerlendirmesine yanıt değil ama bir ana temas olarak vurgulamak istediğim bir durum şu ki: 1933'te üniversiteler reformu yapılırken geçmişte çok güçlü üniversiteler vardı da tümüyle yok edildi değil. Her şeyi bir yana bırakın, Halil İnalcık'ın Osmanlı Tarihi'ne baktığınızda eğitim konusunda yapılan hesaplamaların... Diyor ki Halil İnalcık Hoca: "Dinin değil, din adına hareket edenlerin bağnaz tutumu nedeniyle eğitim büyük yara almıştır." Osmanlı Dönemi'nde -o tartışmalardan sonra- bir üniversite yapısına kavuşulamadığı için cumhuriyet üniversiteleri gerçekleştirdi ve bu konuda cumhuriyet üniversitelerinin ne kadar başarılı olduğu olmadığı bir yana bırakılabilir. Sadece Almanya'daki Hitler faşizminden kaçan bilim insanlarının sığınabilecek en güçlü, en güvenli liman olarak Türkiye'yi görmeleri bile başlı başına Türkiye'deki üniversitelerin nasıl bir kökene sahip olduğunu gösterir. O dönemde Einstein, Amerika'yla belli bağlantıları var, anlaşmış, "Türkiye Cumhuriyeti yüksek makamına" diye bir mektup yazıyor ve o mektupta diyor ki: "Bu gelecek öğretim üyelerinin sizde en güçlü şekilde temsil bulacağına, orada bilimlerini çok iyi yapacaklarına inanıyorum." Ve burada hukuktan tıbba kadar... Biraz önce Mustafa Hoca'nın sözünü ettiği, Hacettepedeki, Ankara'daki tıp alanındaki pek çok alan, hukuktaki pek çok alan, uluslararası bilim insanlarının Türkiye'yi tercih etmesiyle başarılmıştır, cumhuriyet bunu başarmıştır.
Ama şu anda "AKP iktidarı döneminde yükseköğretimde en çok ne yapıldı?" derseniz, değişiklik yapıldı. En çok ne oldu? Değişiklik oldu. Peki, ne oldu? Bir de değişikliklerin değişikliği oldu. Şu anda uygulamakta olduğunuz üniversite sisteminin yakın sürede değişeceğini herkes söylüyor. Bu değişmeyecek olsa bile, Sayın Başkan, insanlarda bu duygu var, "Ya, bu değişir." diyor. Şimdi, benim kızım 3'üncü sınıfta, önümüzdeki yıl üniversite sınavına girecek. Biraz bakayım dedim, hocaları dediler ki: "Gerek yok Sayın Balbay, değişir nasıl olsa, gereksiz yere bu bilgiyi edinmeyin." Yani böyle bir algı artık okullarda, üniversitelerde yerleşmiş durumda.
Sonra, burada YÖK temsilcilerinin... Osmangazi Üniversitesinde meydana gelen cinayetten sonra sadece rektörü almakla, "Ya, bir daha olmayacak." demekle geçiştirilecek bir tablo yok ortada. Üniversitelerde çok büyük fay hatları var. Bir toplumun sessizliği bomba sesinden daha tehlikelidir; nasıl, nereye evrileceğini bilemezsiniz. Bakın, orada 4 akademisyenin ölümüyle sonuçlandı ve orada, biraz deştiğinizde olayın içinde kin, nefret, ihbar, yalakalık, yaranma, her şey var ve bu, üniversitede var. Şimdi, bu, acaba -yaptığınız- rektörü görevden alarak geçti mi? Orada soruşturmanın şu anda hangi evrede olduğu kamuoyuna çok da açıklanmadı ama bitti mi olay? Orada akan kan, üniversitelerin kanı.
Şu anda bizim Türkiye olarak en çok verdiğimiz göç, beyin göçü. Türkiye'den dünyanın pek çok ülkesine giden insanlar... Ne yazık ki üniversitelerimizin genel anlamda sayısının artması tek başına yeterli değil. Yakın geçmişte sadece üniversite düzeyinde olan, Türkiye'nin dışında eğitim görme eğilimi artık liselere de gelmiş durumda. Üniversite öğrencilerine "Üniversiteyi bitirince ne sahibi olmak istiyorsunuz?" diye sorduğunuzda "Pasaport sahibi olmak istiyorum." diyor, büyük çoğunluğunda böyle bir hava var. Acaba üniversite sayısını artırarak bunu çözebilir misiniz?
Burada belli ölçülerde, bazı üniversiteler yani gerçekten dünya ölçeğinde yer edinmiş, şimdi onları da iğdiş etmek için, onların marka değerini düşürmek için her şey yapılıyor. Yani tıpta -iki yanımda tıp uzmanı var- bir deyim vardır, "İlk yapman gereken şey, zarar vermemektir." derler. Hani yardımcı olayım derken daha kötü bir şey yapabilirsiniz. Yani hiç dokunmasanız bile belki üniversiteler kendilerini tamir edecek, belki üniversitelerdeki sağduyu, üniversitelerdeki -ne olursa olsun- o bilgi gücü kendi eksiklilerini giderecek. Ama bu yaptığınız müdahale kendi döneminizde atadığınız rektörlerin bile isyan edeceği bir müdahale oldu. Önceki gün bu konu gündeme geldiğinde Çapadan aradılar, dediler ki: "Bizi bölüyorlarmış, lütfen Komisyonda buna müdahale edin." "Tamam" dedik, uğraşırken telefon geldi, Çapa "Biz rahatladık, kusura bakmayın." dedi. "Ne oldu?" dedik, "Cerrahpaşaymış." dedi. Sonra Cerrahpaşalılar aradılar, "Ya, bizi bölüyorlarmış." Şimdi telefon geliyor, "Ya, tasarı geri çekilmiş, doğru mu?" diyorlar. Yani böyle bir şey mi olur Allah aşkına! Burada önerge geldi gitti, onlar ayrı konu ama hiç planlamanın yapılmadığı, sadece "Biz kararı verelim, içini sonradan doldururuz." hani istim arkadan gelsin örneği, böyle bir...
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) - Göç yolda düzülür...
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) - Ama yani öyle de değil, şu anda hani yolda düzülecek bir tablo da yok. Son anda "Biz rahatladık." dediler. Şimdi Gazideki...
BAŞKAN - Sayın Balbay, yalnız bir şeyi hatırlatmak istiyorum.
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) - Buyurun.
BAŞKAN - Bayağı söz isteyen arkadaşımız da var, vakti biraz efektif kullanırsak. Saat birde de ara vermemiz gerekiyor. Diğer arkadaşlara da söz hakkı bırakalım.
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) - Tamam Sayın Başkan, biz de doluyuz, özür diliyoruz yani genel anlamda konunun da dışına çıkmıyoruz.
BAŞKAN - Yani tekrar oluyor, genelde aynı şeyler, tekrara kaçıyoruz.
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) - Ama ben sıcak durumlardan söz ettim. Şu anda, inanın, vicdanınıza sorsanız -Çapa sonradan vazgeçti, rahatladı, Cerrahpaşaymış- herhâlde sizin de kabul edebileceğiniz bir şey olmaz.
Bu üniversitelere kıymayın efendiler, yapmayın, hiç değilse zarar vermeyin. Öteki üniversiteleri kurun; üniversitelerin akademisyen listesi var, bu listeyi 4 katına çıkarın, destekleyelim; "Yönetim mekanizmasını düzenleyeceğiz." deyin destekleyelim ama bu markaya, bu üniversitelere kıymayın.