| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Vergi ve Diğer Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı (1/944) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 03 .05.2018 |
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, zamanından önce de olmuş olsa burada Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerinin asla "Yeteri kadar görev yapmadık, yeteri kadar çalışmadık." diyemeyeceği bir süreç geçirdik. İki buçuk yılın neredeyse dörtte 2'sine yakın bir kısmı bu salonlarda ve bu salonların yansıması olan aşağılarda geçti. Maliye Bakanlığının bütün kadrolarıyla yeniden çalıştığımız zamanlardaki gibi haşır neşir olduk. Sonuç olarak, burada yapılan düzenlemeler, özellikle tartışılıp geçtiği zaman hiçbir sorunla karşılaşılmadı, uygulamada da herhangi bir sorun görülmedi ama bazen özellikle Plan ve Bütçe Komisyonunun temel görevlerinin dışındaki konularda sorunlar yaşandığını da kabul etmemiz gerekiyor.
Af yasaları da belki de buradan en kolay geçen ancak her defasında konuşulurken bile vicdanları ciddi anlamda sızlatan düzenlemeler içerdi. Belki hatırlayanlarınız olacaktır, eskiden buralarda af yasaları tartışılmaya başladığı zaman "Her yeni af yasası bir sonraki af yasasının habercisidir." derlerdi ve öyle de olurdu zaten. Dolayısıyla, "Her af bir sonrakinin habercisidir." derken burada bir gerçek dile getirilmeye çalışılırdı. Eğer kamu üstlenmiş olduğu görevleri gereğince yerine getirmez ya da yapmış olduğu düzenlemeler düzenlediği alanın gereksinmelerini karşılayamayacak olursa bu konu mutlaka bir af kanunu getirirdi peşinden. Yani bir konuda af kanunu getiriyorsanız o konudaki düzenleme büyük ölçüde o sektörü veya o sektörün yer aldığı coğrafik düzenlemeyi hatta teknik düzenlemeyi tam anlamıyla kapsayamıyor anlamına gelir. Bunu Şehircilik Bakanlığımızın sunumunda çok somut olarak görüyoruz. Çok uzun bir kronoloji vermek suretiyle ne zamandan beri gecekondu olgusuyla beraber imar sorunlarının yaşaya yaşaya, büyüye büyüye geldiğini söyledi, söyledi ama her defasında da benzer bir yasa buralardan çıkartıldı, sürekli çıkartıldı. Bu ne anlama geliyor? Demek ki bu konuyla ilgili olarak gerçek bir düzenlemeyi, gerçek bir yasayı burada bizler ya da Türkiye Büyük Millet Meclisi yapmamış anlamına geliyor. Eğer yapısal düzenlemeleri yeniden yapıp gerçek anlamıyla yeni sorun doğurmayacak bir sistem kuruyorsanız o zaman idarenin kendisinden ya da doğru düzenleme yapmamasından kaynaklanan olaylar nedeniyle bir af yasası getirmeniz doğrudur, af yasasının makul olarak kabul edilebileceği tek düzenleme şekli budur. Yani "Uygulamayı değiştiriyorum, bu konuda hata yapmışız. Bu şekilde yapılan bir uygulamadan sonuç alınması mümkün değildir, bu, her zaman sorun yaratır. O zaman bu sorunu bundan sonra böyle yürütelim, bundan önceki dönemlerle ilgili de doğmuş olan sorunları, ihtilafların hepsini bir kalemde temizleyelim." anlamını taşıyorsa af kanunlarını haklı kılan tek gerekçe budur. Bunun dışındaki af yasalarının tamamı kamu düzenini kurmak ve sürdürmek zorunda olanların yarattıkları ya da kurmaya çalıştıkları düzenin temeline dinamit koymaktır değerli arkadaşlar. Bir düzen kurmuşsunuz, değiştiriyor musunuz gelecekle ilgili uygulamaları; hayır, değişen hiçbir şey yok. "Bundan sonra uygulamalar böyle olsun, kent planlamalarımız böyle olsun, kentlerin ana planları ve çerçeveleri belli olsun ve buralarda da şu özelliklere uygun olan yapılar yapılsın, uygun olmayanlar yapılmasın veya ortadan kaldırılsın. Buna uygun olup da geçmişte sorun yaşamış olanlar da bu arada ortadan kaldırılsın." Tamam, bu doğru bir olaydır. Ama biz neyi çözüyoruz burada? Kangren hâle gelmiş, büyüye büyüye bilmem ta nerelere kadar ulaşmış bir sorunla ilgili ortaya yasadan kaynaklanarak çıkmış, yasanın izin verdiği ölçüde oluşmuş olan bazı cezaları affediyorsunuz. Bu mantıklı bir olay değildir, böyle bir düzenlemenin sonu yoktur. İşte, bu tür af yasaları bir sonraki af yasasını yeniden doğurur. Bizim vergiyle ilgili kısımlar konusunda pek fazla eleştireceğimiz bir şey yok, sadece temelini eleştireceğiz. Bundan, daha mürekkebi kurumadı diyebileceğimiz bir kanundan çok az, ufak tefek değişikliklerle getirdiğimiz bir yenisi ve yapılan düzenlemeler de eskiden unuttuğumuz bazı şeylerse makul. Ama buna karşılık şu anda sistemde bu tür sorunları doğuran uygulamalar nedeniyle köklü bir değişikliğimiz var mı? O yok. Bu olmadığı zaman bir süre sonra bu yeniden gelecek. Burada belirli bir süre önce Devlet İstatistik Enstitüsü bir sunum yaptı, millî gelir hesaplarımızın değiştiğini söyledi ve bizim ulusal gelirimiz birdenbire 600 milyar lira artmıştı. Nereden kaynaklanıyor arkadaş bu dedik. "Bu, inşaat sektörünü yeterince kavrayamamaktan kaynaklanıyor, kayıtlarımıza doğru dürüst alamadık." dedi. Yani inşaat sektöründe böyle bir değer yaratılmış, var böyle bir değer ama biz bunu kayıtlara alamamışız anlamındaydı bunlar, onun ortaya konulduğu gün de söylenildi. Ya, böyle bir olay varsa devletin ilk olarak yapacağı düzenleme buralardan kaynaklanan bu gelirlerin vergilendirilmesi ve bunların kayıt altına alınmasıyla ilgili bir olaydı.
Şimdi, buradan hareketle aynı sınırlamaya bizlerin de uyması gerekecek, bunun birazcık zamanlı olarak bitmesi açısından, o nedenle kestirmeden giderek konuşuyorum. Böyle bir düzenleme eğer yapılacaksa o takdirde çok somut olarak bu sektörde ortaya çıkmış olan vergi kaybını biz bu tür düzenlemelerle ortadan kaldırıyor muyuz kaldırmıyor muyuz, bunun bir tartışmasını yapmamız gerekiyor. Yani buralarda ortalıkta henüz alınmış bir vergi yok ama kalkıp da beyanname bile vermeyen insanlar "Pişmanlıktan yararlanıyorum, sıfır matrahlı beyannamem üzerine 24 bin liralık matrah beyan ediyorum, bunun da vergisini ödüyorum." dediği zaman eğer bu geçmiş olayların hepsinden kurtulacaksa bu çok vicdani bir sorun olmuş oluyor. Onun için bu af kanununda vicdani bir olayla karşı karşıyayız, ciddi anlamda vicdani bir olayla karşı karşıyayız. Sınırlamamız yok, nereye kadar gideceği konusunda bir kestirimimiz de yok. Bir daha tekrar ediyorum: Yani idarenin yanlış düzenlemeleri veya eksikliklerinden kaynaklanan sorunlar doğmuşsa bunları ortadan kaldırabiliriz ancak bu sorunları doğuran hükümleri de değiştirerek kaldırabilirsiniz. Böyle bir olayla karşı karşıyayız, bunu çok fazla önemsemek gerekiyor.
Bu arada konu buraya gelmişken, Sayın Bakan, özellikle dikkatinizi çekmek istediğim bir olay var. Daha önceki zamanlarda bu şekilde matrah artırımı beyanında bulunup da bunların ödenmesi hâlinde incelenmeme gibi bir hak elde ediyorlardı, biz şimdi onları da ortadan kaldırıyoruz. Artırıyorsunuz, iyi; vergiler de salınıyor, iyi; incelenmeme garantisini de aldınız mı, aldınız; ödemiyorsunuz.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Kaldırılacak, ödemezse...
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Keşke önceden söyleseydiniz, ben de bunu söylememiş olurdum.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Kaldıracağız onu, ödemezse matrah artırımından yararlanma hakkını kaldıracağız ve başka şeyler de yapacağız.
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Bu önemli bir olaydır. Aslında şunu böyle oturum da bir gün içerisinde bitirme kararlılığıyla yola çıkmamış olsak belki üç gün içerisinde çok daha mükemmel bir kanun yapma olanağınız da vardı. Onun için yaptığımız düzenlemeleri bu açıdan riskli görüyorum. Hele biraz öne söylediğim, yani, 600 milyar liralık bir ulusal gelir kaybının kaynağını çok somut olarak Devlet İstatistik Enstitüsü göstermişken buradan gelecek olan vergi kayıplarını göz önüne almadan bu tür düzenlemeler yapıyorsak bu günahtır, yazıktır, ülke açısından da hakkaniyet adına çok büyük bir sorundur değerli arkadaşlar.
Özellikle imar aflarıyla ilgili olarak birkaç tane hüküm ciddi anlamda tehlike arz ediyor. Düşünün, bir, İmar Yasası'yla ilgili düzenleme geliyor, içerisindeki paragrafları toplasanız, tamam, yani on beş satır yapar ama iki maddenin toplamı beş sayfa, üstelik de 10-11 puntoluk yazılmış karınca yazısı gibi şeylerle beş sayfa. Beş sayfalık, iki maddeyle bir düzenleme yapılmış bu konularda. O nedenle de sorun istediği kadar çıkıyor. Çok doğru, iyi bir şey yapılmış. Bu yapı kontrol şirketleriyle ilgili olarak tamamen bu işin yerine bile gitmeden, otomatik olarak belgeye bağlamış olan şirketlerin bu konudaki hâkimiyetini kırmaya dönük bir olay olmuş. Bu yapısal bir değişikliktir, doğru, bunun afla filan ilgisi yok. Bu, olmayan bir düzenlemenin düzenlenmesi ama değerli arkadaşlar, Avrupa'ya gidiyorsunuz, uçaktan da büyük bir merakla bakıyoruz zaten gittiğimiz kentlerin filan hepsine. Her kentin bir sınırını görüyorsunuz "Burası budur" diyorsunuz. Hatta o küçük kasabalarda bile o çizilmiş sınırların dışına taşmış bir tane ev görebiliyor musunuz? Görülmez. Eğer oralar sosyal zorunluluklar nedeniyle genişlemeye başlıyor ise oralar yeniden planlanıyor, oraya bağlanıveriyor. Bizim kentlerimiz, İstanbul... Yakında kesin olarak Çanakkale'den başlayacak, Bolu'da bitecek, belki de bitmeyecek; dağlar var, belki bitecek. Şimdi, böyle bir kentleşmenin önü şu anda açık duruyor. Yeni havaalanı yapılıyor, şu anda oralar olduğu gibi başlamış zaten, aldı başını gidiyor. Bunları henüz buralarda planlamış, önlemlerini almış durumda değiliz. Yarın oralarda yine aynı yöntemlerle yapılıp da sorun olacak olanların bir potansiyelini görüyorsunuz. Bununla ilgili hiçbir şeyimiz yok. Yani, orada köprü yapıldı, havaalanı bitmek üzere, açılıyor, açılışla ilgili olarak herkes taşıma programları yapıyor ama buna karşılık bizim idarelerimiz oralarla ilgili olarak herhangi bir düzenlemesini filan yapmamış vaziyetteler, herkes kendisine göre düzenleme yapıyor. "İkinci kanal" diyoruz, "kanal" diyoruz ama onunla ilgili olarak şimdiye kadar projeler ortalıkta uçuşuyor, bizim bu konuda bir düzenlememiz yok. Hazine arazileri işliyor, hazine arazileri işgal ediliyor, bu olayların hepsi gürültüye gidiyor.
Çok basit olarak anlatılacak bir olay, özellikle bu bütünşehir yasasından sonra bütün köylerin hepsi şehir sınırları içerisine girdi ve oralarda dünya kadar tarım alanımız var, Millî Emlak olarak gayet iyi bilirsiniz, tarım alanlarımız var dünya kadar. Bizim bir 4325 sayılı Kanun'umuz vardı, yeni sıraya göre değil, eski kanun diziniyle. Bu, göçmenlere tarım amaçlı verilecek olan arazileri düzenleyen bir kanundu. Yurt dışından göçmen olarak gelenlere, şu anda Büyükdere Caddesi vardır ya, ta Sarıyer'e kadar gider Mecidiyeköy'den, o caddenin sağı ve solu olduğu gibi bu kanun çerçevesinde çiftçilere sadece çiftçilik yapmak üzere verilmiş olan arazilerle doluydu. Bu amaçla verilmişti oralar, bomboştu zaten. "Tabii, oralarda şey yapacaksın. Bunun dışında kullandığın zaman ben bu arazileri geri alırım." diyordu o kanun. Onun yerine bir bakıldı ki onların üzerinde gökdelenler vesaireler var, binlerce dava açıldı, davadan geçilmez bir hâle geldi ama sonuç olarak onların hepsi çözüldü. Aynı olayı yeniden bir defa daha yaşamak üzereyiz. Bitmiyor bu olaylar, bitmiyor. Biz her defasında böyle bir olanak tanımak suretiyle bunların önünü açıyoruz, yine önünü açıyoruz. O nedenle de yapılacak olan bu düzenlemeleri özellikle Türkiye'nin çağdaş kentleşmesi açısından çok büyük sorunlar doğuracak olaylar olarak görüyoruz, çok. Şu anda bütünşehir yasasıyla belediye sınırları içerisine girmiş olan ve köylülerin uzun zamandan beri tarım arazisi olarak kullanılan yerleri... Güzel, mantıklı bir düzenleme. "Ecrimisil yerine kiraya dönelim." diyoruz, gayet doğru bir olay. Kira takdirlerini yapalım, ödesinler. Değerli arkadaşlar, bunların hepsi daha bir buçuk iki yıl geçmeden direkt olarak imarlı alan hâline gelecekler. İmarlı alan hâline geldikleri andan itibaren bu tarım arazileriyle kamudan devrettiğiniz rantı düşünebiliyor musunuz? Ve bunu yapıyoruz şimdi ama yapmaya hakkımız yok, bu milletin malı, dengeli bir şekilde paylaştırılacak. Tarımsal arazi olarak kullanmak istiyor mu? Tamam, hayhay, kullansın. Tarımsal arazi olarak kullanılmasında hiçbir sakınca yok ama tarım dışı amaçlarla kullanım sırası geldiğinde onun yeniden hazineye dönmesi lazım.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Öyle değil mi zaten?
ZEKERİYE TEMİZEL (İzmir) - Yok, öyle bir şey yok.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Hayır yani veriliş amacı dışında kiralasa kullanamaz ki.
ZEKERİYE TEMİZEL (İzmir) - Daha sonradan imar geçti, buralar imarlı hâle geldi.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Hayır, o zaman kiralama konusu ortadan kalkmış olur.
ZEKERİYE TEMİZEL (İzmir) - O zaman Sayın Bakanım, kanun maddesine bir daha bakın.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Hayır, kontrat yapacağız ya. Hayır, yazarız, anladım sizin dediğinizi.
ZEKERİYE TEMİZEL (İzmir) - Yani ortaya çıkan sorunları çok somut olarak söylüyorum.
Özellikle bu şeylerle ilgili, şu anda Çevre ve Şehircilik Bakanlığına devredeceğiniz, daha doğrusu Şehircilik Bakanlığı tarafından tahsis edilerek yapılacak olan gayrimenkullerle ilgili işlemler, Çevre ve Şehircilik Bakanlığına tahsis edilerek onlar tarafından devir işlemleri... Şehircilik Bakanlığının böyle bir görevi yok.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Bu kanunla veriyoruz.
ZEKERİYE TEMİZEL (İzmir) - Ama bu kanunla da vermiyorsunuz, verilen de o değil. Dolayısıyla bunlarla ilgili olarak görevlerin tamamı Millî Emlak Genel Müdürlüğünündür, Maliye Bakanlığınındır.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - 4906 sayılı Kanun'da bugün belediyelerin yaptığını Çevre ve Şehircilik Bakanlığı il müdürlükleri yapacak.
ZEKERİYE TEMİZEL (İzmir) - Söylemeye çalıştığım, Sayın Bakanım, olay şu: Bununla ilgili düzenlemeler zaten şu anda 4706'nın içerisinde var.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Belediyeler olarak.
ZEKERİYE TEMİZEL (İzmir) - Evet. Bir şeye ihtiyacınız yok orada.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Yok yok, bakanlık diyor ki: "Bu uygulamayı ben de yapayım afet riski olan alanlarda."
ZEKERİYE TEMİZEL (İzmir) - Ben de onu diyorum zaten. Yani bir taraftan birileri imar planları yapıyor, bir şeyler yapıyor, köyün içerisinde, şehrin içerisinde kalmış tarım arazileri var, şunlar var, bunlar var, onlar kendilerine göre direnecekler, vermemek için direnecekler. Bu kaosu doğurmaya gerek yok, 4706 sizin ihtiyacınızı karşılıyor. Dolayısıyla şehircilik Bakanlığı "Bunu alıyorum." dediği zaman "Bir dakika ya, bunlar gayet iyi bir şekilde yürüyor, yürümesinde de bir sakınca yok. O nedenle böyle bir düzenlemeyi yapmayalım." demek gerekirdi, gerekiyor da zaten.
Şimdi, değerli arkadaşlar, maddeler geldiği zaman uzun uzun tartışılacak maddeler olarak görmüyoruz bunları. Türkiye bir seçime gidiyor. Seçime giderken siyaset yapan insanların hiçbir tanesi oturup da bu tür düzenlemelere karşıtlık falan sergilemeye kalkmazlar, benim gibi olanlar hariç diyeyim. Neyse, onu söylemek zorunda kendisini hisseden, bunu görev olarak bilenler da dâhil ama sonuç olarak eğer bu seçimse, bundan ciddi anlamda yararlanacak insanlar da varsa bu tür kanunlar konuşulmaya başlandığı andan itibaren bir şekilde çıkar. Bu, bu şekilde buradan çıkacak ama çıkarken hiç değilse bu kadar somut olarak görünen risklerin önünü almama konusundaki risk diğer risklerden çok daha büyük ve vicdani bir sorumluluk da doğurur. O nedenle teknik olarak bunlara karşı çıkmak vesaire gibi bir derdimiz yok yani yapılabilecek bir olaydır.
Yalnız, bütün bu düzenlemelerin hepsiyle ilgili olarak birkaç rakam verip konuşmamı bitirmeden de geçmeyeceğim. Biz 2018 yılı bütçesini yaptığımızda bütçeyi 66 milyar lira açıkla bağladık. Bundan bir önceki torba kanunda 32 milyar liralık ilave yükü Maliye Bakanlığının verisi olarak aldık, etti size 98 milyar lira. Şu andan itibaren buralardan ortaya çıkacak olan yükümlülükler aşağı yukarı 45 milyar lira benim tahminime göre ama hepsini 45'ini bıraktım, sadece 20 küsur milyar lira bu emekli ödemelerinden gelecek. "Ödenmesin." demiyorum yani şeyi söylüyorum.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Ne kadar?
ZEKERİYE TEMİZEL (İzmir) - 24, Sayın Başbakanın söylemesinden.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Şeyle beraber, 65 yaş aylığı artı emekli aylığı, artı, bir 300-500 milyon da diğer kalemler var. Tasarının tamamı 24 milyar lira gider artışı.
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - 24 milyar lirayı da buraya koyuyorum.
Bu af kanunu nedeniyle ödemelerin hızlanması varsayımıyla 15 civarında falan bir gelir elde edeceğimizi varsayıyoruz. Bunu da düştükten sonra ortaya çıkan açığımız 2018 bütçesinde 110 milyar lira, en iyi ihtimalle 110 milyar lira.
Biz Plan ve Bütçe Komisyonuyuz, neyimiz var neyimiz yok biliyoruz. Birtakım kurumların, kuruluşlarla ilgili yorumlarını da -katılıp katılmamak önemli bir olay değil ama- sonuç olarak izliyoruz. Yapısal reformlarımıza bu tür...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - ...olduğu bir zamanda buralarda atacağımız her adım önemlidir. Burada özellikle emeklilerle ilgili yapıldığı ve verildiği söylenen yardımların açık söylemek gerekirse gereksizliğini hiç kimse iddia edemez, zorunluluktur da ama bunu somut olarak bir düşünelim. Eğer siz bir tarihte şu hesabı yaptıysanız: 2015 yılı itibarıyla, 2015 yılında ödemem gereken vergi 100 bin lira olsa, "Ben o vergiyi ödemiyorum." diye tutsam döviz alsam o gün itibarıyla -2,70 civarındaydı dolar- ve o zamandan beri ödemesem, şimdi o dövizimi bugünkü kur üzerinden bozdursam ve bu af yasasından yararlansam tam 45 milyar lira civarında bir kazanç elde ediyorum.
Durum takdirlerinize arz olunur değerli Komisyon üyeleri.
Teşekkür ederim.