KOMİSYON KONUŞMASI

ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Sayın Başkanım, ikinci vedalaşmamızın üzerine bir üçüncü vedalaşma için bizi buraya topluyorlar. Bundan sonrası da olacak diye bir endişe taşıyorum. Onu özellikle belirteyim.

BAŞKAN - Vakit yok Sayın Bakanım.

Buyurun.

ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Yalnız burada bundan önceki yetki tasarısının görüşülmesi sırasında Türkiye Büyük Millet Meclisi tarihinin rekorunu kırdı. Toplandı, yirmi dakika muhalefet şerhi için süre verildi, yetiştirildi, yayınlandı, kanun çıktı aşağıdan. "Acelemiz var, acelemiz var!" olayıydı. Bu son konuşmada bir fıkra anlatarak en azından yüzlerde bir gülümseme bırakmak istiyorum. Adam lokantaya dalmış, büyük bir telaş içerisinde garsona "Aman, olay çıkacak, çabuk bana bir çorba ver." Bir taraftan çorbayı içerken "Olay çıkacak, çabuk çabuk tas kebabı... Olay çıkacak, tatlı..." En son kahvesini de "Olay çıkacak." diye yudumlarken garson gelmiş, titrek bir vaziyette, "Ağabey, hayırdır ya, ne olayı çıkacak?" "Valla, işte, çıkmak üzere, bende metelik yok." (Gülüşmeler)

Şimdi biz bir telaş içerisinde, "Aman olay çıkacak, telaşlıyız." diyerek kanunları çıkartıyoruz. Fıkradan sonraki ciddi söylemim: Şimdi, değerli arkadaşlar, biz inanılmaz bir rekorla bir kanun çıkarttık burada. Bu durum karşısında o yasanın pazar günü Resmî Gazete'de yayımlanmış olması gerekir idi. Çünkü acele ise, yirmi dakikada muhalefet şerhi yazacak kadar önemli bir konuysa, bunun yayınlanması, dolayısıyla da hemen zaten sıkışmış olan o kanun hükmündeki kararnamelerle ilgili çalışmalara başlanması gerekir idi. Dolayısıyla Parlamentoyu oluşturan insanların da yasal haklarını kullanarak gerekirse bununla ilgili olarak Anayasa Mahkemesine gitmesi gerekir idi. E, yayınlanmadı. Pazartesi günü de olmadı, olay çıkmadı, demek ki olay yok, boşu boşuna acele ettirilmiş vaziyetteyiz. O nedenle, bu tür çalışmaların, gerçekten de seçimlere böyle çok kısa bir süre kalmış olan bir Parlamentonun böyle bir çalışma sergilemesi için gerçek bir nedeninin olması gerekiyor. Bu neden olmadan böyle çalışmalar yapılması ne geleneklerimize uygun düşüyor ne de bu konuda daha önceden burada yerleşmiş olan karşılıklı güven esasını sürdürebiliyor. Bunun sarsılmasını falan istemiyoruz. Şimdi bu tasarıyla ilgili de, açık söylemek gerekirse, yetki kanunuyla ilgili muhalefet Anayasa Mahkemesine dilekçe hazırlama nedeniyle gecemizi gündüzümüze katarak uğraştık. Cumartesi, pazar tamamen bununla geçtiği için doğru dürüst bu kanuna bakamadık. Bu gece saat 1'den sonra bu kanuna baktım, defalarca baktım; bu kadar acil olarak bunun buraya gelmesinin nedeni ne? Değerli arkadaşlar, vallahi de bir nedeni yok, billahi de bir nedeni yok. Yok böyle bir olay. Bunun böyle çıkmasıyla, ağustos ayında çıkmasının, temmuz ayında çıkmasının hiçbir farkı yok. Hatta o zamanlarda birazcık daha tartışılır, birazcık daha değişir, seçimdir, koşulları belirli zamanlarda zorlamak söz konusu olabilir. Seçim nedeniyle belirli zorlamalar da olmuş olabilir. Bütün bunların hepsini telafi edecek bir düzenleme orada yapılır. Bunda bir sorun yok. O zaman niye, o zaman niye? Bakıyorsunuz, neredeyse otuz beş yıldan beri unuttuğunuz 1567 sayılı Yasa birdenbire yeniden gündeme geliyor. 1567 sayılı Yasa'yı hatırlayan var mı içinizde? Sizler gençsiniz, hatırlamazsınız; Kontrollü Kambiyo Rejimi. 1567 Türk Parasının Korunması Hakkında Kanun. Sadece bankacılar hatırlıyor, başka hiç kimse hatırlamıyor, onlar da iyi hatırlamıyor üstelik. Şimdi, birdenbire 1567'yi ekonomimizin şu koşullarında, Türkiye'nin şu koşullarında gündeme getirmeyi, çok samimi söylüyorum, riskli buluyorum, ciddi anlamda riskli buluyorum. Ne oluyoruz, yeniden kontrollü kambiyo sistemine mi geçiyoruz? Şimdiye kadar bizim bütün dünyaya güven vermediğimiz bazı uygulamalar mı oldu? Ve bunun acelesi ne? Bu bugün yapılabiliyorsa iki hafta sonra da yapılabilir, dört hafta sonra da yapılabilir. Bunu müthiş şekilde önemsemek gerekiyor, 1567'yi yeniden Türkiye'nin tartışmaya açmasına ciddi olarak bakmak gerekiyor. Biz buradaki görüşmelerimizde sürekli olarak karşımızda Sayın Maliye Bakanını gördük. Dolayısıyla da şimdiye kadarki bütün ilişkilerin hepsi belirli bir anlayış içerisinde, neyi, ne kadar zorlayabildiğini bilerek, o nedenle de hiçbir şeyde aşırıya kaçmadan geldi. Şimdi, 1567'yi ben Sayın Maliye Bakanı'yla tartışmak istemiyorum. Bu düzenlemeleri kimler yaptı ve neden endişe ediyorlar, gerçek anlamıyla neyi yapmak istiyorlarsa gelip onu ilgili bakanın söylemesi lazım, bürokratlarla da tartışmak istemiyoruz. Bunu bakan savunacak. Ondan sonra tamamen başka bakanların alanına da giren olaylar var, onlar da "Ya, bunun acelesi ne, bunu daha dün niye yapmadınız da bugün bunu yapıyoruz." denilebilir. Özellikle Kıyı Kanunu'nda değişiklik yapılarak Rize Devlet Hastanesinin kıyının, denizin içerisine kondurulmasıyla ilgili bir de düzenleme var. Siyaseten, siyaseten daha önceden uygulamalarını destekleyecek olan iktidar partisi milletvekillerinin böyle bir tasarı getirmelerinin bir anlamı olabilir mi? Bu sadece Rize'yle sınırlı kalmayacak ki, bütün Türkiye'yi sarsacak, bütün Türkiye'yi sallayacak.

2/B'nin yeniden uzatılması... Zaten uzatıyoruz onların hepsini, yapmayanlar zaten yapmamışlar, iki ay daha beklesinler, iki ay sonra yapsalar.

Yeniden değerleme katsayısının belirlenmesiyle ilgili olarak gayrimenkullere ilişkin bir düzenleme... Bununla ilgili çok uzun konuşacağım, çok uzun konuşacağım, o nedenle çok kısa olarak söylüyorum.

Biz 2002 yılından beri, ne olursa olsun, uygulanan bir programın devamı olarak yapılanlar ve elde edilen sonuçlardan övünen bir ulus olduk. Şimdi, 2004 yılından beri enflasyon muhasebesini gerekli kılacak enflasyon olmadığı için, enflasyon muhasebesini gerektirecek enflasyon olmadığı için... Yani son yıl yüzde 10'nun üzerinde bir enflasyon olacak, son üç yılın toplamı da yüzde 100'ü aşacak, bu durumda enflasyon muhasebesi uygulanıyordu hatırlarsanız. Bu, 2005 yılından beri uygulanmadı, uygulanmadı, geldi. Şimdi, enflasyon muhasebesi uygulamıyoruz ama bu defa işletmelerin aktiflerinde kayıtlı olan gayrimenkulleri yeniden değerleme katsayısıyla çarparak bunların değerini artıyoruz. Bankalara verilecek teminatlar açısından vesaireler açısından çözüm olabilir, olabilir de bu "Amandır, olay çıkacak." olayı değil, "Aman olay çıkacak." olayı hiç değil.

O nedenle, usul açısından, çok önemseyerek söylüyorum: Bizler burada gerektiği zaman sabahlara kadar çalışarak, gerektiği zaman da yirmi dakikada muhalefet şerhi yazarak bu çalışmaların hepsine bütün gücümüzle katıldık ama bu acil değil değerli arkadaşlar. Bunun içerisinde acil olan hiçbir şey yok. Acil olarak çıkartılmasını gerektirecek bir şey de yok. Sonuç olarak, siyaseten karşıtlıklar sergiliyoruz, siyaseten de size zarar verir demek istemiyorum ama dolayısıyla bu tarafın sevinmesi lazım "Aman, aman, iyi bunlar yapılsın da, şöyle olur, böyle olur." diye, onu asla söylemiyoruz çünkü söz konusu olan ülkeyse gerisi teferruattır, onlara falan da bakmayız da. Onun için, bu acelecilik içerisinde böyle bir tasarının görüşülmesiyle ilgili olarak usul açısından büyük yanlışlıklar olduğunun, burada yıllardan beri uyguladığımız çalışma esaslarına bu olayın uymadığının altını çizerek belirtmek istedim.

Teşekkür ederim.