KOMİSYON KONUŞMASI

ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, değerli arkadaşlar, geneli üzerinde konuşmak yerine bu defa her madde sırası geldiği zaman gereken açıklamalarda bulunup, hatta bazılarında itiraz bile etmeyip Komisyonun takdirine yeniden farklı bilgiler sunulması yöntemini izleyeceğim bu defa.

Öncelikle, 1567 sayılı Yasa'yla ilgili olarak getirilen düzenlemelere değinmek istiyorum. Türkiye'nin şu anda içinde bulunduğu koşullar kambiyo rejiminde özellikle 1567'yi yeniden hatırlatır bir şekilde düzenlemeler yapılmasına engel. Şeyi kabul ediyoruz yani özellikle kıymetli madenler ve mücevheratla ilgili olarak bu işleri yapanların aynı zamanda döviz bürosu gibi çalışmaları, bunların işlemlerinin uluslararası piyasada kara para aklama vesaire gibi görünmemesi açısından bir düzenleme yapılmasını kabul ediyoruz. Ancak buradaki sorun ve bu olayın dışarıya yansıma şekli bu değil, aynen şu, deniyor ki: "Bir varlık barışı yasası çıktı, şimdi bu varlık barışından ya yararlanırsınız ya da bak ne geliyor." Bir toplumu bununla karşı karşıya bırakmamak gerekir. Bu, sadece bizim yerli yatırımcılar veya yurt dışında yatırım yapanlar açısından değil yabancı yatırımcılar açısından da ciddi anlamda tereddüt yaratacak bir olgudur. Bu, şu anlama gelir yani algılanan biçimi şu: Varlık barışından yararlandın yararlandın, yararlanamadın, özellikle sizden isteğimiz bilgiler veya bizim bu OECD'de artık sürekli olarak karşılıklı bilgi alışverişiyle ilgili uygulamaların önümüzdeki yıldan itibaren de yürürlüğe gireceği göz önünde bulundurularak, devletlerin karşılıklı anlaşmalar çerçevesinde bilgi değişiminden yararlanılarak, kısacası, bu alanda toplanabilecek bilgilerde herhangi bir sınır tanımaz iken bu alanı bu şekilde düzenlemeye kalkmak doğru bir olay değildir. Çok daha rahat bir zamanda, tartışıla tartışıla, herhangi bir endişeye mahal verecek bir düzenleme olmadığını anlata anlata yapılması gereken bir düzenlemedir bu düzenleme. Burada yapılan değişiklik aslında, 5 madde var bunlarla ilgili olarak, 1567'yle ilgili olarak, 5 maddeden sadece ve sadece bana göre bu mücevherat alıp satanların döviz bürosu gibi çalışmalarıyla ilgili açıklamamın dışında tek bir madde var, o da bilgi istemeyle ilgili düzenleme. Bilgi istemeyle ilgili düzenlemenin dışında herhangi bir olay yok burada ve alınan bilgilerden sonra yapılacak olan uygulamalarda kanunun şu anda mevcut hâlinde de var zaten, hatta cezaları bazen daha da ağır. Ama uygulamanın çok yoğun olarak sürdürüleceğini de çağrıştıran dolayısıyla cezaları azaltan bir düzenleme; hem zamanlaması açısından hem de Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı şu andaki sorunlar açısından doğru bir olay değil, düşünülmesi gereken, hızlı bir şekilde ortaya konularak da ciddi sorunlar doğuracak bir olaya yol açmamak gerekir diye düşünüyoruz, önemlidir bu olay.

Değerli milletvekilleri, ikinci değineceğim olay -Sayın Başkan da burada sanıyorum- Atatürk Orman Çiftliği'yle ilgili bu "Ankapark" adı altında yapılan bir düzenlemeye ilişkin olarak sizlerden istenen yasal düzenleme.

Değerli milletvekilleri, çok iyi biliyorsunuz, Atatürk Orman Çiftliği Mustafa Kemal Atatürk'ün özel mülkü ve bu topluma şartlı olarak bağışladığı bir alandır. İki tane bağış senediyle şartlı olarak "Bu alanı şu şu şu koşullarda kullanmak gerekir." diyor. Türkiye Cumhuriyeti'nin bütün yurttaşlarının gelip de oralardan farklı bir şekilde, daha doğrusu, özellikle Ankara'nın da özelliklerini dikkate alarak yararlanabilecekleri bir doğal alan olarak da korunmasını istiyor; yapılmış olan bütün düzenlemelerin hepsiyle modern tarım ve tarımda nelerin üretileceğini göstermesi açısından da bir örnek oluşturuyor. Hatta içerisinde, çiftliğin içerisinde tarım makinelerinin geliştirilmesiyle ilgili bir ünite var. O zamana kadar Türkiye'de yapılan tarımın ne şekilde yapılacağına ilişkin doğru dürüst bir makineleşme olayı söz konusu değil, hâlâ kara sabanın peşinde insanlar. Bu koşullar altında kullanılacak alet ve edevatı bir de tasarlayacak düzenler konulmuş. İçerisinde elde edilen tarım ürünlerini sınai ürün hâline dönüştürecek yatırımlar koymuş, bira fabrikası, şarap fabrikası eklenmiş. Süt ve yoğurt işlenmesiyle ilgili olarak değerli birtakım tesisler ilave edilmiş. Sizler hatırlamazsınız ama biz "Orman Çiftliği" denildiği zaman -gençliğimizde- Orman Çiftliği sütünü hatırlarız. Her sabah getirilip büfelerin önüne bırakılan, yarımşar kiloluk veya 250 gramlık kırmızı kapaklı etiketleri olan taze süt 35 kuruştu.

BAŞKAN - Hâlâ içiyoruz Sayın Bakanım.

ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Artık o sütü içemiyorsunuz Sayın Başkan.

Şu anda toplayıp da sattıkları süte "süt" demeye bin tanık ister. Hayvanların yemleri nedeniyle artık onun adı "süt" müdür, başka bir şey midir, onu bilemem. Yine, hayvan hayvan ama öyle yemler verilmeye başladı ki Atatürk Orman Çiftliğinin kendi alanlarından çıkan ürünlerle elde edilen sütle ilgisi yok bu olayın.

BAŞKAN - Ben nostaljiye bağlılıktan onu içiyorum o zaman.

ZEKERİYE TEMİZEL (İzmir) - Evet.

Elbette ki o çiftliğin olduğu gibi korunması gerekmiyordu yani koyun alanlarının da hâlâ Ankara'nın göbeğinde koyun yetiştirmek için kullanılan bir çiftlik olmaması gerekiyordu. Bu gerekçenin ortaya çıkar çıkmaz Orman Çiftliğiyle ilgili düzenleme yapanlar ve sorumluluk alanlar, koyunla ilgili işletmenin tamamının Aydos Yaylası'na taşınmasını hemen sağlıyorlar o alanı Orman Çiftliğine kiralamak suretiyle.

Orman Çiftliği Atatürk'ün armağanıdır. Bununla ilgili olarak çıkarılan Orman Çiftliği Yasası'nın 9 ve 10'uncu maddeleri çok önemlidir değerli arkadaşlar. 9 ve 10'uncu maddelerde Çiftliğin bağışlanma amacına uygun olarak kullanılmasının güvencesi olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi görülür çünkü Çiftlikte yapılacak her türlü düzenlemenin, özellikle gayrimenkuller üzerindeki tasarrufların bir kanunu bağlanması zorunluluğu ortaya çıkar. Kamulaştırma kanunlarına uygun olarak bile yapılacak işlemlerde mutlaka kanun aranır.

Kısacası, Atatürk Orman Çiftliği Türkiye Büyük Millet Meclisine, milletvekillerine emanet edilmiş olan bir mirastır. Amacına uygun olarak kullanılacak.

Peki, şimdi getirdiğiniz tasarı ne? Bu tasarıyla Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı bundan yıllar önce Orman Çiftliğindeki hayvanat bahçesinin modern bir hâle getirilmesi, çağdaş bir hâle getirilmesiyle ilgili olarak düzenlemeler yapmak üzere, burayı on yıllığına devralıyor. Tamam, burada itiraz edecek herhangi bir olay yok.

Peki, değerli arkadaşlar, şu anda Orman Çiftliğinde tek bir tane hayvan var mı? Ya da hayvanat bahçesi kurmaya dönük herhangi bir adım var mı? Yok. Onun yerine, bataklık olan o alandan yaratılmış olan tarım alanlarının içerisinde binlerce ton beton dökülmek suretiyle, tamamen nitelikleri değiştirilerek dev binalar yapılıyor, adına da "Tema Parkı" deniliyor.

Ne demekmiş tema parkı? Ne teması? Yok bilmem dönen dolaplar, yok kıvırlar zıvırlar falan filan gibi ve Türkiye'nin işletme olanağının olmadığı biline biline... Çünkü çok güvenlikli sistemler falan kurmak gerekiyor. Demirle dolu, betonla dolu bir alan yaratılıyor orada. Binalara mutlaka bakın, Orman Çiftliğiyle bir ilgisi var mı, bir görün. Veriliş amacına aykırı bir şekilde ve kiralanma amacıyla da tamamen ilgisiz bir şekilde oraya yatırım yapmak bir suçtur. Zaten Orman Çiftliği Kanunu'nda "Orman Çiftliğinin bütün varlıklarının hepsi devlet malı hükmündedir." diyor, ona karşı işlenen suçlar da devlete karşı işlenen suçlar grubundadır. Yani Meclise karşı işlenen bir suç nasıl cezalandırılacaksa, Orman Çiftliğine karşı işlenecek bir suç da ona göre cezalandırılacak. Burada suç işlenmiş. Kiralama amacına aykırı olarak, kiralanma amacına tamamen aykırı olarak Orman Çiftliği tarım arazisi yok edilmiş. Şimdi bunu yasalaştırmanın veya buna bir af getirmenin bir manası olabilir mi? Burada yapılan yatırımlar "İşte, şu kadar milyar lira harcandı." O harcanan milyarların hesabının verilmesi olgusu ayrıdır, mutlaka sorulmalıdır onun hesabı. Öyle bir izin bile yokken o kadar milyar lira nasıl harcanır oraya? Oraya nasıl harcanır? Bu ülkenin Sayıştayı, bu ülkenin Maliye Bakanlığı, özellikle de belediyeyi denetlemekle yükümlü olan kurumların tamamı bu olaya seyirci kalamazlar. "Canım, yapılmış, olmuş." İşte, bu olmaz. O nedenle de Orman Çiftliğiyle ilgili bu düzenlemenin Orman Çiftliğinin emanet edildiği milletvekilleri tarafından çiğnenmesine asla izin vermemek gerekir.

Bu yasa tasarısı daha önceden buraya tam 3 defa geldi değerli arkadaşlar. 3 defa geldi. Her defasında bu açıklamalarla "Arkadaşlar, etmeyin, tutmayın, bu bir suçtur, fiilî olarak suç işlenmiştir burada." Bir suçu yasal hâle getirmek de suçtur aslında. O nedenle, bunun gereği neyse o yapılır. Türkiye ilk defa olarak birkaç milyar lirasını bu şekilde suç işleyenler tarafından harcayan veya yok eden bir ülke değil ki. Daha önceden de oldu. Ama oldu bir kere, yapanın yanına kâr kaldı diye bir olguyu kesinlikle ve kesinlikle kabul etmemek gerekiyor. O nedenle, bu tasarının içerisinde yer alan bu hükümle ilgili olarak, hem Genel Kurulda -eğer burada yasalaşırsa veya buradan çıkarsa- hem de Anayasa Mahkemesinde bu olayı sonuna kadar götürmek zorundayız. Bize emanet edilen bir varlığı, kanunla güvenilerek verilen bir olayı güveni kötüye kullanarak yok edemeyiz. Önemli kısmı o.

Diğer maddelerin teknik değerlendirmelerine geçmeden önce, Maliye Bakanlığı tarafından düzenlenen ve biraz önce Sayın Bakanın çok iyi anlattığı gibi, Türkiye'nin 2004 yılından sonra enflasyon muhasebesi gibi bir muhasebeyi, hukukunda olmasına karşın uygulamamış olmasını takdirle karşılayan bir insanım. İyiye iyi. Biliyorsunuz, bu enflasyon muhasebesi, son üç yılın enflasyon oranı yüzde 100'ü geçtiği zaman uygulanacak bir düzenleme.

Şimdi, sadece gayrimenkuller için, dikkatinizi çekerim sadece gayrimenkuller için enflasyon muhasebesi buna paralel gelebilecek ama oranı yüzde 100'ü tutmadığı için değil, gayrimenkuller için bir yeniden değerleme uygulaması yapılacak.

Şimdi, bu Komisyonda sürekli olarak "vergi" lafı açıldığı zaman, bizler bir rant vergisinin gerekliliğinden, özellikle de daha sonradan değiştirilen yeni seriye göre millî gelirimizdeki 600 milyar liralık farkın bir de gayrimenkul ve inşaatlardan kaynaklandığını öğrenince, bu alanın vergilenmesi gerektiğini sürekli söyledik.

Burada bir değer var, o doğru. 2005 yılından beri elinde gayrimenkulü tutan bir insanın getirmiş olduğu değeri kabul ediyorum. Eğer çok yüksek enflasyon nedeniyle bu olay olmuş olsa, evet, bunu mutlaka bir noktaya kadar telafi etmek gerekir derim.

Değerli arkadaşlar, iyi de enflasyon oranları bizim övüneceğimiz oranlarda oldu. Dolayısıyla, kalkıp da bütün bunların hepsini kümülatif olarak üst üste ekleyerek yüzde 80'lik, 90'lık... Gerçi katsayıyla çarpılacak yani 2004 ile 2018 arasındaki oranlarla bir yeniden değerleme oranı bulunarak yapılacak. Bu kadar büyük bir değeri alıp oradan sonra da bunun maliyet olarak gelir veya kurumlar vergisinin hesaplanmasında esas alınmasını vergi adaleti açısından aykırı buluyorum, hakkaniyete aykırı buluyorum.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - O 100/297 endeksli.

ZEKERİYE TEMİZEL (İzmir) - Görüyorsunuz. Yani yüzde 5'le falan kurtulacak bir olay değil bu olay.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Burası yurt içi, yüksek orası. Toplamda birleşiyor. Arkadaşlar 2 endeks değeri arasındaki farkı hesapladılar.

ZEKERİYE TEMİZEL (İzmir) - Evet.

Yani onu söyledim Sayın Bakanım, tamam, sağ olun.

Yani ciddi anlamda bu bir değer. Daha doğrusu bu alan hemen önümüzdeki günler içerisinde, belki de kupon arazilerini herkes ellerinde tutar bir vaziyette bekliyorlar. Bu değerlendirmeyi yapacaklar. Dolayısıyla, bunlar maliyet olarak inşaatların içerisine girecek. Kanal İstanbul'un etrafındaki yerlerin hepsi şu anda aldı başını gidiyor. Dolayısıyla, onların alındığı tarihlerdeki tarihler ile şimdiki değerler arasındaki oranları bir düşünün. Böyle bir düzenleme yapmak suretiyle, aslında Türkiye'de önümüzdeki süreçte alınabilecek gerçek bir rant vergisini şu anda engellemeye başlamış oluyoruz veya önünü kesiyoruz. Yapılmaması gereken bir olaydır.

Övünmekle yetinelim, enflasyon muhasebesi uygulamadık on altı yıl boyunca; çok da başarılı oldu, iyi oldu. O zaman, herkes değeri neyse, değer üzerinden paraya çevrilmiş bu olaylar üzerinden ödemesi gereken vergiyi ödesin değerli arkadaşlar. Ödesin, bunun başka bir şekli yok.

Sonuç olarak, diğer maddelerle ilgili olarak süreyi de göz önünde bulundurarak ilgili maddelerde konuşmak üzere geneli üzerindeki değerlendirmeyi şu cümlelerle bitirmek istiyorum: Yaptığımız düzenlemeler, seçime giden bir ülkede, Hükûmetin alelacele yapıp toplumda ciddi anlamda büyük soru işaretleri veya infial yaratacak davranışlara neden olacak düzenlemeler olarak görülmemelidir. Toplumda tartışıla tartışıla, endişe edilecek herhangi bir sorun olmadığı gösterile gösterile... Bunların hepsi çıkartılmalıdır, ona bir itiraz edilemez. Ama aceleye getirilmemelidir. Buradaki acele tehlikeli bir aceledir. Olayın bu şekilde değerlendirilmesini umuyor, saygılar sunuyorum.