| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2341) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 14 .05.2018 |
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Şimdi, değerli arkadaşlar, burada söz konusu edilen ve tartışılan konu, böyle hazineye ait herhangi bir mülkün daha önceden on yıllığına irtifak hakkı tesis edilerek amaç tayiniyle, amaç dışında yapılmamak veya kullanılmamak koşuluyla verilen sıradan bir arazi değil. Değil. Burada yapılan olay, daha önceden Mustafa Kemal Atatürk tarafından şartlı bir şekilde Türkiye Cumhuriyeti'ne bağışlanmış olan bir çiftliğin o koşullar içerisinde yürütülmesiyle ilgili olan bir düzenleme. Bu düzenleme daha sonradan, vasiyet üzerinde yürütülen bu olay bir yasaya dayandırılıyor ve bu yasa çerçevesinde işlemler yürütülmeye çalışılıyor. Bu alan içerisinde yapılacak olan her türlü mülkiyet düzenlemesi, kiraya verme, kullanma, satma vesaire gibi değişikliklerin bu yasada mutlaka yasayla yapılması gerekliliği belirtiliyor. Kamulaştırma Kanunu'na göre yapılan bir kamulaştırma bile bu kanun önünde geçerli değil; özel kanunu var çünkü.
Konuşurken söyledim. Belki gözlerden kaçtı. Burada en önemli konu bu konudaki sorumluluğun, bu kanunun 10'uncu maddesiyle Türkiye Büyük Millet Meclisine bırakılması. Türkiye Büyük Millet Meclisine bu konu bırakılırken yasa "Milletvekillerinin, Mustafa Kemal Atatürk'ün mirası üzerinde gereken duyarlılığı göstererek vasiyet amacının dışında kullanılmayacağının garantisini oluşturulmasıdır." diyor. Yani yasa böyle bir yetkiyi yani Orman Çiftliğinin arazileri üzerindeki herhangi bir yetkinin kullanımıyla ilgili olarak kanun çıkarma zorunluluğunu getirirken diyor ki: "Mustafa Kemal Atatürk'ün mirasına veya vasiyetindeki hükümlülere Türkiye Büyük Millet Meclisinin vekilleri sahip çıkar." Olay bu. Onun içerisinde -diğerlerini falan soyutlayarak konuşuyorum- bir hayvanat bahçesi var. Türkiye'nin, bildiğim kadarıyla, ilk hayvanat bahçesi. O hayvanat bahçesi vasiyet amacına uygun olarak geliyor ama belirli bir süre sonra ihtiyaçları falan karşılayamamaya başlaması doğal. Buranın yani hayvanat bahçesinin yeniden düzenlenmesiyle ilgili olarak burada belediye ile Orman Çiftliği arasında ve bu kanuna dayanarak bir düzenleme yapılıyor. Deniyor ki: "Burada hayvanat bahçesi alanı yapılsın." Onun içerisindeki büfe müfe, falan filan olayları ayrı bir olay. Fakat değerli arkadaşlar, daha sonradan bu amaç yani irtifak hakkı tesis amacı değişiyor olduğu gibi. Mutlaka geçtiniz önünden. O bağlantı yolundan, tam Çiftliğin arka kısmından Traktör Fabrikasından sonra geçtiğiniz alanda orada birdenbire çiftlikte ilgisi olmayan, Atatürk Orman Çiftliği'yle bağdaştırılmayacak, Türkiye'de imal edilmesi mümkün olmayan bir garip şeylerin olabileceği bir alan yaratılmaya başlandı. İnanılmaz beton döküldü o alan. Hâlbuki Ankara Çayı'nın bataklığında yaratılmış bir tarıma alanıydı orası ve Ankara'da bu koşullarda gerçek anlamıyla tarım yapılacağının, bir tarım arazisi üretilebileceğinin, orada meyve yetiştirileceğinin, kısacası bozkırdan bir vaha yaratılmasının olanaklı olduğunu ortaya koyan bir projeydi o proje. Büyüdü.
Şimdi, burada birkaç soruyu sormak gerekiyor üst üste: Belediye o günün koşulları içerisinde hayvanat bahçesini dizayn etmek veya yeniden modernize etmek amacıyla almış olduğu bu arazide hayvanat bahçesi olayını olduğu gibi ortadan kaldırıp niye bu garip binaları oraya yaptı? Bu garip binaları oraya yapıyorsa eğer, Ankara'da yer mi yoktu başka? Tam Ankara'nın merkezinin içerisine konulmuş ve otoparkları bile sığdırmak için yerin altına garajlar yaparak arazinin bütün niteliğini bozmak mı gerekiyordu? Amacına aykırı olarak yapılmış bu harcamalar nedeniyle belediyede bununla ilgili herhangi bir şey yapılmadı mı, yapılmadı mı? Bunca zamandır Sayıştay, bu belediyeyi her yıl denetlediğine göre bununla ilgili olarak herhangi bir işlem yaptı mı, yapmadı mı? Sonuç olarak, burada ortaya çıkmış olan bir suç var. Bir suç çünkü Orman Çiftliğinin mülkleri hazine mülkü niteliğindedir. Bunlara karşı işlenen suçlar da hazine mallarına işlenen suçlarla aynı şekilde işlem görür. Ortada bir de suç var.
Şimdi, bu yasayla, bu düzenlemeyle ilgili olarak ikide bir gelip gelip "Buraya yaptığımız şeylerin işletilmesi çok pahalı. Biz işletemiyoruz, buraları işletecek birilerine vermemiz lazım." Onlar da diyorlar ki: "Yirmi dokuz yıldan aşağı olursa burası işlemez. O nedenle yirmi dokuz yıl olsun." Zaten yapılan yasaya aykırı.
Değerli arkadaşlar, Ankara'da siz bir de garip dinozorlar gördünüz, Gulliver heykelleri gördünüz ne anlama geldiği falan anlaşılmayan. Peki, o heykelleri Ankara korudu mu? Bir masraf yapılmıştır, yazıktır ya, bu ucube şeyler burada kalsın dedi mi? Söktü, aldı ve onunla ilgili olarak, bunu, bu şekilde yapanların yasal olarak herhangi bir sorumlulukları var mıydı, onu bilmiyorum. Onu da araştırıyorlardır ayrıca. Yani ortaya çıkmış bir ucube olayı, yasalara aykırı bir olayı, Atatürk'ün mirasına aykırı bir davranışı, şimdi alanını da genişleterek arkaya bir şey eklenmiş vaziyette; şu, şu, şu, şu parseller diye koordinatlar gösteriliyor. Ne kadar olduğunu bilir misiniz? Sınırını da bilmiyoruz, bir şey de bilmiyoruz, oturuyoruz bunu yirmi dokuz yıllığına, büyük olasılıkla yurt dışından gelip de oradaki dönen dolapları şunları, bunları işletecek birtakım insanlara veriyoruz. Bu doğru değil. Bunu yapamazsınız. Atatürk'ün mirasını çiğneyen ve onun özellikle Orman Çiftliği Kanunu'yla ya milletvekillerine emanet ederek biz onu ancak koruruz dediği, korunabilir denilen bir olguyu, bu Komisyonun, son görevi olarak görmemesi ve çiğnenmemesi, yapmaması gerekir diye düşünüyoruz. Karşıtlığımız bu. İyi niyet insanlar uğraşıyorlar. Buraya bu kadar masraf yapılmış, edilmiş, bunu kucaklarında buldular elbette ki onların hepsini kabul ediyorum ama bu olayın bundan sonraki gelişmelerine falan da kesin olarak hiç kimseyi dâhil ettirmeyin, ne milletvekilleri dâhil olsun ne belediyeden veya diğer görevlilerden dâhil olan olsun çünkü bunun hesabı er geç görülür bu ülkede, er geç görülür. Birisi de çıkıyor diyor ki: "Ben bunu yapacağım. Ben yapacağım kardeşim, yapacağım." "Kanunu çiğneyeceğim." diyor, kanunu çiğniyor. "Sözleşmeye aykırı davranacağım." diyor, onu çiğniyor. Hepsini yapıyor. Bunları yaptıktan sonra, biz de oturup burada "Tamam, bunları yaptın, iyi ettin, aferin, al sana yirmi dokuz yıl daha." diyeceğiz. Bunu diyemeyiz. Gerçekten, provokasyon yaratarak veya sadece karşıtlık için bunu söylemiyorum.
Bizler Atatürk'ün mirasının güvencesine bırakıldığı insanlar olarak böyle bir düzenlemeye "evet" diyemeyiz diye düşünüyorum. Daha önceden 3 defa geldi, geri çekildiyse bu dördüncüsünde de geri çekilmesi ve dolayısıyla bu Komisyonun böyle bir sorumluluğun altına imza atmaması gerektiğini düşünüyorum değerli arkadaşlar ve çok önemsiyorum olayı, çok önemiyorum ve diyorum ki: Keşke bundan iki toplantı önce bu olayı bitirmiş olsaydık da şu konuşmaları yapmamış olsaydık.
Teşekkür ederim.