KOMİSYON KONUŞMASI

RAFET ZEYBEK (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin genel gerekçesinden çok açık olarak bu teklifin terörle mücadele için sunulduğunu ancak olağanüstü hâlin kaldırılmasıyla birlikte boşluk doğacağından şu anlaşılıyor ki olağanüstü hâl sürekli olarak, kalıcı olarak olağan hâle dönüştürülecek.

Şimdi, değerli milletvekilleri, bu düzenleme çok açık olarak demokratik hukuk devleti yerine otoriter devlet düzenini öngörmektedir. Biz hep söylüyoruz, darbeleri önlemenin, terörle mücadele etmenin yolu demokrasiyi yok etmek, hukuku yok etmek, adaleti yok etmek, insan hak ve özgürlüklerini yok etmek değildir. Darbeleri önlemenin yolu daha çok demokrasi, daha çok hukuk, daha çok özgürlüklerden geçer. Hepimiz biliyoruz, olağanüstü hâl döneminde binlerce insanımız haksız yere gözaltına alındı, haksız yere tutuklandı, haksız yere işten atıldılar. Şimdi, bu yeni kanun teklifiyle, haksız gözaltılar, haksız tutuklamalar, haksız işten çıkarmalar devam etsin isteniyor.

Değerli arkadaşlarım, bu teklifin bir kısım maddeleriyle olağanüstü hâl kalıcı hâle getiriliyor, bir kısım maddeleriyle de olağanüstü hâl üç yıl uzatılıyor. Şimdi, bu teklifin yasalaşması durumunda Türkiye, hâlâ olağanüstü hâlle idare edilecektir ve kalıcı bir olağan hâle dönüştürülmüş olağanüstü hâlle karşı karşıya kalacaktır.

Değerli arkadaşlarım, bu teklifin bir kısım maddeleri açık olarak Anayasa'ya aykırılık teşkil etmektedir. Kanun teklifinin 11'inci maddesiyle Terörle Mücadele Kanunu'na eklenen 19'uncu maddeyle gözaltı süreleri uzatılmaktadır ve bu, üç yıl süreyle devam edecek bir uzatmadır. Anayasa'nın 19'uncu maddesi açıktır; orada gözaltı süreleri kırk sekiz saat, toplu işlenen suçlarda en fazla dört gündür. Olağanüstü hâl ve savaş hâli dışında bu sürelerin uzatılamayacağı çok açık ve net olarak söylenmektedir. Böylesine açık bir aykırılığın bir yasa teklifiyle getirilmiş olması maalesef çok üzücüdür.

Yine, Anayasa'nın cezaların şahsiliği ilkesine aykırı düzenlemeler vardır. Hakkında soruşturma yapılan zanlının eşinin, çocuklarının pasaportlarına el konulacak, telefonları dinlenebilecek. Şimdi, eğer bir suçlunun ailesi hakkında da cezai yaptırım niteliğinde tedbirler alırsanız bu kesinlikle cezaların şahsiliği ilkesine aykırı düşecektir. Yine, tazminat ödenmeme konusundaki teklif Anayasa'nın temel ilkelerine, Anayasa'nın ruhuna açıkça aykırılık teşkil etmektedir.

Değerli arkadaşlarım, işten çıkarmalarla ilgili düzenleme üç yıl devam edecek. Evet, yine binlerce insanımız haksız yere işten atılacak, gerek komisyon tarafından gerek mahkeme tarafından işe iade edilenler önceki işlerinde çalıştırılmayacak yani idare diyecek ki: "Biz seni potansiyel suçlu olarak görüyoruz, evet, aklanmışsın, berat etmişsin, işine döndürülmüşsün..." Ama hâlâ suçlu olarak değerlendirecek ve önceki görevlerinde de çalıştırılmayacak. Bunlar da Anayasa'mıza aykırıdır değerli arkadaşlarım.

Şimdi, bakınız, ben 1990 yılında Ağrı Eleşkirt Cumhuriyet Savcısı olarak atandım. O zaman yargıya yüzde 70 civarlarında bir güven vardı, çok üzülmüştük yani "Yüzde 70 güvenle nasıl adalet dağıtılır bir ülkede?" diye. Şimdi, Sayın Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, 6 Kasım 2014 tarihinde Bursa'da yaptığı bir konuşmada şöyle diyor: "Türkiye'de yargıya güven önceleri yüzde 60-70'lerde iken şimdi yüzde 20'lerin altına düşmüştür." Bugün Türkiye'de yargıya güven yüzde 20'lerdedir. Yargıya güvenin yüzde 20 olduğu bir ülkede adalet dağıtılmaz; o ülkede demokrasiyi, insan haklarını, özgürlüklerini ayakta tutamazsınız. Demokrasinin asla vazgeçilmezi hukuktur, hukukun asla vazgeçilmezi de bağımsız ve tarafsız bir yargıdır. Bugün ne acı ki Türkiye'mizde yargı bağımsızlığını ve tarafsızlığını yitirmiş, milletin sadece yüzde 20'sinin güvenini alabilir hâle gelmiş, adalet dağıtılamaz noktadadır. Böyle bir yargı karşısında çıkarılacak olan bu kanun, Türkiye'de demokrasiyi de insan haklarını da özgürlükleri de evrensel hukuk ilkelerini de tamamen yok edecektir.

Evet, biz de terörle mücadele edilmelidir diyoruz, hatta etkin ve kararlılıkla mücadele edilmelidir, biz darbeler önlenmelidir diyoruz ancak bunların yolu ülkede hukuku yok ederek, demokrasiyi yok ederek, özgürlükleri yok ederek sağlanmamalıdır.

Değerli arkadaşlarım, eğer biz demokratik ve hukuk devleti olma iddiasını sürdüreceksek bugün Komisyonumuzda görüşülmekte olan bu kanun teklifinin ya geri çekilmesini ya da alt komisyona havale edilerek orada hem Anayasa'ya aykırılık yönünden hem demokrasiye aykırılık yönünden hem evrensel hukuk ilkelerine aykırılık yönünden hem de insan haklarına aykırılık yönünden detaylı bir görüşmesinin yapılmasını talep ediyor, teşekkürlerimi sunuyorum.