| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 19 .07.2018 |
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Ben saat ondan itibaren Komisyonun çalışmalarını takip ediyorum. Siz sağlıklı bir şekilde Komisyon üyelerinin söz alabilmesi için Komisyon dışından gelen üyelerin sisteme giriş yapmaması gerektiğini söylediniz. Ben de son konuşmacıya, Komisyon üyesi olmayanlara geçince söz hakkı talep ettim.
BAŞKAN - Peki, tamam.
Buyurun.
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Teklifi sunan değerli grup başkan vekilleri, Komisyon üyeleri, Komisyonumuza dışarıdan gelen bürokratlar; evet, öncelikle tabii ki yeni dönemin ilk Komisyon çalışması. Ben de geçen dönem birlikte görev yaptığımız arkadaşlarımıza ve yeni dönemde çalışma arkadaşlarımıza ve Komisyondaki bütün üyelere başarılı çalışmalar diliyorum.
İfade edildiği gibi, Komisyonun, elbette, 27'nci Dönem Parlamentosunun görüşme yapmaya başladığı ilk kanun teklifinde, gerçekten çözüm bekleyen toplumun sorunlarını en azından OHAL mağduriyetlerini ortadan kaldıran bir kanun teklifiyle başlamayı umut ediyordum.
Evet, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun önerisiyle gelen bir kanun teklifi ve teklifin amacı da gerekçesi de... İşte, OHAL sürecini ortadan kaldıracak ve terörle mücadelede etkin, hukuk devleti ilkeleri çerçevesinde etkin bir mücadeleyi öngören bir yasa teklifi. Gerekçesi de kısa ve bu şekilde belirtilmiş. Ancak devletimizin en temel asli görevi, zaten terörle hukuk devleti ilkeleri içerisinde mücadele etmesi. Bu asli bir görev, bunun bir kanun teklifiyle gündeme getirilecek bir süreç olmadığını düşünüyorum.
İçeriğine baktığımız zaman ise biz OHAL sürecini burada hep birlikte yaşadık. Ben de 26'ncı Dönem Parlamentosunun bir milletvekili olarak, FETÖ darbe girişimini ve akabinde yaşanan bütün olayları bizzat burada birlikte yaşadık. Ama şunu gördük: OHAL'in, OHAL'le yapılan düzenlemelerin amacı ve kapsamını aştığını ve özellikle FETÖ'yle, devletin içerisine sızan paralel devlet yapılanmasıyla etkin mücadele içerisinde ilan edilen OHAL'le maalesef, iktidarın kendisine muhalif ve hatta karşıtı gördüğü birçok kişi ve kuruluşa dönük uygulamalarına şahit olduk. İşte, zaten Sayın Kaboğlu, Sayın Şık burada, bizzat bunlara şahit olduk. Sayın Kaboğlu Hocamız bize o sürecin nasıl yaşandığını çok teknik ve akademik bir şekilde bize anlattı, çok teşekkür ediyorum kendisine, hatırlattı tekrar. Baktığımız zaman, muhalefeti ortadan kaldırmaya dönük, amacını aşan uygulamalar içeren ve devlet içerisinde liyakati ve deneyimi ortadan kaldırıp maalesef, sadakati ve biati hâkim kılan bir yapı ve süreç yaşadık. Siyasi yapılanmanın ve gerçek sorumluların ortaya çıkarılmadığı bir süreçteyken şimdi tekrar yeni bir düzenlemeyle karşı karşıyayız ve hatta rejim değişikliği sürecini yaşadığımız yeni bir yapıyla da birlikte bu süreci aslında geçiyoruz. Bu kanun teklifinin özelliği ve bu dönemin özelliği de bu yeni rejimle birlikte karşımıza çıkıyor. Osmanlı'dan cumhuriyetin devraldığı devletin kurumsal yapısı bir geceden çıkarılan KHK'lerle ortadan kaldırılmış, ortadan kaldırılan devlet yapısı değil aslında, bütün kurumsal hafıza ve bütün bellek, bütün bürokratik yapının da ortadan kalktığı bir süreçten geçiyoruz aslında. KHK'lerle yapılan düzenlemeler yoluyla devletin kurumsal yapısını, gücü tek bir kişide toplayan bir sürece şahitlik ediyoruz. Her şeyin bütün düzenlemelerle bir kişinin yetki ve sorumluluğuna devredildiği, ademimerkeziyetçi bir yönetim anlayışı yerine tüm yetkilerin merkeze toplandığı bir yapı içerisindeyiz.
Bugün ülkemizde OHAL'in kalkması süreciyle ilgili tabii ki görüşler uluslararası dünyada da çok tartışıldı. İşte, Sayın Bakan konuşmasında "Biz OHAL sürecini ve o geçiş sürecini Anayasa'mıza ve uluslararası sorumluluklarımıza uygun şekilde yerine getirdik." dedi. Ancak baktığımız zaman, bugün Avrupa Konseyinin ve Avrupa Birliğinin açıklamaları var ki o referandum sürecinde Avrupa Konseyi Venedik Komisyonunun çok önemli bir raporu vardı Türkiye'de gerçekten Avrupa Birliğinin özellikle Kopenhag Siyasi Kriterlerinden hızla uzaklaştığımız yönünde. Nedir bunlar? Hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı ve demokratik işleyen bağımsız kurumsal yapı. Bugün sayın grup başkan vekili "Biz katı bir kuvvetler ayrılığı ilkesini hâkim kıldık." dedi ama aslında baktığımız zaman biz bu katı kuvvetler ayrılığı ilkesini tamamen ortadan kaldırdık, lağvettik, bugün Cumhurbaşkanlığı KHK'leriyle de bunu lağvettiğimiz açıkça ortaya çıkıyor. Bütün kurumsal yapıyı biz bir kişide topladık, bütün yetki bir kişide, bugün getirilen düzenlemede de aynı şekilde. Bakın, işte, Avrupa Birliği sözcüsünün açıklaması şöyle: "Resmî makamlara göre Türkiye'de OHAL'in sonlandırılması önemli, memnuniyet verici." Ama bu düzenlemeyle ilgili ilk eleştirisi de uluslararasında, dünyada hemen tartışılmaya başlandı. Bugün bizim konuştuğumuz bu teklif Avrupa Birliği kurumsal yapısı içerisinde ve Avrupa Konseyinde hızla tartışılıyor. Resmî makamlara olağanüstü yetkiler veren OHAL'in bazı kısıtlayıcı unsurlarını koruyan mevzuat teklifinin kabul edilmesinin yani bugün bu mevzuat teklifinin kabul edilmesinin OHAL'in kaldırılmasının olumlu etkilerini azaltacağını ortaya konuyor ve belirtiliyor. Türkiye'nin Avrupa Konseyi Venedik Komisyonuyla ilgili diğer kurumların önemli tavsiyelerini hayata geçirmesi ve yürütme, yargı, yasama güçler ayrılığı ilkesine riayet etmesi yönünde beklentilerini dile getirmişlerdir. Bu gerçekten çok önemli bir vurgudur. Ben de Parlamentoda Avrupa Birliği Uyum Komisyonunda görev yapıyorum. Aslında, bugün, özellikle resmî aday ülkesi olduğumuz Avrupa Birliği ve kurucu üyesi olduğumuz Avrupa Konseyinin ortaya koymuş olduğu tespitleri tartışmak üzere bu yasa teklifinin Avrupa Birliği Uyum Komisyonunda ayrıntılı tartışılması gerekiyordu. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde askıya aldığımız yükümlülüklerin de yine orada tartışılması gerekiyordu. İşte, sayın vekillerimizin ilettiği, Komisyon üyelerinin söylediği Anayasa Komisyonunda Anayasa'ya aykırılıklarının, Millî Savunma Komisyonunda başka, diğer yönlerinin ayrıntılı incelenmesi gerektiğini düşünüyorum, bunu da burada tekrar belirtmek istiyorum.
İşte, bu düzenleme maddeleri çok ayrıntılı tartışıldı, maddelerde de belki daha çok tartışılacak. Yeni getirilen bir şey yok. OHAL'le getirilen yetkilerde sadece bir isim değişikliğine gidiliyor ve üç yıl için geçerli olacak olan bu süreçte, hepimizin söylediği, ortak fikrimiz olan, OHAL'in kalıcı hâle getirilmesi ve aslında OHAL KHK'lerinin yerini bu yeni rejim değişikliğini yaşadığımız süreçte Cumhurbaşkanlığı KHK'leri alacak. Şu an ülkemizdeki görüntü bunu ortaya çıkarıyor.
Teklifin gerekçesinde anayasal güvence altında temel hak ve özgürlüklerin korunmasından bahsediliyor. Ancak bugün biraz sonra maddelerde de ayrıntılı söylenecek, şu ana kadar da söyledi. Aslında hak ve özgürlükleri daha da kısıtlayıcı ve hatta o son geçici maddede gerçekten bütün çalışanların can ve mal güvenliğini ortadan kaldıran yani bir kişinin, bir amirin, bir üst amirin bir teklifiyle bütün özlük haklarını kaybedeceği bir süreci yaşıyoruz. İşte, Kaboğlu Hocamız söyledi, OHAL KHK'siyle ihraçlardan şimdi bir kişinin -belki hiç kamuoyu oluşmadan- bir anda birçok insanın özlük haklarını elinden alacağı bir süreç. Sadece şunu söylüyor madde, ben hukukçu değilim ama çok ayrıntılı çalıştım teklife, diyor ki: "Herhangi bir terör örgütüyle, herhangi bir yapı, oluşum, gruplarla üyeliği, mensubiyeti, iltisakı ya da bunlarla irtibatı olan bir değerlendirme..." Şimdi, bunun çok ucu açık. Nasıl bir değerlendirme? Yani bir kişi bir anda... Ben üniversitede görev yapıyorum, bir akademisyenim, bir üstüm, dekanım, mütevelli heyeti benimle ilgili bir yazı yazıp gönderdiği zaman ben bütün haklarımı kaybedeceğim, işte, diğer bütün kamu kurumlarında görev yapan kişiler için de bu geçerli olacak. Bence burada gerçekten -sürem de kısalıyor, diğer maddelerde de var ayrıntılı söyleyeceğim şeyler- yeni devlet sistemi içerisinde, bir parti devletine dönüştüğümüz bir süreçte, bütün yetkileri bir kişiye teslim ettiğimiz bir süreçte mülki idare amirlerinin, kamu yetkililerinin görevlerini... İşte, Cumhurbaşkanlığı KHK'lerini takip etmekte bile zorlanıyoruz, bütün kurumların nasıl bir kişinin inisiyatifine bırakıldığını görüyoruz. Şimdi, böyle bir süreçte bütün bu kamu yetkililerine bu görevleri verip, ihraçların önünü açıp, herkesi can ve mal güvenliğinden yoksun bırakıp tedirgin... Zaten adalet sistemimizin ve yargı bağımsızlığımızın ne noktaya geldiği... İşte, şu Komisyondaki tutanakları bile objektif bir kişi okuduğu zaman ülkemizde gerçekten nasıl bir facia süreci yaşandığını gözler önüne serecek. Muğlak, ucu açık... İşte, "günlük yaşamın zorlaşmasına dair" diyor. Vali nasıl bunu test edecek, nasıl günlük yaşama... Bir inisiyatif, yukarıdan gelecek bir emirle belki bir kişiyi şehrin ya da ülkenin dışına atabilecek. Bütün eş, çocukların pasaportları, dinlenmeleri, işte, MİT'in sorumluluğu, burada bir sürü açık madde var ayrıntılı tartışılması gereken.
AİHM'le ilgili kararlar, yeniden yargılanma yolunun açılması, MİT'in bütün sorumluluğunu ortadan kaldırıp bilgi edinmenin dışına çıkartıyorsunuz. Gözaltı süreleri dile getirildi. Yükseköğretim kurumlarında geri dönüşlerde gerçekten bu sürecin, FETÖ devlet yapılanması içerisindeki bu paralel yapının en çok tahrip ettiği eğitim sistemi ve akademisyenler. Şimdi, özlük haklarını vermiyorsunuz geri, tazminat alma yolu kapalı, görev yapacağı yeri belirliyorsunuz, keza askerî personel araştırma bölümlerine gidip görev yapacak. Yani birçok ayıplı ve hukuken tartışılması gereken nokta bugün belki bu gece geç saatlerde kabul edilecek ve ben ayrıntılı tartışılması gerektiğini, sayın sözcümüzün de söylediği gibi bir alt komisyonda, farklı komisyonlarda gerçekten ayrıntılı tartışılıp bu özlük hakları noktasında, kişisel güvenceler hakkında, uluslararası bağlı bulunduğumuz kuruluşlara verdiğimiz teminatlar doğrultusunda ayrıntılı tartışılması gerektiğini öneriyorum.
Söz verdiğiniz için ve sabrınız için teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.