| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 19 .07.2018 |
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Aslında genel itibarıyla galiba, en azından bir kısım muhalefet olarak aynı şekilde düşünüyoruz.
Şimdi, bu 1'inci maddeye böyle başlamak gerçekten kötü oldu yani böyle Anayasa'ya aykırı bir maddeyle başlamak ve ilk kanuna hatta ilk yasamaya böyle başlamak...
BAŞKAN - İçinde daha çok böyle maddeler.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Değil mi, daha çok? Evet.
Yani, şimdi, şöyle bir şey: Arkadaşlarımın da belirttiği gibi, Anayasa madde 13 çok açık, yani temel hak ve hürriyetlerin hangi koşullarda kısıtlanabileceğini çok açık belirtmiş. Anayasa 15'te de hangi dönemlerde ve hangi durumlarda kısıtlanacağı söylenmiş; buna göre, savaş, seferberlik ve olağanüstü hâl durumlarında temel hak ve hürriyetler kısıtlanır. Şimdi, burada aslında ne OHAL ne seferberlik ne de savaş hâli olmamasına rağmen... Yani, "OHAL'i kaldırdık." deniyor çünkü bugün bütün haber kanallarına baktım, flaş şeklinde manşetten vermişler: "OHAL kalktı." Ama OHAL tedbirlerinin hâlâ uygulanması anlamına geliyor bu. Bu, öncelikle, işte, dediğim Anayasa 13 ve 15'e kesin olarak aykırı. Ama burada sadece seyahat hakkı engellenmiyor çünkü bunun örneklerini daha önceden görüyoruz ve biliyoruz. Şimdi, daha öncesinde, 2015 sonu hatta 2016'nın yarısına kadar birçok il ve ilçede sokağa çıkma yasakları ilan edildi; bir günle başlayıp, birkaç saatle başlayıp aylara hatta yıllara varan sokağa çıkma yasakları ilan edildi ve atfedilen madde buydu. Şimdi, atıfta... Biz o zaman da -az önceki genel konuşmamda da belirttim- buna çokça muhalefet ediyorduk, buradan "Valilere bu tür geniş, sokağa çıkma yasağı yetkisi boyutuna varacak bir yetki verilemez." şeklinde bir muhalefetimiz vardı. Şu anda buraya böyle bir madde ek yapıldığına göre gerçekten o dönemki bizim muhalefetimiz doğru ve yerindeymiş, aslında valilerin böyle bir yetkisi yokmuş. Ama Türkiye'de, maalesef, artık yürütme açısından şöyle bir yönetim anlayışı benimseniyor: Kişinin ya da durumun hukuk sınırları içerisine çekilmesinden çok yasaları, hukuku birazcık duruma göre şekillendirmek gibi görünüyor. Şu anda, dediğim gibi, mevcut durumda, aslında yasa var olan bir yönteme uydurulma... Yani zaten minare çalınmış, şu anda biz burada kılıfına uydurmaya çalışıyoruz; valiler bu yetkileri kullandı çünkü hukuka aykırı olarak, kanuna aykırı olarak yani hukuku da aşarak, yani var olan bir kanuna aykırı olarak uyguladı.
Şimdi, burada, bir defa, bu kanun çok muğlak. Arkadaşlar da belirtti ama burada, belirtildiği gibi, böyle çok ucu açık bir tanım var yani valiye biz aslında ilin şefi olma özelliğini yüklüyoruz yani Teksas'taymışız gibi şef ve... Şef, ilin şefi isterse bir kişiyi ilin sınırlarına alır istemezse almaz. Bir şef isterse öğrenciyi okul sınırlarına almaz yani burada etkilenen sadece seyahat hürriyeti olmayacak, diyelim ki bir öğrenci okula gitmek isteyecek ama sakıncalı kişi görüldüğü için okul sınırlarına alınmayacak; bir emekçi işe gitmek isteyecek, çalışma hürriyeti engellenecek, işe alınmayacak. Ki daha önceki tecrübelerde sokağa çıkma yasaklarında şunu da gördük: Sağlık hakkına ulaşım engellendi; haberleşme hakkı engellendi; kişinin yaşam ve vücut bütünlüğüne yönelik saldırılar oldu, bu korunamadı; kişilerin haber alma hakkı engellendi. Yani neredeyse bütün kişi hak ve özgürlüklerinin hepsine bir yönelim oldu. Şimdi, önümüzdeki süreç de biraz böyle olacak; dediğim gibi, belki okula alınmayacak, belki hastaneye alınmayacak. Bunun önünde şu anda bir koruyucu tedbirimiz var mı? Yok. Yani o kadar geniş ve muğlak bir yetki ki. "Milletvekili" dedik, arkadaşlar "Yok." falan dedi ama ben kendim şahidim, ben giremedim hiçbir yere yani "Sokağa çıkma yasağı var." dediler. Ve milletvekilleriyle ilgili de özel bir, işte, diğer maddelerde dokunulmazlık... Kapsam dışında bırakılan bir madde vardı, orada görmüştüm ama burada yok. Mesela, milletvekili aslında her yere girme yetkisine sahipken orada bir valinin, bir atanmışın bir sözü üzerine biz kendi seçilmiş olduğumuz şehirlere giremedik yani seçmenlerimize ulaşamadık; yine, aynı şekilde, bakan giremedi. O illerde telefonlar çekmedi, GSM operatörlerine bilgi verildi ve telefonlar çekmedi. Yani bu madde, aslında, gerçekten önümüzdeki süreç açısından çok sıkıntılı, çok tehlikeli bir madde.
Mesela, bakın, sokağa çıkma yasakları döneminde biz çokça söylüyorduk, hiç dinlenmedik ama sokağa çıkma yasaklarında suç işleyen bütün yetkililerin hepsi sonradan cemaatçi çıktı. Şimdi, biz bir valiye bu kadar büyük yetkiler veriyoruz ama bir taraftan da diyoruz ki: "Devletin içerisinde hâlâ cemaatçiler bitmedi, hâlâ FETÖ operasyonları devam ediyor." Peki, bu kadar büyük yetkileri nasıl, neye güvenerek veriyoruz acaba? İşte, Cizre'deki, Sur'daki, Şırnak'taki sokağa çıkma yasaklarında suç işleyen cemaatçiler gibi ileriki süreçlerde bu yetkileri kötüye kullanarak suç işlemeyeceklerini biliyor muyuz, bu konuda bir güvencemiz var mı? Yok çünkü bunun güvencesi de bu maddede yok. Ve biz o iktidar ve gücün kimin elinde, nasıl şekilleneceği konusunda da tedbirlerimizi almadan dağıtıyoruz bu yetkileri ama üç gün sonra, ben inanıyorum ki şu masa etrafında toplanan bütün arkadaşlarla bugünü hatırlayıp "Keşke biz muhalefetin bu eleştirilerini dikkate alsaydık ve bunu değiştirseydik. Keşke bu maddeyi hiç koymasaydık; bir atanmışa, bir valiye bu kadar büyük bir yetki ve bir hukuki koruma sağlamasaydık." diyeceğiz; emin olun, diyeceğiz. Bakın, bizim bile bu kadar yetkimiz yok, yürütmenin bu kadar yetkisi yok olağanüstü hâl dışında, yasamanın bu kadar büyük yetkisi yok olağanüstü hâl dışında ama biz bir atanmışa bu kadar büyük yetkiler veriyoruz ve sınırsız bir yetki, nasıl kullanacağını bilmiyoruz. O açıdan, biz bu maddenin tamamen çekilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Önceki örneklerde de gördük; dediğim gibi, bu, önümüzdeki süreçte şununla da çokça karşılaşmamıza neden olacak: Bunların sonucunda hakkı ihlal edilenlerin çoğu hukuk yollarına başvuracaklar ve göreceğiz ki, maalesef, Türk hukuk sisteminde çoğunluk sonuç alamayacak ve uluslararası mahkemelere -Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, vesaire- götürecekler; biz yine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin binlerce dosyasıyla cebelleşmek zorunda kalacağız. Bence gerçekten Türkiye'nin kendini bu duruma koymasına hiç gerek yok, böyle bir ihtiyacın da olduğunu açıkçası ben düşünmüyorum. Çünkü iki yıldır OHAL vardı, böyle bir yetki yoktu valilerde, kanunen yoktu; niye OHAL kalktıktan sonra böyle büyük bir yetkiyle donatıyoruz, onu da anlamış değilim. Ama dediğim gibi, başa dönüyorum, bizce bunun derhâl geri çekilmesi gerekiyor.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.