KOMİSYON KONUŞMASI

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Öncelikle bu maddenin Anayasa'ya aykırılıktan önce kendi içerisinde bir muallaklık taşıdığını söylememiz gerekiyor. Toplantı ve gösteri yürüyüşlerine ilişkin düzenlemeyi yaparken "genel asayişi bozmayacak" ibaresinden sonra gelmek üzere "vatandaşların günlük yaşamını aşırı ve katlanılamaz derecede zorlaştırmayacak..." Bu nedir? Aşırı olan nasıl tespit edilir? Katlanılamayacak olan nasıl tespit edilir? Şimdi, biz hayatımızda farklı farklı tepkiler görüyoruz bu toplumsal olayların yaşandığı yerlerden, vatandaşlardan. Mesela doğal olarak bu toplumsal olaylara ilişkin gösterilerin yapıldığı yerlerde -ki bu uluslararası kabul görmüş de bir şeydir- oradaki yaşamın bir miktar zorlaşması mümkündür bundan kaynaklı olarak. Farkındalık yaratmaya yönelik eylemler olduklarından dolayı bu farkındalıklar kısmen, işte, yola taşacaktır, kısmen vatandaşlar geçerken orada o kalabalıktan etkilenecektir ki o tablonun ne olduğunu anlayabilsin.

Şimdi, bu "katlanılmaz olmak" meselesinde, mesela toplumsal olaylarda vatandaşlarımız farklı farklı tepkiler veriyorlar. Birileri diyor ki: "Aa, ne kadar güzel." İşte, alkışlıyor falan. Birileri de en ufak olayda bile diyor ki: "Kardeşim, benim hayatımı felç ettiniz." Yurttaşların bu kadar soyut olarak algılayabildiği bir tabloda hukuk bu "katlanılmaz olan" ifadesini nasıl tasnif edecek, nasıl tahlil edecek? Yani Çemişgezek'teki hâkim ile İstanbul Bakırköy'deki hâkimin şu ifade üzerinde birleşebilmesi mümkün müdür sizce? Bu kadar soyut, herkesin bu kadar farklı anlamlandırabileceği bir ifade söz konusu burada.

Yine, bu sınırlandırma Anayasa'nın 34'üncü maddesi ile daha önceki konuşmalarımda sıkça saymaya çalıştığım temel hak ve özgürlüklerin çekirdeğine dokunulmaması, özünden koparılmaması, sınırlandırılırkenki iradenin objektifliği gibi birtakım ölçütlere doğrudan aykırıdır. Bu anlamda -çok uzatmayacağım- bu maddenin çıkarılması gerektiği görüşündeyim. Ama özellikle hiçbir kanun metninin, bu da dâhil olmak üzere, bu tarz muallak ifadelerle düzenlenmemesi gerektiğini kural olarak bu Komisyonun kabul etmesi gerekir. Yani kanunlara ifadeleri niye yazarsınız? Hatta kanun ifadelerinin tekniği vardır, kanun çıkarırken onu anlamlandıracak teknokratlarla beraber çalışır o ifadeleri içerisine yerleştirirsiniz. Rastgele ifadelerle kanun çıkarılmaz, anlamı sağa sola çekilecek ifadelerle kanun çıkarılmaz. Bu ifade zaten kendiliğinden bu kanunu sakatlıyor ve bunun kötüye kullanılabilme ihtimalini ortaya çıkarıyor, oradaki birtakım makamlarca bu ifadenin rastgele değerlendirilebilme ihtimalini ve imkânını ortaya koyuyor. Bu hâliyle Anayasa'nın 34'üncü maddesine ve 13'üncü maddesine aykırı olduğundan dolayı tekliften çıkarılmasını talep ediyorum.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Onun cevabını alacağız da ben şöyle düşünüyorum: Herhâlde eskiye göre bu çok daha kolaylaştırıcı bir şey. Eskiden...

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Yok, daha genişletici.

BAŞKAN - Yani şeyi genişletiyor, alanı daha çok...

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Alanı genişletiyor.

BAŞKAN - Alanı açıyor. Yani kısıtlamayı değil de biraz daha açıyor, biraz daha imkân tanıyor gösteri yürüyüşlerine.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Çok farklı düşünüyorum Başkan.

BAŞKAN - Yok, tersi çünkü eskiden...

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Gece vakti toplantıya imkân tanıyor.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Orada, tabii, bir "gece, gündüz" kavramları var, ben onlara girmedim, arkadaşlar girerler.

BAŞKAN - "Gece, gündüz" bilinen bir şey, orada bir şey yok da hem saat olarak geceye kadar uzaması imkânı tanınıyor hem de bunun yasaklanması için bazı şartlar koşmuş, keyfî olarak yasaklanamayacağı anlaşılıyor buradan, benim anladığım bu.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Bir önceki ifadeyle karşılaştırırsanız öyle olmadığı anlaşılıyor efendim.