| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 19 .07.2018 |
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Evet, bu madde belki de en sıkıntılı maddelerden bir tanesi kişi hak ve özgürlükleri açısından. Çok fütursuzca uygulanabilecek bir tabloya bürünmüş. Bir defa Anayasa'nın 19'uncu maddesinin 3/10/2001 tarihli değişik hükmüne baktığımızda "Yakalanan veya tutuklanan kişi, tutulma yerine en yakın mahkemeye gönderilmesi için gerekli süre hariç en geç kırk sekiz saat ve toplu olarak işlenen suçlarda en çok dört gün içinde hâkim önüne çıkarılır. Kimse, bu süreleri geçtikten sonra hâkim kararı olmaksızın hürriyetinden yoksun bırakılamaz. Bu süreler olağanüstü hâl ve savaş hâllerinde uzatılabilir."
Yani Anayasa'nın 19'uncu maddesi çok sınırlı olarak bunu ortaya koymuş ve demiş ki: Bu sürelerin uzatılması olağanüstü hâl ve savaş hâlinde ancak mümkün olur. Biz artık olağanüstü hâl ikliminden çıktık bildiğim kadarıyla, savaş da yok. Peki, bunu burada "4+4+4" şeklinde düzenlersek sizce bu hükme aykırı davranmış olmayacak mıyız?
BAŞKAN - Burada "hâkim kararı olmaksızın" diyor ya...
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Efendim, haklısınız ama onun durumu, hâkim kararının sınırsız olduğu yönünde değil. Yerleşik şeyler var bununla ilgili efendim.
İşin başından beri söylüyoruz. Özgürlüklerin çekirdek kısmına dokunmamak kaydıyla yasa düzenleyebilirsiniz. O zaman hâkim kararıyla bunu kırk güne de çıkarabiliriz. Bu böyle bir şey değil. Anayasa yargısı böyle bir olay değil. Anayasa yargısının kendi içerisinde bir tutarlılığının olması gerekiyor.
Şimdi, burada irade şöyle oluşuyor: Biz olağanüstü hâli kaldırdık ama bir de üç yıllık süre koyduğumuz zaman, burada bir de üç yıllık süre var işin başında, biz üç yıl daha yargılamaları olağanüstü hâl koşullarında yapacağız. Bunun anlamı bu olur. Yani daha önce "7+7" olan süreye aşağı yukarı yakın sürelerle bir yargılamayı yapacaksak ki burada da yolda geçen süreler hariç olarak diye düşüneceğiz. Bu kısmıyla beraber ben çok net Anayasa'nın 19'uncu maddesine aykırı olduğu düşüncesindeyim bu hükmün. Komisyonunuz farklı değerlendirebilir, saygı duymak durumundayız ama ben bu görüşteyim.
Şimdi, az önce sevgili milletvekilimin söylemiş olduğu cumhuriyet savcısının aynı konuyla ilgili tekrar ifade alması hükmü de CMK'nin var olan hükmüne aykırılık teşkil ediyor bu şekliyle ama siz bunu geçirirseniz bu özel kanun olacak, CMK'nin karşısında özel kanun olacak. Böyle bir ihlalli hükmü yani aynı konuda durmadan insanları gözaltına alarak sorgulamak gibi bir yolu açmış oluruz. Bu insaflı bir yol olmaz. Farklı deliller ve farklı isnatlar söz konusuysa insanları zaten yasaya göre gözaltına alıp onunla ilgili sorgulama yapabilirsiniz ama bu, keyfiliğe dönüşebilecek bir hükümdür aynı zamanda. Ben aldım bıraktım, aldım... E, gerekçeniz ne? E, doğru yapın işinizi, zamanında yapın.
Acaba bu "4+4+" süreler yetmeyecek ondan sonra bir daha alıp "4+4+4" diye mi uygulanacak burası? Bunu düşündük mü? İşte, o zaman yirmi dört güne çıkar burası. Bunlar çok tehlikeli hükümler. Bunu düşünürsek yirmi dört güne çıkar buradaki süreler ya da aşağı yukarı oraya varacak bir tablo olur.
"Tutukluluğa itiraz talepleri dosya üzerinden karar bağlanır." denirken yine aşağıda CMK'yı, şunu bunu yok sayarak birtakım düzenlemeler yapılmış. Otuz günlük ve doksan günlük süreler var burada. Otuz günlük sürelerde dosya üzerinden incelenecek; doksan günlük süre içerisinde de müdafi veya kişi dinlenilmek usulüyle. Burada iki şeyi birden yolda bırakıp gidiyoruz: Bir, otuz günde müdafisiyle beraber dinlenecekken -sisteme göre- biz otuz günde dosya üzerinden inceleme yapmayacağız, doksan günde de müdafi ya da kişi, yani az önce yine sayın vekilimin söylemiş olduğu gibi CMK'dan bir tane avukat çağırılır, "Al sana müdafi istiyorsan, bu değilse kendin..." Bunlar bugüne kadarki hukuksal kazanımlarımızın geri gidişidir. Bunlar totalizmdir. Bunlar hukuktaki usuli birtakım -uzun yıllardır hayatımıza girmiş olan ve gerçek anlamda bir hukuk devleti görüntüsüne kavuşmamıza yardımcı olan- hükümlerin rafa kaldırılması şekline dönüşmektedir. Ben çok vahim olduklarını düşünüyorum. Uygulamada çok büyük sıkıntılarla yurttaşların karşı karşıya kalacağını düşünüyorum. Özellikle yukarıda saydığım gibi gözaltı sürelerinin tekerrürlü ifadelerle beraber çok uzayabileceğini düşünüyorum. Neden ihtiyaç duyulur acaba? Otuz gün içinde avukatıyla beraber, müdafiyle beraber bir şüphelinin ya da sanığın ifadesi alınabilecekken bunu yok saymaya neden ihtiyaç duyulur? Bunun bir izahı olabilir mi? 21'inci yüzyıldayız. Otuz gün insanları tutuyorsunuz, hâkim önüne çıkacak, dosya üzerinden ben bakarım kardeşim. Teknoloji mi zayıf, araç gereç mi zayıf, insanlar mı zayıf, mahkemelere mi çıkaramıyoruz, yoksa gereksiz bir dünya insanı tutuklu hâle getirdik de bu işle mi uğraşamıyoruz; mahkeme sayımız mı az? Sorun nedir burada? Bunun bir izahının olması lazım yani bu haklardan feragat edilebilmesi için bir izahının olması lazım ya da neden doksan günde dosya üzerinden inceleme yapabiliyoruz? Acaba hâkim sayısı mı az?
Bakın, öyle de olsa böyle de olsa bu hükümlerden geri adım atılmaması gerekir. Bu bizi ileride canı yanan bir ülke hâline getirir. Bunlar uzun süredir, doksanlı yılların başından beri, şeref duyarak söyleyeceğiz, bizim bakanlarımız Moğultay'ın ve Seyfi Oktay'ın döneminden beri CMK'da yapılan seri değişikliklerle hayatımıza girmiş olan şeylerdir. Siz bunları bu yasalardan çıkarmayın, normal yargılanır hâlde olsun yurttaşlarımız. OHAL'i de bu kadar sürekli hâle getirmeyin, böyle üç yıl OHAL koşullarında yaşayacakmışız gibi bir imaj da yaratmayın. Bunun faturasını uluslararası alanda çok öderiz. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde öderiz, kredibilite olarak öderiz, yabancı yatırımların önünü keserek öderiz, çok şeyle öderiz. O yüzden bunlara karşıyız ve çıkarılması gerektiğini düşünüyoruz tasarıdan.
Teşekkür ederim efendim.