KOMİSYON KONUŞMASI

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Bu düzenleme de yine Anayasa'yla karşı karşıya konularak tartışılması gerekiyor. Anayasa'nın 20'nci maddesi özel hayatın gizliliğini düzenliyor, arkadaşlarımızın çok da iyi vâkıf olduğu üzere. Buradaki ibare aynen şöyle, devamını okuyorum: "Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak, usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulanan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; kimsenin üstü, özel kâğıtları ve eşyası aranamaz ve bunlara el konulamaz. Yetkili merciin kararı -yani burada cumhuriyet savcısını herhâlde anlayacağız bu yasaya göre- yirmidört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını el koymadan itibaren kırksekiz saat içinde açıklar; aksi halde, el koyma kendiliğinden kalkar." Bu bir anayasal hüküm yani netice itibarıyla burada "Hâkim kararı gereklidir." diyor. Yetkili mercinin gecikmesinde sakınca olan hâllerde yetkili hâle getirilebiliyor ama burada da her hâlükârda hâkimin onayına ve süresi içerisinde sunulması, onun da kırk sekiz saatlik süre içerisinde kararını vermesi, aksi hâlde bu delillerin, el koyulan şeylerin serbest kalacağı Anayasa'da düzenlenmiş. Anayasa'da bu hüküm varken burada iki işi bir arada yapıp, fıkradaki hâkim onayını da çıkartarak tamamen kontrolsüz bir hâle sokulması çok net bir Anayasa'ya aykırılık. Yani bu kadar Anayasa'ya aykırı şeyleri önümüze niye getiriyorsunuz? Çok net okudum, farklı bir tez olarak bu teklifi getiren arkadaşlar Anayasa'nın bu hükmü karşısında getirdikleri teklifi savunabilecekseler biz onlardan dinleyelim. Desinler ki: "Hayır, bu hükme aykırı değildir." Burada özellikle tehlikeli olan, birincisi, işlerin hâkim onayıyla başlamasıyla ilgili kısım çıkarılınca zaten tehlikeli ama burada el koymadan sonra hâkim onayından yine çıkarılmış olması, hiçbir koşulda hâkim onayına bağlı kılınmıyor olması vahamettir, çok tehlikeli bir şeydir. Netice itibarıyla cumhuriyet savcıları bağımsız yargı organı değildirler, cumhuriyet savcıları bulundukları konum itibarıyla kendilerinden bağımsızlık beklenebilecek makamlar da değildirler. Bu anlamda bu tarz el koymaların çok ağır travmatik sonuçlar doğuracağını şimdiden öngörmemek mümkün değil.

Şimdi, devamında da bir başka ibare eklenmiş, bilgilere ulaşılamama şekline dönüştürülmüş. "Gizli bilgilere ulaşılamama" şekli "bilgilere ulaşılamama" şekline dönüştürülmüş. Şimdi, burada eğer bu ibareyi "gizli bilgilere ulaşılamama" şeklinde değil de "bilgilere ulaşılamama" şeklinde bu kanuna yerleştirirsek yarın olacak uygulama şudur: Herhangi bir yerde arama yapılırken -gayet basit- oradaki kolluk diyecek ki: "Bilgilere ulaşamıyorum." Alıp götürecek, alıp götürecek. Uygulamada hiçbir şey sahibine bırakılmayacaktır. Bunu da buradan görmek lazım, gayet basit. Açıldığında imajı alınarak karşı tarafa teslim edilecek olan eşyasıyla alakalı ya da bilgisayar ya da kayıtlarıyla alakalı kolluk -uğraşmaz bu işlerle, biliyoruz, yaşıyoruz- diyecek ki: "Bilgilere ulaşamadım, al götür." Diğer taraftan da aldıklarıyla alakalı hâkim onayı gerekmiyor, kırk sekiz saatlik süre söz konusu değil. Yani kolluğun eline özel hayatın en gizli kısımlarını terk edeceğiz, buradan elde edilecek olan suça konu olmayacak verilerin de hiçbir şekilde kontrolü mümkün olmayacak yargı önüne çıkarılmadığından dolayı bu işlem. Bu yasa teklifi içerisinde tehlikeli, çok tehlikeli, çok problem yaratacak 2-3 maddeden, özel maddeden bir tanesi budur. Bunun bağlı bulunduğumuz Avrupa liginde karşılığı yoktur. Arkadaşlar bir araştırsınlar, böyle bir uygulama içinde bulunduğumuz Venedik Komisyonu tarafından istişari olarak değerlendirecek ülkelerin herhangi bir tanesinde var mıdır? Ama ısrarla şunu söylüyorum: Teklifi getiren arkadaşlar Anayasa'nın 20'nci maddesinin hükmü karşısında bunun bir savunmasını yapsınlar bize de bir görelim diyorum.

Teşekkür ediyorum.