| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 20 .07.2018 |
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Bu düzenleme vesilesiyle söz alırken dün sabah açış konuşmasında yaptığınız, komisyonu mutfağa benzetme biçimindeki sözlerinizi ben de yinelemiştim ve bir umut ışığı olmuştu en azından. Fakat dünkü on beş saatlik maratonumuz, bir mutfak yerine belki bir istasyon, gıda malzemelerinin getirildiği ve paketlerin hiç açılmadan bir başka istasyona geçirildiği bir salon olarak göründü bana çünkü "Yazılmış nasılsa, hiçbir biçimde dokunulmasına gerek yok." biçiminde. İyi ki kamu görevlileri var, onların sayesinde belki nüanslı da olsa bir iki ufak tefek değişiklik yapıldı. Yoksa "Siyasal açıdan hiçbir şekilde değiştirmeye, dokunmaya gerek yok." biçimindeki yaklaşım gerçekten beni ilk kez Anayasa pratiğinde teori ile Türkiye pratiği arasında ne kadar fark olduğunu ve bu açıdan hayal kırıklığına uğrattığını söylemek isterim.
Bu bakımdan, biraz önce sayın üyeler değindiler Anayasa'nın 20'nci maddesine. Evet, 20'nci maddesi önemli ama aynı zamanda, 20'nci maddesinin okumadıkları -belki uzun olduğu için- üçüncü fıkrası, 2010 Anayasa değişikliğinde eklenen üçüncü fıkrası da özellikle Avrupa Birliğinden, Avrupa Temel Haklar Şartı'ndan alınma "Kısmen de olsa herkes kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir." cümlesiyle başlayan güvencelere de maalesef aykırılık taşımaktadır. Şimdi, burada en azından 14'üncü madde düzenlemesinde iki aşamalı bir müdahale olduğunu belirtmemiz gerekir. Bir, el koyma, verilerin korunması bakımından; iki, verilerin kopyalanması aşaması. Şimdi, el koyma ile verilerin kopyalanması aşamasını birbirinden ayırmak gerekir. Çünkü el koyma belki aciliyet gerektirebilir fakat verilerin kopyalanması o kadar aciliyet gerektirmeyebilir. O nedenle, hâkimin kararı, yargıcın kararı, yargıcın güvencesi burada mutlaka olmalıdır. Bu açıdan, verilerin çözümlenmesi, metin hâline getirilmesi hâkimin güvencesi altında yapılmalı. Ancak tabii ki eğer bu, bu şekilde geçerse, on yıl öncesini hatırlayalım, Ergenekon davalarını, balyoz davalarını, o sıralarda en büyük yakınma nasıl oluyordu? Hâkimler, savcılar "Bize çok büyük oranda veri geliyor ve bu verilerin incelenmesi, bunların araştırılması mümkün olmadığı için hemen biz tutuklama kararı veriyoruz." Dolayısıyla, onların araştırılması için zaman geçiyor ve adil yargılanma hakkı da böylece daha baştan ihlal edilmiş oluyor. Dolayısıyla, burada 20'nci madde ile doğrudan, 17'nci madde dolaylı madde olarak gündeme getirilebilir tabii ama bu maddenin bu şekilde düzenlenmesi aynı zamanda adil yargılanma hakkının da ihlali anlamına gelecektir. Bu bakımdan, bu maddenin bir, ya çıkarılması; iki, eğer çıkarılmayacaksa el konulması ve kopyalanması aşamalarının birbirinden ayrılması ve kopyalama, deşifre edilme aşamasının ise mutlaka yargıç kararına bağlanması gerektiği görüşümü sizlerle paylaşıyorum.
Teşekkür ederim.