KOMİSYON KONUŞMASI

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli Komisyon üyesi arkadaşlarım, değerli milletvekilleri, değerli bürokratlar ve basın mensupları; hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkanım, değerli arkadaşlarım; güzel bir başlangıç yapmadık yeni döneme, hatalı bir başlangıç yaptık maalesef. Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesinin, komisyonun, Plan ve Bütçe Komisyonu gibi önemli bir komisyonun bu şekilde çalışmaması gerekirdi, torba kanunla çalışmaması gerekirdi. Sayın Başkanın da vicdanen rahatsız olduğunu biliyorum en azından, sizlerin de aynı rahatsızlığı hissettiğini biliyorum ama şu bir gerçek olarak ortaya çıktı ki eski usulü bıraktık yeni usulün ne olacağını bilmiyoruz. Yeni usulde, yeni sistemde ya da rejimde her neyse adı tam olarak bilmiyorum ama...

BAŞKAN - Rejim değil sistem.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Yasamanın nasıl yapılacağı henüz açıklığa kavuşmuş değil. Bu sizler tarafından da bilinmiyor, bizler tarafından da bilinmiyor maalesef. Henüz yeni Anayasa'ya göre İç Tüzük'ümüzü de düzenlemedik ama çok yanlış bir şekilde bir başlangıç yaptık maalesef. Torba kanunla bu iş olmaz. Torba kanun geçen dönemin en büyük yanlışlarından biriydi. Hükûmetten geliyordu torba kanunlar biliyorsunuz. Bu dönem tasarılar kalktı yani Hükûmetin bundan sonra Mecliste teklif verme, tasarı getirme durumu söz konusu değil, yine aynı şekilde geliyor. Ne anladık biz bu işten? Yani bu kadar yanlış olabilir mi? Ya, bu kadar büyük bir yanlışı bu Meclisin savunması ve halka bu şekilde onaylattırması kadar abes bir konu da yoktur. Çok üzüldüm gerçekten.

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Siz dört dönemdir milletvekilliği yapıyorsunuz, tecrübelisiniz.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Hakikaten üzüldüm. Sizin de üzüldüğünüzü düşünüyorum Sayın Çelebi. Yeni döneminiz hayırlı olsun.

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Teşekkür ediyorum ama burada HDP'nin sözcülüğünü yapmanıza da gerek yok.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Aa...

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Hoş geldiniz.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Allah Allah! Öz güvene bak ya! Ayıp ya!

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - İlk lafınız ne güzel.

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Sizin yaptığınız da güzel. Bir de Anayasa'dan bahsediyorsunuz.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Ciddiyete davet ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen.

Buyurun.

CAVİT ARI (Antalya) - Söylenenle ne alakası var?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Hakaret etmesin, ne demek ya?

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Hakaret etmiyoruz.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ne demek ya? Gelir gelmez bismillah ya.

BAŞKAN - Sayın Çelebi, hoş geldiniz.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ne demek ya!

HAŞİM TEOMAN SANCAR (Denizli) - Tek sözcüsü olduğumuz yer var, o da Gazi Mustafa Kemal Atatürk, hiç endişe etme sen! Rahat olun, hiç sıkıntı yok.

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Belli, deminden beri aynı cümleleri kuruyorsunuz.

HAŞİM TEOMAN SANCAR (Denizli) - Atatürk'ün izinde ve inkılaplarının peşindeyiz, hiç endişe etme.

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Belli.

BAŞKAN - Sayın Çelebi, teşekkür ediyorum. Sayın Kuşoğlu kendi düşüncelerini burada söylüyor. Hiç kimsenin, kimsenin sözcülüğünü yapma ihtiyacı yoktur.

Teşekkür ediyorum.

Sayın Kuşoğlu, buyurun lütfen.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Çok üzüldüğümü belirtmek istiyorum. Hele sizden bunu bu şekilde duymam gerçekten beni ziyadesiyle üzdü, gerçekten çok üzüldüm.

BAŞKAN - Müsaade edin, ben bir isterseniz...

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Başkan, burada bedelli askerlik konusunu görüşüyoruz. Epeyden beri bu konu gündemdedir, Türkiye'nin de ihtiyacıdır. Bildiğimiz kadarıyla, kamuoyuna intikal ettiği kadarıyla 5 milyon kişi, 5 milyon gencimiz bu konuyla ilgilidir. Biraz önce Sayın Muş'un teklif sahibi olarak belirttiği gibi, 1 milyon 324 bin kişi doğrudan doğruya bu konuyla muhatap, ilgili ve geçmiş teamüllere göre de galiba 400 bin kişinin bu bedelli askerlik konusundan yararlanması söz konusu olabilecek, öyle görünüyor.

Bedelli askerliğe bu saatten sonra hiçbir parti karşı çıkamaz. Kamuoyunda böyle bir talep oluştu, bu talebe kimsenin karşı çıkması mümkün değil, biz de Cumhuriyet Halk Partisi olarak karşı değiliz ancak askerlik kurumunun bu kadar yıpratılmasına da gerçekten çok üzülüyorum. Askerlik bizim millî, manevi bir değerimiz. "Her Türk asker doğar." dedik "Asker milletiz." dedik, askerliği hep yücelttik; millî, manevi değerlerimizin başında geliyor ama maalesef bu konu o kadar çok yıpratıldı ki; millî, manevi değerlerimiz bu dönem o kadar çok yıpratıldı ki getirmişiz şu konuyu, bakın, kimse askere gitmek istemiyor, herkes master ve doktora yapıyor askere gitmemek için "Nasılsa bedelli çıkar." diye; arkadaşlarımız, milletvekillerimiz bu konuların üzerinde durmuyor, küçücük şeylerle ilgili olarak birbirlerini suçlamak, maalesef polemik yapmak peşinde oluyor. Onun için çok üzülüyorum. Bunlar çok önemli konular, hepimizin hassasiyetle üzerinde durması gereken konulardır.

Tabii ki Türkiye'de şartlar değişiyor, teknoloji değişiyor, askerlikle ilgili olarak Türk Silahlı Kuvvetlerinde yeni düzenlemelere ihtiyaçlar var, yeni bir askerlik kurumuna ihtiyacımız var. Bizim tarihimizde bu zaman zaman olmuştur. Yeniçerilikten Nizâm-ı Cedîd'e geçtik, yeni ordular ihdas ettik, her zaman yaptık bunu ama bizim bir özelliğimiz vardı, biz millet olarak askerliği her zaman önemsedik ama bu dönemde maalesef, askerlik ayaklar altına alındı. Askerlik gibi kutsal bir görev ayaklar altına alınmış. Bu konuyu konuşmuyoruz da geliyoruz neleri konuşuyoruz. Yakışmıyor bize, üzülüyorum. Şimdi, işin konuşulması gereken tarafı da budur. Türk Silahlı Kuvvetleri yeni teknolojik ihtiyaçlar karşısında, Türkiye'nin jeopolitiği karşısında nasıl konumlanmalı, nasıl bir yapı içerisinde bu ihtiyaca cevap vermeli, konuşmamız gereken konu budur; es geçilen, atlanılan konu budur, acil olarak görüşülmesi gereken konu budur, bu konu üzerinde durmamız lazımdı ama bu konuların atlanarak doğrudan doğruya bedelli konusunun gündeme getirilmesi acil olarak tabii ki sıkıntıları devam ettirecektir maalesef. Üzülüyoruz bunun böyle olmasına.

Bir de şunu söylemek istiyorum: Sayın Muş, bugün Komisyon toplantısına birkaç saat kala bu yirmi sekiz günle ilgili önerinizi yirmi bire çektiğinizi de söylediniz, keşke Komisyonda paylaşsaydınız birkaç saat kala. Burada paylaşılması hem Türkiye Büyük Millet Meclisinin manevi şahsiyeti hem de Komisyonumuza verdiğiniz değer açısından daha güzel olurdu, daha şık olurdu diye düşünüyorum. Tabii ki basınla paylaşmak da sizin tercihinizdir, ona da bir şey demeyeceğim ama daha şık olurdu diye düşünüyorum.

BAŞKAN - Daha önerge veren olmadı efendim, elime gelen bir önerge yok.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Söyledi kendisi yirmi bir günle ilgili olarak önerge vereceğini.

BAŞKAN - Sayın Başkan önerge veremiyor, önergeyi Komisyon üyelerimiz veriyor.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Hayır, öyle söyledi kendisi.

BAŞKAN - Belki arkadaşlarla istişare etmiş olabilir Sayın Başkan.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Yani Sayın Muş o zaman bir tasarı da getiremiyor, torba kanun da getiremiyor ama getirdi. Dolayısıyla bunu da yapabilir bir şekilde, dediğiniz gibi, Komisyon üyesi arkadaşlarımızla iş birliği yaparak yapar.

Şu anda askerlikle ilgili olarak bir sıkıntı söz konusu. Bana gelen bilgilere göre şu anda Türk Silahlı Kuvvetlerinde kritik birkaç birlik hariç TMK yani teşkilat, malzeme ve kadroyla ilgili asker mevcudunun yarısının bile kullanılmadığını biliyoruz. Yani şu anda birkaç kritik birliğimizin haricinde olması gereken teşkilat, malzeme ve kadro durumunu esas alırsak birçok birliğimizde mevcut yeterli değil, bunu biliyoruz, böyle bir bilgimiz var. Demek ki bazı yanlışlar yapılıyor ya da bedelli askerliğin sürekli olarak çıkacağıyla ilgili bir kanaat oluşturuluyor ki herkes doktora, master yaparak askere gitmemeye çalışıyor. Kimse askere gitmek istemiyor değerli arkadaşlarım, konu bu, üzülmemiz gereken konu bu. Türkiye askerî gücüyle övünen, Türk Silahlı Kuvvetlerinin gücüyle övünen bir ülke olduğu hâlde bugün maalesef bu konuyla ilgili olarak çok büyük bir zafiyet içerisindedir, bu duruma gelmiştir, getirilmiştir. En üzücü tarafı da budur. Hassasiyetle üzerinde durmamız gereken, bütün milletvekillerinin hassasiyetle üzerinde durması gereken konu budur öncelikle ama maalesef, bu tarafı hiç dikkate alınmıyor, onun için üzülüyorum.

Şimdi, Sayın Muş, neden 15 bin lira? Şimdi, dövizle askerlikle ilgili olarak bin euroyu 2 bin euroya çıkarıyorsunuz teklifinizde. Gerekçesi nedir? 2 bin euro aşağı yukarı 10 bin lira civarında yapıyor. Euro da sürekli olarak değişiyor. Yani yurt dışında en az üç sene çalışmış olanlar için 2 bin euro ama yurt içerisinde henüz belki çalışma imkânı olmayan kişiler için, vatandaşlarımız için de 15 bin lira. Nedir bu farklılığın sebebi? Mesela, yurt dışı için belki daha fazla olması gerekir. Yurt dışında çalışanlarla ilgili madem dövizle askerlikle ilgili bir düzenleme yapıyoruz, belki çok daha fazla bir meblağ söz konusu olması gerekir. Bedellideki rakamın yüksek olmasının gerekçesi nedir, anlamak mümkün değil. Bilmiyorum, bu konuyla ilgili olarak asker üyelerimiz, millî savunmayla ilgili üyelerimiz cevap verebilecekler mi?

Bedelliyle ilgili olarak "Temel askerlik eğitimi" "Uzaktan eğitim" diyoruz. Yirmi sekiz gün temel askerlik eğitimi verilmesi uygun mudur yani yirmi sekiz gün uygun bir süre midir? Sonra bunu "Yirmi bir güne düşüreceğiz." dediniz, yirmi bir gün uygun mudur temel askerlik eğitiminin verilmesiyle ilgili olarak? Yirmi bir günde temel askerlik eğitimi verilebilir mi? Böyle bir çalışma var mı, böyle bir program hazırlanmış mıdır?

BAŞKAN - Yirmi bir günün önergesi gelmiş, Şirin Ünal Bey vermiş. Ondan alırız o şeyi.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Yani bunların gerekçelerinin olması lazım, bunları bilebilmemiz lazım.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, ben de Sayın Kuşoğlu'nun konuşmasını bekleyerek not alıp öyle mi görüşümü ifade edeyim yoksa...

BAŞKAN - Tabii tabii, notlarınızı alın, en son size cevaplama için söz vereceğim.

Buyurun.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Yine, önergede 31/12/1993 öncesi doğanlar kapsamda. Bunlar kaç kişidir, mesela bununla ilgili bir çalışma yapılmış mı? Nüfus istatistiklerimizde vardır herhâlde bununla ilgili, kaç kişi kapsamdadır mesela bunun da bilinmesi gerekir.

BAŞKAN - 1 milyon 300 küsur bin olmuyor mu?

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Hayır, o değil.

BAŞKAN - Nasıl? Başka bir şey soruyorsunuz o zaman.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Onun dışında, 1993 değil de mesela bunu 31/12/1994 yapsak kaç kişi girecek? Yani bundan sonra nasıl bir ihtiyaç var? Biz bu birikimi...

BAŞKAN - 20-25 yaş arasındaki şeyi soruyorsunuz.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Tabii. Biz, bu ihtiyacı nasıl yok edeceğiz? Böyle bir birikim varsa, 1 milyon 300 binlik bir ihtiyaç varsa...