KOMİSYON KONUŞMASI

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın üyeler; yani -ben müsteşar diyeceğim- Sayın Müsteşarın verdiği bilgilerden gidersek eğer ben bütün bu önerileri şöyle yorumluyorum: Sayın Müsteşar "Dünyada böyle bir pazar var, bu pazar trilyon dolarlara kadar geniş bir pazar ve bu pazardan bir pay almak gerekiyor, dolayısıyla da böyle bir düzenleme anlamlıdır, doğrudur." diyor.

Şimdi, doğrusunu isterseniz benim bir önceki konuşmada yaptığım değerlendirmeyi tekrar altını çizerek yapmak istiyorum. Esasında bizim bu yasayla ilgili olarak konuştuğumuz konular doğrudan doğruya iktidarın ekonomiyle ilgili ihtiyaçlarının bize yansıması olarak konuştuğumuz konular. Yani şunu demek istiyorum: Bu anlaşılabilir bir şey tabii yani bunu garipsiyor da değilim. Yani Hükûmetin bugün çok ciddi bir ekonomik problemi var, özellikle dövizle ilgili bir problemi var, ihracatımız yetmiyor, bu tür alanlardan ülkeye döviz çekmenin yollarını arıyor, dolayısıyla da meşru ve anlamlı bir adım olarak görülebilir. Yani sorunun bu tarafında benim kafamda en azından takıldığım bir şey yok.

Fakat şunu söylemek istiyorum: Şimdi, bizde birtakım düzenlemeler yapılır, yasalar yapılır ve ondan sonra o yasalar birtakım kurumlar oluşturur ve o kurumlar esasında bir anlamıyla batmış kurumlardır fakat hâlâ varlıklarını sürdürürler. Benim örnek olarak vereceğim şey vakıf üniversiteleri. Şimdi, arkadaşlar, vakıf üniversiteleri diye ucube bir kurum var Türkiye'de. Bir zamanlar çok iyi niyetle, Türkiye'nin yükseköğreniminde özel sektör ama vakıf cinsinden bir özel sektör yani para kazanmak amacıyla değil, vakfedilen bir paranın üzerinden bir eğitim kurumu kurmak biçiminde bir anlayış üzerinden kuruldular bunlar. Ben uzun süre bu üniversitelerde yöneticilik yapmış bir arkadaşınızım ama size şunu söyleyeyim: Hepsi birer ticari şirket, adları vakıf, Vakıflar Kanunu'ndan yararlanıyorlar, vergi vermiyorlar ama bir işletme olarak çalışıyorlar. Bu, üstelik de benim kişisel hikâyem içinden söyleyeyim size. Daha önceleri Millî Eğitim Bakanlığı yapmış Ömer Dinçer benim yakın arkadaşımdır üniversiteden. Kendisine birkaç defa söyledim, bu işe bir son vermek lazım, bu gerçekten kabul edilebilir bir yere doğru gitmiyor, neredeyse... Mesela Kıbrıs'ta öyle bir olay olmuştu, Kıbrıs'ta bir özel üniversite parayla diploma sattı, farkına varıldı işte ve sonra kapatıldı vesaire.

Demek istediğim şu arkadaşlar: Bir şey düzenliyoruz, peki, güzel; amacımızı da anlıyorum, Türkiye'ye döviz girsin, o da güzel bir şey. Fakat acaba yeteri kadar düşünülmüş bir iş birliği projesi mi bu? Mesela, ben buradan şöyle bir soruyu sormak istiyorum ve bunun cevabını bilmiyorum kimler verebilir: Mesela, üniversiteler ne düşünüyor bu konuda? Bu benim için şundan dolayı önemli: Ben üniversite mensubu -en azından bir zamanlar mensubu- olan bir insan olarak konuşmuyorum sadece, bir vatandaş olarak da şunu düşünüyorum, şunu biliyorum: Üniversite dediğimiz şey bir gelenektir yani bir usta-çırak ilişkisi içinde gelişen kurumsal yapılardır bunlar ve maalesef bu vakıf üniversitelerinin çıkışıyla birlikte, benim anladığım kadarıyla devlet üniversiteleri büyük bir kadro sorunu yaşar hâle geldi çünkü iyi hocalar gittiler, İngilizce eğitim yapan üniversitelerde ders verdiler, daha yüksek maaş aldılar vesaire vesaire.

Şimdi, dolayısıyla da bu kurulan kurumlar ya da bu öneriyle kurulması istenen kurumların bu ayağını düşündük mü yeteri kadar? Yani, ben mesela, bir üniversite yöneticisinin burada bizi aydınlatmasını isterdim doğrusunu isterseniz. Yani eğer böyle bir yasa düzenlemesi yapılırsa üniversitelerimizden şu veya bu şekilde, işte, anladığım kadarıyla geçici sürelerle bu kurumlara gidip ameliyat vesaire gibi tedaviler yapacak olan doktorların gidiş gelişleri ve daha sonraki gelişmeler acaba üniversitelerin zaten problemli olan yapılarını daha da problemli hâle getirebilir mi diye bir soruyu da sormak istiyorum.

Bir şeyi daha bununla birlikte söylemek istiyorum. Arkadaşlar, ben yeni milletvekili oldum, İstanbul Milletvekiliyim. Ama burada yeni değilim. Ben yıllar önce burada çok bulundum, bu salonda çok bulundum. Rahmetli Erdal İnönü'nün Ekonomi Danışmanıydım ve bütün o dönemler boyunca buradaki Komisyon toplantılarına katıldım. Şimdi yaptığımız işte o dönemi hatırlamaya çalıştığımda şöyle bir sonuç çıkıyor: Böyle yasa yapılmaz arkadaşlar, bu kadar az bilgiyle, bu kadar az uzmanlık bilgisi arkasına konmamış olan yasa önerileriyle yasalar yapılamaz. Eğer yapılırsa yanlış yapılır. Dolayısıyla da yani yine daha önce yaptığımız tartışmaya atıfta bulunmak istiyorum: Gerçekten ortak aklı bulmak için burada nasıl bir yönetim tarzı, kanunun en azından Komisyondan nasıl geçmesi gerektiğiyle ilgili olarak hakikaten bizim bir çalışma yapmamız gerekir diye düşünüyorum. Yani burada herhangi bir partiyi, herhangi bir şeyi söyleyerek söylemiyorum bunu. Ama çok açık bir şey var, yani hepimizin ortak çıkarıdır bu öneri, böyle bir öneri gerçekten çünkü bir anlamda ihracat anlamına gelen döviz kazandırıcı bir işlemden söz ediyoruz. Ama nasıl söz ediyoruz? Bu kadar az bilgiyle bu maddeler geçerse... Ki geçer çünkü çoğunlukta sizlersiniz, bu maddeyi geçirirsiniz, bu kanunu da aşağıda yine siz geçirirsiniz. Ama arkadaşlar, böyle olmuyor, hakikaten böyle olmuyor. Geriye dönün, sarın hafızanızı, bu ülkede alınmış birçok kararın -kamusal anlamda söylüyorum- daha sonra yanlış olduğu anlaşılmıştır ve fakat çok az sayıda insan çok az bilgiyle karar verdikleri için olmuştur onlar ve kaynak israfı olarak yaşanmıştır.

Onun için, yani zaten kıt kaynağı olan bir ülkeden söz ediyoruz. Dolayısıyla da daha dikkatli davranmamız lazım. Yasa yaparken özellikle ekonomik emplikasyonları olan bir yasa olduğuna göre bunları biraz daha ciddi tartışmamız, düşünmemiz lazım gelir diye düşünüyorum.

Teşekkür ederim.