| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 20 .07.2018 |
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Teşekkürler.
Evet, bu madde aslında son iki yılda yapılan hukuk dışı, Anayasa dışı uygulamaların, yargısız infazların bir tür meşrulaştırılması, onlara karşı herhangi bir biçimde hak arama yollarının kullandırılmaması ve bu hak kayıplarının sürekli hâle getirilmesi gibi çok yönlü sakıncaları beraberinde getiren bir düzenleme. Sayın üyeler Anayasa'ya aykırılık yönünde bazı referanslar verdiler, ben o referanslara girmiyorum çünkü bu çok yönlüdür. Ama nasıl yapıldığını bütün bunların, bu büyük kıyımların, bu büyük hukuki katliamların nasıl yürütüldüğünü benim örneğimde görebilirsiniz ama benim örneğimde bunu kişiselleştirmek için değil... Bilmiyorum MHP temsilcisi sayın üye aramızda mı, özellikle Genel Kurulda grup başkan vekili "Bu FETÖ'nün siyasal ayağı ihmal edilmemelidir." biçiminde söylediği için ben de üniversite ayağı ihmal edilmemelidir diyorum, kamu ayağı ihmal edilmemelidir. Çünkü esasen bütün yapılan bu büyük kıyımlar kendilerini kraldan çok kralcı olmak için, öyle göstermek için "Ben cemaatçi değilim." diyor, "Ben FETÖ'cü değilim ama ben Süleymancıyım." diyor, "Ben FETÖ'cü değilim, ben Menzilciyim." diyor. Ama mesela, benim gibi, ben İbrahim Kaboğlu'yum diyemiyor. Bu şekilde bir tür kendini korumak, kendini aklamak için başkasını suçlamak ve başkasını suçlarken herhangi biçimde başkasının FETÖ'yle falan ilişkili olamayacağını bildiği için çok farklı gerekçelerle bir sendikaya üyelik, bir yazı, farklı fikri savunmak, eleştirel düşünceyi dile getirmek, bilimsel yöntemi uygulamak derslerde bunlar yeterli olabiliyor, yeterli oldu.
Şimdi, üniversiteler açısından söylüyorum, benim kırk küsur yıllık deneyimimde nerede ne yaptım, çok gündemde olduğu için söylüyorum hani nasıl, neden gidilmiyor. Adil Öksüz'den çok söz ediliyor, Adil Öksüz nerede, niçin Amerika'ya şu kadar gitti? Ama ben nereye gittim, nerede ders verdim, Barselona Üniversitesinden Sorbonne'a kadar bütün şeyler belli, benim klasörler üniversitede, Kaboğlu ne yapmıştır hepsi belli. Peki, Adil Öksüz'ü kim korudu, bölüm başkanı kim, dekan kim, rektör kim? Adil Öksüz'ün ve Adil Öksüz gibi onlarca, yüzlerce kez sağa sola seyahat edenlerin dosyaları, klasörleri incelenmedi mi, hangi rektörler buna neden oldu, buna göz yumdu? Söylemek istediğim şudur: Burada önemli olan hukuku uygulamaktır, hukuku uyguladığınız zaman hukuk dışı davrananlar ile hukuk çerçevesinde işlemini, görevini yapanları pekâlâ her zaman ayırt edebiliriz çünkü atanma anından doktorasına, doçentliğine, profesörlüğüne kadar bütün şeyler bellidir, jüriler, oluşum biçimi, tarihi, tutanaklar hepsi dosyalarımızda mevcuttur. Siz eğer gerçekten bir öğretim üyesini incelemek istiyorsanız pekâlâ bununla ilgili komisyonlar oluşturabilirsiniz, ne kadar ehildir, görevi ne kadar Anayasa'ya ve yasalara uygun biçimde yapmıştır bunu saptayabilirsiniz. Ama siz bundan çıkıp bu şekilde hükümleri devamlı hâle getirmek isterseniz o zaman evet belki amacınıza sizden yana olmayanları üniversiteden temizlemek için, uzaklaştırmak için ulaşmış olabilirsiniz, tırnak içerisinde ama kaybeden ülkemiz olur, Türkiye'nin geleceği olur.
Ben, bu Komisyonun çalışmasından, aradan bir yıl geçtikten sonra bir tür gaz odası benzetmesi yaparak bu komisyondan sonuç çıkmayacağını belirtmek için bu deyimi kullandım ve bu görüşümü hâlen muhafaza ediyorum.
Dün size bir rakam olarak hiçbir biçimde FETÖ terör örgütüyle ilişkisi olmayacak olan KESK örneğini verdim. KESK örneğinde 4.300 küsur görevden çıkarma, ihraç; geriye dönüş sadece 125. Peki, o zaman gerçekten 4.246'nın FETÖ'yle bağlantısı saptandığı için mi bunlar göreve iade edilmiyor? Bakın, dikkat edin "Göreve iade edildiği zaman aynı göreve verilecek mi? Görevden alan kişiler sorumlu olacak mı? Herhangi bir suçu olmasa da o kişiye hakları iade edilecek mi?" biçiminde ikincil olmayan ama şu anda Türkiye'de son iki yıldır tanık olduğumuz uygulamalar karşısında ikincil hâle gelmiş olan düzenlemeler üzerinde tartışıyoruz, konuşuyoruz.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Hocam.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Oysa Sayın Başkan, bu kadar kıyılan, hukuki katliama uğrayan, hukuken yok hükmündeki kararnamelerle, bir gece yarısı kararnameleriyle... Dikkat edin... Sayın Başkan, bir iki cümleyle çünkü bu can alıcı bir konu.
Bakın, çocukları cinsel istismardan koruma komisyonu kuruldu Mecliste, çok iyi fakat çocukları sadece cinsel istismardan korumak çocuk haklarını güvence altına almak için yeterli değildir. Düşünün, bir gece yarısı kararnamesiyle, bir sabaha karşı ev baskınıyla anne, baba, ebeveyn suçlu bile olsa orada yatağından kaldırılan 10 yaşındaki, 15 yaşındaki, 17 yaşındaki, 8 yaşındaki çocuğun ömür boyu unutamayacağı istismardır bu. Resmî yolla yapılan istismarları unutmayalım. Yani sizin bir kişiyi görevden almanız -ben o nedenle ağır ceza reisine de düzelttirdim- ihraç değil, kanun hükmünde kararname ek listesinde adının yer alması... Çünkü adı ek listede yer alınca bir gece yarısı kararnamesinde -kimisine göre kurunun yanında yaş da yanıyor şeyiyle, kimisine göre MİT'ten gelen belgeler otomatik olarak aktarılıyor- o zaman bırakın siz o kişinin yaşamının kararmasını, bütün ailesinin yaşamı kararıyor. Biz neyin üzerine tartışıyoruz? Evet "Bunlar yapılsın ama kesinlikle bu hukuk dışı işlemleri yapanlara hesap sorulmasın. Evet, o suçsuzdur, iade edilsin görevine ama aynı göreve gelemesin. O suçsuzdur, görevine gelsin ama o herhangi bir başvuru yoluna gidemesin." Yani kusura bakılmasın ama eğer biz böyle düzenlemeler yapacaksak evet, bunun adı belki "yasa" olabilir ama sadece sayı olarak yasa olur, tıpkı 30 küsur OHAL KHK'sine verilen yasa sayısı gibi kendimizi aldatmayalım ve bu kadar büyük mesai harcamayalım derim eğer bu ve benzeri hükümler kanunlaşacaksa.