KOMİSYON KONUŞMASI

CELAL DİNÇER (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan Yardımcım, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Komisyonumuzun saygıdeğer üyeleri ve misafir milletvekillerimiz, çok saygıdeğer bürokrat arkadaşlarımız; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ben de 4'üncü madde üzerinde söz aldım. 4'üncü madde, gerçekten, Sayın Türkoğlu'nun da belirttiği gibi terörle mücadele amacıyla çıkarılmış bir madde gibi gözükmüyor. Bu sadece Hükûmete karşı olanlarla mücadele anlamında gözüküyor. Ben bu yasanın tümü üzerinde görüşülürken Sayın Bakana da bunu söylemiştim. Bu yasada Sayın Bakanımın bir demeci vardı "Özgür bir şekilde toplantı ve gösteri yürüyüşleri yapılması için bu yasayı çıkarıyoruz." Ben de demiştim ki: Sayın Bakan, tam tersi, bu yasayı siz, toplantı ve gösteri yürüyüşlerini yasaklamak isteyen, otoriter bir rejim kurmak isteyenlere özgürlük getiriyorsunuz bu yasayla, böyle özgür bir şekilde, bu yasa çıktıktan sonra, kimse demokratik, anayasal hakkını kullanamayacak demiştim, işte o maddelerden bir tanesi de budur.

Burada "terör örgütü propagandasına dönüşen..." diye bir cümle geçiyor. Şimdi, burada büyük çoğunluğu İçişlerinin bürokratı olan, bu yasanın da iskeletinin İçişleri Bakanlığından çıktığını kabul edersek Türkiye'de bir tane mi terör örgütü var, bunu benden önceki arkadaşlarımız da konuştular yani yazılış cümlesi bile çok yanlış bir cümle çünkü bu kanunun hangi yanlışlarını anlatalım ama bunlardan önemli bir tanesi de budur. Terör örgütü, terör örgütlerinin denmesi burada çoğulcu bir kapsama girer.

Değerli arkadaşlar, şimdi, bu maddede takdir tabii değerlendirenin, herkesin değerlendirmesi farklı ama Türkiye'nin içinde bulunduğu şu kritik ortamı ben de aynı Sayın Türkoğlu gibi biraz değerlendirmek istiyorum.

Bu iktidar, maalesef, Türkiye'de terörü önleyememiştir. Terör örgütü IŞİD'e yıllarca "terör örgütü" diyememiş bir iktidar var şu anda ülkemizi yöneten, maalesef. Hatta hatta, şimdiki Cumhurbaşkanımız geçmişte Başbakanlık yaparken de şimdi de "terör örgütü IŞİD" kelimesini dahi kullanmamış, ağzına alamamış, her ne hikmetse "DEAŞ", bilmem buna benzer değişik isimler kullanmaya çalışmış ama...

HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) - "İslam" kelimesini çıkarmak için.

CELAL DİNÇER (İstanbul) - Bir amacı var tabii orada. "İslam" kelimesini çıkarmak istiyorsak biz önce eli silahlı bu terör örgütüne desteği keseceğiz. İslam'ı kullandıkları için onları şiddetle yok edeceğiz, şiddetle besleyip büyütüp onlara eğitim vermeyeceğiz. İktidara düşen görev budur.

Şimdiye kadar yapılan çalışmalar göstermiştir ki, bizim o bölgede yaptığımız incelemeler de dâhil olmak üzere, Hükûmet bu konuda ya bilerek ya bilmeyerek IŞİD denilen bir canavarın yaratılmasına katkıda bulunmuştur, bunu ister inkâr edin ister kabul edin ister reddedin; bilerek ya da bilmeyerek diyorum, altını çizerek söylüyorum. Biz, orada, Kilis'te, Gaziantep'te, o bölgede yaptığımız değerlendirmelerde, o kampları ziyaret ettiğimizde bir gerçekle karşı karşıya kaldık Cumhuriyet Halk Partili milletvekilleri olarak. Kimin girip kimin çıktığının belli olmadığı bir yerdeydi. Vatandaşlarla sohbet etiğimizde söyledikleri cümle buydu: "Bu insanlar gündüz gelip bakıyorlar, kalıyorlar, geceleri gidip karşı tarafta savaşıyorlar, gene sabah gelip burada kampta oturuyorlar." dedi. "Peki, kimse sormuyor mu bunlar nasıl girip, nasıl çıkıyor?" "Tamamen serbest burada, herkes istediği gibi girip çıkıyor." dendi.

Şimdi, böyle bir ortamda, elbette ki dünyanın her bölgesinde terör örgütleri çok rahatlıkla girebileceği bir ülkede, rahatlıkla barınabileceği bir ülkede, gelişir ve IŞİD denilen bir canavar ortaya çıkar. İşte bu canavarın ortaya çıkmasında bugünkü Hükûmetin büyük, dediğim gibi bilerek, bilmeyerek katkısı olmuştur.

Şimdi, bu iktidar "paralel yapı" diye tutturdu gitti. Günlerdir görüyoruz, "paralel yapı" diye mücadele etmek için Bakanlar Kurulu toplanıyor, Millî Güvenlik Kurulu toplanıyor, Millî Güvenlik Kurulunda güvenlik belgesi çıkarılıyor. Bugünkü kısa adıyla paralel yapı veya Fethullah Gülen cemaatini terör örgütü olarak biliyorsunuz ilan edebildi. Peki, ben şaşıyorum, acaba Millî Güvenlik Kurulunda IŞİD'in bir terör örgütü olduğu yönünde bir karar alındı mı, bu ilan edildi mi? Ben Sevgili Bakanımızdan bu konunun cevaplanmasını istirham edeceğim. Ben duymadım ama belki çıkmış olabilir. "IŞİD bir terör örgütüdür." diye Millî Güvenlik Kurulu kararına, millî güvenlik belgesine geçmiş midir, bunu özellikle merak ediyorum. O zaman anlayacağız bu Hükûmetin IŞİD'le mücadele, IŞİD'in terör örgütü olup olmadığı konusundaki tavrını anlamış olacağız.

Değerli arkadaşlar, IŞİD, artık Hasan Hüseyin Türkoğlu'nun söylediği gibi, yaptığı eylemlerle Avrupa'da hem İslam'a karşı bir tepkinin hem de Türklere karşı bir tepkinin oluşmasında başrol oyuncusudur. Nitekim, Avrupa'nın bütün ülkelerinde İslam'a karşı bir "İslamofobi" dediğimiz bir eylem veya tavır başlamış, nitekim bu tavır da giderek büyümektedir. Şimdi, Avrupa, kendi ülkeleri arasında, Avrupalı ülkeler arasında, Avrupa Birliğine dâhil ülkeler arasında serbest dolaşımı ciddi oranda düşünüp kısıtlamaya gitmek için çalışmalar yapmaktadır, kendi ülkeleri arasında. Ama biz hâlâ daha kendi sınırlarımızı güvence altına alacak, kendi sınırlarımızı koruyacak tedbirleri almamakta ısrar ediyoruz veya birbirimizi kandırıyoruz, aldı gözüküyoruz ama hiçbir şey almıyoruz. İşte, terör örgütlerinin eşleri, çocukları, aileleri veya kendileri çok rahatlıkla geçip cinayetler işliyorlar, gidip geliyorlar. Hatta, biz bunları alıyoruz, bölgedeki hastanelerde tedavilerini de yaptırıyoruz ama bir türlü o bölgede bir sistemi kuramadık, hâlâ bugüne kadar ben bittiğini de zannetmiyorum. Göç İdaresi Başkanlığının önderliğinde, yeni kurulan bir kuruluş, kaçak Suriyelilerin, kaçak girenlerin kayıt altına alınması için bir çalışma başlattık. Bu komisyon toplantıları başlarken Sayın Bakan söyledi, belli rakamlar verdi ama hâlâ daha kayıt altına alınmayan ülkenin değişik bölgelerine dağılmış on binlerce insanın olduğunu hepimiz biliyoruz. Bunların hangisi terör örgütü üyesi, hangisi değil, nerelerde barınırlar, ne iş yaparlar, ne yer ne içerler kimsenin bilgisi dâhilinde değil.

IŞİD terör örgütünün, İstanbul'un Ömerli diye bir beldesi var, Ömerli diye Anadolu yakasının bir bölgesinde, Şile'ye giderken ormanlık bir alanda eğitimler yaptığı bütün gazetelerde yer aldı, kimse ses çıkarmadı. Konya bölgesinde eğitimler yapıldığı, terör örgütüne katılımlar olduğu söylendi, kimse sesini çıkarmadı, bu iktidara söylüyorum. Hatta, Rize'den babaların feryatları geldi ta Ankara'ya kadar, her tarafa duyuldu, "Çocuklarımız terör örgütüne gidiyor, Gebze'den gidiyor." Bizimkiler sadece "Yok böyle bir şey." demekle yetindiler. Ama görüyoruz ki terör örgütleri Türkiye'yi yol geçen hanı gibi kullanıp Avrupa'ya gidiyorlar, Avrupa'dan dönüp gelip gayet de güzel ağırlanıyorlar, her tarafta barındırılıyor, tekrar Suriye'ye geçebiliyorlar. Böyle bir aymazlık var, böyle bir vurdumduymazlık var. Hükûmet, şimdi, bunları dile getiren, kendi başarısızlıklarını dile getirecek olan kişi ve gruplara, eylemlere veya sivil toplum kuruluşlarına bir darbe indirmek, onların sesini kesmek için böyle bir madde getiriyor ve düzenleme getiriyor.

Değerli arkadaşlar, IŞİD konusu basit bir konu değil, bunu biraz detaylı olarak değerlendirmek gerekirse, Huntington'un "Medeniyeteler Çatışması" denilen bir fikri vardı biliyorsunuz. Bu fikirler de neydi? Dünyada bir Müslüman ile Hristiyan çatışması çıkacak, bir medeniyet çatışması çıkacak, bu çatışmayı önlemenin tek yolu da "ılımlı İslam" dediğimiz bir sistem geliştirelim, ılımlı İslam'la biz işte bu barışı sağlayabiliriz düşüncesi idi. Ancak, ılımlı İslam'ın sanıldığı gibi de ılımlı davranmadığını, İslam'da laiklik ortadan kaldırılırsa bunun totaliter bir din devletine doğru gidiş oluğunu ve Taliban gibi, El Kaide gibi örgütlerin, neticede de IŞİD gibi örgütlerin çıkabileceğini Avrupa geç de olsa anladı ve Büyük Orta Doğu Projesi'yle başlattıkları proje şu anda çökmüş oldu. Neticede, Büyük Orta Doğu Projesi'nden vazgeçtiler. Şimdi ne yapacaklarını şaşırmış durumda Avrupa. Ancak, terör örgütlerinin, kendi ülkesindeki terör örgütü ve onun uzantılarının, destekçilerinin yurt dışına çıkarılmasının telaşı ve çabası içinde yani Avrupa kendi safralarından kurtulmaya çalışıyor. Ama bizim ülkemizde bu safraları toplayacak zeminler hazırlandı zamanında ve bu insanlar rahatlıkla gelip burada kendilerine barınacak bir yer bulabiliyorlar. Bunun tek çözümü nedir? Tek çözümü; laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti olmaktan geçer. Artık dünyada bu terör örgütlerinin önündeki en büyük engellerden bir tanesi de budur.

Bugün, umreden dönen arkadaşlarımızla sohbet ediyorum. Söyledikleri tek şey: "Ulu Önder Atatürk'e ve onun silah arkadaşlarına ne kadar teşekkür etsek azdır. Onu, onları rahmetle anıyoruz. Onun sayesinde biz laik ve demokratik bir ülke kurmuşuz ve laik ve demokratik bir ülkede din ve vicdan özgürlüğü de dâhil ne kadar rahat ne kadar güzel bir ortamda ve insanların nasıl bir medeniyet ve güzellikler içinde yaşadığını şimdi daha iyi anlıyoruz." diyorlar.

Değerli arkadaşlar, şu andaki bu yasada demokratik, sosyal bir hukuk devleti olmasını isteyen insanların, Türkiye'nin, ülkemiz için söylüyorum, daha güzel bir ülke olmasını isteyen insanların sesi kısılmak isteniyor. Biz bu nedenle bu maddeye karşıyız. Bu ses kısılmasın. Dünyada özgürlüklerin, dünyada laikliğin ortadan kaldırılmış olduğunu gördüğümüz anda kapkaranlık bir rejime doğru gidebileceğimizi hepimiz düşünmek zorundayız, hepimiz bunun bilincinde olmak zorundayız.

Şimdi dünyanın bu terör karşısında kenetlendiği, çaba gösterdiği bir ortamda biz de ülke olarak nereden gelirse gelsin -içten veya dıştan- terör örgütlerine karşı kenetlenmek zorundayız ve mücadeleyi ortak yapmak zorundayız, "Senin teröristin, benim teröristim." lafından kurtulmak zorundayız. Aksi takdirde, hepimize çok yazık olacak, ülkemize çok yazık olacak.

Bu vesileyle ben tekrar bu maddenin tasarı metninden çıkarılmasını istiyorum. Bu maddeye karşı olduğumuzu belirtmek istiyorum.

Tekrar sizlere teşekkür ediyorum.