| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 19 .07.2018 |
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Sayın Başkan, Sayın Bakanım, çok değerli milletvekilleri, toplantımıza iştirak eden değerli katılımcılar; sizleri ben de saygıyla selamlıyorum, hayırlı sabahlar diliyorum.
Sayın Başkanımız ifade ettiler, bu, önemli bir toplantı teklifimiz açısından ama onun da ötesinde 27'nci Yasama Yılı'nın aslında ilk 1 numaralı kanun teklifini müzakere etmek üzere aslında burada toplanmış bulunuyoruz.
Burada 27'nci Yasama Yılı'nın 1 numaralı bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair olan bir teklifimiz var. Ben konuşmamda teklif eden 4 arkadaştan biri olmam hasebiyle, milletvekillerinden biri olmam hasebiyle genel bir çerçeve çizmek istiyorum, bir girizgâh yapmak istiyorum. Uzun bir toplantı bizi bekliyor. Devamında elbette maddeler üzerinde, onların gerekçeleri üzerinde konuşma imkânımız olacak.
Tabii, ekibin tamamına yakını, ağırlıklı ekibimiz hukukçulardan oluşuyor. Biz, hepimiz hayatın aslında hukukun itirazlar üzerine şekillendiğini bilen insanlarız. Bu manada bu itirazların da makul, mantıklı, hukuk mantığı içerisine oturduğu müddetçe muhakkak ki Komisyonumuzda yer bulacaktır diye düşünüyorum ve toplantımızın hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.
Çok yeni bir tarihte yani 15 Temmuz 2016'da gerçekleşmiş olan darbe girişimi neticesinde Türkiye'de 21 Temmuzda OHAL ilan edildi. OHAL'le ilgili olarak tabii çok şey söyleyebiliriz, söylendi de zaten. İyiliği ve kötülüğü tartışılabilir ama hepimizin kabul edeceği şey OHAL anayasal bir kurum ve Türkiye yaşadığı bu çok önemli problemden OHAL olmasaydı çıkamazdı diye düşünenlerdenim, Türkiye'nin çoğunluğunun da böyle olduğunu düşünüyorum. İçinde bulunduğumuz Meclis dâhil olmak üzere, Türkiye Cumhuriyeti'nin seçilmiş Cumhurbaşkanı, Meclisimiz, milletvekillerimiz, bürokrasimiz, bakanlarımız ve elbette ondan daha öte, milletimiz ve devletimize dair Türkiye'de hatta dünyada enderi görülmemiş bir tehlike atlattı aslında Türkiye. Bu darbe girişimi... Türkiye daha evvel de gerçekleşen darbeler gördü fakat bu, darbelerin hiçbirine benzemeyen bir darbe girişimiydi. Hem yöntemi itibarıyla hem bürokrasi içerisindeki yerleşme süreci, alaka gösterdiği kurumlar itibarıyla Türkiye'de ve dünyada hiç görülmeyen yöntemlerle gerçekleşmiş bir darbe girişimiydi. Bu sebeple, olağanüstü hâl aslında bu darbenin gerçek hacminin anlaşılması açısından çok önem arz etti diye düşünüyorum. Olağanüstü hâlde bir taraftan darbeyi yapanların ortaya çıkarılması, onların yargılama süreçleri devam ederken aslında darbecilerin nasıl bir konumlanma içerisinde olduğu, nasıl devlete, bürokrasiye sızma hâli içerisinde olduğunu anlamak konusunda bize önemli bir zemin oluşturdu. Bunu, ortaya koyduğu olağanüstü yöntemlerle aslında daha süratli bir şekilde hayatımıza geçmesine imkân sağladı.
Böyle bakıldığı zaman olağanüstü hâl aslında Türkiye'de darbenin anlaşılması ve ortadan kaldırılması, önlenmesi konusunda önemli bir fonksiyon ifa etti. Olağanüstü hâl, biliyorsunuz, Anayasa'mızın 121'inci maddesine binaen ilan edildi, ilanında da Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu tarafından ilan edilerek Meclisin onayına sunuldu. Altı aylık bir süre için aslında ilan edilebilecekken ilk etapta üç aylık bir süre için ilan edildi ve uzatmalar da dört aylık olabilecekken üçer aylık periyotlarla 7 defa uzatmayla bugüne kadar gelmiş oldu ve dün itibarıyla da artık olağanüstü hâl sonlandı. Fakat, konuşmamın başında ifade ettiğim gibi, olağanüstü hâl içerisinde temel anlamda aslında darbeyle alakalı bunu yapan Fetullahçı terör örgünün önlenmesiyle alakalı çok fazla girişim olmakla beraber, Türkiye'nin bir geçiş sürecine ihtiyacı olduğu kanaatindeyiz. Çünkü, bu terör örgütünün yapılanması alıştığımız yöntemlerle değil, çok sofistike yöntemlerle Türkiye bürokrasisi içerisinde yer aldı; askerde, yargıda ve özellikle bürokrasinin içerisinde. Hatta öyle bir yapılanma içerisinde oldu ki bu terör örgütü, örgütün içinde bulunan mensuplar bile hangi fonksiyonu ifa ettiğini bilmeden aslında bu terör örgütünün parçası oldular. Dinî duygular istismar edilerek kendilerine hangi amaçla kullanılacağı bilinmeyen özel görevler verildi. Böyle bakıldığı zaman peyderpey olayların çözülmesi çok tabiidir. İşte bu devam eden süreç neticesinde her gün baktığınızda yargımızın ve aynı zamanda emniyet güçlerimizin özenli çalışmasıyla hemen hemen her gün 5, 10, 15 yeni isim, yeni tutuklamalar, yeni bilgiler çerçevesinde işlemler yapılmakta. Böyle olduğu için de olağanüstü hâl sonlanmakla beraber Türkiye'nin normal şartlar altında yapmış olduğu hukuk düzeninin bu terör örgütüyle mücadelede gecikme -eksik demek istiyorum ama- bazı önlemlerin alınmasında bir noksanlık olması ihtimaline binaen bir geçiş sürecine ihtiyaç duyduğu kanaatindeyiz.
Kanun maddelerini sizlerin, milletvekillerimizin incelediği kanaatindeyim, teklif ettiğimiz maddeleri, bu maddelere bakıldığı zaman bir üç yıllık geçi süreci öngörülüyor. Tamamında değil ama bazı maddelerimizde üç yıl süreyle ilgili olarak bazı sürelerde bazı işlemlerin yapılmasında bir ara döneme ihtiyaç duyuyoruz.
Devamına baktığımız zaman, aslında önerdiğimiz teklifin bir çerçevesini de tamamen anayasal düzene uygun olarak Anayasa'mızın bize çizdiği çerçeve, temel manada baktığımız zaman hukuk devletinin ilkeleri, elbette bireysel anlamda hak ve hürriyetlerin korunmasına dair olan yine Anayasa'nın ve kanunların bize çizdiği, uluslararası hukukun bize çizdiği çerçevenin sınırları içerisinde kalarak bir geçiş dönemi düzenlemesi olduğunu ifade edebiliriz. Elbette bunlar yapılırken aslında arzu edilen şey soruşturmada, kovuşturmada, özellikle memurlara dair disiplin soruşturmasında ve devletimizin ihtiyaç duyduğu -öyle söyleyebilirim- idari konulardaki tedbirlerde bazı yeni alanlar açmakta. Devamında da, aslında ümit ettiğimiz şey bu üç yıllık sürenin sonunda Türkiye'de bu terör örgütüyle olan mücadelenin hak ettiği şekilde neticelenmiş olması.
Maddelere baktığımız zaman, aslında bir tarafıyla bu tedbirleri içeriyor, geçiş sürecine dair tedbirleri içeriyor ama diğer tarafıyla da belki birkaç başlık altında şöyle ifade edebilirim maddelerin özelliklerini baktığımızda, bir diğeri de biliyorsunuz olağanüstü hâl kararnamelerinin oluşmasından sonra onlarla ilgili itirazlarda yetkilendirilen, bir kanunla düzenlenen bir inceleme komisyonu oluşturuldu. İnceleme komisyonunun verdiği kararlar ve aynı zamanda kanun hükmünde kararnamelerle verilen tekrar göreve iadelerle alakalı konularda farklılıklar vardı uygulamalarda. Bu uygulamadaki farklılıkları ortadan kaldırarak hem komisyonun kararıyla göreve dönenler hem kanun hükmünde kararnamelerle görevine dönebilecek olan memurlarla alakalı olarak ortak bir düzenlemeye gidildiğini görmek mümkün maddelere baktığımızda geçiş dönemi dışında. Ve aynı zamanda da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde verilen kararlarla ilgili olarak da hem İdari Yargılama Usul Kanunu'nda hem Ceza Muhakemeleri Usul Kanunu'nda hem de aynı zamanda Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nda ortak bir düzenlemeye gidildiğini görüyoruz dostane çözüm ve tek taraflı deklarasyon konularında ihtiyaç duyulan, tekrar yargılamaya, yargılamanın yenilenmesine müsaade eden bir düzenleme görüyoruz birden farklı başlık altında ama bakıldığı zaman aynı konulara dair bir düzenleme görüyoruz.
Sonuç olarak şöyle toparlayabilirim konuşmamı: Türkiye Cumhuriyeti, Meclisine, Hükûmetine, Cumhurbaşkanına, milletine muazzam bir saldırıyla karşılaştı, 251 insanımız şehit oldu ve Türkiye'nin bekasıyla alakalı çok önemli bir problem yaşandı. Bu problemde o akşam vatandaşlarımızda gördüğümüz yani 15 Temmuz akşamı gördüğümüz hangi siyasi partiden olurlarsa olsunlar hangi fikirden olurlarsa olsunlar bütün Türkiye kenetlendi ve darbenin önlenmesine dair sivil unsurlar, darbenin dışındaki asker, emniyete dair bütün görevlilerimiz kenetlenerek ülkemizin korunması adına muazzam, destansı bir hikâye yazdılar. Bunu yaparken Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinin de altını çizmek çok önemli diye düşünüyorum, sayın eski Başbakanımızın -öyle ifade edebilirim- elbette ki dönemin bakanları, siz buradaki milletvekillerimizin o geceki duruşu çok takdire şayan, çok destansı bir duruş, bunun altını çizmek çok önemli. Böyle bakıldığı zaman biz siyasilere düşen de milletin yüzü olmak yani tüm insanlarımız darbeye bu kadar direnç göstermişken siyasilere düşen de, bizlere düşen de onların yüzü, onların dili olarak Türkiye'de bir daha asla darbelerin yaşanmaması için bu önemli süreçte üzerimize düşen görevi yerine getirmek.
Bizler bu kanunu hazırlarken Türkiye'nin bir daha asla Fetullahçı terör örgütü gibi bir terör örgütüyle yüz yüze gelmemesi için, mevcut terör örgütünün tamamen bu ülkeden kazınması için ve muhtemel başka terör örgütlerinin uygulayacakları eylemler, planlarla ilgili olarak hukuki düzenlemelerin bir geçiş dönemi süreci içerisinde olması gerektiğine inandığımız için böyle bir düzenlemeye ihtiyaç duyduk ve sizlerin huzuruna getirdik, bugün müzakere edeceğiz.
Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan, sağ olun.