| Komisyon Adı | : | İÇİŞLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 13 .01.2015 |
İDRİS ŞAHİN (Çankırı) - Sayın Başkanım teşekkür ediyorum.
Çok Değerli Bakanım, kıymetli milletvekili arkadaşlarım; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yaklaşık üç saati aşkın bir süredir önümüzde bulunan kanun tasarısının 4'üncü maddesini görüşüyoruz ve 4'üncü maddeyi şöyle bir incelediğimizde, baktığımızda üç saati aşkın süredir acaba biz buraya maddeyi yazarken bir hata mı yaptık, yoksa konuşulanlar bu maddenin neresinde vardır diye kendi kendimizi sorgular hâle geldik. Ama özellikle şunun altını kalın çizgilerle çizerek bir sefer daha ifade etmek istiyorum: Burada, kanun yapma tekniğine uygun olarak her türlü eleştiriye açık olduğumuzu, eksik görülen hususlarda iktidar partisinin mensubu milletvekilleri olarak eksikliklerimizi telafi edebilecek olgunlukta olduğumuzu, eleştiriye açık olduğumuzu her platformda ifade ediyoruz. Ancak bu eleştirilerin edep sınırlarını aşan konuşmalara varmasını da kesinlikle ve kesinlikle de kabul etmiyoruz ve buradaki arkadaşlarımız -özellikle geçen haftaki toplantıda da ifade etmiştim- çok değerli hatiplerdir. Bizim, hocamızın şahsına elbette ki söyleyecek hiçbir şeyimiz yok, farklı söylemlerde de ifade edebilir ama toplumu önce dağa çağırmak gibi sonra sokağa çağırmak gibi bir söylemin içerisinde bulunmuş olmasını da gerçekten büyük bir talihsizlik olarak değerlendiriyoruz. Kimsenin milletimizi sokağa çağırmak, dağa çıkartmak gibi bir şeyleri...
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) - Keşke bunları hocam gitmeden söyleseydiniz.
İDRİS ŞAHİN (Çankırı) - Hocam, son söz bize kalıyor başka şansımız yok. Söyleyip gitmek çok doğru değil.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) - Hayır, buradayken anlatsaydınız...
İDRİS ŞAHİN (Çankırı) - Bakın, bir kısım sözleri de burada ifade edeceğim.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) - Hocamın sözlerini burada konuştuk, dağa mağa çağırmak gibi...
İDRİS ŞAHİN (Çankırı) - Bakın, şimdi bugün de sokağa çağırdı, "Bugün de bu milleti sokağa çağırıyoruz." dedi.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) - ...ama geçen haftaki sözünü diyorum.
İDRİS ŞAHİN (Çankırı) - Bakın, arkadaşlar...
GÜLAY SAMANCI (Konya) - Bakın, arkadaşınız aynı şeyi yaptı, İdris Bey söz aldı ve dinlemeden salondan çıktı.
İDRİS ŞAHİN (Çankırı) - Şimdi, çok özür diliyorum, bizim burada amacımız üzüm yemek, bağcıyı dövmek değil. Amacımız burada bir kanun yapmak ve bu kanunda da neye karşı mücadele edeceğimizi...
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) - Bakın, yapılmasın değil, hoca yok, konuşuyorsunuz. Biz şimdi İdris Bey'e cevap vereceğiz...
GÜLAY SAMANCI (Konya) - Ee, ne yapacağız?
İDRİS ŞAHİN (Çankırı) - Müsaade eder misiniz?
BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen...
Sayın Türkoğlu, Sayın Şahin...
İDRİS ŞAHİN (Çankırı) - Bakın, son derece... Şurada cümleleri kullanırken de özellikle de ifade ettim.
BAŞKAN - Sayın Şahin, çok özür diliyorum.
İDRİS ŞAHİN (Çankırı) - Estağfurullah.
BAŞKAN - Şimdi, tabii, burada konuşmaları sırayla veriyoruz arkadaşlarımıza.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) - Anladım Başkanım da...
BAŞKAN - Ama Sayın Türkoğlu...
Şimdi, tabii, sayın hatiplerimiz düşüncelerini açıklarken zaman zaman AK PARTİ'yi de çok ciddi şekilde suçluyorlar. Tabii, burada oturan arkadaşlarımız da...
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Eleştiriyorlar desek daha iyi.
BAŞKAN - Hayır, suçladıkları da var, her neyse...
Ama bu arkadaşlarımız da bir şekilde bunlara bir cevap verme ihtiyacı hissedeceklerdir. Şu ana kadar 8 muhalefet milletvekilimiz konuştu, ilk defa bir iktidar partili milletvekili söz istedi. Bu arkadaşımız da bunları konuşurken doğal olarak bazı iddialara cevap verecek bir içerikle konuşacaktır.
Ee, şimdi, Sayın Yılmaz'ın zamanı yoktur saygı duyuyorum ama Sayın Yılmaz şimdi konuştu, gitti, ne yapsın arkadaşlar ki? Yok diye konuşmayayım derlerse o zaman da hiçbir iddiaya cevap vermemiş gibi bir duruma düşerler ama elbette ki...
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) - Ben öyle demedim.
İDRİS ŞAHİN (Çankırı) - Sayın Türkoğlu, bakın, bir müsaade eder misiniz, ben de bir şey söyleyeceğim.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) - Bir saniye, lütfen...
BAŞKAN - Ben Türkoğlu'yla bitireyim, sonra sizinle başlayayım.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) - Kusura bakmayın.
BAŞKAN - Estağfurullah.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) - Şimdi, Başkanım, Özcan Bey'in o günkü konuşmasıyla ilgili yine bir değerlendirme yapıldı, o değerlendirmeye ben bir cevap verdim, Şimdi, aynı değerlendirmeye İdris Bey atıfta bulunarak bir şey söylüyor. Bugünkü değerlendirmesi için bir şey demiyorum ama mademki geçenki konuşmasına atıfta bulunup bir şey söyleyeceksiniz, o zaman hoca buradayken bunu söyleseydiniz geçenki konuşmasıyla ilgili.
BAŞKAN - Anladım konuyu.
Çok teşekkür ediyorum, yalnız şöyle bir şey var: Ben de arkadaşlardan özellikle rica ediyorum ki mümkün olduğunca karşılıklı laf atma ya da karşılıklı cevap verme şeklinde değil, konuşmak isteyen arkadaşımız söz istesin, sırası geldiğinde hepsine cevap verebilir diye ben de arkadaşlara öyle bir ricada bulunuyorum. Sağ olsun onlar da bu ricama azami özen gösteriyorlar, kendilerine de teşekkür ediyorum. Yoksa karşılıklı mütecavizlik içinde yürütemeyiz bu tartışmaları.
Buyurun Sayın Şahin.
İDRİS ŞAHİN (Çankırı) - Şimdi, Sayın Başkanım, ben çok teşekkür ediyorum; uyarılarınızı da dikkate alıyoruz ama bütün arkadaşlarımız, herkes bizim her türlü eleştiriye açık olduğumuzu ve eleştirilere karşı da her konuda cevap verebilecek bir yeteneğe de sahip olduğumuzu biliyor. Ancak, ısrarla burada şunu ifade ediyorum: Bir kanun yapıyoruz, maksat hasıl olması için bu kanunun üzerinde görüşmelerin yürümesi gerektiğini düşünüyoruz ama maalesef tabii ki bu haftanın gündemi olması sebebiyle terörle alakalı çok farklı konulara girildi. Bunları da anlayışla karşılıyoruz, değerlendirmelerinize de saygı da duyuyoruz ama burada iktidar partisi grubuna dönerek, bakarak "Ya, titriyorsunuz. 'Titre, kendine gel.' diyoruz ama siz titrek oldunuz, Parkinson hastası oldunuz.", "Bu milleti sokağa çekmek..." gibi söylemler... Devamında söylediği cümlelerin tamamını ifade ediyorum: "Bir insanın canı çıkıyor ama huyu çıkmıyor, yaş ilerlese bile davranışlar değişmiyor." 1976 tarihli kendisiyle alakalı burada bir örnek vermiş olmasına rağmen... Ben, hocamı çok seviyorum, insan olarak da gerçekten çok kıymetli bir isim. Ancak buradaki söylemlerimizin hepsinin kayıtlara geçtiğini, toplumda herkesin bu Komisyondan çıkacak bazı sözlere kulağını açtığını ve dinlediğini ve buranın gündem oluşturduğunu da iyi kötü görmemiz lazım. Biz burada toplumumuzun tamamının, 76 milyonun tamamının huzur ve refahını temin etmek maksadıyla bir kısım yasalar çıkartıyoruz. Dolayısıyla, burada ne şova yönelik ne de -emin olun burada- şu kanunun çıkartılış amacındaki gayeyle birlikte vatandaşın oyuna yönelik bir düzenleme olarak asla ve asla değerlendirilmemesi gerektiğini söylememiz gerekiyor burada. Burada, elbette ki, vatanla alakalı, bayrakla alakalı, milletle alakalı, dinle alakalı kavramların hepimizin ortak değeri olduğunu bilmemiz lazım. Bu cenahta oturan arkadaşlarımız özgürlükler, ifade özgürlüğü noktasında, özgürlüklerin genişletilmesi noktasında ne kadar duyarlı ve hassasiyet taşıyorsa bizim de aynı hassasiyeti taşıdığımızın bilinmesini; vatan ve bayrak hususunda kimsenin birbiriyle yarışamayacağını özellikle burada ifade etmemiz gerekiyor. Biz bu kavramların asla bir pazarlık konusu hâline getiremeyeceğini ifade ediyoruz. Kaygılar olabilir "Siyaseten yöntem olarak yanlış yapıyorsunuz." diye bu tür eleştirilere her zaman açığız ama her zaman için bizim IŞİD ve PKK'yı birbirinden farklı olarak görmediğimizi, her ikisinin de terör örgütü olduğunu, buradaki terör kavramında da neler ifade edildiğini çok açık yüreklilikle bu kanunda belirtiliyor. Terörün tanımı bir ve biz o bölgede mücadele etmek adına bu düzenlemeyi yapıyoruz ve diyoruz ki: Teröre bu kadar karşı olan bir anlayışın -terör örgütü propagandasına dönüştürülen toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde kimliklerini gizlemek amacıyla yüzünü tamamen veya kısmen kapatanlara üç yıldan beş yıla kadar hapis cezasını artırıyoruz- en azından bu maddede destek olmanız lazım. Eğer bu kadar teröre karşıysak, bu kadar terörün yaptıklarından mutazarrırsak bu maddede hiç olmazsa kimliğini gizlemek kaydıyla bir şekliyle yüzlerini örtenlere karşı bu yapılan düzenlemenin normal olduğundan bahsetmenin gerekliliğine inanıyorum.
Çok fazla detaya girmek istemiyorum ama lütfen şunu istirham ediyoruz: Şu çalışmalar devam ederken biz iktidarıyla muhalefetiyle Parlamentoda grubu bulunan tüm partilerin ortak vatan konusunda hepsinin birbirinden çok çok daha fazla önemsediğini -ortak vatan duygusuna- bayrağına karşı, üniter yapısına karşı herkesin bir hassasiyet gösterdiğinin bilinmesini istiyoruz ve arkadaşlarımızın şahsına yönelik olarak, grubumuza yönelik olarak tahkir edecek ifadelerden lütfen konuşmalarda kaçınılmasını özellikle sizlerden rica ediyoruz. Bunu isterken de -lütfen yanlış anlamayın- biz siyasette sabretmesini biliriz ama söylenen bazı sözleri de hazmedecek... Burada biz taş değiliz, buna da sizin anlayış göstermenizi hassaten istirham ediyorum. Demin, mesela, Ahmet Bey konuşmasının bitiminde temel hak ve özgürlüklerin genişletilmesi noktasındaki taleplerle alakalı bir cümle kullandı, dedim ki: Bu sözlere şapka çıkartmamak mümkün değil. Yani, sonuç itibarıyla, lütfen burada birbirimize karşı töhmet edici, birbirimizi tahkir edici cümleleri kullanmaktan imtina edelim. Bu komisyonlar daha sağlıklı bir yasanın oluşabilmesi açısından düşünülen, kararlaştırılan ve tartışma ortamı, iklimi yaratılan ortamlar. Dolayısıyla, biz her türlü eleştiriye açığız, hazırız ama en ufak şekilde kendimize karşı yapılacak bir isnadı da asla ve asla kabul etmeyeceğimizi bildiriyorum. Bu maddenin de emin olun bu kanunda çok önemli bir madde olduğunu ve terörle mücadele konusunda da bir şekliyle güvenlik güçlerimizin ve kolluğun elini çok daha fazla güçlendireceğini ifade ediyorum. Çünkü, ben, her şekliyle ifade ediyorum: Kişinin kendini ifade etmesi, hak araması son derece doğal ve meşru bir talebi ama bunu terör propagandasına dönüştürüyorsa, bunu şiddete dönüştürüyorsa oradakilerin ifade özgürlüğüne bana göre en önemli yanlışı yapan kimselerdir. Dolayısıyla, bu yanlışı yapanların da mutlak suretle Ceza Kanunu hükümleri çerçevesinde cezalandırılmaları da son derece normal ve doğaldır diye düşünüyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.