KOMİSYON KONUŞMASI

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Teşekkür ederim.

Biraz evvel Sayın Hasan Hüseyin Türkoğlu güzel bir şey söyledi, Sayın Erdoğan da söyledi gerçi de. "Bu tasarıya hepinizin karşı çıkması lazım." dedi. Aslında doğru, gerçekten doğru bir söz. Yani biz sadece bunu kendimiz için söylemiyoruz, herkes için söylüyoruz. Siz şimdi, efendim, ilk şöyle düşünebilirsiniz: Biz iktidar sıralarında oturuyoruz. Nasıl olsa efendim güvencedeyiz, bize bir şey olmaz. Böyle düşünmeyin. Bakın, biraz geriye giderseniz öyle düşünmenin insanların başına neler açtığını görürsünüz. O nedenle, gelin, yol yakınken bu sevdadan vazgeçin. Doğru bir düzenleme yapmak gerekiyorsa beraber oturalım, yapalım. Samimi söylüyorum, biz size en iyi, en samimi şekilde desteğimizi veririz. Ama bu böyle olmaz. Bunun böyle olması herkes için zararlı.

Şimdi, çok önemli bir tasarıyı görüşüyoruz değil mi? Gerçekten bu tasarı çok önemli. Peki, size bir soru. Bu tasarı şimdi değil de bir sene evvel görüşülseydi komisyon sıraları böyle mi olurdu? Yok. Muhalefet milletvekillerinden de çok gelen olurdu, iktidar milletvekillerinden de çok gelen olurdu, çok daha ilgi çekerdi, öyle mi? Şimdi artık bu Parlamento ömrünü tamamlamış. Tamamlamış arkadaşlar. Yani artık gelecek parlamentoya bırakalım, gelsinler, onlar da bu ülkenin insanları tarafından seçilecek. Niye yani yangından niye mal kaçırıyoruz arkadaşlar? Yani herkes gitmiş, başka şeylerle ilgileniyor.

O nedenle, bana göre insanları gece yarılarına kadar çalıştıracağınıza gelin, bu tasarıyı geri çekin, bizden sonraki heyet -kim içlerinde, belki bir kısmı da içlerinde olur, bilemem yani, bir kısmımız oluruz, bir kısmımız olmayabiliriz- gelsinler, yapsınlar.

CELAL DİNÇER (İstanbul) - Biz iktidar olacağımız için daha iyisini yaparız.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Hayır, biz iktidar olalım, başkası olsun. Yani o gelen heyete bir şans verelim ya, gelsin. İki de bir değiştirmeyelim yani vatandaşların da başı dönüyor. Efendim, onu değiştiriyoruz, bunu değiştiriyoruz.

O nedenle, bu bir öneridir. Geçen, zannediyorum cuma günü de bu öneride bulundum, bunu çekin. Bunu samimi olarak dile getiriyorum.

İkincisi, şimdi, bu düzenlemeleri yaparken hep Gülen Cemaati'nin gölgesini hissediyoruz yani görüyoruz. Bunu inkâr etmeye gerek yok. Hem o hem de toplumsal olayların, toplumsal muhalefetin önünü kesmek istiyorsunuz. Şimdi, sizin -yani sizin derken şahsınızı kastetmiyorum yani yönetim erkini elinde bulunduranların diyelim- derdiniz bu düzenlemelerle ilgili hukuki bir düzenleme yapmak değil. Tamamen başka nedenlerle oluyor.

Bakın, bugün Sayın Bülent Arınç -kulağını çınlatacağız zaman zaman- Bursa il kongresinde Gülen Cemaati'ni kastederek -hepinizin dikkatine sunuyorum arkadaşlar- şöyle diyor: "Kendilerine her türlü imkânı bahşeden AK PARTİ iktidarına ihanet edenleri affetmeyeceğiz." Yani "Efendim devlet içinde paralel yapı kuruldu." yok işte "Devlet içinde ikinci bir örgüt oluşturdular." Bunlar hikâye arkadaşlar. Bunları siz de biliyorsunuz. Yani paralel yapı yoktu da 17 Aralıktan sonra mı bu paralel yapı türedi? Siz Türkiye'yi yönetenlerin bu kadar saf olduğuna inanıyor musunuz? Bu kadar saf olsalardı Türkiye'yi on iki yıl boyunca yönetirler miydi? Türkiye'de iktidar olurlar mıydı? Efendim, vesaire yani belediye başkanlığından çıkıp bu duruma kadar gelebilirler miydi? Kendi kendimize soralım arkadaşlar. Yani herkes biliyor da bu ülkeyi yönetenler mi bilmiyordu? Yani şimdi elimizi vicdanımıza koyalım.

Şimdi, gene Sayın Arınç diyor ki: "Efendim, bizim üzerimizden benim adım kullanılarak kozmik oda arandı." Öyle diyor. Sayın Bülent Arınç gibi deneyimli, zeki bir insan o zaman bunu bilmiyor muydu arkadaşlar? Bülent Arınç hatırlayın o gün Manisa'daydı, burada bile değildi. Türk Silahlı Kuvvetlerinin 2 subayı gidecekleri evi bilmeyecekler de yani akıllarında tutmayacaklar da efendim onu bir kâğıda kroki hâlinde yazacaklar, bilmem onu da yutacak. Ya, bu hiç inandırıcı geliyor mu arkadaşlar? Hiç inandırıcı geliyor muydu? Yani bunun düzmece bir şey olduğu o zaman belli değil miydi?

Şimdi, arkadaşlar, bakın biraz hafızanızı tazeleyin. Bunu herkes için söylüyorum, hepimiz için söylüyorum. Bakın, efendim, Bodrum'dan bir araç çıkıyor, askerî mühimmat yüklü, ellerinde görev kâğıdı var. Araç komutanı olarak bir subay veya astsubay görevli durduruyorlar, görev kâğıdını gösteriyor. Peki, hepiniz biliyorsunuz, buradaki zevatın hemen hemen hepsi bilir. Diyelim ki şüphelendiniz. Yapılmak gereken neydi? Merkez komutanlığına haber verilir, ona göre işlem yapılır. Öyle mi? Ama naklen yayınlar yapıldı. Kimse bir şey demedi. Siz bunların kumpas olduğunu o zaman bilmiyor muydunuz? Sayın Şahin, siz zeki bir insansınız, siz bilirsiniz bunları, bilmez miydiniz?

İDRİS ŞAHİN (Çankırı) - Ben odaya kimlerin girdiğini biliyorum.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Yani değerli arkadaşlarım, şimdi, bunları... Bakın, her zaman söylüyoruz, her zaman da söylüyoruz, biz -tekraren söylüyorum- devlet içerisinde, devlet hiyerarşisinin dışında bir yapıyı, başka bir yapılanmayı kabul etmeyiz, edemeyiz, etmeyiz. Biz bunu eleştiririz. Ama siz bunu kullanarak yeni bir -bu artık dilimize girdi, ne yapalım- paralel yapı oluşturuyorsunuz yani yeni bir paralel yapı oluşturuyorsunuz. Sakıncalı olan bu. Bakın, yarın siz de pişman olabilirsiniz.

Şimdi, Sayın Adem Bey söyledi galiba, evet, "Efendim, valilerin il başkanı olduğunu unutmadık." Yani şimdi bu çok söyleniyor da arkadaşlar, açığa kavuşması için bir şey söyleyeyim. Şimdi, bu on üç veya on beş aylık bir uygulamadır değerli arkadaşlarım, tamam mı? Mustafa Akış muhtemelen biliyordur.

ALİ TURAN (Sivas) - O zaman askerdeymiş.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Böyle ikide bir gündeme getiriyorsunuz, on üç aylık veya on beş aylık uygulamadan sonra kaldırılmıştır bu. Kaldı ki o dönem tek parti dönemidir. Bakın, tek parti döneminden Türkiye çok partili rejime geçti. Siz şimdiki uygulamalarla, şimdi getirdiğiniz uygulamalarla çok partili rejimi uzun süredir deneyen, bu yolda ağır aksak da olsa, eksikleri de olsa epey yol almış olan Türkiye'yi tekrar tek parti hükûmetine döndürüyorsunuz, tek partiye döndürüyorsunuz, parti hükûmetine döndürüyorsunuz.

MUSTAFA AKIŞ (Konya) - Çok masum anlatıyorsunuz.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Masum değil, ben gerçekleri anlatıyorum arkadaşlar. Bakın, Sayın Akış de ki: "Şu söylediğin yanlış." Şimdi, durum bu. Bunu biz size dostça söylüyoruz.

Şu Anayasa meselesini de ele alalım. Bu Anayasa siz iktidara gelmeden evvel değerli arkadaşlar -gene buradaki zevatın pek çoğu bilir- hep oy birliğiyle değiştirildi. O hep eleştirdiğiniz -biz o zaman hükûmette değildik, zaten Parlamento dışındaydı bizim partimiz- hiç beğenmediğiniz, hep eleştirdiğiniz, haddizatında varlığınızı da borçlu olduğunuz üçlü koalisyonu çok eleştiriyorsunuz. Bakın, temel hak ve özgürlükler alanında en önemli değişiklikler o zaman yapıldı ve oy birliğiyle yapıldı. Ama ne zaman ki siz, efendim, Anayasa konusunda uzlaşma gerektiği hususunu göz ardı ettiniz, yok, efendim, işte "Biz referanduma gideriz." bilmem ne dediniz, ondan sonra Türkiye Büyük Millet Meclisinde anayasa değişikliğiyle ilgili uzlaşma imkânları ortadan kalktı, siz kaldırdınız. Bu birincisi.

İkincisi: Diyelim ki bu Anayasa kötü, efendim, şu bu. Biz de...

İDRİS ŞAHİN (Çankırı) - Ağabey, "Oy birliğiyle geçirelim." dediklerinizi de geçirmediniz.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Geçirmediniz, yok, siz...

İDRİS ŞAHİN (Çankırı) - Hani var ya bir oy birliğiyle...

ADEM YEŞİLDAL (Hatay) - 59 madde...

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Bakın, siz masayı terk ettiniz arkadaşlar, masayı terk ettiniz.

ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) - Kim geçirmedi? Siz kendiniz terk ettiniz. "Bu olmazsa olmaz." dediniz Başkanlık sistemi için.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Masayı terk ettiniz siz. Yahu, şimdi olayları tekrar... Siz o masayı terk ettiniz.

ADEM YEŞİLDAL (Hatay) - Anlaştığımız 59 maddeyi geçirmediniz.

ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) - Kendiniz kaçtınız.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Bak, şimdi, İdris Bey, siz bir hocamıza anayasa taslağı hazırlattınız değil mi? Doğru, hazırlattınız. Şimdi, sizin yaptığınız anayasa önerisini en çok o hoca eleştiriyor, o eleştiriyor arkadaşlar. Yani bu bize hiçbir şey kanıtlamıyor mu? Yani herkes, şimdi, tüm muhalefet partileri karşı, o karşı; yani bunların hepsi bu ülkenin iyiye gitmesini istemiyor mu? Yani bu nedir? Niye istemeyelim arkadaşlar? Kaldı ki hadi anayasa değişikliğine gerek olmadan siz neyi değiştirdiniz? Siyasi Partiler Kanunu'nu değiştirdiniz mi? Seçim Kanunu'nu değiştirdiniz mi? YÖK'ü değiştirdiniz mi? Hani YÖK'ü kaldıracaktınız? Ya, şimdi, elimizi vicdanımıza koyacağız, ona göre uygulamalarımıza başlayacağız dedik.

Şimdi, izninizle, tasarının 6'ncı maddesine geliyorum.

Şimdi, değerli arkadaşlar, benden evvel konuşan arkadaşlarım da söylediler, bu tasarının bu maddesi, zaten tümü öyle de demin o bonzaiyle ilgili olanın dışında tümü, hemen hemen hepsi sakıncalı, bu çok daha sakıncalı. Sayın Erdoğan söyledi, zannediyorum, daha evvel, 61 Anayasası'ndan evvel -hani beğenmiyorsunuz ya 61 Anayasası'nı- valilerin bazı suçlarda tutuklama yetkisi var idi, bilenler bilir.

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - İhtilal dönemiydi, 60 ihtilali.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Ve bak, şimdi siz diyorsunuz ya Anayasa Mahkemesi darbe ürünü; Anayasa Mahkemesi o hükmü iptal etti. Biz de Anayasa Mahkemesini çok eleştiriyoruz ama kararlarını eleştiriyoruz, hiç kimsenin şahsına bir şey demedik. Ama siz konjonktüre göre kâh Başkanı kâh öbürünü vesaire şey ediyorsunuz.

Şimdi, Sayın İdris Şahin "Bu ancak suçüstü hâlinde mümkün." dedi, değil mi İdris Bey öyle dediniz?

İDRİS ŞAHİN (Çankırı) - Bu maddenin...

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Hah, evet, suçüstü hâlinde mümkün, diyelim ki öyle. Suçüstü nedir? Siz hukukçusunuz. "Suçüstü" adli bir kavramdır, adli bir işlemdir. Öyle mi? Burada Emniyetten, Jandarmadan gelen arkadaşlarımız var, burada pek çok hukukçu var. Adli bir kavramdır "suçüstü", bununla ilgili işlemi yapacak olanlar adli makamlardır, idari makamlar değil. Diyelim ki suçüstü...

İDRİS ŞAHİN (Çankırı) - Suçüstü hâlinde adli makamların çoğunda haberi bile olmaz.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Niye haberi olmaz?

İDRİS ŞAHİN (Çankırı) - Siz sordunuz, tanım olarak ben de...

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Anladım da niye...

İDRİS ŞAHİN (Çankırı) - Hemen, bir anda gerçekleşen bir hadisede...

BAŞKAN - Sayın Şahin... Sayın Şahin...

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Yok, yok, söylesin, birbirimizi aydınlatalım canım yani mesele değil.

BAŞKAN - Hayır, hayır, lütfen...

Lütfen, buyurun, Sayın Serindağ.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Niye haberi olmaz? Kolluğun haberi olduğu an savcıya haber verir, savcının talimatını alır. Biz burada, değerli arkadaşlarım, bu salonda bulunan pek çok kişi valilik yapmıştır. Yani biz valilerin düşmanı mıyız? Yani niye şey edelim arkadaşlar ama bir şeyin yasal dayanağı olması gerekir, temeli olması gerekir. Yoksa bizim açımızdan savcı olmuş, vali olmuş; yani savcılar çok mu tarafsız? Savcıları ne hâle getirdiğinizi görüyoruz. Efendim, işinize gelmeyenleri sürüm sürüm süründürüyorsunuz. Adam yolsuzlukları soruşturdu diye yargılattınız, geldiler Yargıtayda yargılandılar, bilmem ne ettiler, beraat ettiler sonunda ama bir sürü de eziyet çektiler. Efendim, yolsuzluk yaptığı iddia olunanlar da ne oldu, ne olmadı; kimse bilmiyor. Yani biz bunu söylerken... Bunu şunun için söylüyorum: Yani biz valilere sanki güvenmiyormuşuz da savcılara çok güveniyormuşuz da; sebep bu değil arkadaşlar, sebep hukuk devletinde bunun yanlış olduğunu biliyoruz da bunun için bunu söylüyoruz. Yoksa bizim valilerle ilgili herhangi bir sorunumuz yok.

Bu yasayla ne olur? Şimdi, bakın, mülki amirin tayin ettiği kolluk amiri bazı suçlarda -işte sizin dediğiniz o bazı suçlarda- suçüstü hâlleriyle sınırlı olarak şüphelileri yirmi dört saat, toplu suçlarda kırk sekiz saat gözaltına alabilecek. Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 91'inci maddesine dördüncü fıkra eklenerek kolluk amirlerinin yazılı veya sözlü talimatıyla polise önleyici... Bunun adı nedir? Önleyici gözaltı yetkisi, öyle mi? Önleyici gözaltı yetkisi veriyorsunuz. Suçüstü hâlleriyle sınırlı kalmak kaydıyla çeşitli durumlarda yirmi dört saat, şiddet olaylarının yaşandığı durumlarda kırk sekiz saat... Şimdi, önleyici gözaltı, vatandaşlar bizzat idari birim olan kolluk tarafından suçlu kabul edilerek getirilmiş bir düzenlemedir. Yani siz vatandaşı, insanları, herkesi önceden suçlu görüyorsunuz ve ona göre işlem yapıyorsunuz. Bu hem hukuk devletine hem de sizin de son günlerde -daha önce bunu ağzınıza almıyordunuz ama- çok tekrar ettiğiniz masumiyet karinesine aykırı, bu aykırı.

Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 100'üncü maddesinin üçüncü fıkrasına Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'nun 33'üncü maddesi ile Terörle Mücadele Kanunu'nun 7'nci maddesinin üçüncü fıkrası eklenerek toplantı ve gösterilere katılanlar bakımından tutuklama zorunluluğu getiriyorsunuz. Bak, yani toplantı ve gösteri yürüyüşleriyle ilgili suçları ne yapıyorsunuz? Katalog suç hâline getiriyorsunuz. Katalog da neyse, hukuk literatürüne de kazandırıldı ya, katalog suç. Hukuk literatürüne bir de bu kazandırıldı. Böylece mevcut 100'üncü maddenin üçüncü fıkrası kaldırılmak yerine daha da ağırlaştırılarak tutuklama sorunu Türkiye'nin gündemine yeniden getirilmiştir. Hâlbuki hepimiz diyoruz ki: Yargılama tutuksuz olmalı. "Tutuksuz yargılama esas olmalı, tutuklu yargılama istisna olmalı." diyoruz ama siz bunun tersini yapıyorsunuz. Ceza muhakemesi usulünün temel esaslarına ters bir düzenlemedir bu, keyfî uygulamalara yol açıp ciddi mağduriyetlere de sebep olacaktır.

Suçüstü hâli adli bir görevdir, demin söyledim, adli görevi mülki amire yaptırmak kuvvetler ayrılığına aykırıdır. Anayasa kanunla belirtilen merciye bu yetkiyi veriyor ama kanunla belirtilen merciye bu yetkiyi verirken başka ilkeleri de var, kuvvetler ayrılığını da öngörüyor. Zaten kuvvetler ayrılığı Anayasa'nın olmazsa olmaz ilkelerinden biridir. Adli görevle ilgili yetkilendirmeyi cumhuriyet savcılarına vermek lazım. Valilere ne verilebilir? Olabilir, akıl hastaları, zorunlu tedavi gerektiren durumlar, ve benzeri şeyler valilere, yani idari tedbir alınmayı gerektiren durumlarda vali yetkili kılınabilir ama siz ne yapıyorsunuz? Siz suçüstü hâlinde valiye yetki veriyorsunuz. Yani şimdi şu sokakta bir şey olsa -suçüstü hâli- Ankara Valisi haber alacak da Ankara cumhuriyet savcısı haber alamayacak, niye öyle oluyor peki? Yani neden? O zaman, yani valilerle sizin aranızda kırmızı hat mı var, ne var? Yani savcılarla yok da valilerle mi var?

Değerli arkadaşlar, şimdi, bu yetki -keşke Sayın Bakan burada olsaydı söyleyecektim, gerçi daha önce de söyledim kendisine, bir daha söylememde bir mahzur yok, benzer ifadeyi daha önce kullanmıştım- görünürde valilere veriliyor da aslında İçişleri Bakanı kullanacak. Yani hiç bunun şeyi yok, lamı cimi yok, bunu İçişleri Bakanı kullanacak. İçişleri Bakanının talimatıyla seyahat özgürlüğü engellendi insanların, İzmir'den yola çıkanlar Manisa'da durduruldu. Biz bunların hepsini not ediyoruz, zamanı gelince bunların hepsinin hesabını soracağız. İnsanların seyahat özgürlüğü engellenir mi arkadaşlar? Mimarlar, mühendisler Güvenpark'ta bir açıklama yapacaklardı, biber gazı, öbürü, öbürü, efendim, adamlar...

CELAL DİNÇER (İstanbul) - Telef oldu.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Telef olmadı da olacaktı. Öğretmenler Tandoğan'da toplandılar, efendim, öğretmenlerin üzerine yürüdünüz. Yani, şimdi, onlar eğitim ordusunun neferleridir, hepimizi yetiştirmişlerdir değerli arkadaşlar.

Özetle, bu madde tehlikeli bir maddedir, bu tasarının tümü tehlikelidir. Tasarıyı çekin diyoruz, bizden sonra gelen heyet belki daha sağduyulu davranır, belki bizden çok daha bilgili olur, onlar yeniden değerlendirsinler ve çıkarsınlar diyorum.

Teşekkür ederim.

Saygılar sunuyorum.