| Komisyon Adı | : | İÇİŞLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 13 .01.2015 |
CELAL DİNÇER (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Herkese iyi geceler diliyorum tekrar.
Değerli arkadaşlar, bu düzenleme bundan önceki düzenlemeler gibi bir tepki düzenlemesidir. Yani iktidar on iki yılda ihmal ettiği terörü, ihmal edip de azıttığı terörü nasıl önlerim paniğiyle Meclise getirdiği bir tasarıdır, bunu hepimiz çok iyi biliyoruz. İşte, 6-7 Ekimde Kobani olayları dolayısıyla ülkemizde yaşanan terörü bir panik havası içinde benzerlerini nasıl önleriz diye getirilen tepki düzenlemesidir ancak bu düzenlemede özgürlükler gözardı edilmiştir.
Biz hep söylüyoruz, özgürlükler adına, kamu düzeni adına temel haklardan vazgeçilmemeli, temel haklar adına da bizim özgürlüğümüzü, güvenliğimizi sağlayacak hususlardan da vazgeçilmemeli. Ama burada denge tamamen güvenlik amacına kurulmuş yani güvenlik ağırlıklı bir tepki düzenlemesi olarak karşımıza getirilmiş.
Biz hepimiz idareden geldik, biliyoruz, büyük çoğunluk arkadaşlarımız, buradaki değerli bürokratlarımız bilir, idare ve polis her zaman yetkisinin azlığından şikâyet eder, hep yetkisinin artırılmasını ister. İşte, polisin getirdiği bu yetkinin azlığından dolayı düşünüp getirdiği bu tekliflerin tümünün İçişleri Bakanlığından kabul edilmesini ve tasarı olarak Bakanlar Kurulundan geçip buraya gelmesini anlamak mümkün değil. Çünkü ben alt komisyonda da görüşmeler sırasında söylemiştim, 50'li, 60'lı yıllarda -birçok arkadaşımız da şahit olmuştur- valiler kendi aralarında konuşuyormuş, "Ya, artık bu ülkede görev yapılmaz, valilerin adam asma yetkisi bile yok." diyorlarmış. Şimdi...
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) - O devir geldi.
CELAL DİNÇER (İstanbul) - Evet, şimdi o devri geri getiriyorsunuz yani valilere bir adam asma yetkisi vermiyorsunuz, maşallah hepsi geliyor yani onu da verin, kurtulalım, gidelim, eskiye dönelim arkadaşlar; zaten her şeyde eskiye dönmeye çalışıyorsunuz.
Şimdi, bu düzenlemenin... İl İdaresi Kanunu'nda bütün arkadaşlarımız söyledi, bir okuduğunuz zaman orada yok diye bir şey yok zaten, valinin bütün kamu düzeni açısından gerekeceği her türlü maddeler var ama yeni bir şey getiriyorsunuz, bir cümleyle okuyorum, diyor ki: "Vali lüzumu hâlinde kolluk amir ve memurlarına gereken acele tedbirlerin alınması hususunda doğrudan emir verebilir." Şimdiye kadar engel var mıydı? Yani vali kolluk amirlerine rica mı, ne yapıyordu? "Arkadaşlar, kolluk amirleri, müsaade ederseniz size bir emir vereceğim." mi diyordu, yani önceden izin mi alıyordu? Vali gene veriyordu bu emri. Şimdi buna niye gerek var? Düzenleme getiriliyor. Bu fıkrayla 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 161'inci maddesinde cumhuriyet savcısına verilen suçun aydınlatılması ve suç faillerinin bulunması için gereken acele tedbirlerin alınmasını içeren bir yetki veriliyor. Altını çizerek söylediğim yetki budur. Emniyetin de hukukçusu var, işte, okuyun yani. Burada savcının yetkisini getiriyorsunuz siz idari bir makam olan valiye veriyorsunuz. Bu düzenlemeyle kolluk, adli konularda kesinlikle çift başlı hâle geliyor. Ben demin laf arasında da söyledim, şimdi söylüyorum açıkçası: Siz paralel bir yapı oluşturuyorsunuz adli konularda polise bir paralel bir amir daha oluşturuyorsunuz. Var zaten, onun adli kolluk yönünden amiri var. Mevcut yapıda vali kolluğa sadece idari konularda yani suçun önlenmesi konusunda emir verebilir, savcı ise adli konularda yani suç işlendikten sonraki konularda emir verebilmektedir. Bu düzenlemeyle vali suç sonrasında da suçun aydınlatılmasına müdahale etmekte, suçun aydınlatılması noktasında olay yeri incelemesi, arama, el koyma, yakalama gibi tedbirlerden hangilerine başvurabileceğine vali karar verecektir. İşte, bugüne kadar zaten gayriresmî olarak siyasi makamlar başvuruyordu. Adalet Bakanlığı Müsteşarının Bakanlığın talimatıyla İzmir'deki savcıyı arayıp "Ya, şunu soruştur, bunu serbest bırak, şunu araştır." dendi.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) - "Şu savcıya ver, bu savcıya ver."
CELAL DİNÇER (İstanbul) - "Şu savcıdan al, ver." Tabii, bunlar mantıklı bir şekilde ve inandırıcı bir şekilde yalanlamadı. İstanbul'da da aynı. İşte, ne dedi? Zamanın Müsteşarı, şimdimizin Bakanına ithaf edilen bir sözdür. "Savcıyı boşver, gerekirse onu da alırız içeri. Yasaysa yasa, onu da çıkarırız. Siz şunu yapın, bunu yapın." diyor.
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Bakan Bey burada yok, onun hakkında konuşamazsın.
CELAL DİNÇER (İstanbul) - Temsilcisi var, cevap versin.
O da mantıklı bir şekilde veya inandırıcı bir şekilde tekzip edilmedi.
Değerli arkadaşlar, şimdi, bu olayı, bu yetkiyi veriyorsunuz. Biraz mantıklı konuşalım hep beraber. Artık bundan sonra 25 ve 17 Aralıktaki yolsuzluk operasyonlarını polis yapabilecek mi elinizi vicdanınıza koyun söyleyin bakalım. Hele hele bu iktidara dokunuyor ise böyle bir operasyona o vali izin verdirir mi? bunun gerekçesi budur, 17 ve 25 Aralık operasyonları Türkiye'de bir daha olmasın diye valiye böyle bir yetki veriyorsunuz. Ne olacak o durumda? Bizler yaşadık bunu. Savcı ile valilik karşı karşıya gelecek. Ama tabii bu iktidarın amacı tüm kurumları uslu birer yapı olarak kendisine bağlı, kendisinin emir kulu, biat eden kurumlar hâline getirmek amaçlandığı için ileride savcıları da aynı kefeye koyacakları için veya koymaya da başladıkları için bir sorun olmaz diyor, vali ile savcı arasında böyle bir çekişme olmaz, neticede uyum içinde çalışırlar gibi bir düşünceyi haiz, öyle düşünüyorum. Oysa hukuk alanında böyle bir şeyi kabul etmek mümkün değil. Siz adli konularda savcıyı baypas ederek valiye -ki, Hükûmetin müdahalesine çok açık olan bir makamdır valilik- adli alana giren yargıya açık bir müdahale yetkisi verilmesi valiye hukuk adına kabul edilebilir bir olay değildir. Arkadaşlarımızın hepsi söylediler, bu düzenleme Anayasa'mızın 7, 8 ve 9'uncu maddelerinde belirtilen kuvvetler ayrılığı ilkesine de açıkça aykırıdır, bunu defalarca söyledik, bir kez daha tekrar etmekte bir beis görmüyoruz.
Bu düzenleme yürürlüğe girerse değerli arkadaşlar, aynı konuda savcı ve validen farklı emir alırsa güvenlik kuvvetleri -şimdi cevaplasınlar burada- nasıl davranacak; savcı başka türlü söyledi, vali başka türlü emir verdiyse hangisini uygulayacak? Hangisini uygulayacağını ben size söyleyeyim: Kararsız kalabilecek ilk etapta. Sonradan düşünecek ki benim idari amirim kimdir? Validir. Ben onun emrini yerine getirmezsem o beni buradan alır, birimizi Hizan'a, birimizi Fizan'a sürer. Dolayısıyla, valinin sözü geçerli olacak. Buradan da hareketle istenilen olayda istenilen sonuç aldırılabilecek veya istenilen yolsuzluk, istenilen herhangi bir şey rahatlıkla kapatılabilecek. Çünkü, bağımsız görev yapması gereken savcı baypas edilecek. Kolluk amirleri bir tercih yapmak zorunda kalırsa kimi tercih edecek dedik. Elbette ki valiyi tercih edecek çünkü vali, onların sicil amiri, onlara sicil verecek. Siz valiye böyle bir yetki verirseniz kolluk amiri, savcının değil, valinin emrini dinleyecektir, bunun başka bir yolu yoktur. Dolayısıyla, suç soruşturmalarında da savcı devre dışı kalacaktır arkadaşlar, bunun anlamı budur, altını çizerek söylüyorum. Bu maddenin anlamı, artık suç soruşturmalarında savcılık devre dışıdır. Savcı bundan sonra işte gitsin, basit böyle boşanmaydı, suya sabuna dokunmayan işlerle uğraşsın deniyor, nasıl olsa bizim valimiz var. Eskiye çok merak olduğu için kadılık sistemi geliyor işte. Vali, kadı hem idari amir hem savcı hem hâkim, hepsi var, tek başına versin kararı istiyor. Bizde valilik aynı aşamaya getiriliyor.
Değerli arkadaşlar, mülki idare amiri ile adli makamlar arasında yetki ve görev karmaşası yaşanacaktır. Bunun altını çizerek söylüyorum, bakınız, bu yasa yürürlüğe girsin bunu hepimiz yaşayacağız, göreceğiz. Tabii, yürekli valiler çıkarsa, yürekli savcılar çıkarsa bu yetki ve görev karmaşası yaşanacak. Böyle bir ahvalde esas görevi suçun soruşturması olan cumhuriyet savcısının görevinin engellenmesi, suç kanıtlarının karartılması, soruşturmanın saptırılması gibi durumlarla karşı karşıya kalınacak, toplumun adalet ve hukuka güven duyguları tamamen zedelenip ortadan kalkacak ve herkes kendi adaletini kendisi sağlamaya çalışacak, bunun geleceği sonuç budur. Mülki idare amirleri konumları gereği kendilerini siyasi iktidarın talimat ve taleplerine uygun davranma zorunda hissedecektir, hiç bunun başka yolu yoktur. Siyasi iktidarlar da zaman zaman hukuka değil, kendi çıkarlarına uygun taleplerde bulunabileceklerdir. Biz bunların örneklerini çok yaşıyoruz, görüyoruz. Valilere, valiler de bunu polise ve onun emrindeki güvenlik güçlerine çok rahatlıkla empoze edeceklerdir.
Nitekim, 17 ve 25 Aralık 2013 yolsuzluk soruşturmasında savcının arama ve yakalama taleplerinin bizzat Bakan tarafından verilen emirle yerine getirilmediği iddiaları da inandırıcı bir şekilde yalanlanmamıştır. Bu gibi durumlarda iktidar yandaşlarının işlediği suçların soruşturulması ve gerçeğin ortaya çıkarılması da artık bundan sonra mümkün olmayacaktır. İşte, bu yasanın çıkarılış amaçlarından biri de budur. Düzenlemeyle cumhuriyet savcısının görevleri siyasi iktidarın emrinde olan mülki idare amirine verilerek yapılmış ya da yapılacak olan soruşturmaların karartılması ve sonuçsuz bırakılması amaçlanmıştır. Bu, kuşkuya yer vermeyecek kadar açık ve seçik ortadadır. Bu düzenleme adrese teslim, kişiye özel bir uygulama, bunu açık ve seçik olarak görüyoruz; bir tepki uygulaması, "Bundan sonra benim yolsuzluğumu ortaya çıkarma." uygulamasıdır, "Çıkarma, bir daha böyle bir şeye teşebbüs edersen senin canını yakarım, artık senin amirin bundan sonra sana emir verecek, mülki amir." Polise de aynı zamanda bir gözdağı verme maddesidir. Bundan sonra memleketimiz de artık güllük gülistanlık olacak, iktidar mensubu olanlar için hiçbir yolsuzluk araştırılmayacak, yolsuzlara, yolsuzluk yapanlara dokunulmazlık gelecek diyebilirsiniz.
Hepinize teşekkür ediyorum. Böyle bir maddeyi kabul etmemiz mümkün değil, böyle bir maddenin hangi saiklerle getirildiğini de sizin takdirlerinize bırakıyorum.
Gene bu maddeyle -çok kısa bir cümleyle geçeceğim çünkü birinci bölüme çok fazla yer ayırdım- 66'ncı maddeye bir fıkra ekleniyor, bu fıkrayla -arkadaşlar detaylı anlattılar- Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanacak Bakanlar Kurulunun, Millî Güvenlik Kurulunun da görüşünü alarak karar vereceği bir olağanüstü hâl uygulamasını siz illerde valiye ve birçok ilde de Bakana veriyorsunuz. Artık Türkiye, demin söylediğim maddelerle birlikte gerçekten açık bir cezaevine dönüştürülecek, o cezaevini bile belki buradan daha rahat hareket edebilecek hâle getiriyorsunuz çünkü olağanüstü hâl ilan etme yetkisi, sıkıyönetim hâli ilan etme yetkisini veriyorsunuz. Türkiye'de olağanüstü hâli olağan bir rejimin parçası hâline getiriyorsunuz, günlük olarak insanlar artık olağanüstü hâl rejiminde yaşamak zorunda bırakılacak. Böyle bir yetkiyi kabul etmek, böyle bir düzenlemeyi kabul etmek "Ben hukuk adamıyım, ben hukuk okudum." diyen hiçbir aklın, mantığın alamayacağı bir olaydır. Bu ülkenin Bakanlar Kurulu niye var, bu ülkenin Millî Güvenlik Kurulu niye var, bu ülkenin Başbakanı, Cumhurbaşkanı niye var ki siz tek bir kişiye sıkıyönetim ilan ettirme yetkisi veriyorsunuz ve valiye padişahlık yetkisi veriyorsunuz? Bu, nerede olur? Diktatörlük rejimlerinde olur, evet, diktatörlük rejimlerinde olacak böyle bir yasayı demokratik bir ülke olduğunu iddia ettiğimiz Türkiye'ye biz yakıştıramıyoruz, bu, bir yetki gaspıdır, bu düzenleme de yani (2)'nci fıkrayla getirilen düzenleme de yetki gaspıdır, Anayasa'ya aykırıdır. Bunun bu şekliyle kabul edilmesi ülkemiz açısından utanç verici bir düzenlemedir. Bu düzenlemenin madde metninden çıkarılmasını teklif ediyorum.
Hepinize teşekkür ediyorum.