BAŞKAN - Aslında baktığımız zaman, aynı yöntemi farklı şekilde ifade etme gibi bir durum söz konusu oluyor. Geçtiğimiz yıl -Atay Bey'in de izah ettiği gibi- geçtiğimiz dönem Mülteci Komisyonu olarak başlayıp sonra Göç ve Uyum olarak değiştirilmesinin elzem olması bu noktada bize de yol gösterici oldu açıkçası. Onun için, bu hâliyle ben de uygun olarak görüyorum.

Tabii, göç ve uyum, Anadolu coğrafyası hepimizin bildiği gibi, çok önemli bir coğrafya, geçiş yollarının üzerinde bulunduğu bir coğrafya ve bizim Türkiye olarak, Anadolu coğrafyası olarak ilk defa karşılaştığımız bir konu değil. 1840'lı, 1845'li yıllardan itibaren Ahıska'dan başlayıp 93 Harbi'yle ifade edilen 1878 Osmanlı-Rus savaşından devam eden, her iki Balkan Savaşı, akabinde mübadele anlaşmaları Lozan'la birlikte, akabinde özellikle Balkan ülkelerinden yapılan göç anlaşmalarıyla beraber çok sayıda insanımız Anadolu coğrafyasına bu anlamda sığınmış durumda. Türkiye bu noktada gerçekten çok güçlü bir sınav veriyor. Gittiğimiz her platformda, her uluslararası toplantıda Türkiye'nin bu noktada yaptıkları her zaman için ifade ediliyor tabii ama bu, kuru kuruya bir ifade. Atay Bey de bahsetti, maalesef bugün Avrupa Birliği üyesi ülkelerin bu noktada çok fazla kaygı hissetmediğini de görüyoruz. O bakımdan özellikle ben şu hususu önemli görüyorum, başka bir başlık altında ileride değerlendirebiliriz, Avrupa Birliği içerisinde yaşanan hak ihlalleri var bu noktada. Gene bizim hem soydaşlarımız hem de vatandaşlarımız olan kardeşlerimiz de... Biliyorsunuz, geçtiğimiz dönem kurulmuş bir alt komisyon vardı, ileride gelecek başvuru taleplerine göre bu noktada belki bir çalışma daha yapabiliriz. Onun için, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu olarak doğru tespitler ve doğru sonuçlarla ortaya çıkarak bu noktadaki bu mekanizmayı en etkin bir şekilde kullanmak için bütün üye arkadaşlarımızın üzerine düşen vazifeleri var, inşallah bunları layıkı veçhile yerine getireceğiz.