| Komisyon Adı | : | KAMU İKTİSADİ TEŞEBBÜSLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğünün (TİGEM) 2015 ve 2016 yıllarına ait bilanço ve netice hesaplarının görüşmeleri |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 25 .10.2018 |
MUSTAFA TUNCER (Amasya) - Sayın Başkanım, öncelikle Türk tarımında çok etkili bir kuruluş olan TİGEM'in ve Türk tarımının başında bir kadın olmasından dolayı gerçekten mutlu oldum. İnanıyorum ki çok başarılı olacaksınız.
TİGEM'in güzel faaliyetleri var. Bunlardan bir tanesi, benim de takip ettiğim, takdir de ettiğim yerel tohum buluşmaları. Bunların artarak devam etmesini talep ediyorum çünkü bu yerel tohum buluşmaları gerçekten Anadolu'nun geçmişinden bugüne kadar olan hem kültürünü hem ürününü koruyacak, geliştirecek ve büyüyecektir. Sertifikalı tohumlara, evet, kabul, ona da "hayır" demiyoruz ancak şöyle bir sıkıntı var: Bildiğim kadarıyla, TİGEM ve Türkiye'deki özel sektör Türk tarımının ihtiyacı olan sertifikalı tohumu karşılayacak kapasitede şu an değil. Yarın bir gün Tarım Bakanlığı söylediği gibi, dillendirdiği konuyu karara bağlayıp da sertifikalı tohum kullanmayan çiftçilere ve üreticilere tarımsal destek vermeyeceğini karar altına alırsa ve ilan ederse TİGEM bu konuda hazırlıklı mıdır, bunu merak ediyorum. Eğer TİGEM bu konuyla ilgili bir hazırlık yapmazsa, Türk tarımının tohum ihtiyacını yine yerelden ve ülke içinden karşılama konusunda hazırlığını yapmazsa sertifikalı tohum konusunda da yine bir dışa bağımlılık ve ithalat söz konusu olacaktır. Bu konu da yıllarca bu ülkenin başını ağrıttı, ağrıtmaya da devam ediyor.
Diğer bir mesele -çok konuşuldu, burada sadece görüşümü belirteceğim- TİGEM tarım desteği alsın mı, almasın mı. TİGEM tarım yapıyorsa, hukuksal bir kişiliğe de sahipse diğer üreticiler gibi, diğer çiftçiler gibi TİGEM'e de bu tarım desteği verilmeli, hatta verilmesi zorunludur yani Anayasa'nın eşitlik ilkesine aykırıdır. Anayasa'da kamu tüzel kişiliğiyle özel kişiliği birbirinden ayırt etme gibi bir istisna da olmadığına göre TİGEM bundan faydalanmalıdır.
Sayın Genel Müdürüm, bu Ceylanpınar'daki göçerlerin sorunu, evet, 2013'ten beri devam ediyor. Böyle giderse de pek çözüleceğe de benzemiyor çünkü benim anladığım kadarıyla siyaset buna çok müsaade etmiyor. Bu göçerlerden dolayı TİGEM'in kendisinin ve faaliyetlerinin gördüğü zararları sizden soru olarak talep ediyorum.
Bir diğer mesele, yıllardır yine, ben milletvekili olduğumdan beri "Sudan'da arazi kiraladık, Sudan'da tarım yapacağız." deniyor. Şimdiki hem sizin konuşmanıza hem de Sayıştay raporlarına baktığımda -eğer atladıysam kusura bakmayın- hâlen Sudan'da bir ürün yetiştirmiş değiliz herhâlde, yetiştireceğiz, benim anladığım o. Biz Sudan'da hangi arazileri kiraladık? Allah aşkına, bunu ben siyasetten de öğrenmek istiyorum aslında yani benim köyüme gelin, ben size tarla kiralayayım, hemen ilk mahsul döneminde ekmeye başlayın. Suyu da hazır, yolu da var. Sudan'da nereyi kiraladık biz? Yıllardır ürün yetiştiremiyoruz. Yani hâlen o kiraladığımız yerde tarıma elverişli toprak mı yapmaya çalışıyoruz? Şimdi, o kiraladığımız yer tarım toprağı değil mi? Üzerinde tarıma elverişli, işte, 20 santimdir, 25 santimdir her neyse, o toprak yok mudur? Yani neden üretemiyoruz biz Sudan'da? Bu bir, niye üretemiyoruz, bu sorunun cevabını istiyorum.
İki, Sudan'da biz hangi ürünleri üreteceğiz? Bizim ülkemizde yetişmeyen ve ihtiyacımız olan hangi ürünleri üreteceğiz, ne zaman üreteceğiz, ülkemizin ihtiyacını ve dışarıya satımı ne zaman sağlayacağız?
Üç, Sudan'daki bu üretimi özel sektör mü yapacak, yoksa TİGEM mi yapacak ya da birlikte mi yapılacak, bunun cevabını istiyorum.
Şimdi, Sayın Genel Müdür konuşmasında dedi ki: "Diğer önemli bir görev alanı da ülkemizin ihtiyaç duyduğu büyük ve küçükbaş damızlıkların ıslahı ve üretimidir." yani hayvancılık. Ülkemizin de en büyük sorunu gerçekten hayvan yani gıdasal anlamda hayvanın etini de sütünü de sakatatını da artık dışarıdan alıyoruz, muhtaç bir konuma düştük. TİGEM bu konuda hata yapmış mıdır, nerelerde yapmıştır veya bu sorunun çözümü TİGEM anlamında nasıl olmalıdır, bunun cevabını istiyorum.
Bir de bu, önceki dönem gider ve zararlar tablosuna baktığımızda, önceki döneme ilişkin vergi gecikme cezaları 339 bin, önceki döneme ilişkin sosyal güvenlik kurumlarına ait gecikme cezası -altlarını çiziyorum, hep ceza- 35 bin, idari para cezası 16 bin, önceki döneme ait diğer -artık belirtilmemiş- gecikme ceza ve faizleri 525 bin, ödenen ecrimisil bedelleri 11 bin gibi, kurumun zarara uğratıldığı ve bu zarardan dolayı da kurumun ha bire ceza ödediği görülüyor. Eğer bu cezalar ödeniyorsa mutlaka bu cezaları ödettiren veya görevini ihmal eden ya da görevini kötüye kullanan bir kişi var, bunu yapan kimse. O kişilerle ilgili rücu müracaatları olmuş mudur kurum tarafından bu cezaların kesilmesine, tahakkukuna ve ödenmesine sebep olan kişilerle ilgili rücu başvuruları olmuş mudur? Olduysa yargısal anlamda mı, yoksa diğer yollarla mı, bunları merak ediyorum.
Tekrar çalışmalarınızda başarılar diliyorum. İnşallah başarırsınız. Gönlümüz sizinle diyorum.
Saygılar sunuyorum.