| Komisyon Adı | : | KAMU İKTİSADİ TEŞEBBÜSLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 14 .01.2015 |
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Şimdi, Atatürk Orman Çiftliğine baktığımız zaman, bir sanayi kuruluşu mu? Değil. Ya da üretim yapan bir tarım kuruluşu mu? Değil. Sadece çevreyi yöneten, koruyan, kollayan mı? Değil. Değil mi? Bunların hiçbiri tek başına değil, hepsi var içinde ama baktığınız zaman da sadece çıkartılan kanunlarla mallarına göz dikilen, arazilerine göz dikilen, Ankara'nın en rantabl yerinde kalmış ve herkesçe acaba orada ne yaparız diye plan yapılan bir yer hâline dönüştürülmüş. Şimdi, sanayi üretimi yapıyor desek yani bir üretim yapıyor desek, verimliliği, kaliteyi, maliyetleri ve maliyetlerin parametrelerini, elektriği, enerjiyi, suyu hepsini konuşmamız lazım tek tek. İşte, buralarda nerelerde olduğunuza bakmamız lazım. Hatta sunumuzda "Hizmet alım yöntemiyle 160 tane taşeron işçi çalıştırıyoruz." dediniz. Biz, taşeron işçiliğin bir kölelik sistemi olduğunu söylüyoruz ama devletin kurumlarında taşeronu önleyemiyoruz. Ama siz de mecburen ne yapıyorsunuz? Herkesin yaptığı yöntemleri kullanarak nasıl daha ucuz işçi çalıştırırız diyorsunuz, maliyetler düşürmek için, kâr edebilmek için. Kârlılığınıza bakıyorum, yıllar içerisinde 6 milyon kâr etmişsiniz, 3 milyon kâr etmişsiniz, 9 milyona çıkmış, bir denge yok. Şimdi, bunların dengeye dönüşmesi lazım, bir planın projenin olması lazım. Eğer gerçekten tarımsal anlamda bir sanayi üretimi yapacaksak bir AR-GE'mizin olması gerekiyor, AR-GE'ye ayırdığımız pay olması gerekiyor, bir yatırım bütçemiz olması gerekiyor, yatırımımıza ayırdığımız pay olması gerekiyor, bütün bunların olması gerekiyor. Ama baktığınızda, şirket ancak kendi kendini idame ettiren ya da üç beş kuruş kazandığı zaman da buna Bakanlık tarafından istediği yerde kullanılabilecek bir konuma taşınmış. Aslında, bir defa, Bakanlığın bu parayı sadece bu Çiftlikteki yatırımlar için kullanması daha doğru bir tercih. Yani tamam, yönetsin, onayını versin çünkü bağlı kurumsunuz Bakanlığa. Mutlaka bakacak ama oradan alıp da TİGEM'de kullanması, TİGEM'den alıp sizde kullanması şeklinde olmamalı bana göre, Çiftlikte kullanılmalı. Bütün bunların hepsinin konuşulması lazım.
Ben arkadaşa katılıyorum aslında, artık, bakın, 1950 yılında ihtiyaç duyulmuş adı değiştirilmiş, daha sonra bir kez daha değiştirilmiş ve onunla ilgili özel kanunlar çıkartılmış. Yine bir özel kanunla ama Cumhuriyetin 100'üncü yılıyla ilgili bir özel kanunla, muhalefetin, iktidarın birlikte ortak akılla çıkartacağı bir kanunla yani "Tweet Melih"e devredilmeyecek kadar önemli bir şeyden bahsediyoruz. 2006 yılında artık Atatürk Orman Çiftliğinin bütün her şeyi "Tweet Melih"e devredilmiş. Yani, bu adam istediği gibi kullanıyor ve fütursuzca, kanun dışı, kanun içi hiç fark etmez, gece karanlığında 500 tane aracı da yığarak işler yapıyor, ondan kurtarmak lazım. İşte, dediğimiz gibi, Hayvanat Bahçesi olayına girmiş, arkada ticari alanlar yaratmaya başlamış. Şimdi, yürütmeyi durdurma kararı muhtemelen verilir o işler için ama Türkiye'de bir -alınmayacaksınız, darılmayacaksınız iktidar partisi milletvekili arkadaşlarım ama- kanun, hukuk dinlenmemek artık normalden, sıradan hâle gelmiş. Melih Gökçek de dinlemiyor zaten kimseyi. Bunu Ankara Doğalgaz'da gördük, bunu yine kentin kuzey girişinde TOKİ'ye olan borçlarında gördük, görüyoruz bunu sürekli. Bu kurum bir siyasi arpalık olmaktan kurtarılmalı. "Arpalık" derken yanlış anlamayın, yani orada çalışan arkadaşların kendilerine kazanç sağladıkları anlamında söylemiyorum, alanın bir arpalık olarak kullanılmasından hızla vazgeçilmesi lazım. Bir ortak akılla, gerçekten de Ankara'ya, başkente değer, Atatürk'ün vasiyetine uygun... "Vasiyet" derken, tabii ki o dönemde o arazide üretim yapılmasını, tarım araçlarının geliştirilmesi konusunda, dediğim gibi, bir AR-GE gibi bunu düşünmüş, o zaman düşünmüş bunu. Artık orada AR-GE'ye ihtiyacımız yok aslında şehrin göbeğinde, üretime de ihtiyacımız yok şehrin göbeğinde. Eğer gerçekten üretim yapmak istiyorsak, bir marka değeri var, o marka TİGEM'in şeylerine taşınabilir.
Yine, Atatürk Orman Çiftliği, orası orman olur da çiftliği başka bir alanda yine aynı isim altında üretimler yapar. Çünkü benim evimde de kullanılıyor, hatta keçi sütünden hanım evde yapıyor yoğurdu; çok da güzel, lezzetli. Böyle de bir marka oldu artık Atatürk Orman Çiftliği ürünleri. Bir taraftan bu marka kaybolmasın diyoruz ama bir taraftan da bu araziler de değerlendirilsin. Kentin hava akışını sağlayacak, insanların oksijen ihtiyacını sağlayacak gezi, mesire yerlerini sağlayacak alanlara dönüştürülmeli, üzerindeki tarihsel doku kaybedilmeden yapılmalı bu. Onarmanız, o eski dokuyu yenilemeniz, güzel şeyler bunlar. Bu konuları destekliyoruz ama sizin suçunuz yok, kabahatiniz yok tabii, siyasi irade, ihtiyacı olduğunda da geliyor, buna el koyuyor. El koyunca her şeyi sil baştan yine başlıyoruz konuşmaya burada.
MEHMET ÖNTÜRK (Hatay) - Kokoreç kokusundan kurtaralım orayı.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Ona katılıyorum. Oradaki dağınıklıktan... Yani, bir görsel alan olsun; Ankara'ya bir eşimiz, dostumuz geldiğinde gerçekten gezdirebileceğimiz bir alan olsun. Bakın, Gençlik Parkı, o bizim gençlik yıllarımızda Ankara'ya gelip de... Beni Kara Harp Okulu imtihanlarına babam tuttu kolumdan getirdi. İstemiyordum asker olmak ama babayı kıramadık geldik. Gittiğimiz yer Gençlik Parkı'ydı. Ankara'da ilk gördüğümüz yer Gençlik Parkı oldu. Şimdi, o dönemden sonra gördüklerim, Gençlik Parkı her gün biraz daha mezbelelik bir alana dönmüş.
ADNAN YILMAZ (Erzurum) - Şimdi düzeldi.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Çok tanımlamayayım ama itin, berduşun olduğu yer derler ya, o hâle gelmişti. Şimdi bilemiyoruz tabii, yaş itibarıyla o taraflara gitmediğimiz için.
ADNAN YILMAZ (Erzurum) - Üç dört yıl önce bitti, şimdi düzeldi.
MEHMET ÖNTÜRK (Hatay) - Yine gidebilirsiniz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Hayır, bizim çocuklarımız gezer şimdi de, gezmeli yani ben karşı çıkmak anlamında söylemiyorum, çocuklarımız gezer.
Atatürk Orman Çiftliği de bir hizmet sunacaksa orada -hizmet alımı değil- bu hizmeti de kaliteli bir şekilde yapmalı. Gerçekten katılıyorum Bakanıma da, arkadaşlara da. Orada kokoreçler, bilmem neler, yol üzerinde satılanlar, tezgahlar... Bir panayır görüntüsünden çıkartılmalı ve Ankara'ya, başkente yakışır, yurt dışından gelen misafirler de dâhil olmak üzere, sadece yurt içi değil, herkesin göğsünü kabartarak getirilebileceği bir alana dönüştürmeli diyorum orayı. Bunlara dikkat etmek zorundayız, bunları yapmak zorundayız. Bu mantıkla bakarsak doğru olur diye düşünüyorum.
Teşekkür ederim.