| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/275) ve Sayıştay tezkereleri a)Türkiye Büyük Millet Meclisi b)Kamu Denetçiliği Kurumu c)Sayıştay Başkanlığı ç)Cumhurbaşkanlığı d)Millî İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı e)Millî İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı f)Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği g)Diyanet İşleri Başkanlığı ğ)Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu h)İletişim Başkanlığı ı)Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü i)Savunma Sanayii Başkanlığı j)Savunma Sanayii Müsteşarlığı k)Strateji ve Bütçe Başkanlığı l)Kalkınma Bakanlığı m)Millî Saraylar İdaresi Başkanlığı n)Devlet Arşivleri Başkanlığı o)Başbakanlık ö)Başbakanlık Tanıtma Fonu Genel Sekreterliği p)Türkiye Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı Başkanlığı |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 31 .10.2018 |
İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, Sayın Meclis Başkan Vekili, sayın Komisyon üyeleri, Saygıdeğer Kamu Başdenetçisi, Sayıştay Başkanı, değerli bürokratlar, değerli basın mensupları; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Doksan sekiz yıl önce muazzam ve muhterem bir iradenin ürünü olarak açılan Türkiye Büyük Millet Meclisi Türk milletinin tam bağımsız yaşama iradesinden doğmuş, esaret ve ezikliğe meydan okumuştur. Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılması Türkiye Cumhuriyeti'nin siyasi ve hukuki altyapısının hazırlandığı bir dönemin de miladı olmuştur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi 15 Temmuzda da bir kez daha gazilik unvanını teyit etmiştir. Meclisimiz görevinin başındadır; Türkiye Cumhuriyeti'nin kalpgâhı, Türk milletinin ta kendisidir. İnanıyoruz ki 27'nci dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi de aynı hissiyat ve görev şuuruyla tarihî ve millî görevini tam ve eksiksiz yerine getirecektir.
Bilindiği gibi 16 Nisan 2017 tarihinde Türkiye'de bir Anayasa değişikliği yapıldı. Aziz milletimizin iradesiyle hükûmet sisteminde köklü bir reforma gidildi. Türkiye 16 Nisan 2017 tarihinden itibaren cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçti. 24 Haziran milletvekilli ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden itibaren de cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi tüm unsurlarıyla uygulanmaya başlandı.
Yeni sistem Türkiye Büyük Millet Meclisinin daha etkin, kuvvetler ayrılığının tahkim edildiği, milletvekillerinin etkinliğinin daha da arttığı bir sistemdir. Güçlü bir denge ve denetim mekanizmasını içerisinde barındırmaktadır ve inanıyoruz ki Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle Türkiye layık olduğu, dünyada, milletler camiası içerisindeki yerini süratle alacaktır.
Bize düşen milletin kararına uymak, sistemi sağlıklı bir hâle getirmek, bu amaçla da gerekli olan çalışmaları yapmaktır. Şüphesiz bu süreçte aksaklıklar olabilecek, iyi niyetle bunların sisteme uygun biçimde tanzimini gerçekleştirmektir.
Yeni hükûmet sistemiyle beraber Türkiye Büyük Millet Meclisinin idari kapasitesinin de buna uygun olarak bazı değişikliklerin yapılması gerektiğini değerlendiriyoruz.
Sayın Başkanım, siz kanun yapma, kanun teklif etme kapasitesi bakımından birtakım düzenlemelerin, iyileştirmelerin yapıldığını konuşmanızda ifade ettiniz. Doğrusu bu düzenlemelerin neler olduğunu veya bu çalışmaların neler olduğunu da bilmek isteriz. Ancak şimdi malum, kanun tekliflerini sadece milletvekilleri verebilecek. Geçmişte hükûmetin kanun tasarısı getirme yetkisi vardı ve çıkan kanunlara baktığımız zaman da yüzde 95'in üzerinde hükûmetten gelen tasarıların yasalaşması şeklinde bir yasama faaliyeti geçmişte oluyordu. Yeni dönemde artık böyle olmayacak, kanun tekliflerini milletvekilleri verecek. Dolayısıyla milletvekillerinin verecekleri kanun teklifleriyle ilgili sağlıklı bir etki analizi sunabilmeleri, yapabilmeleri için bu yöndeki bir kapasiteye ihtiyaç var Türkiye Büyük Millet Meclisinde. Bu daha evvel gündeme geldiğinde mevcut Meclis çalışanları, personeli arasından böylesi bir takviyenin yapılabileceği yönünde bir görüşme olmuştu. Şu andaki durum nedir, onu bilemiyoruz ancak böylesi bir ihtiyacın olduğunu tekraren vurgulamak istiyorum.
Evet, Sayın Kalaycı da gündeme getirdi, belki arkadaşlar da gündeme getirdi ancak Meclis çalışanlarımızla ilgili üç temel sorun alanı olduğu görülüyor: Bunlardan bir tanesi stenografların fiilî hizmet zammının verilmesi, ikincisi yardımcı hizmetli personelin genel idare hizmetleri sınıfına geçirilmesi. Bizim Milliyetçi Hareket Partisi olarak yardımcı hizmetler sınıfı personelinin yeni gelişmeler çerçevesinde artık bu hizmet sınıfına ihtiyaç kalmadığı, dolayısıyla kamudaki yaklaşık 110 bin yardımcı hizmetlinin de genel idari hizmetleri sınıfına geçirilmesi yönünde çalışmalarımız, tekliflerimiz var. Mecliste bu işin daha kolay halli mümkün.
Bir üçüncüsü de danışmanların yani memur olmayan, açıktan alınan danışmanların bazı problemleri var. Bunların bir kısmı kuşkusuz tartışılabilir ancak bunların özellikle iş sonu ödentisi yönündeki taleplerinin makul olduğunu düşünüyoruz.
Ben ayrıca bir İstanbul Milletvekili olarak İstanbul'daki misafirhanelerin konukevleriyle ilgili bir çalışma var mı, onu merak ediyorum. Zira şartlar olumsuz orada, odalar, altyapı tesislerinde sorun var. Bir de, akşam saat 22.00'den sonra hiç kimse yok. Çay içilebilecek, oturulabilecek bir yer yok. Ayrıca, bir toplantı odası ve benzeri de orada yok. Milletvekillerine bu tür imkânların sağlanması kuşkusuz yararlı olur diye değerlendiriyorum.
Sayıştay Başkanlığıyla ilgili birkaç şey söylemek istiyorum. Şüphesiz yönetimin fonksiyonlarından, temel fonksiyonlarından bir tanesi de denetim. Denetim yoluyla idareyi geliştirmek önemli bir fonksiyon. Hâl böyleyken niye idare Sayıştayın özellikle yaptığı denetim sonuçlarına yeterince dikkat etmiyor? Bunu niye söylüyorum, geriye doğru Sayıştay raporlarına bakıldığı vakit aynı kurumlarda aynı eleştirilerin tekrar edildiğini görüyoruz. Burada ya yaptırımla ilgili bir sıkıntı var ya Sayıştay yeterince ciddiye alınmıyor. Nedir sizce bunun sebebi veya böyle bir problem olmadığını mı düşünüyorsunuz?
Yeni dönemde Türkiye Büyük Millet Meclisinin, dolayısıyla Sayıştayın da önemi artmıştır. Sayıştayın bu denetimler sonucunda ortaya koyacağı bulgular çerçevesi milletvekillerine de ilham kaynağı olacaktır ve kanun teklifleri verilirken şüphesiz bunlardan da, Sayıştayın ortaya koymuş olduğu sorunların hâlli noktasında da yararlanacaktır milletvekilleri. O bakımdan Sayıştayın önümüzdeki dönemde öneminin daha da artmış olduğunu ifade etmek istiyorum.
Yine bazı bulgular, tespitler yapıldığı hâlde bunların takibine, soruşturulmasına gerek olmayan başlıklar altında verilmesi de bunun neye göre yapıldığı da çok tartışmalı bir konu. Zira çok önemli olan hususlar aslında dile getirilenler. Buradaki kriteriniz nedir, doğrusu bunu da merak ediyoruz.
Evet, "ombudsmanlık" Türkiye'de yeni bir müessese. Yeterince hâlâ tanıtılamadığını istatistiklerden de görüyoruz. Kuşkusuz bu süre içerisinde 2012'den bu yana hem başvurular anlamında hem sonuçlar anlamında hem de yapılan çalışmalar anlamında önemli mesafelerin alındığını görüyoruz. Ancak bunun hem bizim tarihî, millî geleneğimizde de olan bir kurum ve müessese olması sebebiyle daha sağlıklı işletilmesi gerekir. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak ta 1999 yılındaki seçim beyannamemizden itibaren kamuoyu denetimine önem verdiğimizi ve Türkiye'de ombudsmanlık müessesesinin getirilmesini gerektiğini ifade eden ilk siyasi partiyiz bu anlamda ve bunun sağlıklı işlemesini de çok önemsiyoruz ve takip ediyoruz. Şüphesiz kamuoyunun, vatandaşlarımızın kendileriyle ilgili kararlara katılması lazım. Bunun yolu sizsiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Aksu, bir dakika lütfen.
Buyurunuz.
İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Teşekkür ediyorum.
Dolayısıyla, burada farkındalığın artırılması yönündeki çalışmalarınızı da takdirle izliyoruz ancak bunların yeterli olmadığını tekrar ifade etmek istiyorum.
Şimdi, 17.131 adet başvuru olmuş. Bunun 2016'ya göre yüzde 210 arttığını görüyoruz; bu önemli. Fakat burada başvuru sayısındaki bu ciddi artışın yargı yükünün azaltılmasına bir katkısı olmuş mudur, ne yönde olmuştur? Çünkü temel çıkışlardan bir tanesi de idare ile vatandaş arasındaki, kamu çalışanları arasındaki problemleri yargıya gitmeden halletmektir.
Türkiye'de bu yönde mütalaa veren, mukteza veren kuruluşlar da vardır, aslında bir nevi ombudsmanlık görevi yapan kuruluşlar vardır ve birçok problemini de -özellikle kamu çalışanlarının- bu yönüyle çözmeleri de mümkündür. Burada böylesi bir yetki tedahülü söz konusu mudur, bu yönüyle meseleye hiç baktınız mı?
Bir başka konu da, sizin bu tavsiyelerinizin ancak yüzde 65'i idare tarafından yerine getirilmiş. Neden yüzde 100'ü değil, niye yüzde 65'i? Burada anlaşıldığı kadarıyla idarenin bir çekingen tavrı var. Bu çekingen tavırdaki sebep nedir? Şöyle bir şey geldi: Mesela Sayıştayın yaptığı denetimlerde, Ombudsmanın söylediği veya idareye tavsiye ettiği hususların aksine, aleyhine bir görüş beyan ettiği, dolayısıyla oradaki idarecinin de bir sorumluluk almaktan imtina ettiği için bunu yerine getirmediği yönünde bir şey var. Bu doğru mudur? Doğruysa yanlıştır yani bu iki kurum kendi arasında böylesi bir şeyi çözmelidir. Zira önemli olan hukuktur, kanundur, ona göre bir yol bulunması gerekir diye düşünüyorum ve bütçelerin hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Sağ olun.