KOMİSYON KONUŞMASI

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli katılımcılar; şimdi bütçe tartışmalarını dinliyorum, ilk defa da katılıyorum. Bu rakamlarla konuşunca aklıma ilk önce kadınlar geliyor. Acaba diyorum Cumhurbaşkanlığına ayrılan bütçe kadınlara harcansaydı kaç tane kadının kadın cinayetlerine kurban gitmesinin önüne geçilebilirdi? Acaba kaç kadın sığınmaevi olanağı sağlanabildiği için kadın cinayetlerinde ölmek zorunda kalmazdı ya da şiddete uğramak zorunda kalmazdı? Ya da kaç kadın sağlık hakkından yararlanabilirdi, hastane hastane dolaşmak zorunda kalmazdı, gerçek anlamda bir sağlık hizmeti alabilirdi? Ya da eğitim hakkı elinden alınan kadınlar bu bütçeyle nasıl bir eğitim alabilirdi; erkek egemenliği, erkek baskısı altında yaşamak zorunda kalmazdı bunu düşünüyorum. Çünkü eğitim dediğiniz şey... Devlet, sosyal devlet olmaktan vazgeçtiğinde, ailelerin üzerine masrafları yıktığınızda öncelikle erkek çocuklar okutulur eğer ailenin okutma olanağı varsa, sonrasında kızlar ya hiç okutulmaz ya da daha alt seviyelerde okullarda okur. Acaba bu bütçeyi kadınlara kullansaydık, bu bütçe kadınlar için harcansaydı kaç kadın eğitim olanaklarından yararlanabilirdi diye düşünüyorum. Ya da "İstanbul Sözleşmesi" diye bir sözleşme imzalandı ve bununla da, imzalanmasıyla da büyük propagandalar yapıldı, iktidar bununla övündü. Acaba bu sözleşmede yerine getirmemiz gereken koşulların ne kadarını yerine getirdik, bu bütçeyi İstanbul Sözleşmesi'nin gerçekten uygulanabilir hâle getirilmesi için uygulasaydık bugün kadınlar ne durumda olurdu, bugünkü şiddet ortamında bugünkü yoksullukla karşı karşıya kalır mıydı kadınlar? Ya da kız çocukları sokaklarda yaşamak zorunda bırakılır mıydı, yurtlarda tecavüze uğrar mıydılar, devletin bakım ve gözetimi altında gibi görünürken oralarda başlarına her türlü cinsel istismar gelir miydi?

Şimdi, bu bütçeye buradan baktığımızda bir kadın yaklaşımını kadınlar lehine pozitif ayrımcılık uygulayan bir yaklaşımı ya da kadın-erkek eşitliğini gören bir yaklaşımı sunan bir bütçe maalesef ben göremiyorum. Zaten şöyle toplama bir baktığımda da, bu işin mimarisini yapanlara da bir baktığımızda aslında bir bütün olarak da erkek görüyorum. Tek kadın arkadaşımız var şu ekip içerisinde gördüğüm, onun dışında bütünüyle bir erkek yaklaşımı, erkek egemen kafayla hazırlanmış bir bütçe olarak değerlendiriyorum; kadınların olmadığı, kadınların sözünün olmadığı bir bütçenin zaten kadın-erkek eşitliğini gözetmesini de beklemek mümkün değil.

Diğer bir yandan aklıma şu geliyor: Borçlarını ödeyemediği için intihar eden avukat arkadaşım geliyor, ekmek bulamayan aileler geliyor; hastanede masrafları karşılayamadığı için, tedavi olamadığı için yakınlarını kaybeden insanlar geliyor; atanamadığı için intihar eden öğretmen arkadaşım aklıma geliyor. Ayın sonunu getiremeyenleri düşünüyorum, sokaklarda yaşamak zorunda kalan çocukları düşünüyorum ve son olarak da geçimini sağlamak için üçüncü havalimanında ölümü pahasına çalışmaya zorlanan işçileri, emekçileri düşünüyorum. Bu memleketin asıl üreteninin kim olduğunu düşünüyorum, emekçileri düşünüyorum ama bu bütçede emekçilere yer yok, bu bütçede yoksullara yer yok, bu bütçede kadınlara, gençlere yer yok.

Sonra aklıma şu geliyor: Gerçekten böyle bir bütçe sunulmuş olabilir mi? Birilerine kepçeyle verirken diğerlerine kaşıkla bile verilmeyen bir bütçe olabilir mi? Bu kadar adaletsiz ne zaman olduk? Bu kadar adaletsizliği ne zamandır normal görmeye başladık? Bu kadar yoksulluğun pençesindeyken, günün sonunu, ayın sonunu nasıl getireceğini düşünürken biz, ne kadar kolaylıkla "Hep bana, hep bana." diyebilecek bir noktaya taşındık, bunu gerçekten merak ediyorum. Buna inanmak istemiyorum. Bu gördüğüm şeyin bir kâbus olduğunu düşünmek istiyorum ama aklıma sonra şu geliyor: Maalesef, kapitalizmde iktidarlar sermaye için var, zengin olanı daha zengin etmek için var, parası olanın daha fazla parası olması için çalışan bir sistem var ama en azından bazı kapitalist sistemlerde biraz denge kuruluyor, birazcık da olsa yoksula da en azından kaşıkla veriliyor. Bu kadarını bile lütfetmeyen bir yaklaşım var. "Hep bana, hep bana." demekten lütfen vazgeçin, biraz bu halkın gerçek sahiplerini, yoksulları, emekçileri, kadınları düşünün...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Son cümlenizi alayım.

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) - ...biraz da onlara pay ayırmayı lütfedin lütfen.