KOMİSYON KONUŞMASI

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlarım, değerli milletvekilleri, Komisyon üyeleri, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, değerli bürokratlar, değerli basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum gecenin bu saatinde.

Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, siz Başbakanlık Müsteşarlığı da yaptınız. Bir soru soracağım. Başbakanlığı biz neden kaldırdık? Hangi gerekçeyle kaldırdık? İki bin yıllık bir devlet geleneği, sadrazamlık, veziriazamlık, başvekillik, başbakanlık neden kaldırdık biz? Devleti temsil eden cumhurbaşkanıdır, cumhur reisidir, padişahtır, hakandır, icra makamı da başbakandır. Neden kaldırdık? Hiç kimse bununla ilgili bir izahta bulunamadı biliyor musunuz. Böyle bir gerekçe yok ve Başbakanlığın kaldırılması bizim devlet sistemimizi felce uğratmıştır. Yani şu anda büyük bir sıkıntı vardır Başbakanlığın kaldırılması dolayısıyla. Hep orada düğümleniyor, çok önemli bir zaafımız var. Devlet hafızası, devlet aklı, devlet geleneği, kültürü vesaire birçok konuyla ilgili sorun buradan kaynaklanıyor. Yani tabii ki Başkanlık sistemine vesaire geçilebilir ama Başbakanlığı kaldırmak çok büyük bir eksiklikti, yanlışlıktı ve bu yanlışlık maalesef yapıldı. Yani yeni bir sistem kuruldu, ofisler var, başkanlıklar var. Ben bu hiyerarşiyi anlamıyorum. Dün de söyledim, devleti en iyi bilen kişilerden birisiydim ben, şu anda devleti bilmiyorum, hiyerarşisini bilmiyorum, devlet sistemini bilmiyorum, buradaki bürokratların çoğu da bilmiyordur inanın. Bakın, en üst düzeyde bürokratlar burada. Şu anda neyin ne olduğu, müsteşar yani eskiden müsteşara tekabül eden görevler, sorumluluklar, siyasi sorumluluğun, nereden başladığı, nerede başladığı, iradi sorumluluğun nereden başladığı, bunlar, hiçbir şey belli değil, altüst oldu bürokrasimiz, Türk devlet geleneğini yok ettiniz. Yani bunu illa McKinsey'e mi sormak gerekirdi? Yanınızda Naci Bey var, Seyfullah Bey var, siz varsınız, bunlardan çok daha iyisini yapardınız. Yani yeni bir sistem kurmak istiyorsak Amerikalılara gerek yoktu, o kadar para vermeye gerek yoktu, çok daha aklı başında bir sistem oluşturabilirdiniz siz, gerçekten buna inanıyorum. Şimdi, denetimin olmadığı, şeffaflığın olmadığı, hesap verilebilirliğin olmadığı anormal bir sistem oluşturduk ve birçok tıkanıklık var, farkındasınızdır, bundan kaynaklanıyor, Başbakanlığın olmamasından, denetimin olmamasından, bu sıkıntılardan kaynaklanıyor.

Vaktimiz yok, çok fazla konuya giremeyeceğim ama Cumhurbaşkanlığıyla ilgili Sayıştay raporunda, bakın, her sene eleştiriyoruz, bu mali tablolarda bir uçak vardı, bundan evvelki sene de eleştirdik. Bir yılda, hemen alınır alınmaz amortisman ayrıldı, yok edildi. Bunu düzeltin dedik, hâlâ düzelmemiş, iki seneden beri düzelmemiş. Sayıştay raporundaki bilançoda 561 milyon lira olarak duruyor, bunun düzelmesi lazım -geçen yılki arkadaşlarımız yok bu yıl- hâlâ düzelmedi.

Yine sormak istediğim kâr amacı gütmeyen kuruluşlara yapılan cari transferler var, bu 7 küsur milyon lira. Bunun bir kısmı memurlara verilen yemek yardımı ama diğer kısmı nedir? Dernek ve vakıflara veriliyor. Hangi dernek, vakıflardır? Cevap alamıyoruz. Neden dernek, vakıflara Cumhurbaşkanlığı bütçesinden yardım yapılıyor ki? Diğer uygun yerlere ödenek konulur, oralardan yapılır, neden Cumhurbaşkanlığı bütçesinden yapılıyor bu?

Diyanet İşleri Başkanlığına çok kısa olarak değinmek istiyorum, Sayın Bakanım da değindi. Şu anda gerçekten siyasete karışıyor Diyanet İşleri Başkanlığı. Bakın, bir şey söyleyeceğim. Diyanet İşleri Başkanlığı gibi bir kurum -biz de övünüyoruz Diyanet İşleri Başkanlığıyla- fakat 15 Temmuzdan on beş gün sonra Din Şûrası'nı topladı. Bakın, hiçbirimiz FETÖ'nün ne olduğunu bilemeyiz, sempati duyarız, bilmem ne, o dönemde bilemezdik. Ama on beş gün sonra Diyanet İşleri Başkanlığı din şûrasını toplayıp da "Efendim, bu FETÖ dine, İslam'a aykırı, şu 17 kalemde iş yapmıştır." derse ben o Diyanet İşleri Başkanlığına güvenmem. Olur mu böyle bir şey ya? On beş gün önce neden bunu yapmadın da bu darbeden önce İslam'a aykırı olduğunu ortaya koymadın da darbeden on beş gün sonra Din Şûrası yapıp bunu ortaya koyuyorsun? Bu, siyasetin daniskasını yapmaktır. Bu, İslam'ın farkında olmamaktır. Diyanet İşleri bunu yaptı. On beş gün önce yapsaydı, darbeden on beş gün önce bu şûrayı yapıp "Bu cemaat böyle böyle İslam'a aykırıdır." deseydi, amenna ama on beş gün sonra yapıp bunu söylemesi doğru mudur, bunun tutar tarafı var mıdır? Bugün de benzeri işleri yapıyor, onun için eleştiriyoruz.

Yine, Diyanet İşleri Başkanlığıyla ilgili olarak da Sayıştay raporunda benzeri görüşler var. Şartlı görüş verilmiş; iki bulgusu denetim görüşlerini değiştirecek, etkileyecek, bir bulgu da denetim görüşünü etkilemeyecek durumda. Orada da aynı şekilde özellikle alınan bağış ve yardımları sormak istiyorum, Sayın Başkanım, faaliyet sonuçları tablosunda alınan bağış ve yardımları. Bakın, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım "Vekâlet yoluyla Başkanlık ve Türkiye Diyanet Vakfı iş birliğiyle çok sayıda kurban kestirilmektedir, 2018 yılında 430 bin hisse kurban kesimi yapılmış, böylece 145 ülkenin 436 noktasında 6 milyon aileye hizmet verilmiştir." deniyor. Buradaki meblağaları -bir önceki yıl da benzeri rakamlar söz konusu- bu rakamları ortaya koyduğumuz zaman bağış ve yardımların bunu çok üstünde olması lazım. Diyanet İşleri Başkanlığını yıllardır eleştiriyoruz. Vakıf ile Diyanet İşleri Başkanlığının bütçesi birbirine karışıyor. Vakıfla karıştırıyorsunuz birbirine, çalışanlar da karışıyor, hesapları da karışıyor, bağışları da karıştırıyorsunuz, vekâlet şeklinde verilen bağış ve yardımlar da karışıyor. Vakıf ile şu anda Diyanet İşleri Başkanlığı iç içe girmiş vaziyette, olmaz, düzeltilmesi lazım.

Savunma Sanayii Müsteşarlığıyla ilgili, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, verdiğiniz rakamlar keşke doğru olsa, yerli ve millîlik oranlarıyla ilgili, çok vaktimiz yok ama onlara girmek isterim. Yerli ve millîlik oranları doğru tespit edilmiyor. Ve son on yıllık, özellikle son yıllardaki Savunma Sanayii Müsteşarlığının, şimdiki adıyla Savunma Sanayii Başkanlığının gelişimine baktığımız zaman, önemli noktalarda, özellikle teknolojiye, yüksek teknolojiye yetişme noktasında, savunma sanayisini takip noktasında geri kaldığını görüyoruz. Sıkıntılar var, zırhlı araçlarla ilgili bazı sıkıntılar var, onlara girmek isterdim ama yetiştiremeyeceğiz.

TMSF raporuna gireceğim ama ondan önce Millî İstihbarat Teşkilatının şu Kaşıkçı cinayetiyle ilgili olarak "Yasin Hoca"ya da haber verilmesine rağmen bu olayda sınıfta kalmasını da eleştirmeden geçemeyeceğim, onu özellikle söyleyeyim.

Şimdi, TMSF'yle ilgili olarak Sayıştay çok güzel bir rapor hazırlamış, kapsamlı raporlardan biri, denetçileri kutluyorum. Çok önemli tespit ve değerlendirmeler var, 18 bulgusu var Sayıştay raporunun, 18 bulgu. Özellikle not alabilirseniz 4, 5, 9, 12, 17 ve 18'inci bulgular önemli. Bu bulguları bugün vaktimiz olsa ya da kesin hesapla ilgili ayrı bir komisyon oluşturulsa şurada otursak, incelesek, bunların bazı sıkıntılara, belki yolsuzluklara... Öyle bir iddiam yok, çok derin olarak bilmiyorum ama burada iddia edilen konular var. TMSF'nin zararı var mıdır, yok mudur, bilmiyorum ama eğer zararı varsa bunun karşılığında da bir yolsuzluk söz konusu olması lazım, bunların ortaya konması gerekirdi. Bunlara çok detaylı olarak bakılması lazım.

Ayrıca, TMSF'nin her sene eleştirdiğimiz, Sayın Başkanın da bir türlü el atmadığı bir konusu var. Özlük haklarıyla ilgili, çalışanların özlük haklarıyla ilgili ne olduğu belirsiz bir durum var.

BAŞKAN - Sağlık harcamaları.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Sağlık harcamalarıyla ilgili olarak ya da yine özlük haklarıyla ilgili olarak ne kamu personeli ne özel sektör böyle ne olduğu belli olmayan bir durumda çalışıyorlar. Bir taraftan kamu haklarından yararlanıyorlar bir taraftan da kamunun dışında bazı haklarında sıkıntıların...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kuşoğlu, buyurun.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Başkan, onları da açıklığa kavuşturmanız lazım, bir gün bununla ilgili bir oturum yapmamız lazım. Buna benzer birkaç tane konu var, senelerden beri bunu netleştirmedik.

BAŞKAN - Merkez Bankası da var, onlar halletsinler o işi.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Merkez Bankasında da aynı durum...

BAŞKAN - Halletti, Merkez Bankası halletti.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Hallettik mi? Nasıl hallettik onu? Halletmedik onu biz.

BAŞKAN - Yok, bu seneki raporda görünmüyor.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - "Bu seneki raporda görünmüyor." Sayıştay da bıktı artık rapora dercetmekten, herhâlde o nedenledir.

BAŞKAN - Sayın Kuşoğlu, onlar özel bir sağlık sigortasıyla anlaşma yaparak bu işi çözmüşler.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Kendileri çözmüş o zaman biz çözmemişiz, öyle bir sıkıntı var.

BAŞKAN - Her şeyi de biz çözersek olur mu Sayın Kuşoğlu yani?

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Peki.

Çok teşekkür ediyorum, bütçelerimizin hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.