| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/275) ve Sayıştay tezkereleri a)Millî Savunma Bakanlığı b)Akaryakıt İkmal ve NATO POL Tesisleri İşletmesi Başkanlığı |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 01 .11.2018 |
İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, Komisyonumuzun değerli üyeleri, Sayın Bakan, değerli bürokratlar; hepiniz hoş geldiniz.
Sunumunuz için çok teşekkür ederim.
Ben doğrudan bütçeyle başlayayım; önce şöyle söyleyeyim: Genelkurmayın Millî Savunma Bakanlığına bağlanmasını gerçekten çok olumlu buluyoruz hatta 1994'te Genelkurmay eski Başkanı Sayın Doğan Güreş'le yapılmak istenenin yirmi dört yıl geciktirilerek gerçekleşmesi olarak görüyoruz ve inşallah bu sürecin bir derlenmeye, toplanmaya da vesile olmasını diliyoruz.
Şimdi, bütçe rakamlarıyla söyleyeyim, ondan sonra ben de birkaç yorumda bulunmak istiyorum.
Esasında baktığımızda 2018, 2019, 2020, 2021 bütçelerini ki dün biz Cumhurbaşkanlığı, Sayıştay ve Diyanet İşleri Başkanlığının bütçelerini görüştük; buralarda yüzde 300, yüzde 60, yüzde 40 gibi artışlar var ama sizin mesela, 2018-2019 yüzde 15'lik bir artış var, 2019-2020 yüzde 13'lük, 2020-2021 yüzde 8'lik. Tabii bu 2020-2021'de belki kamunun seslendirdiği enflasyon hedeflerini görüyorsunuz ama 2018-2019'da yüzde 15'lik bir artış görüyorsunuz. Yani esasında dün Merkez Bankasının -evvelki gün de Sayın Bakan farklı açıkladı- açıkladığı enflasyon oranına göre eksi 10'luk bir azalışınız var bütçenizde. Yani bunu tekrar revize etmeyi düşünüyor musunuz? Çünkü bu bütçeleme süreci 2018'in başlarında başlıyor, yani alttan itibaren başlıyor ve yukarıya geldiğimizde 46 milyar 462 milyon liralık bir ödenek talebiniz bence çok yetersiz kalacaktır çünkü hakikaten minimum yüzde 10'luk bir eksiyle karşılaşacaksınız. Bu nedenle, ben de Sayın Kuşoğlu'nun o fikrine katılıyorum. Yapabilir misiniz bilmiyorum ama hızlı bir revize yapabilirseniz biz buradaki bir artışı, sizi destekleriz.
Bunun dışında bir şeyi ben de vurgulamak istiyorum bu Nazımiye'de şehit olan, donarak şehit olanlarla ilgili ama ben farklı bir şeyi vurgulamak istiyorum.
Sayın Akar, bakın şöyle bir resmî açıklama var; deniliyor ki resmî açıklamada: "Sarp coğrafi yapı, olumsuz hava koşulları." Artık, bu ezberleri bırakalım. Bir Türk aydını olarak içimi acıttı bu, böyle bir bildirme. Sizin de içinizi acıtmıştır. Bu doğru değil yani sarp coğrafi yapı birden oluşmadı ve artık dünyada da biliyorsunuz anlık hava şartları diye bir şey yok; bunlar kalktı. Yani milleti ciddiye almak lazım diye düşünüyorum. Bunu sizin için söylemiyorum. Bu ifadeyi kullananlar lütfen milleti ciddiye alsın çünkü 90'larda bu Güneydoğu'daki olayla ilgili de böyleydi. Efendim "Geldiler saat altıda, karakolu vurdular; sonra ölüleriyle birlikte gittiler." Kaç saat olmuş? On iki saat. Bunlar böyle böyle... Bunlara ses çıkarmazsınız bunlar teamül oluyor ve alttaki bürokrat bununla kurtarıyor ve siz de teamül olduğu için bir şey demiyorsunuz. Lütfen... Yani ben millet açısından söylüyorum. Bu bizim evladımız ama benim kan bağım olsa isyan ederim. O zaman da bunu siyasi bir muhalefet olarak algılıyorlar. Yani buna siz sahip çıkacaksınız diye düşünüyorum.
Bir başka konu yine çünkü sunumunuzun çok önemli bir kısmı esasında Suriye ile alakalı ama onun öncesinde bir şey söyleyeyim: Şimdi, bu 2030'lu yıllarda "Muharip uçak" diyorsunuz. Şimdi sizin siyasi kimliğiniz var. Bunu Sayın Başbakanla, Sayın Cumhurbaşkanıyla da bunları görüşüyorsunuzdur. Çok vaat var ve bu vaatler uçtu; yani mesela, 2011 yılında bir vaat var: "Yerli uçağımız göklerde." "Kendi savaş uçağımızı yapıyoruz." gibi afişlere çıkmış zamanın Başbakanı, zamanın Cumhurbaşkanı ve bunun üzerine bir Millî Savunma Bakanı ki Genelkurmaydan gelmiş bir Millî Savunma Bakanını biz ciddiye alıyoruz, Türkiye de ciddiye alıyor. Bunları kolay telaffuz etmemek lazım çünkü insanlar gerçekleşmeyince umut kırılmasına düşüyor ve devlete olan güvende bir aşınma oluyor. Bu konuyu ben dikkatinize sunmak istiyorum.
Bir başka konu efendim, sizin sunumunuzda var çünkü bu sıralar siyasiler de Suriye ile ilgili de çok kullanıyor. Efendim, "Türkiye'nin stratejik durumu." Bakın, biz bu coğrafyaya yeni taşınmadık, komşularımız da on yıllık kiracılar değil. Türkiye'nin şöyle bir sorunu var: Türkiye, soğuk savaş bitiminden itibaren Dışişleri ile ve Dışişlerine yön veren Genelkurmayla dünya konjonktürünü ve bölge konjonktürünü okuyamadı; gerçek budur.Ve 28 Şubat kendi iddiamız odur ki Türk Silahlı Kuvvetlerine yapılmış bir ihanetin adıdır ve 15 Temmuz bu ihanet sürecinin finalidir. Bunu böyle okumak lazım ve 15 Temmuzun gerçek hedefi de Türk Silahlı Kuvvetlerini Türkiye'nin aktifinden düşürmektir, bu konuda da mesafe alındığını söylemek çok yanlış olmaz. Bunun telafisi de özellikle sizin ve hepimizin omuzlarındadır. Yani Türk Silahlı Kuvvetleri, çuvalla başlayan itibarsızlaştırmayı maalesef iyi yönetemedi ve maalesef siz de hakikaten bu dönemde çok yer almış bir asker olarak inşallah keşkelerinizi yazarsınız diye düşünüyorum.
Son yedi yılda bedelli askerlik konusunda da ben de Sayın Durmuş'un söylediği çizgiyi kalınlaştırmak istiyorum. Bakın, askerlik, hakikaten türkülere vurmuş, bizim için çok... Bununla ilgili bir politikanız olsun artık. Bakın, 2011 yılında "30 yaşa 30 bin lira." demişiz, 2014 yılında "20 yaşa 15 bin lira." demişiz, 2018 yılında da "15 bin lira." demişiz. Yani şöyle oluyor o zaman: "Ya, kuvvetli birinin bir yakınının, oğlunun, çocuğunun askerlik durumu var ki herhâlde bununla ilgili bir düzenleme geliyor." gibi bir iddia doğru değildir ama çok da uçuk sayılmaz. Ben bunu Genel Kurulda konuşurken de söyledim. Bu konuda artık çok belirgin bir politikamızın olması lazım. Hazırlığınız vardır ama bunu biz de bilelim istiyorum.
Şunun çok ihmal edildiğini düşünüyorum. Bakın, bedelli askerlik çıkardık, yurt dışında işçi ve işveren durumunda olan yerleşiklere uzaktan eğitim verdik ve dedik ki: Millî Savunma Üniversitemiz değil mi, bunu yapabilir. Hâlbuki bunun yanında, yurt dışında yüksek lisans ve doktora yapan 16 bin Türk vatandaşı var ve bunların 12 bin civarı erkek. Bunlar nerede? Avusturalya'da, Malezya'da, Amerika'da, Rusya'da. Ya, Avusturalya'dan bir gelip gitme 4 bin dolar ve bunların gelme süreleriyle askerlik celp zamanları uyuşmayabilir. Ben hem o zaman bu Komisyonda hem Genel Kurulda hem AK PARTİ Grup Başkan Vekili Sayın Muş'dan hem de Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekili Erhan Bey'den rica ettim, her ikisi de sıcak yaklaştılar ama yani siyasetin üst hiyerarşisiyle mi, artık askerî bürokrasiyle mi yoksa üniversiteyle mi anlaşamadılar. Ya, bunların yirmi bir günlük uzaktan eğitim almaları kadar normal ve mantıklı bir şey var mı? Yok. Avusturalya'da, Amerika'da yüksek lisans yapan bir erkek öğrenci bu yirmi bir günlük eğitimi uzaktan eğitimi olarak alacak Almanya'da çalışan bir işçi gibi veya Amerika'daki bir bakkal sahibi Türk gibi veya Amerika'da bir petrol istasyonunda çalışan biri gibi. Bunu nasıl atlarız bilmiyorum, yani bunu bir de dile getirdik, kayıtlara geçti hem burada hem Genel Kurulda. Bu konuda telefi edilebilecek bir şey var mı? Eğer varsa bu konuyla ilgili de bir düzenleme yapabilirseniz büyük mağduriyetleri gidermiş olursunuz.
Suriye konusunda da yine vurgulamak istiyorum: Bu coğrafyaya yeni taşınmadık.
Tabii, Sayın Davutoğlu ile başlayan ve Dolmabahçe'de ilan edilen fermanla noktalanan, Sayın Erdoğan'ın "Bu iş bitmiştir."e kadar devam eden bir sürecin faturalarını asker ödemektedir. Bu reel "politics"den derin "politics"e geçişin ve Türkiye'yi bir anda bu yaptıklarınızın neticesinde sadece kuzey değil tabii, Nahçivan'dan Akdeniz'e kadar bir çizgi şeklinde sarılmış görmenin, buna ayılmanın ve bunun neticelerinde şimdi Türk Silahlı Kuvvetlerimiz bunun bedellerini Türkiye'nin her yerinde ödüyor. Suriye'yle ilgili bütün süreçler de bu politikaların neticesi. Yani biz esasında dış politikamızın berbat ettiğini, 1970'li yıllardaki...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
(Oturum Başkanlığına Başkan Süreyya Sadi Bilgiç geçti)
BAŞKAN - Sayın Tatlıoğlu, lütfen toparlar mısınız.
İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) - ...ideolojinin alana yansımasının maliyetlerini Türkiye olarak çekiyoruz, bir tehlikemiz var ve bu tehlikenin ucu açık. Bu konuda artık bir belirgin siyasetimizin olması lazım. Bu, tabii, doğrudan sizinle alakalı değil. Tahmin ediyorum, o dönemler bundan vazgeçildiği dönemler, Türkiye'nin 1920'lerden beri düştüğü en zor durum. Türkiye'nin bütün çıkışları doğudan ve güneyden kapatılma durumundaydı.
Suriye'den net çıkışla ilgili toplumun bir beklentisi var. Bizim düşüncemiz şu: Mültecilerle beraber Suriye'de bir seçim olsun ve seçimle gelen iktidarla Türkiye bu meselesini görüşsün, doğru çözümün bu olması lazım çünkü bölgesel barışın Türkiye'den daha fazla fayda sağlayacağı bir ülke yok. Güçlü bir Suriye'nin daha güçlü bir Türkiye, güçlü bir Irak'ın daha güçlü bir Türkiye, güçlü İran'ın daha güçlü bir Türkiye demek olduğunu düşünüyoruz.
Bu duygularla çalışmalarınızda başarılar dilerim, teşekkür ederim.