| Komisyon Adı | : | SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU |
| Konu | : | Sağlıkla İlgili Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi(2/1186) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 01 .11.2018 |
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Sayın Başkan, biz bir komisyonuz ve siz bu Komisyonda ne sivil toplum temsilcilerini konuşturuyorsunuz ne de bu Komisyonun üyelerini konuşturuyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından "Konuştular ya! Nasıl konuşmadılar?" sesleri)
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Daha maddelere geçemedik.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Sivil toplum üyeleri biraz önce susturuldular. Konunun muhatapları susturulmaz.
İSMAİL TAMER (Kayseri) - "Konuşturmuyorsunuz." demek haksızlık değil mi?
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Hayır, hayır. Kesinlikle ben bunu doğru bulmuyorum.
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Tövbe, estağfurullah ya!
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Usul açısından büyük bir hata yapılıyor.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Aceleniz ne?
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Acele yok. Konuşmadınız mı?
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Hayır, konuştuk da aceleniz ne?
İSMAİL TAMER (Kayseri) - O zaman niye "Konuşmuyoruz." diyorsunuz o zaman?
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Konuşmak için buradayız zaten. Amacımız bu, konuşacağız.
İSMAİL TAMER (Kayseri) - "Konuşmuyoruz." demeyeceksiniz o zaman.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Konuşmak için bekliyoruz.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Bu kadar insanı ilgilendiren bir konuda sözlerimizi kesemezsiniz.
BAŞKAN - Sözünüzü kesmiyorum. Bakınız, yanlış anlıyorsunuz. Özür dilerim, bir dakika...
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Hayır, ben usul adına konuştum, ilk konuşmam usul üzerineydi. Şimdi de geneli üzerine konuşmak istiyorum.
BAŞKAN - Peki, kısa olur mu lütfen?
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Hayır, neden kısa olsun? Hocam, niçin kısa olsun yani? (Gürültüler)
BAŞKAN - Şimdi, şöyle bir şey yapmak istiyorum: Bakınız, siz yine konuşacaksınız ama ben önce bir teklif sahipleri veya sayın bakanlar şu ana kadar, bakınız, saat on bir, epey konuşma yapıldı, hücum yapıldı, saldırı yapıldı, onlara bir cevap versinler kısa olarak.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Ara verebiliriz.
BAŞKAN - Bir dakika... Ara vereceğim. Özür dilerim...
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Ara verin, yarın devam edelim.
BAŞKAN - Ara vereceğim ama önce onları bir dinlemek istiyorum.
Sayın Bakanım, buyurun.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Bizim görüşlerimizi almadan mı konuşacak Sayın Bakan?
BAŞKAN - Alacağım efendim, alacağım efendim, alacağım.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Sayın Bakanlar bizim görüşümüzü öğrenmeden mi konuşacak?
BAŞKAN - Siz farklı bir şey mi söyleyeceksiniz? Lütfen...
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Siz neden böyle baskı yapıyorsunuz?
BAŞKAN - Baskı yapmıyorum efendim, lütfen...
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Baskı yapıyorsunuz, "Siz farklı bir şey mi söyleyeceksiniz?" ne demek?
BAŞKAN - Peki, özür dilerim, kusura bakmayın.
Buyurun konuşun efendim, hadi buyurun.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Ama lütfen farklı bir şeyler konuşun ve kanun üzerinde lütfen.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, ciddi bir konuyu görüşüyoruz ve konunun ciddiyetiyle örtüşen bir tutum sergilememiz gerekiyor. Bakın, burada konuşmalar yapılıyor; konuşmalar, sözler, kelimeler kadar bizlerin beden dili de var. Ben buradan bakıyorum Sayın Komisyona, Komisyonun Başkanına, başkan vekillerine, bu teklifi getiren heyete bakıyorum, bu teklifi onaylayan, bu teklifin geçmesini isteyenlere bakıyorum, gerçekten kimsede bu teklifin haklı olduğuna, bu yasa teklifinin haklı bir teklif olduğuna yönelik bir beden dili göremiyorum. Burada yangından mal kaçırır gibi, bir an önce, elimize tutuşturulmuş bir şeyi onaylatmak istiyorsunuz. Bizi milyonlar seçti, değil mi? Milletvekilleriyiz, halkı temsil ediyoruz, halkı burada hakkıyla temsil etmek gibi bir sorumluluğumuz var. Fakat burada yaratılan ortam, eğri vapura doğru bir sefer yaptırmaya çalışıyorsunuz. Yani böyle bir şey mümkün değil.
Bakın, bu taraftan yani bakanları temsil eden taraftan da kulak misafiri oluyorum, çeşitli yorumlar geliyor buradaki konuşmalara dair. Buradaki konuşmaları yapan çoğu arkadaşım kanun hükmünde kararnameyle bir gecede işten çıkartılmış hekimler, sağlık emekçileri ve yine sendika temsilcileri, kurum temsilcileri. Burada gelip bu yasanın ne kadar büyük bir felaket yaratacağını anlatıyorlar. Fakat bizler kulaklarımızı kapatmak istiyoruz, duymak istemiyoruz, haklı olduklarını biliyoruz fakat duymak istemiyoruz. Ama biz bunun duyulmasını istiyoruz, sizler tarafından duyulmasını istiyoruz.
Bakın, birçok isim sayıldı burada, Ömer Hocam resimlerini de gösterdi. İnsandan bahsediyoruz fakat bu yasa teklifinde insan dili yok, insana yönelik hiçbir şey yok; burada tamamen rant var, kâr var, cezalar var ve bir tek adam rejiminde Cumhurbaşkanının -işte burada da görüyoruz- belirlediği kurallar var. Biz buna mahkûm değiliz.
Bakın, içeriğe geleceğim. Biraz önce sivil toplum temsilcilerinden, sendikalardan arkadaşlarımız bu yasanın kanun hükmünde kararnamelerle işten çıkarttığı kişiler için kullandığı -ve daha önceki OHAL kanunlarında da var- sürekli olarak tekrar edilen bir cümleyi ifade ettiler, o da "Bu malum, ünlü terör örgütüyle irtibatlı, iltisaklı ve benzeri..." ifade. Şimdi, bu taraftan benim kulağıma şöyle bir şey geliyor: "Terör örgütüne bulaşmasaydınız."
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Doğrudur.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Şimdi de "Doğrudur." diyor.
Bakın, biz 16.00'dan beri burada ne anlatıyoruz? Biraz önce sendikalar burada ne anlattılar? Dişhekimleri Birliği, Tabipler Birliği, Eczacılar Birliği burada ne anlattı? KHK'yle işinden atılmış insanlar, sağlıkçılar burada ne anlattılar ve Ömer Faruk Hocamın verdiği örnekler ne anlatıyordu? Biz şimdi bunlara, sihirli bir cümle bulmuşuz, o cümleyle itiraz ediyoruz. Bir kere, bakın, o cümle olmasa AKP, Erdoğan rejimi ve onun ortakları bu ülkeyi yönetemez. O cümleye mahkûm. Eğer "Terörle mücadele ediyoruz." ya da "Terörle irtibatlı, iltisaklı vesaire..." cümlesini kuramasa bir yasa bile çıkartamıyor; bu halkı, bu toplumu yönetemiyor. Bu toplumu yönetmek için her cümlenin başına bunu koymak zorunda. Bunu kabul etmiyoruz. Burada insanlar terörle ilgili değil, burada insanların, aslında demokratik bir toplumda yaşamak isteyen, demokratik haklarını evrensel hukuk ilkeleri çerçevesinde insan hakları ve uluslararası sözleşmelere uygun bir şekilde kendilerini ifade etmek ve kazanılmış haklarını korumak ve yeni haklar kazanmak için ortaya koydukları çabaları kriminalize edilmeye çalışılıyor ve bütün çabaların hepsi terörmüş gibi topluma sunulmaya çalışılıyor. Üstelik 15 Temmuz darbe girişiminden sonra gerçekleşen darbeler silsilesiyle, onlardan alınan güçle bu yaklaşım bütün yasalara sirayet ettirilmeye çalışılıyor, kanunlaştırılmaya çalışılıyor. Tıpkı dün yaptığımız gibi. Dün 701 sayılı Kanun Hükmünde Kararname nasıl kanunlaştıysa ve bu, nasıl bu Meclisin bir utancı olduysa ve bu önümüzdeki dönemde de her zaman anılacaksa bu kanun hükmünde kararnameye "evet" diyenler bir gün mutlaka ve mutlaka toplum tarafından cezalandırılacaklarsa eğer, bugün de bu yasa teklifi aynı hatayı yapıyor. Gelin, bu hatayı yapmayalım.
Bakın, Doktor Fikret Hacıosman'ı biz sağlıkta şiddet sebebiyle kaybettik. İnsanlar durup dururken birbirlerine şiddet uygulamıyorlar. Toplum öyle bir cinnet içerisine sokuldu ki özellikle son üç yıldır, toplumda öylesine büyük bir ötekileştirme, kutuplaştırma ve büyük, ağır baskılar ve şiddet ortamı yaratıldı ki şiddete o kadar büyük övgüler dizildi ki insanların yaşamını çatışmalarda, savaşta yitirmesine o kadar güzel methiyeler dizildi ki işte bu dil toplumu bugün bu hâle getirdi. Bu dilin başını çeken de bu ülkenin şu anda en tepesinde bulunan, tek adam rejiminin en tepesinde bulunan Cumhurbaşkanıdır. Başta Cumhurbaşkanının ötekileştirici, kutuplaştırıcı dili, baskıcı dili, şiddet içeren dili toplumu aslında bu hâle getirmiştir. Onu örnek alan, oradan hareket edenler toplumda büyük bir gerginlik yaratmışlardır, gerilim olmaktadır.
Bakın, hiçbir sorunu çözmeden, hiçbir sorunun temeline inmeden, sadece yukarıdan kanunlar çıkartarak şu eller havaya kalktıkça "Kanunlar nasıl olsa takır takır geçiyor." diyerek buna güvenerek topluma hiçbir şey sorulmuyor, halka hiçbir şey sorulmuyor. Halka rağmen bir kanun çıkartılmaya çalışılıyor, halka rağmen nasıl olur da şiddet yasası çıkartılır sağlıkta. Sağlıkta şiddet yasasına Türk Tabipleri Birliği "Hayır, bu yasa benim sorunlarımı çözmüyor." diyorsa ve diğer sivil toplum örgütleri "Hayır bu yasa hiçbir sorunu çözmeyecek. Tam tersine sorun yaratacak." diyorsa nasıl oluyor da bizler böyle bir yasayı çıkartabiliyoruz ya da çıkartılmasına seyirci kalabiliyoruz. Kalmamamız gerekiyor.
Yine bakıyoruz, burada insan odaklı bir tartışma yürütülmüyor. Bizler burada gerçekten trajik meselelerden bahsederken komik bir şeyden bahsediyormuşuz gibi yaklaşımlar oluyor. Bu ciddiyetle de bağdaşmıyor. İnsan hayatından, yaşam hakkından bahsediyoruz. Ve bu yaşam hakkı kutsal olmalıdır, yaşam hakkı her şeyden üstün olmalıdır. Ve biz eğer zaten sağlığı tartışıyorsak yaşam hakkını tartışıyoruz ve bu sağlık hizmetini kullanıcılarının da bu meselede büyük bir mağduriyeti söz konusudur.
Biz eğer hastaları müşteri olarak görürsek ve bu politikaları, yasaları bu şekilde ortaya koyarsak o zaman, bu tamamen kâr mantığıyla işleyen bir sistem olur. Bu yasa maddelerinin içerisinde, ruhunda hep bu var. Sağlıkta dönüşüm deniyor, programı deniyor. Sağlıkta Dönüşüm Programı nedir diye baktığımızda aslında sağlığın paralılaştırılması, ticarileştirilmesidir. 1980 sonrasında kapitalizmin girdiği krizin ardından sermaye bu alanlara yönelmiştir ve devlet "küçülüyorum" diyerek aslında sağlığı, sosyal alanları tamamen piyasaya açmıştır ve sizlerin bugüne kadar biz çok önemli şeyler yaptık dediğiniz şey aslında piyasalaşmadır, ticarileşmedir, sermayenin daha büyük kârlar elde edebilmesinin olanaklarını açmaktır.
O yüzden aslında, siz Türk Tabipleri Birliğini istemiyorsunuz, görmek istemiyorsunuz. O yüzden sesi, diğer sivil toplum örgütlerini görmek istemiyorsunuz. Siz bu toplumu, bu halkı tek başına, tek adam rejimiyle bir tek sizin önemli gördüğünüz, sizin için önemli olan konular için yasalar çıkartmak istiyorsunuz. Oluşturduğunuz medya ambargosuyla, medya tekeliyle de bunu bugüne kadar hep müjde diye halka anlattınız. Her yasayı, her halkın kazanılmış her hakkını gasbettiğiniz yasaları müjde diye bu halka basın yoluyla kampanyalar yoluyla zaten bütün televizyonlarda çıkan Erdoğan'ın anlatımlarıyla ve o programların önünde yaptığınız sunumlarla lansmanlarla halka sanki iyi bir şeyler yaptınız gibi...
BAŞKAN - Kanunla ilgili görüşelim lütfen.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Bakın GSS yasasını siz böyle çıkardınız.
BAŞKAN - Kanunla ilgili görüşelim, GSS yasasıyla ilgili değil bu iş.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Bugün Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası'nın işlememesinin ya da bu yasanın halkı nasıl borçlandırdığını, sağlığa erişimin nasıl engellendiğini, nasıl ticarileştirdiğini sizler bugün görüyorsunuz. Sürekli olarak bakın, burada hep tadilatlar yapıyorsunuz.
İSMAİL TAMER (Kayseri) - İlk defa genel sağlık sigortasını eleştiren sizi gördüm.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Hayır, siz zaten eğer bu konuda açık olursanız bu konuda sadece sivil toplum örgütlerine, sendikalara beş dakika konuşun, daha fazla konuşmayın demezseniz arkadaşlar size anlatacaklardır.
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Ben onları çok dinledim.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Biz bunları hep sokaklarda, meydanda, sivil toplumla, sendikalarla, halkla birlikte anlattık ama siz anlamak istemediniz çünkü sizin ekseninize koyduğunuz şey aslında...
İSMAİL TAMER (Kayseri) - On yedi senedir anlıyor halk.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Bakın... On yedi senedir anlamıyor. Bakın, siz son üç senedir aslında hak etmediğiniz bir iktidarı kullanıyorsunuz. Şu anda orada oturmanız tamamen bugüne kadarki, 7 Hazirandan bugüne kadar yürüttüğünüz seçim anlayışından kaynaklanıyor. Seçim güvenliğine el koyarak ya da toplumda kaos ve kutuplaştırma yaratarak 1 Kasım, 7 Hazirandaki iktidarınızı...
BAŞKAN - Sayın Vekilim, lütfen.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Ondan sonra kaos ve şiddet ortamıyla bugüne geldiniz ve buna artık bir terör diyorsunuz.
BAŞKAN - Seçimle ilgili değil bizim yasamız.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Siz terörü yarattınız, siz bu savaştan beslenenlerdensiniz. Suruç'u siz yarattınız, 10 Ekimi siz yarattınız, patlamaları, çatışmaları, çatışmalı ortamları siz yarattınız çünkü bu iktidarınızı kullanabilmeniz ancak ve ancak toplumda böyle bir korku iklimi yaratmak, kaos yaratmakla mümkün olabilecekti. Ne dediniz? 7 Hazirandan sonra "Halk kaosu seçti." demediniz mi? Dediniz. Arkasından Suruç'ta bombalar patlamadı mı, patladı. 10 Ekimde emek, barış, demokrasi güçlerinin yaptığı mitingde bombalar patlamadı mı? Patladı. Neden patladı? Çünkü IŞİD katillerini aramadınız bile. Size gelen ihbarları değerlendirmediniz bile. Yani daha çok söyleyecek sözüm var bu konuda.
BAŞKAN - Sayın Vekilim, lütfen, yasayla ilgili konuşursanız lütfen.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Yasayla bu çok ilgili.
BAŞKAN - Ama hiç ilgisi yok, lütfen, hiç ilgisi yok şu konuştuğunuzun, seçimle ilgili, bilmem neyle ilgili konuşuyorsunuz.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Bakanlar cephesinden gelen sorular çerçevesinde ben bunu değerlendiriyorum.
Bakın, bu çok ilgili. Neden? Sağlığın özelleştirilmesine devam edilmiyor mu? Ediliyor. Bu maddeler arasında sağlığın özelleştirilmesiyle ilgili, özellikle ilaçların ruhsatlandırılmasıyla ilgili maddeler var. Bunu bile artık Cumhurbaşkanına kadar götüren bir tek adam sistemi, otoriter, tekçi bir anlayış, merkeziyetçi bir anlayış, tekelci bir anlayış burada hükmünü sürdürüyor. Bakın, Türk Tabipleri Birliği veya Türk Eczacıları Birliği veya Dişhekimleri Birliği gibi kurulları siz bu yasada devre dışı bırakarak bir madde çıkarmaya çalışıyorsunuz. Buradaki amaç ne? Buradaki amaç toplumdaki örgütlülüğü dağıtmak. Toplumdaki örgütlülüğü dağıtarak, toplumu zayıflatarak toplumun kendini korumasının, kendini savunmasının önünde engeller yaratıyorsunuz.
Tabii ki biz bu yasaya karşı çıkacağız, bu yasaya tabii ki halkımız karşı çıkıyor. Bu yasaya herkes karşı çıkıyor. Sayın Başkan, herkes karşı çıkıyor. Belki içinizden siz de karşı çıkıyorsunuz. İnanın ben böyle bir şey olduğunu da düşünüyorum. Yani hele hekimlerin...
RİZGİN BİRLİK (Şırnak) - Kendinizi avutuyorsunuz, biz karşı çıkmıyoruz. Niye karşı çıkalım?
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Evet, kendimi avutuyor olabilirim. Böyle bir insanlığı, böyle insani bir duruşu, böyle evrensel, hukuki bir duruşu sizden beklemekle belki kendimi avutuyor olabilirim, haklı olabilirsiniz fakat bunu da kamuoyunun bilmesi gerekiyor. Çünkü bu kadar açık, bu kadar aleni bir şekilde bir gerçeği görmezlikten nasıl gelebildiğinizi kamuoyunun da bilmesi gerekiyor. Siz yine hekimlerle ilgili...
RİZGİN BİRLİK (Şırnak) - Siyaseti demokrasi üzerinden yapıyorsunuz ama bu halkın yüzde 52'si o tek adam dediğiniz adamı seçiyor. Hâlâ ona mı inanıyorsunuz...
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Bakın, ben tam da bunu anlatıyorum size. "Halkın yüzde 52'si" dediğiniz halkın birisi bile çok kıymetli. Bir insanın bile görüşü çok kıymetlidir. Bir insanın yaşamı da çok kıymetlidir. Siz yüzde 50+1'i bile alabilmiş değilsiniz, siz seçim güvenliğine kastederek...
HABİP EKSİK (Iğdır) - Şırnak Belediyesini çok iyi bilirsiniz nasıl aldığınızı, kaç oranla aldığınızı. Çok iyi bilirsiniz yani halkın iradesine çok güzel saygı gösteriyorsunuz yani. Tuzluca Belediyesini yüzde 70'le almışız ama kayyum atadınız.
RİZGİN BİRLİK (Şırnak) - O konuda...
BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen karşılıklı konuşmayın.
HABİP EKSİK (Iğdır) - Yüzde 52'ye saygı göstermemizi istiyorsunuz ama yüzde 90'a saygı göstermiyorsunuz.
BAŞKAN - Arkadaşlar, hatip konuşsun lütfen.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Bakın, siz hep gidiyorsunuz geliyorsunuz, bize rakamları anlatıyorsunuz. Yüzde 50, yüzde 52, yüzde 49 ya da başka şeyler. Başka rakamlar da var, benim elimde başka rakamlar da var, başka olaylar da var, başka gerçekler de var.
HABİP EKSİK (Iğdır) - Ben Tuzluca'da misafir edeyim, eğer bir tane hendek varsa...
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Habip Vekilim, sözümü kesmeyin lütfen.
Bakın, sizin rakamlarınız var fakat halkın da gerçekleri var. Siz iktidarı kullanarak iktidarın bütün imkânlarını kullanmanıza rağmen, oylara müdahale etmenize, manipüle etmenize rağmen, zor ve şiddet uygulamanıza rağmen, silahların gölgesinde bu seçimlere gitmenize rağmen, belediyelerimize aynı siyasi saiklerle kayyum atamanıza rağmen, eş genel başkanlarımızı aynı siyasi tasfiye saikiyle rehin almanıza rağmen, bütün bunlara rağmen...
BAŞKAN - Sayın Hatip, lütfen.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Ben cevap veriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Bir dakika, cevap vermeyeceksiniz.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Gündemle de çok bağlantılı, gündemle de gayet bağlantılı. Gündemimiz eğer demokrasi olmazsa halk ekmeğini nasıl isteyecek? Ekmeği nasıl isteyeceğiz? Ekmeğimizi çaldığınız zaman bu halk nasıl ekmek isteyecek? Demokrasi ekmektir, demokrasi olmadan hiçbir şey olmaz. Halkın demokrasiye ihtiyacı var, ekmeğe, suya olduğu kadar ihtiyacı var ve bu da demokrasi mücadelesinden bağımsız bir şekilde ele alınamaz. Bu soru yerinde bir soruydu bence, yerinde bir yorumdu ve ben de bunun karşılığında verdiğim cevapla aslında halkın neden demokrasiye ihtiyacı olduğunu da bu vesileyle söyleyebilmiş oldum.
Bakın, hekimlerin, tabip birliğinin devre dışında bırakılması şununla ilgili: Yani bir sürü inşaat yaptınız, inşaatçı politikalarınızın gereği olarak çünkü sürekli olarak inşaat yapmazsanız, sürekli olarak bu inşaat ve projeler için borçlar alamazsanız ekonomiyi de yürütemiyorsunuz. Bundan kaynaklı olarak hastaneler, binlerce -tırnak içinde- "müşteri"ye hizmet verecek ve hasta garantisi de verdiğiniz şirketlere hastaneler açtınız. Buraya ucuz iş gücü gerekiyor, esnek iş gücü gerekiyor. Bu esnek, ucuz iş gücünü nasıl elde edeceksiniz? İşte buradaki yasanın anlamı da bu. Siz aslında bu yasayı buradaki sivil toplum kuruluşlarıyla, sendikalarla, demokratik kitle örgütleriyle konuşmadınız. Kiminle konuştunuz? Hastane patronlarıyla konuştunuz tabii ki. Siz bu yasayı buraya getirirken yeni rant alanları açma hedefiyle bunu gerçekleştirdiniz. Tıpkı daha önce yaptığınız gibi, örneğin daha önce de dediniz ki "Biz iş cinayetlerinde sıfır tolerans diyoruz." dediniz fakat iş cinayetlerinde bugün Avrupa 1'incisi Türkiye. İş cinayetleri bitmiş değil. Ama ne yaptınız? Orada da iş güvenliğini piyasalaştırdınız, piyasaya açtınız, yeni bir sektör yarattınız. Kâğıt üstünde iş güvenliği önlemleri alınıyormuş gibi yapılıp aslında bir yerlerde bir ekonomiye çevirmiş oldunuz. Burada yapılan şeyin de bundan hiçbir farkı yok, yapılandan hiçbir farkı yok diye düşünüyorum.
Bu Komisyona bir alt komisyon kurdurmadınız, alt komisyon kurdursaydınız belki de tarihte iyi bir şey yapmış olarak anılırdınız ama bunu yapmadınız, 44 madde için bizi buraya topladınız. Saat 16.00'da buraya geldik, şu anda saat 23.22. Ne acelemiz var? Bir de usul olarak bunu söyleyeyim: Ne acelemiz var? Bizim bir acelemiz yok. Bizim işimiz bu. Bizim işimiz bu Komisyonda çalışmak. Neyi kimden kaçırıyorsunuz? Niçin sivil toplumla görüşmeden böyle bir torba yasayı çıkartıyorsunuz?
Sizden talebim var Sayın Başkan bu konuda. Biz şimdi, burada... Sandviçler vesaire, herhâlde siz bunu sağladınız, çaylar geliyor, tabaklar geliyor. Evet, nedir? Daha da çok çalışalım. Hayır, daha da çok çalışmayalım. Bugün burada bitirelim. Yarın tekrar öğlen başlayalım ve biz bu aradaki çalışmamızı bu maddeler üzerine yapalım. Bakın, biz maddeler üzerinde daha fazla çalışmalıyız, daha fazla konuşmalıyız. Burada bir diyalog göremiyorum, burada hep bir monolog var.
BAŞKAN - Sayın Vekilim... Sayın Vekilim, bir de bize söz ver, ne olursun ya!
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Eğer burası bir komisyonsa burada bir diyalog olmalı, değil mi?
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Komisyonun kuralları var, gelişigüzel olmaz.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Evet, kurallar, kuralları getiriyorsunuz susturmak için. Kurallarınızı kabul etmiyoruz, kuralları kabul etmiyoruz.
BAŞKAN - Sayın Vekilim lütfen, biraz da ben konuşayım, lütfen, ne olursunuz!
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Sayın Başkan, son sözüm, sizden şunu yapmanızı istiyorum. Bakın, daha birçok madde hakkında yorum yapabilirdim fakat şunu yapalım: Biz şimdi bu tartışmayı sayın bakanlar da bizi bilgilendirdikten sonra bitirelim ve maddelere yarın geçelim. Maddelere herkes daha sağlıklı, daha dinlenmiş... Daha sağlıklı bir şekilde bunu yapalım.
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Hafta başı...
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Pazartesi geçelim.
Teşekkürler.