KOMİSYON KONUŞMASI

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, değerli arkadaşlar; bu salonda bulunan herkesi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Sayın Bakan, siyasetçiler tercihlerde bulunurlar. Millete anlatırlar kendilerini ve oy alırlar, sonra da tercihlerde bulunurlar. Siz de bazı tercihlerde bulunmuşsunuz bu kitapçığınızda gördüğüm kadarıyla, sunumunuzdan anladığım kadarıyla. Dikkatlice dinledim sunumunuzu ve sunumunuzdaki tercihlerinizi ortaya koydunuz. Ben de bu tercihlerinizi eleştireceğim.

Önce, bulunduğunuz manzarayla ilgili tercihinizden dolayı bir eleştiride bulunacağım. Ya şuraya baktığımda, inanın, içim kararıyor yani yalnızca erkekler, bıyıklı erkekler Enerji Bakanlığı olmuş.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Ya yapma!

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Enerji işi yalnızca erkeklerin işi midir mesela?

EKREM ÇELEBİ (Iğdır) - Sen bunu söylersen yanlış anlaşılır.

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Doğru değil.

BAŞKAN - Arkadaşlar, nasıl doğru değil; görüntü o. Hayret bir şey yani. (CHP, HDP, MHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Şimdi, Sayın Bakan, bürokrasinizi siz oluşturdunuz sonuç olarak, tercihlerde bulundunuz, dediniz ki: "Bir ekip kuracağım." ve bu ekipte ne hikmetse yalnızca erkekler bulunmuş.

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Başkanım, şekilsel olarak itham edemez kadınları, yanlış olan bu.

EKREM ÇELEBİ (Iğdır) - Yanlış bir şey.

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Yanlış bir şey bu.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Burada hiçbir kadın herhâlde şekilsel olarak bulunmazdı. Belli bir makama gelselerdi burada olurlardı ama yoklar.

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Hayır, kadınların olmaması üzücüdür ama "iç karartıcı" deyimini kullanamaz.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Bakın, makamda yoklar, görevlerde yoklar.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, bir müdahale edin. Sayın Başkan da katıldı, tamam artık, şey yapmayın.

BAŞKAN - Arkadaşlar, bunu nasıl anladığınız ve nasıl algıladığınızla ilgili bir şey yani burada üst düzey yönetimde kadınları da görmek istediğini ifade etti Sayın Paylan.

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Kadınlarla ilgili hassasiyetini takdir ediyorum ama bu "iç kararma" deyimini doğru bulmuyorum.

CAVİT ARI (Antalya) - Sizin eleştirmeniz lazım önce.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın arkadaşlar, orada bir hakaret yok yani kadınlar hayatın içinde oldukça içimiz daha fazla açılıyor, daha fazla hayata katkı sunuyorlar. Bu anlamda söyledim yani.

AYŞE KEŞİR (Düzce) - İç açıcı unsurlar değildir kadınlar.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - O konuda katılıyorum size.

BAŞKAN - Garo, sen devam et istersen.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Erkek bir devletimiz var oysa toplumun, halkımızın yüzde 50'si kadınlardan oluşuyor, bürokraside de kadınlar olmalı. Mesela biz iktidarda olsaydık Bakanlar Kurulunun en az yarısı kadınlardan oluşurdu, bürokrasinin de en az yarısı kadınlardan oluşurdu Sayın Bakan. Bu anlamdaki tercihlerinizi eleştiriyorum.

Diğer bir tercihiniz: Tabii ki Enerji Bakanısınız ve on altı yıllık AKP iktidarına baktığımızda, tercihlerde bulundunuz. Enerjiye tabii ki ihtiyacımız var yani konutlarda, sanayide ihtiyacımız var ve bu enerjinin nasıl üretildiği, nasıl tüketildiği, hangi tercihlerle üretildiği hayatımızın her noktasını etkiliyor. Havamızın temizliğini etkiliyor mesela nasıl ürettiğiniz. Şimdi, bakın, Ankara'yı şöyle bir gezelim. Evet, zengin mahallelerinde doğal gaz yakılıyor ama yoksul mahallelerine kirli linyit dağıtılıyor. O mahallelere gidelim beraber akşam saat 10'da, 11'de; inanın, nefes alamazsınız Sayın Bakan, nefes alamayız. Bu anlamda pek çok tercihte bulunuyorsunuz. Şimdi ben bu tercihlerinizi eleştireceğim.

BAŞKAN - Hangi mahalleler böyle?

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Gelin, mesela Pursaklar'ın arka sokaklarına gidelim. İnanın, geçen akşam gittik, nefes alamıyorsun çünkü kömür dağıtılmış, kömür yakılıyor. İnanın, sokaklarda yürüyemezsiniz. Herhâlde siz pek gitmiyorsunuz o mahallelere Sayın Başkan. Gelin, beraber gidelim.

BAŞKAN - Siz götürürsünüz diye düşündüm ben.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Bakan, bakın, bu anlamda dünya değişik tercihlerde bulunmaya başladı ama ben sizin bu sunumunuzda bir vizyon göremedim. Evet, dediniz "Yenilenebilir enerjiyi önemseyeceğiz." şudur budur ama artık dünyada demokratik ülkeler tercihlerde bulunuyorlar, vizyon belgeleri var. Mesela Almanya diyor ki: "Ben 2025'e kadar enerjimin yüzde 45'ini yenilenebilir enerjiden sağlayacağım. 2050'de de yüzde 80'e çıkaracağım." Bir vizyon belgesi var, buna uygun da politikalar uyguluyor. Siz bir hedef, bir vizyon ortaya koymadınız ama pek çok tercihte bulunuldu siyasi sebeplerle ve bu tercihlerin de sonuçlarını göreceğiz.

Bakın, 2023 ekonomimiz için ne demişti Recep Tayyip Erdoğan Başbakanken bundan altı yıl önce: "2023'te 2 trilyon dolarlık bir ekonomimiz olacak." Şu anda ekonomimizin büyüklüğü ne? 750 milyar dolar. Yani 2023'te, kuvvetle muhtemel, 1 trilyon doları dahi görmeyeceğiz çünkü büyüme rakamları son derece düşük. Gelecek yıl muhtemelen 700 milyar dolardayız, 2023'te de 800, en iyi olasılıkla 1 trilyon dolarda olacağız yani yüzde 50, yarı yarıya bir yanılsama var. Ama Enerji Bakanlığı ne yaptı? 2 trilyon dolarlık bir ekonomiye göre bazı tercihlerde bulundu. Mesela nükleer santral anlaşmalarında, tam 2023 hedeflerine göre, gitti Akkuyu anlaşmasını yaptı, Sinop anlaşmasını yaptı. Niye? Çünkü "Karanlıkta kalırız arkadaşlar. 2 trilyon dolar ekonomimiz olacak." dedi. Oysa 800 milyar dolarlık bir ekonomide kalacağız. 88 bin megavatlık bir kapasitemiz var; zannediyorum, 46-47 gibi bir tüketimimiz var. Şimdi diyorsunuz ki: "Nükleer santral lazım." Arkadaşlar, lazım değil. Ya niye bunu önümüze koyamıyoruz?

Bir şey daha var, diyelim ki o zaman ucuzdu, hani güneşe göre, rüzgâra göre ucuzdu 2011'de çünkü o zaman güneşin, rüzgârın maliyeti 15 sentti, 20 sentti. Gerçekten pahalıydı o zaman. Ya şimdi rüzgâr 4, güneş 5 sentte; nükleer santral anlaşmasına imza atmışız, 12,5 sent ödeyeceğiz diyoruz. Hadi çarpın bugünkü kurla 12,5 senti, 70 kuruş yapar. Ya, doğrudan görev zararı yazacak Enerji Bakanlığı veya EPDK veya neyse çünkü konutlara bu paraya satamazsınız, satmamamız da lazım, çok pahalı. Neden bu anlaşmaya imza attık? Siyasi sebeplerle ve 2 trilyon dolarlık ekonomimiz olacak varsayımıyla. Artık o varsayımda değiliz. Peki, niye nükleer santral tercihinde ısrar ediyoruz? Bu sorunun cevabına ihtiyaç var Sayın Bakan.

Sizden vizyon belgenizi bekliyorum Sayın Bakan. Nedir vizyon belgeniz? Neden bu tercihlerde bulunuyorsunuz? Neden rüzgâr, güneş varken, diğer yenilenebilir tercihler varken, Almanya'nın 2050'de yüzde 80'lik bir vizyonu varken biz bu vizyonu ortaya koyamıyoruz? Fosil yakıtlarda niye bu kadar ısrarcı oluyoruz? Havamız, çevremiz, doğamız bu kadar kirlenirken bütün bu tercihlerinizle ilgili daha açık bir vizyon belgesini sizden istirham ediyorum.

Aynı zamanda, biliyorsunuz, nükleer santralle ilgili bir yasa değişikliği oldu uluslararası anlaşmada. 12,5 sentle ilgili revizyonla ilgili herhangi bir şey duymadık. Yani teşvik artırdınız, buna rağmen rakam revize edilmedi. Bütün bunların arkasında bir siyasi muhataplığın arka planını görüyoruz yani Rusya'ya daha fazla bağımlı hâle geliyoruz. Doğal gaz ikinci Türk Akımı hattıyla beraber doğal gaza daha fazla bağımlıyız. Nükleer de girdiğinde herhâlde yüzde 80'e kadar Rusya'ya bağımlı olacağız. Bu kadar bağımlılık doğru mu? Bakın, tarihî anlamda doğru mu? Hani Rusya'yla bugün iyiyiz, iyi gözüküyoruz ama tarihte en çok savaş yaptığımız ülke Rusya'dır. Üç yıl sonra bir kavga etsek...

AHMET AKIN (Balıkesir) - Tezek yakarız.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Hayvan yok, tezek de yok artık.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Evet, 2015'te bir kriz vardı, arkadaşlar "Tezek yakarız arkadaş, doğal gaz almayız." dediler ama o zaman bağımlılığımız yüzde 30'du, bu Türk Akımı başladığında belki yüzde 50'ye, 60'a gelecek. Nükleer santral gelince belki daha da yüksek rakamlara gelecek. Yarın öbür gün yine diyelim ki... Bir bakıyorsunuz, Amerika'ya yaklaşıyoruz; bir bakıyorsunuz, Rusya'ya yaklaşıyoruz. Yarın öbür gün gene uzaklaştık, ne olacak? Ama uzaklaşamayacağız çünkü bu kadar bağımlı olunca, inanın, siyasetiniz de bağımlı olur. Nasıl "Tezek yakarız." diyeceksiniz vatandaşlarınıza ya? Hani dedi bir milletvekiliniz ama diyemezsiniz bu dünya şartlarında. Bir ülkeye bu kadar bağımlı olmak doğru mudur Sayın Bakan? Her anlamda bağımlılığımız artıyor. Bunu Türkiye'nin geleceği için soruyorum. Yani üç yıl sonra, beş yıl sonra, on yıl sonra, yirmi yıl sonra farklı durumlar olabilir. Umarım ki ilişkilerimiz iyi olur ama olmayabilir.

Sayın Bakan, diğer bir tercihinizden bahsedeceğim. Bakın, sunumunuzda insan odaklı, çevre odaklı, doğa odaklı, ağaç odaklı hiçbir şey duymadım, bir tek Paris Anlaşması'ndaki bir cümleyi geçirdiniz, yalnızca onu duydum. Zaten biliyorsunuz, Paris Anlaşması'nı da Meclisimizden geçirmedik. Eski Enerji Bakanımız Berat Albayrak dedi ki: "Arkadaş, biz onu Meclisimizden geçiremeyiz çünkü onun pek çok yükümlülüğü var." Demek ki Paris Anlaşması'nın şartlarını yerine getirmiyoruz, aynı Trump gibi. Trump da diyor ya: "Ben geçirmiyorum arkadaş." E, kirletiyorsa ben niye kirletmiyorum diyoruz ama kendi doğamıza ihanet ediyoruz. Bu çerçevede, daha doğadan yana, emekten yana, insandan yana, çevreden yana bir bakış, bir perspektif duymadık. Ne duyduk? Piyasadan yana, piyasa odaklı bir sunum duyduk. "Efendim, şöyle yatırım oldu, böyle bilmem ne oldu, orta star rafinerisi açıldı" falan filan.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın, buyurun, toparlayın.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ama bu şey insan odaklı olmalı arkadaşlar, bakın, insan odaklı. Ne demek istiyorum? Yani piyasayı hep söyledik ama bu elektriği insanlarımız tüketiyor, garibanlar tüketiyor. 1.600 TL asgari ücret alan bir kişi şu anda 4 kişilik bir ailenin, ihtiyacını karşılamak için asgari 100 lira, 120 lira, 130 lira fatura ödemesi gerekiyor arkadaşlar, son zamlarla beraber, bakın. Gidin bir garibanın evine, buzdolabı çalıştırıyor, efendim, şu bu 100 lira fatura geliyor. Ya, 1.600 TL alanın evine 100 TL geliyor da milyar dolar sahibi sanayicinin evine de bir bakıyorsunuz, aynı buzdolabını çalıştırıyor, aynı şeyi çalıştırıyor, ona da 150 lira gelsin, 200 lira gelsin. Nerede sosyal devlet Sayın Bakan? En zengine de aynı paradan elektrik satıyorsunuz, en garibanına da; nerede sosyal devlet? Anayasa'nın amir hükmü "Türkiye Cumhuriyeti devleti sosyal bir devlettir." der. Buna uygun bir fiyatlandırma, buna uygun gerçekten bir tariflendirme ihtiyacı yok mu Sayın Bakan?

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Avrupa'da var mı?

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Var tabii ki, belli ülkelerde var.

Bakın, önerimiz de şu: Belli bir kilovatsaate kadar özellikle belli gelir seviyesinin altındaki vatandaşlarımıza ücretsiz elektrik verelim diyoruz ya, ücretsiz, belli bir kilovatsaate kadar. Bizim önerimizdir, seçim programımızda var. Onun üstüne artan oranlı bir tarifelendirme yapalım. Asgari ücret... İhtiyaç kadar olanını sosyal devlet anlayışı çerçevesinde tarifelendirelim, üstünü artan oranlı yapalım, zenginler daha fazla tüketiyorlar, onlar çok daha yüksek bir tarifeyle bu ödemeyi yapsınlar, aynı rakamı gene toplarız.

Diğer bir tercihimiz ne? Sayın Bakan, az önce de söyledim, bakın, kömür dağıtılıyor yoksullara. İnanın, sokaklara gidin, doğal gaz kutuları var evlerde, hatta evin önüne kadar çekilmiş, adam kiraca, inanın o doğal gazı yakamıyor kışın. Sokakta doğal gaz var, doğal gazı yakamıyor. Niye? En az 300 TL doğal gaz faturası geliyor. En az demeyim, 200 TL ile 400, 500 TL'ye kadar gidiyor; doğal gaz faturalarını bilirsiniz arkadaşlar. Bir gariban 200 TL'lik, 300 TL'lik doğal gaz faturasını nasıl ödesin. Ödeyemiyor tabii ki 1.600 TL almış bir kişi. Ne yapıyor? Dağıtılan kömürü yakıyor. O dağıtılan kömürler de kirli kömür arkadaşlar, kirli kömür, çevremizi kirletiyor. Dağıtıyoruz ama inanın, sırf para olarak bile bakıyorsanız, diyelim ki 5 milyar liralık kömür dağıtıyorsunuz ya Sağlık Bakanlığının bütçesine soralım, belki o 10 milyar TL'lik maliyete ulaşacak, sırf para olarak bakıyorsanız. Ben insan olarak bakıyorum. İnanın hastalıkları, akciğer kanserlerini, diğer kanserleri artırıyor. Bu çerçevede doğal gazda da asgari bir metreküpün daha düşük tarifeli ya da ücretsiz olmasını niye düşünmüyoruz Sayın Bakan? Artan oranlı bir tarifeye niye geçmiyoruz? Böyle bir şey düşünmez misiniz?

Bir de faturalarda bir konu var arkadaşlar, bakın, TRT payı ödüyoruz değil mi hepimiz, siz de biz de hepimiz, bütün vatandaşlarımız, TRT payı? Yani AKP'lisi de ödüyor, HDP'lisi de, CHP'lisi de, MHP'lisi de, İYİ PARTİ'lisi de. Ya arkadaşlar, TRT'yi akşam açalım -TRT payını ödüyoruz ya- her gün AKP, "Padişahım çok yaşa.", "AK PARTİ şöyle iyi, AK PARTİ böyle güzel.", "Kahrolsun HDP." propagandası yapıyor. Ya böyle bir şey olur mu arkadaşlar ya?

BAŞKAN - "Kahrolsun PKK." diyor ya.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ben size öneri yapıyorum arkadaşlar, Sayın Bakan; gerçekten bu TRT payını partilere göre alın, madem bu kadar AK PARTİ propagandası yapıyorsa. Böyle bir şey olur mu ya? Ya da bunu kesin, madem taraflı bir devlet televizyonumuz var ya da bunu kesin vatandaşlardan.

Bakın, emekten yana bir şey duymadık Sayın Bakan. Madenlerde işçi cinayetlerinde dünyada 3'üncüyüz, Avrupa'da 1'ini sıradayız. Avrupa'da en çok kömür üretimini biz yapmıyoruz, biliyorsunuz ama Avrupa'da 1'inci sıradayız. Bununla ilgili bir şey duymadık sizden. Bununla ilgili bir şey duymadık sizden. Neden duymadık Sayın Bakan bununla ilgili? "Ben işçi cinayetlerini sıfırlayacağım." neden diyemediniz? Bütün bu teftişleri yaptık. Bakın, Avrupa'da işçi ölmüyor. Almanya bizden daha fazla kömür üretiyor, işçi ölmüyor. En çok işçi cinayetinin olduğu yerdeyiz ve bununla ilgili bir şey duymadık.

Diğer bir tercihiniz, bakın, alışkanlıklarımız, biliyorsunuz Sayın Bakan. Alışkanlıkları yönetmelikle ilgili hiçbir şey söylemediniz. Ya, düşünün bakın, her yere girdiğinizde, her odaya klima takılıyor, her yerde. Gelin, Meclisteki bizim odalarımıza bakın, siz de görürsünüz, odalar 25 derece, 26 derece. Arkadaş, şunu düşürün ya diyoruz, bu odalar 20 dereceyi aşmamalı, hem sağlığımız için hem de verimliliğimiz için. Bir ayar yapın. Bakın, ben Hollanda'ya ben gidiyorum, inanın, evleri 18 dereceye ayarlamışlar, 18 dereceye, bakın, kazakla oturuyorlar kazakla. Niye biliyor musunuz? Çünkü çocuklar da 18 derecede doğuyor, ona alışıyor. Biz Avrupa'ya gidelim üşüyoruz, inanın o eve gidiyoruz üşüyoruz çünkü öyle alışmış. Biz...

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Ağrı eksi 40 derece, biz nasıl dayanıyoruz?

GARO PAYLAN (Diyarbakır) -Sayın Başkan, bir susturun da konuşayım ya.

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Doğru söylüyorum.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Atletle oturuyorlar evde, evi 25 dereceye ayarlıyorlar.

BAŞKAN - Ekrem Bey'le olan ilişkinize hayranım ben, onun için seyrediyorum artık yani.

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Hep devlete vuruyor, bir kere devleti...

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) - Hükûmete, Hükûmete...

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bu anlamda Sayın Bakan, bu alışkanlıkları yönetmeye ihtiyaç var. Bu anlamda da sizin çalışmanız lazım. Düşünün ki... Bakın, siz buraya hangi araçla geldiniz? Ben gördüm, hangi araçla? Mercedes...

BAŞKAN - Sen de araba meraklısı oldun ha başıma.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bakın, 12 silindirli bir Mercedes'le geldiniz buraya ya, 12 silindirli. O araba var ya kilometrede 15 litre, 18 litre yakıyor.

BAŞKAN - Kilometrede?

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - 100 kilometrede. Oysa bugün araçların 4 litre yakanları var Sayın Bakan, niye siz 100 kilometrede 4 litre yakan daha tasarruflu bir araca binmiyorsunuz? Mesela neden hibrit bir araca binmiyorsunuz? Niye örnek olmuyorsunuz? Çünkü böyle bir vizyonunuz yok.

Bakın, Almanya bir yasa çıkardı, İsviçre bir yasa çıkardı "2028, 2030'dan sonra içten yanmalı motorları bitiriyoruz arkadaş." dedi; yasak. Ne oluyor? Sanayisi ona göre diyor ki: "Evet, ben orta vadeli programımı buna göre yapmalıyım." Artık elektrikli araçlara geçiyoruz diye vizyon belgesi ortada, buna göre planlarını yapıyor BMW, Mercedes, diğer kuruluşlar. E, biz yerli araç yapacağız, ne bir vizyon belgemiz var, 2020'de mi bitecek bu olay, 2030'da mı bitecek, ne zaman bitecek belli değil. Araç istasyonlarının buna göre yapılanması için bir hedef koymalıyız. Ben Meclise çağrı yapıyorum: Gelin, bir yasa çıkaralım "2030'dan sonra içten patlamalı araç üretimi Türkiye'de yasak." diyelim. Buna göre sanayimiz öncü olsun, inovatif olalım. Böyle bir şey öneriyorum Sayın Bakan size, gelin bunu yapalım, ona göre araç istasyonları yenilenir, ona göre yeni bir vizyon belgesi de yapılanır.

Son olarak, Sayın Bakan, tarım meselesi. Biliyorsunuz tarımsal desteklerle ilgili her yaz duyduğumuz en çok şey nedir Sayın Bakan? Çiftçi diyor ki: "Benim elektriğimi kestiler, ben su çekemiyorum, pompalayamıyorum, tarım üretimini yapamıyorum." Seralarda sorun var. Çünkü çiftçi yoksullaştı Sayın Bakan. Tarımsal üretimimiz azalıyor. Bakın, dün bütçe geldi, dedik ki: Çiftçilere olan destek gayrisafi yurt içi hasılanın en az yüzde 1'i olmalı. Biz yüzde yarımını veriyoruz yani çiftçiye yüzde yarım borçluyuz, 20 milyar TL borçluyuz, siz ne yapıyorsunuz? Tarımsal desteklerden elektrik parasını kesmeye başladınız. Bu hak mıdır Sayın Bakan? Oysa çiftçiyi daha çok desteklemeliyiz. Bu anlamda sizin Maliye Bakanımızı zorlamanız Sayın Bakan.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Anlayamadık Sayın Paylan.

BAŞKAN - Soru kısmına Sayın Bakan cevap verecek.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Yani çiftçilerin... Tabii ki büyük çiftçiler suistimal ediyorsa bu başka ama belli oranda, belli, küçük çiftçilerin özellikle bu elektrik üretimiyle ilgili, elektriklerin kesilmesi meselesiyle ilgili desteklenmeye, tabii ki belli bir kilovata kadar, oradaki ihtiyaca göre bunun teşvik edilmeye, ilave teşvik edilmeye ihtiyacı var. Diğer türlü, sosyal meselelere bu sorun yol açıyor ve tarımsal üretimimizi de düşürebiliyor. Diyelim ki iki gün sulanmazsa o ürün yanabiliyor elektrik kesintilerinde Sayın Bakan. Bu anlamda, bunu yapısal bir reformla önümüze koymamız gerektiğini düşünüyorum.

Yani Sayın Bakan, tercihinizi... Elbette bürokraside tercihinizi kadınlardan yana kullanmamışsınız ama bundan sonra tercihinizi doğadan, insandan, sosyal politikalardan, çevreden yana kullanmanızı ve buna uygun vizyon belgeleri oluşturmanızı ve bunları burada sunmanızı istirham ediyorum.

Teşekkür ederim.