KOMİSYON KONUŞMASI

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım, Sayın Bakanım, değerli bürokratlar ve basın mensupları hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakanım, göreve yeni başladınız, ilk bütçeniz, ekibinizle beraber hayırlı olmasını diliyorum, başarılar diliyorum.

Sayın Bakanım, özellikle son yıllarda Enerji Bakanlığının politikalarında bir gelişme var. Enerji Bakanlığı zor bir iş, sadece enerjiyle ilgili değil, dış politikayla da doğrudan ilgili. Dolayısıyla her konuyla ilgili bir Bakanlık, derleyip toparlamak, bir politika oluşturmak çok zordur. Son yıllarda buna yönelik bir toparlanma görüyorum, memnuniyetle onu müşahede ediyorum tabii ki. Diğer Bakanlıklarla kıyaslayınca da Enerji Bakanlığının kadrosunun çok daha iyi olduğunu yine aynı şekilde tespit ediyorum. Fakat eksiklikler de var, önemli eksiklikler var, yıllardan beri de bunları söylüyorum. Bir tanesi şuydu: Benim yıllardan beri Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi olarak gündeme getirdiğim bir konu var. Bu Kıbrıs'taki petrol ve doğal gaz alanlarıyla ilgili Türkiye'nin ne yaptığı veya yapmadığı. "Neden bir şey yapmıyoruz?" diye ben Taner Yıldız döneminden beri her fırsatta sorarım. "Ne yapıyoruz? Bakın, Amerikalılar, Mısır, İsrail, Güney Kıbrıs, Yunanistan birlikte bir şeyler yapıyorlar, araştırmalar yaptılar, yapıyorlar, ortaklıklar kurdular, şirket oluşturdular bunlara yönelik." Ya cevap alamıyordum ya da önemli bir şey yok diyordum. Hatta Berat Bey'e en son sorduğum zaman da buna benzer bir cevap aldım. "Orada çok önemli bir yatak, rezerv yoktur." demişti kendisi zorum üzerine Sayın Bakan. "Rezerv miktarı 1 trilyon metreküpün altında. Dünyada 4 büyük gaz üreticisi ve rezerve sahip ülkeden bahsediyorsak İran, Rusya, Türkmenistan ve Katar'dan bu rezerv çok önemli değil." demişti. Aslında, rezervin çok olup olmamasından ziyade, oradaki bizim politikalarımız çok önemliydi ya da bize karşı olan politikalar çok önemliydi, onun dikkate alınması lazımdı. Hatta daha önceden, bir yıl önce ben yine Dışişleri Bakanımıza, Sayın Çavuşoğlu'na da sormuştum. O da "Bununla ilgili bazı çalışmalar yapıyoruz, çok önemli değil. Orada münhasır bir ekonomik bölge oluşturuluyor, biz de ona karşı Barbaros Hayrettin Paşa Gemisi'ni gönderdik. Biz de araştırma yapıyoruz, onlar da yapıyor." demişti ama onlar çok daha fazla mesafe almıştı, biz geride kalmıştık. Şu anda da biz Doğu Akdeniz petrol ve doğal gaz rezerviyle ilgili olarak çok gerilerdeyiz, göstermelik... Bilmiyorum, bilgi verirseniz, onun çok daha gerçekçi olduğunu bilebilirsem çok mutlu olacağım. Oradaki araştırmaların ne aşamada olduğu... Biliyorsunuz, son zamanlarda Yunanistan'la da bu konuyla ilgili çatışmanın sınırına gelecek derecede sıkıntılarımız oluyor. Önemli bir konudur. Bu konunun daha fazla üzerinde durulması lazım. Sayın büyükelçim de burada, o da bilecektir. Bu tür konular ülkelerin geleceğiyle ilgili olarak çok belirleyici konulardır. Doğu Akdeniz'de -daha sonradan ortaya çıktı- şu anda büyük bir ihtimalle 1,7 milyar varil petrol bir tahmine göre, Amerikalıların araştırmalarına göre 122 trilyon fit tüp gaz tahmini yapılıyor, çok önemli. Aslında oradaki konu sadece enerji değil, doğal gaz ya da petrol değil, doğal gaz ve petrol üzerinden, bir taraftan da Doğu Akdeniz'deki kuşatmanın İran'a yönelik olması söz konusu biliyorsunuz, Rusya'ya yönelik olması, Çin'e yönelik olması söz konusu. Bu, Türkiye'ye de yönelik olmamalı. Bu tarafını da değerlendirmekte yarar var.

Bir diğer konu da -bugün pek girilmedi o konuya nedense, geçen yıllardaki kadar popüler değil- bu kış saati uygulamanız. Şimdi, Avrupa'yla üç saat farkımız var bizim. Neden bu farklılık söz konusu? Şimdi, konuyla ilgili -hatırlıyorsunuz- sizin müsteşarlığınız döneminde bir torba kanunda bu konu gündeme gelmişti. "Nedir, nereden çıktı, kış saatine neden geçmiyoruz?" diye özellikle sormuştum, cevap alamamıştım. Siz daha sonradan Bakanlık olarak tabii bir rapordan, İTÜ'nün bir raporundan bahsettiniz. Raporu dağıttınız, inceledik. Raporda konuyla ilgili bir şey yoktu yani epey bir akademik cümle vardı ama sonuçta bu kış saatiyle ilgili önemli bir şeye rastlamamıştık, sadece iki ayı takip eden iki ayla kıyaslıyor, böyle bir sonuca varıyordu tüm dönemi almıyordu. Daha sonra benim bazı çalışmalarım oldu, bunlar basında da yer aldı, bunlara da cevap vermediniz, bu sene tekrarlıyorsunuz bu kış saatini. Şöyle bir tespitim var: 2012'den beri elektrik tüketim miktarlarını alıyorum. Normalde bu kış saati uygulamasına kadar tüketim normal olarak artıyor. Yılda 7 milyar kilovatsaat artış var ama birdenbire, 2015'ten itibaren, kış saatine geçilmeyen yıldan itibaren 15 milyar kilovatsaatlik bir artış var, şimdi de 18 milyar kilovatsaatlik bir artış var, bu 2017'de. Bu artış, tabii şey var, zorunlu bir yani...

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI FATİH DÖNMEZ - Normal talep artışından arındırmak gerekiyor.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Tabii, onu siz yapacaksınız. Şimdi, bu artışın, bu üretim artışının bedeli ödenecek; ya devlet ödeyecek, ya vatandaş ödeyecek. Kış saatine geçilmeyince tasarruf değil, tam tersine tüketimde artış oluyor, vatandaş ödemiş oluyor bunu. Tespitim bu şekilde. Üretim artışını, garanti ettiğiniz üretim artışını ya devlet ödeyecek, tekrar söylüyorum ya devlet ödeyecek ya vatandaş ödeyecek. Tasarruf söz konusu olmuyor. Kış saatine geçmiyorsunuz ya bu şekilde, tasarruf söz konusu olmayınca ne oluyor? Vatandaş ödemiş oluyor. Fakat vatandaş ödüyor da bu sadece bir ekonomik maliyet değil, çocuklar İstanbul'da, Ankara'da -özellikle İstanbul'da çok daha fazla etkileniyor- o karanlıkta, sabah soğukta okula gidiyorlar, millet işe gidiyor, büyük sıkıntılar oluyor, kazalar oluyor. Bir de o tür bir maliyeti var. Buna o yönüyle de bakmak lazım. Katiyen bir tasarruf söz konusu değil, tam tersine bu kış saatine geçilmemesi dolayısıyla tüketim artışı söz konusu oluyor, o tüketimi de vatandaş ödemiş oluyor. Çok enteresan. Yani Bakanlık açısından güzel bir formül bulunmuş oluyor, devlet ödememiş oluyor bunu, üstlenmemiş oluyor, zorunlu bu yükümlülüğü devlet üstlenmemiş oluyor ama vatandaş üstlenmiş oluyor. Rakamları da verebilirim arzu ediyorsanız.

Sayın Bakanım, diğer bir konu da Sayıştay raporları. Her sene Enerji Bakanlığı ve bağlı kurumlarla ilgili Sayıştayın güzel raporları oluyor. Bu sene de Enerji Bakanlığıyla ilgili olarak şartlı görüş verilmiş, geçen yıl da öyleydi. 4 bulgusu var. 4 bulgu da denetim görüşünü etkilemeyen bulgular. Önemli, demin arkadaşlarımız bazı konuları tespit etti. Mesela maden ruhsatlarıyla ilgili alınan depozito ve teminatlar hesabı kayıtlarının güvenilir verilere sahip olmaması, vergi dairelerince yapılan petrol devlet hissesi tahsilat tutarlarının kamu idaresi mali tablolarına yansıtılmaması gibi. Bunlar önemli konular aslında. Bunların her birinin bana göre saatlerce tartışılması lazım, bizim işimizin bu olması lazım. Sayın Başkanım, kesin hesap komisyonu kursaydık bunları çok detaylı olarak tartışacaktık. Alınan teminat mektuplarının muhasebeleştirilmemesi, bunların önemli sonuçları var. Petrol ruhsat işlemlerinden alınan harç gelirlerinin Bakanlık mali tablolarına yansıtılmaması, idari para cezalarına ilişkin muhasebe kayıtlarının yapılmaması gibi önemli konular var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Bir dakika içinde toparlayalım.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

EPDK'nın raporu da şartlı görüş içeriyor. 3 bulgu var. Bir tanesi çok önemli. 3 bulgu var, 3 de denetim görüşünü etkilemeyen bulgu var. Kurum gelirlerinin tahakkuk esasına göre muhasebeleştirilmemesi ve gelirlere ilişkin tahakkuk kayıtlarının mali tablolara yansıtılmamasını söylüyor. Yani kamuda tahakkuk esastır. Tahakkuk esasına göre gelir ve gider muhasebeleştirilir. Bunun yapılmaması önemli bir eksiklik. Yine 3'üncü madde de önemliydi, onu da dikkatinize sunayım, kayıtlara geçmesi açısından önemli. Denetim görüşünü etkilemeyen 3'üncü bulgu "5018 sayılı Kanun'u düzenleyici ve denetleyici kurumlara uygulanmayan hükümleriyle ilgili yeterli yasal düzenleme bulunmamasının -Sayın Başkanım, bunu sizin de bilmeniz lazım- EPDK'nın mevcut mali sisteme uyum sağlayamamasına ve bu kurumun hesap verme sorumluluğunun Türkiye Büyük Millet Meclisinde gereği gibi görüşülmemesine sebep olması." diyor. Bu konunun tartışılması lazım eğer ayrı bir oturum yapacaksak zaman zaman söylüyorsunuz ama gerçekleştirmiyoruz bunu. Bu konunun gündeme gelmesi lazım. 5018'le ilgili böyle bir şey var, EPDK açısından böyle bir eksiklik var, bunun giderilmesi lazım. Sayın bunu net olarak öneriyor. Ben bunu dış denetim raporunda görememiştim, burada var, bunu dikkate almamız gerekir, özel olarak dikkate almamız gerekir.

Atom Enerjisi Kurumunun Sayın Bakanım, yine denetimiyle ilgili de önemli bulgular var. Çok enteresan bir şey var, kurumda sözleşmeli personele yapılan ücret ve özlük haklarıyla ilgili ödemelerin yasal dayanağı yok. Bununla ilgili de, siz özel sektörden geliyorsunuz, kamuda bu çok önemli, çok önemli yani bundan dolayı birçok bürokratın başı yanar yani yasal dayanağı olmadan ücret ve özlük haklarıyla ilgili ödemeler yapılıyor ve sonra da verilen cevapta da yine çok enteresan, "Kurumun yeniden yapılandırılacağı ve kanun tasarısı kanunlaşıncaya kadar idare edilmesi gerekir." gibi bir cevap veriyor. Ne demek yani? "Kurum yeniden yapılandırılacak, şimdi idare edelim." Kanun olmadan ödeme yapılabilir mi? Devletin olmamasını gerektiriyor.

Maden Tekik Aramayla ilgili de 2 bulgu söz konusu denetim görüşünü etkilemeyen. Bunun da dikkate alınması gerektiğini düşünüyorum.

Bir de, atlamayayım, EPDK'nın hizmet alımlarıyla ilgili bir sorum olacaktı, hizmet alımlarının içeriğini verebilirseniz çok memnun olurum. Hizmet alımlarıyla ilgili 97 milyon liralık bir şey var, mal ve hizmet alım giderleri 105 milyon ama onun içerisinde hizmet alımları sadece 97 milyon tutuyor, onun detayını verebilirseniz memnun olurum. Bakanlıkla ilgili de benzer şekilde bir sorum var.

Sayın Bakan, bütçelerinizin hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum, başarılar diliyorum tekrar.

Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.